Maalesef bunun yanlış olduğunu bilen akıllı kısmın bir çoğunun da umrunda değil. Kendi adıma bundan böyle kesinlikle bu tip düğünlere gitmem. Silah atılan ortama girmek, hele hele tamamen bilinçsizce atılan ortama girmek kimse için mantıklı değil, ama seve seve giriyorlar. Davetlilerin 1/3i gelmese kimse de atamaz. Yani önünü almak zor değil. Zaten şansına yaşıyoruz, çok üzücü durum…
Azərbaycanda pek yoktu. Silahlanma bile çok azdı ama savaştan sonra yasal olmayan silahlanma arttı, hemen sonrasında da cinayetler aşırı artmaya başladı.
Hocam zaten Türk toplumu doğruya doğru asimileşmiş bir millet. İslam dinini inanacağım diye bildiğiniz Arap kültürünü benimsendi. En basit örnek koyulan isimler. Çocuklarımıza Türkçe kökenli bir isimden ziyada Arap kökenli bir isim koyuyoruz. Tabi bu koyulan isimler her ne kadar anlamı güzel olsada ve kutsal bir değeri yad etsede ben hoş bir şey olduğunu düşünmüyorum. Her neyse Ortadoğu kültürünü
empoze veya değil bir şekilde benimsemiş bir millet ve bu benimsemiş olduğu kültür ögelerini o milletin toksik özelliği olarak ilişkilendirmeye ben açıkçası doğru buluyorum tabi katılan olur olmaz o kişiye kalmış.
Günler önce şöyle bir yazı okumuştum aşağıya alıyorum…
“Türk halkı, Ebu Cehil’in gerçek adı Hişam da dahil bütün Arap isimlerini kendi çocuklarına verdi ama biz İslam’a en çok hizmet etmiş kişi olan Sultan Alparslan’ın adını 1000 senedir bir Arap çocuğuna verdiremedik.” Zeki Velidi Togan
Bisiklet almayı düşünüyorum ikinci el bakayım dedim .Bakmaz olaydım bizim millet ikinci el konusunda ne yaşıyor anlamıyorum.Sıfır ürünle arasında 1000 -700 lira fark koymuş bazıları neden senden alayım be kardeşim.Kampanya,kupon,puan veya taksit kovalasam 500 lira civarı inecek o fiyat üstüne sıfır alacağım.Ölücülük olsun 3 liralık mal 1 lira olsun demiyorum ama 3 ü de 2.5 satma be birader.Belki teklif vermek pazarlık yapmak gerekiyordur bilemiyorum.
Osmanlı gittiği hiçbir yere Türk kültürünü götüremedi ki, bunu Osmanlı sömürgecilik yapmadı diye anlatıyorlar ama bu doğru değil bence. Yapabilse yapardı, yapabildiği İslamiyeti yaymak olmuş.
Kültür empoze etmek kolay bir şey değil, okullar açacaksın kendi dilini öğreteceksin vs.
Osmanlı baktığınızda Anadolu’ya bile bir eğitim, kültür aktaramamıştır. Kültür adına bir şey varsa gayrimüslimlerin yaşadıkları şehirler ve balkanlarda var. Onun dışında Osmanlının gidip de bir kültür aktardığı bir yer yok, Tanzimat’a kadar din dışında halka inen yazılı bir kültür de yok gerçi, divan edebiyatının halk ile pek ilgisi yok.
Bir de Osmanlı Ailesi zaten İslami geleneği benimsemiş halifelik de olduğu için, Türklük onlar için ne kadar önemliydi o da tartışılır.
Osmanlı sömürgeciydi, sömürgeci olmayan imparatorluk olamaz.
Hem ulusçuluk - milliyetçilik imparatorlukların doğasına da ters. Bu kültür - medeniyet!! götürme işi sömürgeci (kolanyalizm anlamında emperyalizm değil) - feodal - prekapitalist dönemlerin doğasında yoktu emperyalizm çağına özgü bir durum bu.
Ben bu görüşe katılmıyorum. Diğer sömürgeci ülkelerle Osmanlıyı karşilaştırdığınızda, bence Osmanlı için ayrı bir tanımlama gerekir. En basitinden işgal ettiği ülkeye yine o ülkeden vali atayan adam sömürgeci olamaz.
Bence tanımlamayı basit tabirle “beceriksiz sömürgeci” diyebilirim…
Bunu özellikle Fransız sömürgelerini günümüzde gezmiş biri olarak söylüyorum.
