Sömürüle sömürüle vücut su oranımız da düşmüştür kesin.
Sen çalışmazsan, ben çalışmazsam, o çalışmazsa birileri nasıl milyonlarına milyon katacak…Kimsenin kızmaya hakkı yok; tercihlerimiz hayatımızı belirler, sandıkda da…
Üstat aslında @azizhayri üstadın dediği gelir adaletsizliği noktasına varıyoruz.
OECD ülkelerinde gelir dağılımı eşitsizliği, halkı çok fakir ama zenginlerin çok zengin olduğu ülkeler sağ tarafa doğru kayıyor. Gerçi Türkiye hep sağa kayıyor değişik siyasal bir çıkarım oldu bu.
Bunun benzerini yaşıyorum. İki türlü cevabı var ve alışsan iyi olur çözemezsin. Kamu yüzde 70 i torpille gelen, çoğu yönetici seviyesinde bulunan adamın yada madamın personelden kat kat daha düşük bir eğitime, vizyona, akla gelen ne varsa sahip olduğu bir yer. Kanıtsanmış, sistematik ağır bir mobing var. Dahası yapanda uğrayan da bunu bilmiyor.
1- Sana bu soruyu soran grup bu soruda haklılar. Biz iki kişiyiz. İşimize hakimiz ve birbirimizi çok iyi idare edebiliyoruz. Ben yönetici ile kapıştığımdan ve kendisi beni ezemeyince istediğim herşeyi aldım. İstediğim herşey derken senin gibi yasal haklarım. Odasının kapısını çalıp kafayı uzatıyorum müdürüm izine… diyorum o izineden sonrası yok çık tamam diyor. Saatlik mi, yıllık mı, idari mi dinlemiyor bile. Gidiyim yeterki. Nasıl olsa sisteme de giriyorum ya yeter. Oda arkadaşıma gelince. Neden gidiyorsun, odada diğeri (ben) varmıyım, X ile konuştunmu o da burda mı ikiniz aynı anda gitmeyin ( x yan odada bizle aynı işi yapmayan alakasız bir şahıs)
Şimdi bu muameleye maruz kalınca bana da bu amirin birşey demiyor mu sorusu soruluyor. Amirim de ne isin var diye o arakadasa soruyor iste.
2- Bu grup da gıybet, dedikodu grubu. Buna yıllık izini bırak zorunlu izin ver gitmez.
Senede bir kere bir hafta köyü, geri kalan işi. Yanlış anlaşılmasın aşağlamak için demiyorum ama bir beklentisi, şunu yapıp hayatıma bir sey katiyim yok. Hayalleri yok, butun amaci becerebilirse ev, araba ve emeklilik. Haliyle herkes kendisi gibi olsun istiyor. Öyle yaşasın istiyor. Bire bir aynı parayı alıyoruz, kuruşuna kadar. Onun eşi benim eşimden genç. Üç çocuğu var eşi çalışmıyor. Bizde çocuk yok, hanım 7-24 işte, yazın 5 gün Roma’ya gitsen… Nasıl ya? Oooo sen iyi kazanıyon heralde? Amirin nasıl izin verdi? Öyle oluyor mu ya?
Bunların ileri boyutu da var da çok anlatmak istemiyorum. Alış…
Efendim konu çok güzel isimlendirilmiş, iyi düşünülmüş, ama ben burada üç saat içimi döksem de rahatlayamam. Olan yine gelip de okumaya çalışacak arkadaşların sıhhatlerine olur. İyisi mi ben olayı şöyle kapatayım. Ehem!
AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA
Derslerden dolayı hiç kitap alamadım. Okulum 2 hafta içinde falan bitiyor. Bütün servetimi döküp kitaplara gömüleceğim. Beni bundan kurtarın, dermişimmmmmmmm!! Ama lütfen özel baskı kitap almaktan kurtarın, sadece daha güzeller diye daha fazla para vermek çok saçma ama, kendimi durduramıyorum. Penguin çok güzel basıyor onları, ne yapabilirim yahu?!!!
Ben bu kulaklara göre ağız değilim…
Zaman bu kadar hızlı geçmemeli.
