Çok sıcak, yarın doktor randevum var. Umarım bu sefer istediğim ilacı yazar. Herhangi bir kimseyle konuşmamaya, arkadaş olmamaya devam. Umutsuzluğu kabul edince, çekilen acı da hafifliyor, azıcık da olsa. Umarım yarın da çok sıcak olmaz, kütüphaneye gidip kitapları geri vermem gerekiyor çünkü. Lütfen çok sıcak olmasın.
Herkes öfkesini yanlış yöne aktarıyor. Taksimetre fiyatının düşüklüğü, akaryakıt fiyatları, patrona olası kızgınlığı, son zamlar vb kızıp bir alttaki kimse ona patlıyoruz maalesef.
Ülkenin geçtiği bu kriz ortamında yazacak konu bulamayan yazarlara şaşırmaktayım efendim.
Yav arkadaş şu memlekette nerde cahil cühela iş bilmez adam varsa ya müteahhit yada mobilya firması açıyor. Bıktım artık özellikle şu İzmir çukurundaki mobilya firmalarının patronlarından. Nerdeyse 20 yıllık mobilya deneyimi ile (arge, üretim, plan ve proje müdürlükleri) iş görüşmesine gidiyorum utanmadan 14bin tl teklif ediyorlar.
Nese…
Abdest ve ahiret gibi konular için sıkıntı.
Ama iyi bir diyanet işleri başkanı, geçerli sağlam bir fetva ile sorun çözülür.
Distopya film ve kitaplar bana artık distopyaymış gibi gelmiyor.
Göreceli kavramlardan söz ediyoruz. Gelirde ilk %1 içindeysen kesinlikle ütopyadasın. Yok asgari ücretle çalışıyorsan ve birinin dudaklarından dökülecek rakama tüm dikkatini vermiş bir emekli falansan distopyadasın…Tahminim bu dünya da bir kaç yüz milyon insan dışında kalanlar kendisini Distopyada görebilir.
Nasihat vermek suç sayılsa keşke. Doğduğu ve yetiştiği çevre sebebiyle daha iyi hayatlar yaşayıp bana nasıl yaşamam gerektiğini söyleyen insanlardan nefret ediyorum.
Yapma çocuğum, onlar senden benden akıllılar ve bilgililer. Eğer onlar bizlere bir şeyler söyleyip bilgi veriyorlarsa ne mutlu… (şaka…sadece şaka)
Sayın yobazım benzin 36’lı lira oldu…
Varmı şanlı bir haber yapıştır hemen.
Biraz eski kafalılık sayılabilir ama ben saygı çerçevesinde “siz” hitabı kullanırken tanımadığım insanların bana senli benli konuşması beni sinir ediyor. Hele bir de direkt tatlım, canım diye dalıverenler…
Maalesef bu tür hitapları samimiyet olarak algılıyorlar. Gizli bir küçümseme olduğunu fark etmiyorlar. Hatta bilerek kullananları ve egolarını tatmin edenleri de tanıdım.
Türkiye böyle giderse bence Türkçe konuşma bile kalmayacak zaten. Arapça’nın dallarıyla devam.
Bknz. TRABZON
Son dönemin en gereksiz, en mantıksız işlerinden biri sanırım bizim ülkede internet üzerinden tavsiye ve öneri istemek.
Herkes her şeyin ustası, gurusu, üstadı gibi gözükmek için bir taraflarını yırtıyor. Ne tavsiyesi istediğinizin de bir önemi yok. 20.000 TL’ye gitar olur, 30.000 TL’ye notebook olur fark etmez. Tavsiye istediğiniz an 30.000 TL civarına satılan bütün notebooklar tek tek öneriliyor Ciddi ciddi önerilmeyen bir marka model kalmıyor. Hatta “Şu model en iyisi ama piyasada bulunmuyor, şanslıysan ikinci el bir tane bulursun.” diye satılmayan, isteseniz de alamayacağınız ürünler dahi öneriliyor
Bazı tipler “Mutlaka şunu almalısın tek kelimeyle efsane bir şey, öbürüne hiç bakma bile, bildiğin çöp o” diyor ama “efsane” dediği ürünü de “çöp” dediği ürünü de ne kullanmış ne de yakından görmüş. Çok garibime gidiyor bu. Bu cehalet, kültürsüzlük, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma falan değil, garip bir şizofreni durumu gibi geliyor bana. Aklım almıyor…
Biz de bilmiyorum olmaz, litarütüremüzde yok. Faruk eczanesiiii… Faruk kıraathanesi olur mu tarzıdır her zaman
Son günlerde ekşideki yorumlar boğmaya başladı beni, sürekli bittik, çöktük, açlıktan öleceğiz, acı çeke çeke yok olacağız seviyesinde yorumlar var.