Feodal devletin sömürgeciliği ile sanayi toplumu sömürgeciliği aynı değil elbette.
Osmanlı hazinesini savaşlarla ve fetih ettiği toprakları yağmalayarak ve haraca bağlayarak dolduruyordu. Devşirme, imar ve iskan ile de o yerlere yerleşiyordu, Bu imar iskan politikasına yanlış hatırlamıyorsam şenlendirme diyorlardı.
Fransa ise sanayi toplumu, emperyalizm öncesi yerinde üretim yapılmaması nedeniyle İngiltere Fransa gibi sömürgeciler daha çok hammadde taşıyarak yapıyorlardı.
Ki mesela şimdi aklıma geldi. Dönemi yanlış anımsamıyorsam 16 YY için Halil İnancık hoca “Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi” kitaplarında Osmanlı imparatorluğunun sömürgeciliği konusunda anlattığı Portekizler ile Hint okyanusu ve çevresinde olan mücadeleler Hindistan’ı kimin sömürgeleştireceği oradaki hammaddeye doğan ihtiyacın, transit yolların, gümrüklerin kavgasıydı demekte. Bunların hepsi sömürge faaliyetleridir. Birebir İngiliz veya Fransız sanayi toplumlarının kolanyalizmine benzemeyebilir ama öz aynıdır.
Elbette Osmanlı emperyalist değildi ama sömürgeciydi.
Forumda genel olarak ilgilendiğim konu başlıklarını okusam da uzun zamandır bir şeyler yazmıyordum. Son zamanlarda iyice darlanmam üzerine bir şeyler yazayım dedim. İlk olarak ülkenin içinde bulunduğu durum her zamanki gibi canımı sıkıyor. Şu sıralar iyice bunalmaya başladım bu durumdan. Detaya girmeyeceğim gözü olan görüyordur zaten.
İkinci olarak hayatımda tam her şey yolunda derken birkaç şey ters gitmeye başladı. Şu an için bazı şeylerin netleşmesini bekleyerek geçiyor vaktim ve bu da bütün enerjimi sömürüyor. Beklemeyi hiçbir zaman sevmedim zaten mesela otobüs, minibüs vs. beklerken kendi içimde sinir krizleri geçiririm hep. Ancak sonucu belirsiz bir şeyleri beklemek çok daha zor oluyor benim için. Şu sıralar hiçbir şey yapmak istemiyorum ve dışarı bile çıkmadan günlerimi kitap okuyarak geçiyorum.
İki gün önce ise kötü bir şey yaşadım. Derin nefes alıp verirken göğsüme acayip bir ağrı giriyordu. Özellikle sol tarafıma… Bu yüzden çok telaşlansam da yıllar önce kısa süreli birkaç kez daha bu durum başıma geldiği için bir süre durup beklemeye karar verdim. Ertesi güne beklediğim gibi geçti zaten ancak yine de kardiyolojiden randevu alıp hastaneye gideceğim.
Bunun haricinde bir arkadaşım dün gece bir sorunundan bahsetti. “Sorun” yanında basit kalıyor gerçi ama nasıl ifade etmem gerektiğini bilmiyorum, sanırım başına bir iş açılmış ve hayatı ciddi anlamda berbat bir yola sürüklenmiş demem daha doğru olur. Uzun zamandır konuşmuyorduk bana yazdı ve sohbet muhabbet derken derdini anlattı. Acayip üzüldüm kendimce akıl vermeye çalıştım falan ama bugün gün boyu aklımdan çıkmadı açıkçası. Yapabileceğim hiçbir şey de yok. Saçma bir şekilde bencilce davranıp arkadaşımı kısa bir süre sonra kendimden uzaklaştıracağım sanırım çünkü bazı şeylere gelemiyorum. İnsanlar benden yardım istediklerinde genelde elimden geleni yaparım ancak öyle bir nokta oluyor ki bazen çok ileri gidiyorum. Bunun bütünüyle farkında olduğum için sonuç olarak yardıma ihtiyacı olan kişi adına üzülüyorum.
Hayatımdaki bir diğer sorun ise beni başlı başına çileden çıkarmaya yetiyor artık. İnsanlar nasıl bu kadar aptal olabiliyor ben anlamıyorum. Hayır, kendim çok zeki falan da değilim ama çevremde o kadar çok geri zekalı var ki bir gün dayanamayıp önüme gelenin ağzını burnunu kıracağım. Anlayışsız, kaba saba (bir noktaya kadar belki bunu da anlarım ama yandaki komşumuz bağırarak evinin demir kapısını tekmelediğinde aşağıya inip benim de onu tekmeleyesim geliyor), aptallıktan bıkmayan insanlar beni tiksindirmeye başladı. Tahammülüm yok artık bu tiplere.