Bazen keşke şu oyunun dünyasına ışınlansak diye iç geçiriyorum. En azından tek derdimiz hayatta kalmak olurdu.
Yakın çevrem harici insanlara karşı empati kuramaz oldum. Kimsenin acısına kendi acımmış gibi üzülemiyorum. Cinayet, katliam haberlerine karşı duyarsızlaştım. Eskiden görsem 3-4 gün dilimin tutulacağı bıçaklama videolarını falan herhangi bir reels izler gibi bomboş duygusuz şekilde izleyip geçiyorum. Hatta öyle bir taş kalpli oldum ki bu tarz korkunç bir video sonrası komik kedi videosu varsa ayı gibi gülebiliyorum şuursuzca. Tüm samimiyetimle söylüyorum ki ben böyle değildim ama bu hale geldim.
Hadi ben de dökeyim içimi ayın son gününde.
2010 yılında ev aldığım parayı bu ay bir aylık maaş olarak kazandım. Ama 2010’da aldığım evi alamıyorum.
Ehonomi çoh eyi
İstiklal Marşı
Kapanış
Oooo evi var rö rö rö.
Telefonu da çıkar seni son vatan bölücü
Aile evinden bir isyan sonucu her şeyi ardımda bırakıp giderek tam 1 yıl süren maceram bugün son bulmuş olmakta.
1 yıl boyunca ne yaptın dersen dostum? Dönüp geriye bakmam için beni yorma lütfen. Hem dönmeye eriniyorum hem anın keyfini çıkarmak istiyorum.
12 saattir otobüsteyim, onların yanına geri dönüyorum. Basıp gittim. Mutlu mu oldum? Aynı hataları tekrar yaptım. Arkadaşlarım var benim dedim, onları savundum, onlarla olmak istedim. Yalnız mı bırakıldım, hiç kimseyi suçlayamazsın. Ortada bir hata varsa yüzde ellisi senin suçundur. Hataya yol açan nedenleri sen seçmiş olabilir misin?
Çok zor değil buralarda? güller açarken betonlarda.
Her yer aynı.
Ailemin yanına dönüyorum. Birkaç ön görüşme yapıldı. Beni kabul edeceklerini söylüyorlar. Babam olsun hatalarını yine yap ama bizim yanımızdayken yap diyor. Alper’i özledim. O doğduğunda 15 yaşımdaydım. Anneme kızıyorduk kız kardeşimle. “Ulan aramızda kaç yaş olucak küçücük çocukla hiç arkadaş olamayacağız” diyorduk. Heh, bir bu saçmalık eksikmiş. Hatırlayınca güldüm. Bir anneye böyle denir mi? Annen çocuk üretme makinası mı? Çocuk Tanrı’dan gelir. Tanrı onu bize arkadaşlık etmesi için yollamadı belki de. Biz ona rehber olması gereken abi-abla olmalıyız.
Umarım olur, umrumda mı sonu?
Arıyorum samimiyetimi bulamıyorum.
Eve dönüşte eve kabul edilmeyen, non persona grata ilan edilmek istememek.
Alternatifi yok ki hiç.
Dürüst ol ummuyorum bir şey.
Düştü mod yolcular inin.
Çok yoruldu zihnim.
İsos ağabey, evin var, dişlerin var ve beyazlar, istediğin zaman su içebiliyorsun. Zenginsin işte, allahtan daha ne istersin
Ben yukarıya sanırım eksik yazmışım. 2010’da aldığım evi daha sonra sattım. Şu anda evim yok ve o sattığım evi alamıyorum.
Sattığın evin satışı kaynaklı oluşan Gelir Vergini verdin mi İSOS?
@mehmetşimsek
Valla bana bayağı bir şeyler girdi o dönem de çetelesini tutmadım açıkçası.
KPSS’ye iki ay kala öğretmen atamalarında kesinleşen düzenlemelerden sonra bu alanda meslek edinme konusunda iyiden iyiye umutlarımızı tükettik.
