Tüm internet alemi, paralı trollerin güttüğü devasa bir koyun sürüsüne dönüşmüş.
Meleyebildiğini fark eden her koyun melemesini paylaşıyor ve onun gibi koyunlar da onu meleyerek destekliyor. Troller de bunu pekiştiriyor. Sonuçta ortaya çılgıncasına meleyen, etrafa pisliğini saçan, çobanı haricinde hiçbir şeye fayda etmeyen bir güruh ortaya çıkıyor.
Açık olmayan açıklama: “Artık idam gelmeli abii, devlet sözünü geçirmeli abii. Sallandıracaksın iki tanesini bak o zaman bir daha yapabilecekler mi abii? Avrupadan alınan yasalarla böyle abiii, şeriat gelse ne güzel olur abii.”
Darlandım yahu; zaman geçtikçe, teknoloji ilerledikçe toplumun daha fazla uygar olması gerekiyordu ama olmadı.
“Oraları BatıTM sömürdüğü için öyle” der geçerler hocam. Ya da “onlar gerçek müslüman değil”, “o gerçek şeriat değil”, vs. vs. Bu tayfaya laf anlatmak biraz vakit kaybı. “Yallah” deyip uzaklaştırmak, mümkün değilse bizzat uzaklaşmak lazım.
Evet internetin bunu getirebileceğini, yapay hesaplarla daha büyük yankı odaları ve manipülasyon merkezleri oluşturulabileceğini ve bunun toplumları bilgiye ulaştırmaktan çok dezenformasyona elverişli kılacağını kimse tahmin edemezdi sanırım. Herkes işine gelen haberi doğru, işine gelmeyeni yalan kabul edebiliyor. Gerçek dediğimizin göreceli bir şey olmaması gerekiyor halbuki. Meğer insanoğlu ne meraklıymış kendi küçük distopyalarını yaratmaya. Ufacık hobi gruplarında bile algı operasyonu kasıldığına şahit oldum ben bu ülkede. Delilik, başka bir şey değil.
İki gündür yargıda yaşananlar üzerine yapılan yorumları görüyorum da, memlekete karşı umudunu yitiriyor insan. Ben trollünü gerçeğinden ayırt edemiyorum artık. O yüzden gündemden iyice kopardım kendimi.10 sene önce böyle değildi mesela. Bu kadar güdümlü hesap bulunmazdı. Zekice eleştiriler yapılırdı, ince espriler görürdük gündem üzerine ve sonra bunları gidip duvarlara yazardık.
Şimdi her yönden gütmeye çalışıyorlar bizi. Yalanlarla ve aptallıkla kuşatıldık. Çok üzücü.
Gitmek veya kalmak, ikisi de insana göre. Kimi gidiyor, kimi kalıyor. Gideni yargılamak falan da saçma.
Ancak gitmek için yıllarca kendini yırttığın ülkeye gidip te 100 dolara marketten bunu aldık, şu arabayı bu fiyata aldık diye sabah akşam sanki nispet yaparcasına bu ülkedeki insanlara özel videolar çekmek falan nerden baksan eziklik, nerden baksan aptallık.
3 aydır ilk defa normal bir insan gibi beslendim. Sabah menemen/çay, öğlen makarna yoğurt, akşam mercimek çorbası ve karpuz.
3 aydır o kadar insanlıktan çıkmış, o kadar dengesiz besleniyordum ki bünye bir şaşırdı. Son olaylardan bahsetmiştim burada tekrar girmeyeyim şimdi, her canım sıkıldığında, her yapacak bir şey bulamadığımda, her yalnız kaldığımda kendimi yemek siparişine, alkole, sigaraya, abur cubura verdim. 13 kilo aldım. Ayda 20’yi aşkın yemek siparişi, her hafta alkol sigara derken iyice insanlıktan çıkmıştım.
Bünye düzgün ev yemeği görünce bi afalladı harbiden : D Devamını getirmeyi planlıyorum çünkü elimdeki tüm parayı da bunlara gömer oldum. Az insan olmam lazım tekrardan.
Yediğini paylaşacağın diyet başlığı oluşturursan seni takip edip motive edebilirim. Ben de 2 haftadır diyetteyim. Uzu bir ABD sonrası bünye artı 8 kilo aldı. Spor ve diyetle iyi gidiyorum şimdilik
Yapılır ya. KAfada bir sıkıntı yoksa. Yani dertten değilde zevkten filan yediysen. Birde ben spor yapıyorum uzun uzun çık yürü abi bacakların kopana kadar. Havalar iyi… Ben çok faydasını gördüm iki haftada 2.5 gitti hemen
İş yerinde beraber başladığımız, yaşıt, samimi olduğum arkadaşlar var, fena anlaşmıyoruz lakin bazen(2,3 ayda bir) yorgun hissedip işler de yoğun değilken “yıllık izin” kullanıyorum “bir gün”, şefime de izah ediyorum ve anlayışla karşılıyor fakat izin kullanma onların da hakkı değilmiş gibi batıyor adamlara.
Neden gelmedin, şefin bir şey demiyor mu, rahatlığa bak zart zurt…
Cidden soruyorum, benim yaptığım mı tuhaflık, onların ki mi?
OECD ülkeleri arasında en fazla çalışan ülkelerden biriyiz. Hem gün hem saat bazında. Diğer taraftan en az izin yapan ülkelerden biriyiz.
İnsan da bir makine değildir, sürekli mükemmel çalışamaz ki, makineler bile bakıma girer arada dinlenirler, bakım girmeyen makineler bozulur.
İnsanın da kendine vakit ayırması arada dinlenmesi gerekiyor.
Yani sözün özü, izin hakkınızdır, yöneticiniz ses çıkarmadıktan sonra kimse bişey diyemez. Yasal izninize yöneticiniz de birşey diyemez zaten.
Mesela benim ülkemizde en çok sinir olduğum şey, özel sektörde yeni bir şirkete girince yıllık izin hakkınız sıfırlanır, 14 güne düşer. Çoğu ülkede çalıştığınız yıl baz alınarak 1 aydan başlayan izne sahip olursunuz.
Yıllık İzin Süreleri - Türkiye en düşük ama 26 günü elde etmek için bile minimum 10 yıl çalışmak gerekiyor. Çoğu Avrupa ülkesinde bu başlangıçta standart.