2023 KPSS öğretmen atama sayısı bugün belli oldu. Tam 9 ay sonra. Cumhuriyetimizin 100. yılına ekonomik durumdan ötürü 100/5 bin atama layık görüldü.
Yanlış o kadar çok şey var ki, nereden başlanır ne denir bilemiyorum. Yusuf Tekin’in nuh deyip peygamber demeden inanılmaz bir ısrarla mülakatlı öğretmen alımını diretmesi mesela. Gerekçesi “20 milyon öğrencinin ona emanet olması, bu öğrencilerin çok değerli olması ve eğitimi verecek öğretmenlerin de iyi seçilmesi gerektiği” yönünde.
Bize dört yanlış bir doğruyu götürür şeklinde öğretildi ama şimdi bakan o’nun bir doğrusunun dört yanlışı silmesini bekliyor sanırım. Vicdanen.
Öğretmen adaylarının 3 farklı sınav altında birçok dersten yeterliliği ölçülüyor ve dereceye girenler atanıyor. Bakana göre bütün bu derslerin yazılı sınavında başarı göstermek yeterli bir ölçüt olmadığı için sözlü sınav şart. Yazılı sınavları %50 etkileyen oranda hem de. Çünkü öğrencilerimiz çok değerli…
Peki madem 20 milyon öğrencimize bu kadar değer veriliyor, neden ülkemizde 80 bine yakın ücretli öğretmen çalıştırılıyor? Ücretli öğretmenlikte bırakın eğitim fakültesi mezunu olma şartını, pedagojik formasyon şartı bile yok. Mezunu olduğunuz herhangi bir fen-edebiyat fakültesi dersi için ücretli öğretmenlik başvurusu yapıp cüzi bir maaş (daha çok el harçlığı) karşılığında MEB okullarında öğretmenlik doğası nasılmış, tadabilirsiniz.
Ben tattım mesela. Ankara’nın en büyük ilçelerinden Keçiören’de bir lisede İngilizce branşında ücretli öğretmenlik yaptım. Öğrencilerimize çok değer verildiği için sınıflar 40 kişi civarındaydı. Anadolu-meslek lisesi olduğu için ders programları inanılmaz yoğun ve 8.30-16.40 arasında derse giriyorlar. Zaman tasarrufu için gün planlaması 80 dakika blok ders 10 dakika teneffüs şeklinde. Sabah ilk iki saatte ve son iki saatte sınıfta odaklanma diye bir konsept yok. Bu kalabalık sınıfların orta sıralarından itibaren arka sıralara kadar öğrenciler mesafe kaynaklı olarak standart boyuttaki tahtaya yazılanları görmede zorlandıkları için kocaman puntolarla yazarak ders anlatmak iyi bir seçenek gibi. MEB kitaplarının harika müfredatından ötürü içerikleri dersten önce deşifre etmeniz gerekebilir. Böylece gelişim çağında olmalarından ötürü algı süresi zaten kısıtlı olan öğrencilerinize bu içerikleri aktarma konusunda zaman kazanabilirsiniz. Çünkü meslek lisesi öğrencilerine anadolu-fen liseleri ile aynı müfredatta İngilizce kitabı sunmak ve bu kitapların tam bir “türkçe-ingilizce” stilinde yazılmış olması bir tık acımasızca. Gerçi fen lisesinde de çalışıyor olsanız o içerikleri deşifre etmeniz şart, bu bir gerçek.
Öğrencilerimizin eğitimine verilen paha biçilemez değerden ötürü yıllar sonra (tam da yabancı uyruklu, dersleri anlama güçlüğü çeken öğrenciler bu kadar fazlayken?) “mevcut müfredatın emsallerinden en az 2 kat fazla konu barındırdığını ve en az %50 daha zor olduğunu” tespit ettikleri için yeni bir müfredat çalışması da başlatıldı tabii ve çözüm olarak %35 kadar sadeleştirme kararı verildi. Fakat… yeni müfredat taslağında dört farklı din (teoloji veya semavi dinler değil, yalnızca islam-sünni din kültürü) dersinin müfredatı olmasına rağmen maalesef İngilizce branşı için hiçbir seviyede yeni müfredat çalışması yapılmamış. Halbuki İngilizce zorunlu ders ve bahsi geçen dört din kültürü dersinden üç tanesi seç(eme)meli.