Mehmet Şimşek sağlık haricinde tüm alanlara emekli eleman sayısı kadar kontenjan açılıp bu sayıya göre atama yapılacağını söylemişti. Yusuf Tekin bunu onayladı ve önümüzdeki yıl 8 bin kadar öğretmenin emekliye ayrılmasını beklediklerini, adayların ve öğretmenlik düşleyenlerin gelecek planını buna göre yapması gerektiğini nasihat etti diyelim. Aklı olan eğitim fakültesi okumasın ya da formasyon almasın demek bu. Halihazırda bekleyen bunca aday için ise özel sektördeki öğretmenlik şartlarına düzenleme getirecek sanırım. Nasıl getirecek bilemiyorum tabii, gerçekçi bir çözüm yok gibi. Kökten çürümüş bir ağacı yapraklara fıs fısla su falan sıkarak kurtarmaya çalıştığını sanıp bunun için takdir bekliyor ama neyse…
İngilizce branşı sayı olarak atamalarda hep avantajlı bir pozisyonda olsa da 8 bin atamada payına düşecek sıralamaya girmek için tren kaçtı. 25 yaşından sonra oturup Türkçe paragraf çözmek için motivasyonlarım(!):
- 3 oturumda girdiğim yazılı sınavlarda dereceye yapmak
- Bu derecemi %50 etkileyecek sözlü sınava çağırılmak
- Bu aşamayı geçip bir yıl boyunca 23 bin tl karşılığında yeni müfredat için akademide tekrar eğitim almak
- Akademiyi bitirdiğim puana göre 3 yıllık şark görevine sözleşmeli eleman olarak atanmak
Çok umut verici…
KPSS çalışma serüvenine geçtiğimiz Eylül’de iyi bir randıman ile başlayıp Ocak’ta ders çalışmamı engellediği için çalıştığım işten istifa etmiştim. Keşke bu açıklamaları yolun başında yapsaydınız da 2 ay kala sınav/atanma sevdamız yalan olmasaydı. Bir yılım boşa gitti. Dolayısıyla gözümüzü maalesef ki yurt dışı imkanlarına çevirdik.
Fakat her şey gün geçtikçe daha can sıkıcı bir hal alıyor. Afganlar, Suriyeliler elini kolunu sallayarak sınırdan geçiyor. Yaka paça geri getiremediklerimiz Avrupa’ya açılıyor. Memlekette kalan vatandaşlık alıp oy bile veriyor. Dünyanın en fakir ülkelerinden olan, popülasyonunun yarısının 800 dolar gelirle yaşadığı Ruanda’dan “turizm anlaşması” adı altında THY ülkemize sadece bu pazar 5 uçak dolusu İngiltere’den kovulmuş düzensiz göçmen getiriyor.
Suri, Afgan, Ruandalı bireyler sınırdan yürüyerek geçebiliyor. Türkiye başta olmak üzere ABD bile düzensiz göç dalgası ile çalkalanıyor çünkü kelimenin tam anlamı ile ne idüğü belli olmayan sürüyle insan yer değiştiriyor. Benim çevremdeki dümdüz vatandaşlara turist vizesi bile verilmezken oluyor bunlar.
Bu düşüncem hümanist olmadığı için eleştiriye açık: şahsım adına ülkesinde çıkan savaştan kaçan sürü sürü erkeğin ülkeme girip buradan Avrupa’ya açılabilmesini kendime haksızlık olarak görüyorum. Feminist bir düşünce olmadığı için bu kısım da eleştiriye açık: ben sosyal medyada bir kez bile kadın-çocuk sığınmacı akını görmedim. Hepsi ipini koparan erkek topluluğu dolu. Vatanını savunmasını bekleyeceğiniz bireyler yani.
Ortada değişik bir tablo var sonuç olarak. Düzenli göç yasak, kitleler halinde düzensiz göç basit.
Haftalardır vize konusunda bilgi almak için gezmediğim firma kalmadı. “Maddi manevi çile çekmeye razıyız yeter ki vize onayı garanti olsun” diye. Kimse “evet aylarca bekleyeceksiniz ve binlerce dolar harcayacaksınız ama vizeniz kesin çıkar” diyemiyor.
