Bu ürün Suriyede, ırakta satılmıyor. Bu ülkenin en çok satış yapan mağazalarında satılıyor. X’te vb sosyal medyada kuruma ilettim ama daha ciddi bir adım atılmalı.
Muhtemelen Arap ülkelerine ihraç edilen ürünlerdendir. Arapçaya özgü bir durum değil, Türkiye de üretilen başka ürünlerde de İngilizce, Rusça hatta çoğu Avrupa dili vs olanlarla karşılaşabilirsiniz.
Aslında yeni bir durum değil. Muhtemelen bu iki dilli ambalajlar (yani üretilen ülkenin dili, satış yapılan ülkenin dili) Türkiye’ye özgü bir durum olduğunu da zannetmiyorum.
Birden fazla nedenle olabiliyor, ihraç fazlası olabilir, ambalaj fazla basılmıştır, fabrikada bant değiştirmek yerine aynı bant ile devam etmek avantajlı gelmiştir vs vs.
Özellikle BİM , A101 gibi mağazalarda bu tarz ihraç fazlası ürünler çok görülebilir. Yine örneğin Milka gibi yabancı markalarda da eğer ithal ise iki dilden Türkçe olanı yeni ambalaj yapmak yerine ambalaja etiket olarak yapıştırılır.
Sadece gıda gibi ürünlerde değil, birçok üründe var iki ve daha fazla dil olayı. Örneğin Türkiye de üretilen elektronik, beyaz eşya vs satın aldığınızda kullanım kılavuzlarına bakarsanız 4-5 dil görebilirsiniz.
Ben, internet ortamında eskiyle yeninin eşit derecede ulaşılabilir olmasını faydalı buluyorum. Hatta zaman zaman eski yazdıklarımı okuyup kendi değişimimi de gözlemliyorum.
Yani, eski iç dökmelerin de yenileri kadar değerli olduğunu düşünüyorum.
Şu bir gerçek ki ne kadar da iş yerinde rahat olduğunu düşünsen kitap kendi mekânının/evinin dışında okunamıyor ya da istediğin gibi olamıyor. Hâlâ aynı sıkıntıları yaşıyor musun bilmem ama kitap okuyabilmek ‘zaman ayırma’ işi. Bir de maalesef kamu kurumlarındaki üstadlar yok mu o üstadlar… keşke adil olabilseler…
Ayni sıkıntılardan fazlasını yaşıyorum. Son olarak secim öncesi kurum hatırı sayılır bicimde 2 yıllık fakülte mezunu atandı. Kurumun bütün çalışan sayisinin 1/4 u kadar…
Ellerinden gelse lise mezunu atayacaklar ama KPSS şartı var. KPSS dibin dibi bu arada öyle 80 90 li adamlar değil 70 ustunu mülakata cagrip akraba es dost…
Çok kaotik bir ortam oldu. Yeni gelen eleman çarpım tablosu bilmiyor. Bir ay çarpım tablosu calistik.
Edit: Çok ciddi denetim ve düzenleme lazım a / z tüm kurumlara. Tepeden başlayarak özellikle tepeden. Ama her şey göstermelik. Sadece tanık olduğum haram miktarı bir küçük Avrupa ülkesi kurdurur
Ne kadar çok sıfır çeken, en fazla 1 çeken haber varya. Gerçektende böyle mi olması gerekiyor?
Birbirinin aynı yüzde 90 ı dizi ve sinema haberleri. Sanki rıhtım yarışma yapıyormuşta zoraki haber içeriği üreiletiyormuş gibi, “Yeniz Zorro’da Necmettin olmayabilir” tarzı haber…
Ne biliyim bunların arasında ilgi çeken birşey var mı diye bakıyorum. Sadece Gündem-Dök İçini-Kamara ve Ne dinliyorum da dönüp duruyorum. Gündemi de kitledik… o da gitti elden.
Evet, belli başlıkların ön plana çıktıği doğru, yine de
“Ne okuyorum” (yüzeysel/ayrıntılı inceleme) başlığı bile kendi içinde çok çeşit barındırıyor aslında. Tanıtımları ve merak uyandırması açısından çok güzel. En güzeli de buradan fikir edinip sonra da alıp okuduğumuz bir kitaba dalıp bambaşka bir hayatı yaşamak, yazarı ölmüş ama kitapları aracılığıyla hâlâ
bizlerle konuşuyor olmaları muhteşem.