Bu şartlarda kadrolu öğretmenlerin öğrencilere en iyi eğitimi sağlaması beklendiği için Genel yetenek-genel kültür, eğitim bilimleri, ÖABT, mülakat ve şimdilik akıbeti belli olmayan MEB Akademisi aşamalarının başarıyla tamamlanması gerekiyor. Sonra şanslıysanız mecburi şark görevini tamamlamak için yaşadığınız yeri terk edip bir küçükşehir köyüne veya İstanbul gibi metropol bir şehrin en güvensiz semtlerinden birine atanabilirsiniz. Bütün çile öğrencilerimize en iyi eğitimi sağlamak içi- bir saniye. E ben yaşadığım şehirde de MEB bünyesinde öğretmenlik yapabiliyorum ama? Hem de bu aşamaların hiçbirinden geçmeden. Doğru ya, (çok düşük) ücretli öğretmenlik…
2021 haberine göre eğitim fakülteleri yıllık 40 bin öğrenci mezun ediyor. Veri olmamakla beraber ücret karşılığı 2 dönem içerisinde pedagojik formasyon sertifikası alan kişi sayısı da bir hayli çok. Yani her yıl 40 binin çok çok üzerinde öğretmen adayı doğuyor. Her yıl emekliye ayrılan öğretmen sayısı ise 15 bin civarında.
Bu yıl 20 bin alım açıklandı fakat yalnızca İngilizce branşında bile KPSS’ye giren yıllık aday sayısı 15 binin üzerinde. Yani müthiş bir yığılma söz konusu. Bu kadar çok öğretmen adayına ihtiyacımız yoksa neden bu kadar çok öğretmen adayı yetiştiriliyor? Bu kadar çok öğretmene ihtiyacımız varsa -ki 80 bin ücretli öğretmenden ve taşra okullarındaki öğretmen eksikliğinden anlaşılacağı üzere ihtiyaç var- neden yeterli ve planlı atama yapılmıyor?
Bir de sınav ücretlerine değinmek istiyorum. Açıklanan enflasyon verileri %60-70 civarında. Enflasyon bu civardaysa ÖSYM sınav başvuru ücretlerine neden %100’ün üzerinde zam yaptı? 2023’te üç sınav için yatırılan ücret 400TL civarında iken bu yıl üç sınav ücreti 1050TL tuttu. Kariyer grubu için ise meblağ 1410TL. Vicdanlı bakanımız “Bu yıl KPSS’de mülakat kaynaklı atanamayanlar ne yapacak?” sorusuna “Seneye bir daha hazırlansınlar.” cevabını vermişti. Her sene iki katı zamlanan sınav ücretini yatıralım fakat sınava sıkı hazırlanan adayların bile atanması için hiçbir garanti olmasın, ne ala.
20 bin atama şaşırtıcı olsa da şaşırtıcı olmayan bir sayı aslında. Buradaki sorun bu sayının 2024 KPSS’ye 2 ay kala açıklanması. Çevremde farklı branşlarda iyi ve orta sıralaması olan insanlar var. Orta sıralamada olanlar atanacak sayının çok olması umuduyla, yüksek sıralamada olanlar kesin atanırım, düşüncesiyle 9 ay beklediler. Bu iki grup da hayal kırıklığına uğradı ve bir sene kaybettiler. Çünkü sıralamaları atama sayısının içinde olsa da olmasa da bunu %50 etkileyecek bir sözlü sınav var önlerinde. İstatistik verilere ve geçen seçimin vaatlerine dayanarak garantide hissedip 9 ay beklediler. Bu garantinin ellerinden kayıp gittiğini görmek için. Şimdi ise getirilen mevcut şartlarda bir daha deneyip bu sefer “daha da” garantide olmak için zamanları kalmadı, çünkü kimse bu moralle 2 ayda KPSS’de iyi bir sıralama yapamaz.
Demem o ki, plansızlık suretiyle insanların hayatlarıyla oynamak bu kadar kolay olmamalı. Sayısız yanlışın arasında daha az bir yanlışı seçmek onu doğru yapmıyor maalesef, keşke bunu anlayıp vicdanlarını rahatlatmayı bıraksalar. Gençlik yıllarımız sinirle stresle umutsuzlukla ellerimizden kayıp gidiyor ve buna kimse dur diyemiyor. Sıfır motivasyonla dağları delemez ki kimse.