Kimse ülkesini terk etme kararını kolay vermemiştir. Bunu eleştirel bahsettiğim kitle için söylüyorum. Anlamadığım şey bu hümanizm çarkı neden sadece bunlara işliyor? Biz “aman ırkçı damgası yemeyelim” diye her dediğimizi tartarak söylerken ırkçılığa bu denli maruz kalmamız çok tezat değil mi?
Dümdüz bir vatandaş olarak kendimi 3. sınıf bile değil 12. sınıf insan olarak görmeye başladım. Her insan refah içinde, huzurla yaşamak ister. Orta 20’li yaşlarım “Birkaç yıl çike çektikten sonra 30’lu yaşlarımda refahı nasıl garantileyebilirim?” sorusuna cevap aramakla geçiyor. En üzüldüğüm şey ise tek bir yaşam yaşamamız. Bir daha bu yaşlarda olmayacağım. Jeopolitik konum itibariyle yetişkinliğe adım attığında iyi bir refah seviyesinin karşıladığı bir ülkede değiliz, bu aşikar. Emek olmadan yemek olmuyor. Tek dileğim emeğin ve çilenin boşa çıkmayacağını bilebilmek. Hayatta her zaman iniş çıkış olur fakat uzun süreli yokuş çıkmanın ardından yere çakılmayı da istemem kısa bir düzlük görüp tekrar başka bir yokuş çıkmayı da… Bu da tam Ankara sokaklarının tasviri oldu ya.
Merhaba. Sizin sanırım 2023 sınavında bir sıralamanız vardı. Ben 2023 sınavına hazırlanmadan girdim ve inanın kendimde şans olarak gördüğüm tek şey bu.
Ben 2024’e hazırlanıyordum ve 2022 atamalarında İngilizce puanı 72’ye kadar düştüğü için iyi bir çalışma ile atanabileceğime dair umudum tamdı. Nerden bilseydim senelerdir avantajda olan branştan iyi puan alınca atanma garantisi benim sınava hazırlandığım sene kalkacak. Türkiye’de yarım saat bile uzun bir süredir diye boşa dememişler. 2023 sınavında iki arkadaşımın puanı 73 idi ve sıralamaları ilk 2 bin civarındaydı. 9 ay belirsizlikle beklediler, “ha açıklandı ha açıklanacak,” diyerek. Ben bu sırada önümüzdeki sınava hazırlanıyordum ama onlar için durum daha farklıydı. Sizin için de öyle bir bekleme süreci söz konusu oldu sanırım.
Çok talihsiz bir durum.
Arkadaşlarımın puanı sınırda olduğu için sözleşme imzalayıp işe girmek risk, atanma umutları varken tekrar ders çalışmak ise çileydi onlar için. Hal böyle olunca ve atanma açıklaması aylarca gecikince psikolojileri bozuldu. Çünkü 20 bin atama olayını çok geç açıkladılar ve bütün zamanları boşa gitti dediğim gibi. Şimdi sayılı hafta kalan sınavlar için tekrar başvuru yaptılar ve bir tanesi özel kolejde işe başladı mecburen. Ben de bu şekilde 2023 mağduru olsaydım çok çok daha öfkeli olurdum sanırım.
Mülakat, MEB Akademi ve ön görülen atama sayıları açıklandıktan sonra gittiği dershaneyi/kursu sınava iki ay kala terk edenler bile olmuş. Çünkü ben de şu an bu şartlarda yüksek puan alıp diğer aşamaları başarıyla tamamlama senoryosunu yaşamayı tercih etmem. Biraz özel olacak ama hayatınızda biri varsa mesela ve o da sizinle aynı yoldaysa, akademiyi bitirip en iyi ihtimalle 26 yaşında farklı illere atansanız eş durumu bile sizi 3 yıldan önce bir araya getirmiyor. Yaş oldu 29.
Önümüzde ne tür sürprizler var bilmiyorum. Umarım kötünün iyisine razı olmak zorunda kalmadan, emeğimizin karşılığını alabileceğimiz bir gelecek bekliyordur hepimizi.
Umarım herşey gönlünüzce olur. Sadece sormak istiyorum, gerçekten mülakatın kalkacağına inanmışmıydınız? Meraktan soruyorum.