Ben artık forumda düşüncelerimi, görüşlerimi paylaşmayı düşünmüyorum. Çoğumuzu üzen, yıpratan birçok olay yaşanıyor ve tepkimizi gösterince de “bayrak” yiyoruz. Beni anlayan, ya da anlamak için çabalayan, ülkemizin içler acısı durumuna üzülen, bir şeyler yapmaya çalışan insanlarla konuşmak, paylaşmak daha sağlıklı bu durumda.
Burada okuduğunuz kitaplar üzerinden bile kişilik testiniz yapılıyor, emekli amca kahvesi muhabbeti dönüyor, seviyesiz tartışmalar yaşanıyor. Hiç gerek yok.
Forumda uzun süredir sessizliğini koruyan insanları çok daha iyi anlıyorum…
Uzun yıllar yollarda, minibüslerde otobüslerde çok kitaplar bitirdiğimi hatırlıyorum. Dışarıda kitap okumanın başka bir faydası daha var. Etrafta sadece pencerenin dışını seyredenler olmadığını görüyorsunuz. İçiniz bir hoş oluyor. -belki de KR. bu yüzden seviyorum. Bu forumda okuyan, araştıran, inceleyen ve bunları gerek amatörce gerekse ustaca yazıya dökenler var.
“Burada okuduğunuz kitaplar üzerinden bile kişilik testiniz yapılıyor, emekli amca kahvesi muhabbeti dönüyor, seviyesiz tartışmalar yaşanıyor”
Burada iyi bir gönderme var. Sevdim…
Bazı konuların seviyesi olduğunu da düşünmüyorum. Yani " Irkçılıkla " yada başka bir düşünce ve eylem ile ilgili karşı tarafı yargılarken hakaret edilmiyorsa…Gördüğüm durumda hakaret yoktu. Herkes düşüncesini savunuyordu.
Ortam gerilmek üzereydi demeyi daha mantıklı bir açıklama kabul ederim.
Bir yetkili kişinin yazı üstüne hiç bir şey demeden, cort diye konuyu kapatması bence kitleye karşı büyük terbiyesizlik.
Belki ona cevap yazılacaktı vs… Tam bir tartışmanın ortasında…
Belki konu başlığı ilgili hiç alakasız biri bambaşka bir durumu paylaşacaktı… Tek içerik bizim paylaştığımız değildi…Rıhtımın böyle değişik bir cezalandırma huyu var.
Demek ki bir kullanıcının satış ilanında ben ve bambaşka birisi bir kitap üstüne son derece sert tartışıp atışsak adamın ilanı kapatılacak… Varsa bir şey bizim mesajları toplu silersin.
Ekonomi ve ülke bu haldeyken de başka bir tartışma olmaz zaten ana fikirler
Pahalı kitap, yapılan zamlar, dolandırıcılık, güncel haber vs bunun üzerine gidiyor forum. Birazda arkadaşların belirttiği işte müzik paylaşımı, son okuduğunu incele vs var… Sen ben yapalım desek yapabiliyor muyuz bir çekiliş vs yok…
Kimse kusura bakmasın şahsi görüşüm ama seviye yükselsin diye kimsenin umrunda olmayan ve 3 görüntüleme belki alacak “Dead Boy Detectives, Neil Gaiman ve Matt Wagner’in aynı adlı DC Comics dizi oluyor” gibi başlıklarla seviye yükseltemeyiz.
Fazla beylik bir cümle olacak ama kime ait olduğunu bilmediğim ve benzerlerinin çok olduğunu düşündüğüm -biliyorum seviye ibresi tekrar aşağıya döndü- sözü söylemeden geçemeyeceğim… "Dünyayı değiştiremezsiniz ama işe kendinizi değiştirerek başlayabilirsiniz. "Son darbeyi indireyim Bir şey daha söyleyeceğim. “Seviyesizseniz; seviye sizsiniz.” (Battı balık yan gider.)
Aslında evet, yolculukta, dışarıda kitap okumak hep tam anlamıyla yapabilmeyi istediğim bir şeydir fakat uyaranların çokluğu (ses, manzara, vs…) dikkatimi çabucak dağıtabiliyor.
Kendi adıma konuşmak gerekirse, kitap okumak için bana lazım olan dört unsur: bana ait “zaman”, sessiz bir “oda,” uzanabileceğim bir “kanepe” ve olmazsa olmazım “lambader.” Bu anasır-ı erbaa bir araya gelirse ancak o zaman kitabın içindeki hayata dalabiliyorum…