Bir diğer problem de babamlar tatile falan gidelim diyorlar ama açıkçası hiç enerjim vs. yok, gitmek istemiyorum. Ne yapacağımı bilemez halde öylece duruyorum şimdilik. Bence beni bir tek laboratuvara girip çalışmak kurtarır ancak o kısımda da bazı sorunlar var. Yukarıda “beklemek” le ilgili bahsettiğim kısım buydu aslında. Bayram bittikten sonra umarım bir şeyler yolunda gitmeye başlar da laboratuvar ve içindeki kimyasalların mis gibi kokusuna kavuşup gerçek anlamda bayramı yaşayabilirim.
Canınızı sıktıysam affola, ne kadar olabilirse o kadar iyi bayramlar artık
Kayboldum… Kendi içimde kayboldum ve kendimi bulamıyorum; kendime çıkan tüm yollar kapalı gibi. Her günüm dünün aynısı, her günüm yarının aynası. Uyanıyorum, ilgilenmediğim kendi işime gidiyorum; akşama kadar kahve içip bir şeyler seyrediyorum ya da kitap okuyorum. Akşam üstümü değiştirip yürüyüş ve koşuya çıkıyorum. Hayatı kaçırırken “En azından sağlıklı bir aktivitem var” diyerek kendimi kandırıyorum. Ben bir süredir hep kendimi kandırıyorum.
Yakın bir geçmişte kadınlarla aramda flörtöz bir kimya vardı. Bir sonuca varmasa da onlarla sohbet etmek keyifliydi. Zaman bana seksin ilaç olmadığını öğretti. Artık bunu da yapamıyorum… Daha doğrusu yapmak istemiyorum. Ben bir süredir birçok şeyi istemiyorum. Eskiden kendime dair yazıları daha samimi, daha rahat yazarken şimdi cümleleri sanki zorlanarak kusuyorum; hislerim o kadar kramp içinde. Bedenim insanların arasında yürürken, koşarken ya da yüzüm yabancı bir kadına gülerken; ruhum, fayanslarını sarı lekelerin süslediği bir banyo zemininde acı çekiyor. Ben aslında bir süredir kıvranıyorum.
Buraya kadar beni dinleyen insanlar beni yalnız düşünmesinler, sorunum yalnızlık değil. Bu denli soğuk bir karaktere zıt bir şekilde çevrem de beni anlayan insanlar var. “Bu durum nereye kadar sürecek?” “Biz seni böyle kabul ettik” “Sen herkesle kolay anlaşamazsın” duyduğum buna benzer cümlelere, yüzümde en sahici gülümsemeyle “Hak veriyorum size” demekle yetiniyorum.
Ben bir süredir nefes alıyorum ama uzun bir süredir yaşamıyorum… Ama hayatı seviyorum. Neyse ki ironiler ile aram iyi yoksa bu karmaşa çok çekilmez gelirdi. İçimi tamamen dökebildiğimi düşünmüyorum ama mühim değil, zaten hayatta “tam” olan ne var ki?
Bu tip seyleri okurken hak veriyorum ama sonra baska durumlar oldugunu fark ediyorum. İkiside Mosso Cavalier biri sıfır biri ikincin el. İkinci el sıfırdan pahalı. Cunku adam shinano vites seti ve kilit pedal sistemi koymuş. Sıfır olanda ise henüz pedal bile yok almaya gittiginde ustune pedal eklenecek ve uzerinde dogru duzgun calismayan bir set bulunacak.
Tum herseyi bire bir ayniysa diyecek lafım yok. Ama bazı ürünlerin piyasalari dogasi geregi boyle.
Hocam,zaten ekipmanı olanlar için değil sitemim .Düz internette satılan model daha önce bu durum mouse almayı düşünürken gelmişti.Bunduğum şehirdeki ilanlara bakınca saldım.Düzenli takip ve teklif vermek gerekiyor sanırım ideal ürün için.
94 kilo olmuşum hafiften tombalak olmaya başladım. Boydan kurtarıyordum ama yavaştan kötü gözukmeye başladı yaz için hedefim 14 kilo vermek ve kola bağımlılığından kurtulmak. Güncel bir şekilde sizi bilgilendireceğim .Bu konu hakkinda bir alt forum varsa oraya yazabilirim.