Ülkedeki vaziyetin herkes farkında ve herkeste buna dair keyifsizlik var da sürekli bu mesajları yazıp durmanın anlamı ne, hiç mi hayatınız yok arkadaş
Bir teselli, bir çözüm, bir destek arıyorlar. Hatta bir kurtarıcı bekliyor bile olabilirler. Bana kalırsa o kurtarıcı gelmeyecek. Ne yapacaksak kendimiz yapacağız.
Herkesin kurtarıcısı kendisidir. Bu halk bu kaderi kendi seçti gayet de memnun. Hayatında birşeyi yapmayı değil yapamamayı benimsemiş başkası da yapamayınca bununla mutlu olan insanlar yığını Türkiye.
Kuzu pirzolayı, senede bir yurtdışı tatilini, emekli ikramiyesiyle ev almayı - dünya turunu vs kendinde hak görmeyen insanlar yığını…
Birşeyi 3-4-5 defa değiştirmeye kalkmak anlamsız. Biyata dayalı Araplaşmaya özenen, bir ihtmal Arap halkalarını kendinden bile üstün gören, bir toplum.
Bunlar hayal kurmaz. Çocuğum bilim adamı olsun, sanatçı olsun vs demez. Kendi bir kurumda çaycıdır mesela inşallah benim oğlanda burada işe başlar der. Oğlunu aynı kurumda çaycı yapmak bir baba olarak en büyük hayalidir onun. Kendinden üstün olsun, beni geçsin vs düşünmez bile.
Yapamadıkları her şeyin bahanesi vardır. O İngilizce öğrenmez, ne gerek var çok lazımsa İngiliz onun dilini öğrensin diye milliyetçilik taslar. Atalarının mezar taşını okumayı unutmuştur, eleştirir ama pek çoğu ücretsiz olan sayısız Osmanlıca-Arapça kurslarına da gitmez bu kitle. Kutsal kitabını dahil bir kere merak edip de baştan sona okumamıştır. Ve sayısal olarak katlana katlana artıyorlar.
O yüzden gençseniz, size çağ atlatacak insanları etrafınıza toplayın. Onlarla evlenin, onlarla takılın. Bir meslek (aşçılık, boyacılık, marangozluk, hasta bakıcılığı vs) mutlaka edinin. Gidebiliyorsanız gidin. Dışarda acayip bir dünya var. Bu dünya herkes için geçerli buranın domatesiymiş, buranın insanıymış demeyin. Hikaye bunlar. Türkiye ile aynı konumda olan her ülke 4 mevsim yaşar. Hepsinin cennet kıyıları var. Hiç birinde insanlık Türkiye’den az değil. Çoğunda hukuk var adalet var. Öyle olmasa bu Almancılar orada başka burada başka oy vermezlerdi. Yaşamaya devam etmezlerdi oralarda. Onca paraya pula rağmen dönmüyorlar.
Dünya vatandaşı olun. Olamadınız, imkanlar şartlar iyi gitmedi çocuğunuzu dünya vatandaşı yapın. Ama vatandaşlık ile ama eğitim ile. Sizden bir adım öteye gidemeyecek hiçbir şeyi yetiştirmeyin. Benim yapmaya çalıştığım şey tam olarak bu.
Maalesef komik ama gerçek. Çift pasaport sahibi Almancılar Almanya’da şu partilere oy veriyorlar:
- Sosyal Demokratlar (% 64, sol)
- Sol Parti (% 12, solun dibi)
- Yeşiller (% 12, sol)
- Hıristiyan Demokratlar (% 7,orta-sağ)
(2013 Seçimleri)
→ % 88 oranında oy verdikleri ilk üç parti CHP’den falan daha sosyal demokrat, daha solcu partiler. Sonra Türkiye’de gidip AKP’ye… Oy veren sayısı milyona yakın, Türkiye’deki seçim sonuçlarını kesinlikle etkileyen sayılar.
Dünyanın başka hiçbir yerinde karşılaşmayacağımız bir absürtlük.
İşin ironik tarafı Hıristiyan Demokratların bu duruma zemin hazırlamaları. Alman hükümeti 2014’e kadar çift pasaporta izin vermiyordu. 2014’e kadar Almanya’da yaşayan ama Türk vatandaşı olan ebeveynlerin Almanya’da doğan çocukları otomatik olarak Alman vatandaşı oluyorlardı. 18 yaşında ise bir seçime tabi tutuluyorlardı: Ya Alman vatandaşı kalacaksın ya da Türk vatandaşlığına geçeceksin.
2014’de Hıristiyan Demokratlar yasayı düzenlediler, bu gençler artık her iki vatandaşlığı da koruyabiliyorlar. Artık Türkiye’de ve Almanya’da birbirinin zıttı partileri seçmekte özgürler…