Dök İçini Rahatla

Takı toka yapıyorum işte. Biraz böyle devam edelim bakalım. Olmadı tır ehliyeti filan alırım, kıyı kaptanlığı bilmem nesine şey ederim filan. Ben de kendimi bilmiyorum artık.

4 Beğeni

Takı toka yap güzel işte. Keyif alacağın bir meşgalen olsun. Kendi kendini çok dinliyorsun bence, ben de bir ara kendimi çok dinliyordum. O huyun varsa ondan kurtul. Sadece pozitif düşün, olumsuzlukları kafandan at.

3 Beğeni

O zaman onlar için kim çalışacak kim vergi verecek, bırakın azalmamızı hatta çoğalmamızı istiyorlar. 3 çocuk yetmez 5 çocuk yapın diyorlar.

3 Beğeni

Ona bir çözüm buluruz ya.

1 Beğeni

Yaşadığım öyle bir şey değil. Kendimi dinlesem bir şekilde atlatıyorum. Neyse bakalım.

4 Beğeni

Tam olarak beni tarif ediyorsun. Herşey üst üste geldi. Savaş, mücadele et demeyeceğim. Çünkü bazen mücadele bile anlamını yitiriyor.Ama sessizce geçmesini bekle. Böyle zamanlarda arkadaşlarınla,ailen ya da akrabalarınla birlikte vakit geçirmek iyi gelebilir. Mümkün olduğunca yalnız kalmamaya çalış. Hepsi geçip gidecek. Biraz zaman biraz da sabır…

3 Beğeni

Sorunun kaynağı ailemden başlıyor. O yüzden görüşmesem daha iyi. Aşırı sosyal bir kelebek de değilim. Daha çok yalnızlığı seven bir insan olduğumdan bu dönemi koza örerek geçirmeyi planlıyorum.

5 Beğeni

Çok takdir etmiş olmakla beraber aşırı kıskandım Cadı Abla. En yakın zamanda darısı başıma umarım -delirme kısmı-.

Kitap okuma okumama, alma almama, ilgilenme ilgilenmeme bütün bunlar sürekli bir döngü. İnsan sevdiği şeyleri hep sevemiyor, bıkabiliyor. Bir süre sonra yine sevebiliyor. Hayatımızda yaşanan diğer şeyler de hayatımızı etkiliyor. On dört gün sonra öylesine dgs sınavına gireceğim mesela “öylesine” olmasına rağmen her sınav zamanı olduğu gibi çok huzursuzum kitap okurken, ya da bir şeyler yazarken falan kafam oraya gidiyor hep. Yine gelecek kaygısı kafamı ele geçiriyor. Başka birtakım sorunlarla boğuşuyorum falan. Yine birtakım barikatlarla direnme çabasındayım. Uzun yıllarca insanlardan kaçıp kendi kabuğuma gömülmek istiyor ve kimsenin etrafımda vızıltılarını duymak istemiyorum. Tüm bu yazdıklarımın sonunu bir yere bağlayamamakla beraber Cadı Abla, insan olmak bir lütuf ve aynı zamanda çok berbat bir lanet. Keşke panda olsaydım.

3 Beğeni

Gelecek de çok ilginç bir şey. İnsan uzun süre bir yerde takılıp takılıyor. O zamanın içinde bocalarken bir bakıyorsun gelecek geçmiş gitmiş. Düşünülen ne varsa hepsi yozlaşmış ve bir şekilde geleceği de geçirmişsin. Yaşarken anlaşılmıyor. Takılırken anlaşılmıyor. Bir noktadan sonra gelecek de kalmıyor. En son noktada insan oturup ölümü bekliyor. Hikâyenin sonu nasıl bitecek meselesine dönüşüyor. Geleceğimde yaşıyorum ve düşündüğüm hiçbir şey olmadı. Bambaşka bir noktadayım.