Ben de çok kilo aldım hocam ya valla o kadar moralim bozuluyor ki anlatamam eski irademde yok kilo da veremiyorum uzaktan eğitim, korona, sınav stresi falan mahvetti beni. Bayramdan sonra ciddi bir şekilde beslenme ve yaşam hayatımı değiştirmem gerekiyor. Karaciğerim o kadar yağlanmış ki sirozun eşiğine gelmişim.
Dostum selam.
Bşr zamanlar 120 den 90 a sonra 80 e düşüp yaşayan sonra tekrar 89 çıkıp 79 inen biri olarak birkaç tavsiyede bulunabilirim.
Şu bu diyeteri alayı yalan. Tek gerçek Matematik ve Anatomi. Alkol ve şekeri kesip, spor yapıp , hareket edip vücudu çalıştırıp aldığından daha çok yakacaksın. Günlü besin değerlerini kontrol et yazılı olarak ve mutlaka en az 3 litre saf su iç /yani çayı kahveyi katmadan.
Bir zamanlar besin takibi ve motivasyonu için Fatsecret diye bir uygulama kullandım. Hala var ama orası daha çok kızların ve oğlanların çıplak vücut paylaşıp, kalanlarında “allah affetsin” diye çikolatalı waffle, baklava börek paylaşım alanına döndü.
Çok isteyen olursa özelden önerebileceğim Diyetisyende mevcut. Diyetisyenlelr gerçekten işe yarıyor. Ama şahsi tavsiyem böyle instagram maymunu olmasın. Petek Dinçöz bile diyetisyen olduğundan sizin üstünüzden prim yapacak her yanı estetikleri seçmeyin.
Son olarak hedefiniz olsun. ben bu uğurda her sene Avrasya Maratonu koşuyorum (42.5 km) bu tip heddefler insanı mecbur aktif tutuyor. Bisiklet turu yahut boğazı yüzerek geçme gibi hedefleriniz olsun.
Son tavsiye ne sınav ne başka bir şey bu iş için engel değil. Ana mantık bunun bir iş yada aktivite değil hayat tarzı olması. Misal hiç esrar kullanmıyan biri olarak ne cenazede ne düğünde bir esrar çekiyim demiyorsan, sınav günü , cenaze veya düğünde de fastfood yeme. En son Mc veya Burger king yiyeli sanırım 10 yıl oldu.
İsterseniz başlık açın ora üzerinden de aylaşıma devam edebiliriz. Forumun karnesi bu konuda çok kırık doludur eminim
Ay evet çok iyi olur, diyet yemekleri, ara öğün için fikirler yardımcı olacaktır.
Hiçbir şekilde katılmadığım bir tespit, Osmanlı döneminde Balkan , Doğu Avrupa topraklarıyla Anadolu topraklarına yapılan eserleri kıyaslama yoluna giderseniz çok basit bir şekilde sömürgeci bir yapı olmadığını görürsünüz. Osmanlı belki de çokta iyi niyetli olmasa da gayri müslim, gayri türk topraklarına, oradaki halklara çağa göre oldukça yumuşak davranmıştır.
Az sonra söyleyeceğim şeyi çoğumuz zaten biliyoruz ama bir kez daha onaylatmış olayım. Polis merkezleri dahi haklının yanında değil kendi adamlarının yanında maalesef. Bir iftira sonucunda gittiğimiz merkezde trafik polisi diye ifadesi 2 saatte bitmedi. Oysa ki olay sonucunda bu ifade max 30 dakika sürer. Herkes kendini kral sandığından ve biz polisiz bize kimse bir şey yapamaz dedikleri için bizim gibi insanları sindirebileceklerini sanıyorlar. Oysa ki bizler statümüzü ve yakınlarımızı hiçbir zaman öne sürmedik.
Hal böyleyken dinsizin hakkından imansız gelir temalı uğraşlarımız, neticesinde merkezdeki tüm polislere 3.5 attırdı. Ve 2 dakika geçmeden bizim de ifademiz alındı.
İftirayı atan kadın ve onun trafik polisi eşi 2.30 saat boyunca acaba paçayı nasıl kurtarırız derdine düşüp sonunda boyunları bükük ayrıldı. Şimdilik bir sonuç yok ama mahkeme sonucunun haklı olandan yana olacağını ümit ediyorum.
Geçmiş olsun.
Statü&Dayı&Para sahibi kimseler değilseniz, bence bir şey olmaz kastetiğiniz kişilere.
Keşke hepimiz zengin olsak da hukukun gücüyle, o terbiyesiz kimseleri süründürebilsek.