3 Beğeni

Belki biraz da insanın hayallerini yaşatmasından kaynaklıdır bu. Yani yarın ölümü beklemek yerine iyi kötü kafamızda kurduğumuz yaşamı tasarlamak bizi bir adım ileriye yani yarına sağ çıkaran asıl şey bence. Aynı şekilde kitap okumak, film izlemek vs. Adım attığımız kurmaca evrenler de tıpkı hayatımızı olmasını istediğimiz şekliyle hayal etmemiz gibi bize yaşama gücünü veren şeydir. Tamamen geleceğe takılı kalalım demiyorum ama geleceği düşünmek bizi bunalımdan ve şu an şu dakika ipi koparmaktan, veyahut sonsuzluğa adım atmaktan koruyan şey de olabilir diye düşünüyorum. Bu nedenle insan geleceği düşünerek ara sıra gelen kötü düşüncelerden ve bunalımlardan kendini çekip çıkarabilir belki de.

3 Beğeni

Bir noktadan sonra gelecek pek bir şey vadetmiyor. Gençlik enerjisi tükenmiş oluyor. Hayat yormuş oluyor. O kadar yorgun oluyorsun ki geleceğe dair emin olduğun tek şey bugünleri de bir noktada atlatıp unutacağın oluyor. Ben pek umut eden bir insan değilim. Hayal de kurmam güzel, çiçekli günlere filan da inanmam. Geleceğe dair sadece olabilecek kötü şeylere kendimi hazırlamaya çalışırım şimdiden ki atlatabileyim. Buna rağmen olmuyor. Ben sonsuzlukla şimdi arasındaki o ince çizgide yürüyen bir cambaz gibiyim. Her an dengem bozulabilir. Her an öte diyara geçebilirim. Ben sadece şimdide oyalanan bir insanım. Fazla karamsar, fazla umutsuz, fazlasıyla bu dünyadan uzak birisiyim. Bu yeni olan bir durum değil. Bu hep vardı. Bu yüzden de ilaç kullanıyorum ama onlar da insanı bir süre oyalıyor. Sonra bünye alışıyor.

7 Beğeni

Bu şekilde yaşamak zor olmalı. Tam olarak anlamam mümkün değil ancak kimi zaman ben de böyle düşüncelere dalıyorum.

Bir insanın kendim de dahil geleceğe hiçbir şekilde hazır olabileceğini sanmıyorum. Son iki yılda gerçekleşmesini kesin olarak öngördüğüm, gerçekleşme aşamasında olan yüz farklı planım vardı. Yüzü de gerçekleşmedi. Şimdi, öncesinde söylediğiniz gibi hayal ettiğim noktadan bambaşka bir noktadayım ben de. Yani siz her ne kadar önlem alırsanız alın hayatın, kaderin, tanrının ya da doğanın neye inanıyorsanız işte bambaşka planları var. Hiçbir zaman tam olarak istediğimiz gibi olmayacak. Çok berbat bir durum ama insan olarak bütün bunlara direniyoruz işte. Yaşamaya çalışmak çok zor.

İster misiniz bilmiyorum ama umarım bu durumu bir gün atlatabilirsiniz. Kısa bir süre önce ben de çok karamsar ve “Ne anlamı var ki?” düşüncesindeydim. Bir arkadaşım bu düşünce silsilesinden kısmen de olsa kurtulmamı sağladı. Sonrasında fark ettim ki bütün bu düşünceler hayata karşı bakış açımızla ilgili. Bazen birazcık bakış açımızı değiştirmeye çalışmalıyız bence.

Şimdide oyalanmak ve sonsuzluğa düşmemeye çalışmak yerine çok yorgun da olsanız biraz kendinize dinlenmek için zaman tanıdıktan sonra başka şeyler deneyebilirsiniz. Başlangıçta yeni şeyler denemek saçma ve anlamsız gelse de kısa bir süre sonra denediğimiz şeylerde başka bir yön görebiliriz. Şimdide oyalanmak, kıymetli hayatınızı böyle geçirmeye değer mi? Her insan bence çok değerli. Kendi açımdan yirmi yaşında diyebilirim ki gün geçtikçe yaşamak daha da zorlaşıyor ama bırakmak için çok erken. Bence kaç yaşınızda olursanız olun bırakmak veya oyalanmak için yine çok erken. Zamanı geldiğinde hepimiz bırakacağız ama henüz zamanı gelmedi. Tabii buradan söylemesi kolay, sizin gözlüklerinizi takmıyorum. Yine de kendi hayatınızın değerli olduğunun farkına varmalısınız.

3 Beğeni

Terapi gibi ilerledi. Bakalım cevaplarım ne olacak?

Evet, böyle yaşamak zor. Bu yaklaşık üç-dört yaşlarında başlayan bir durum. Belki o zamanlar kulak verilseydi -ki o zamanlar psikoloji filan çok bilinen bir şey değildi- daha farklı bir bakış açısı geliştirebilirdim. Olmadı ve kimseyi de suçlayamam ailem de ağır depresyon ve travmalar içindeydi. Çocuk büyütme yetisine sahip değillerdi. Cahildiler. Geçmiş gitmiş bir şey için hayıflanmak anlamsız olur.

Gelecek hazır olunabilecek bir şey değil elbette. Örnek vererek anlatayım. Deprem gelecekte yaşayabileceğim bir durum. (Geçmişte yaşadım ama orası şu an konu değil) Kendimce önlem alabilirim. Çanta yapabilirim, kaçış yolları çizebilirim, toplanma alanları belirleyebilirim ama göçük altında kalmaya, bacağımın kopmasına kendimi hazırlayamam. Bunlar olabilir, biliyorum ama böyle şeylere hazırlıklı olamaz insan. Hayat da bu noktada planlar yapıyor. Mesela kanser olursam savaşmayı düşünmemeye karar verebilirim. Benim hazırlıklarım hayaller üzerine değil. Çok para kazanacağım, zengin olacağım veya şu şu kariyerim olacak gibi şeyleri çok önce geçip gittim ben. Zemin gelecek tasarlayamayacak kadar değişken. Yani tam olarak olmasını istediğim bir şey yok. Emin olduğum tek şey ölecek olmam. Hayat bana ölümsüzlük veremeyeceğine göre şaşıracak bir şeyim de yok demektir ya da hayal kırıklığı vs. Aslında olayın özü yaşamaya çalışmakta. Yaşamak çalışılarak yürütebileceğim bir şey değil. Doktorum Nihilist olduğumu söylüyor. Bilmem anlamak için faydalı olur mu?

İstemem çünkü gerçeklik böyle bir şey. Geri kalan her şey sahte, yapmacık, hayaller dünyası, varsayımlar, muğlaklık vs. Hava güneşli, kuşlar uçuyor, çiçekler açıyor, deniz muhteşem ama hava 50 derece, böcekler fink atıyor, geberiyoruz, canlılar susuzluktan ölüyor, kuraklık ilerleyip duruyor. Kendimi güzel şeylerle kandırmak istemem. Her şeyi olduğu gibi değerlendirmek isterim.

Bunları denedim. Denemek için çok uzuuuun zamanım oldu. Bilmem kaç hastanede, bilmem kaç doktor, bilmem kaç ilaç, terapi vs. Bazen insan olduğu kişiyi olmadığı bir şeye zorlamamalı bunu anladım. Ben şikayetçi değilim. Öyle anlaşıldıysa yanlış yansıtmışım demektir. Ben ölgün bir insanım ve tepeden tırnağa buyum. Benim çiçekli, güzel günler arayışım yok. Böyle bir umudum, hayalim yok. Ha, çiçekler açtıysa da açmıştır ne güzel işte, der geçerim.

Dinlenmek için çok zamanım oldu, olacak. Mesela az önce gravür makinesiyle taş, deniz kabuğu filan delmeyi denedim. Belki de çok fazla şey denemişimdir. Yaşadığım sürece de denerim diye düşünüyorum. Kil var, mum var ne bileyim, bir ton şey bulabilirim. Biraz da sıkılgan bir insanım. Dolma kalem olayına daldım, resim yaptım, birkaç sene hep seyahat ettim, günlük yazdım, şiir yazdım, öyküler, bir kitap, okudum, çizdim, boyadım, koştum, bisiklet, hasta baktım, ticaret yaptım, afada katıldım, sosyal sorumluluk projelerinde yer aldım. vs vs. Kökende hepsi beni oyalamak içindi. Güzel de oyalandım.

Geçmişe takılmak veya geleceğe takılmaktan daha iyidir şimdide kalmak. Bugün biter, yarın başlar… Her insan değerli doğru. Hayatını değerli görenlere saygı duyarım ve öyle de kalmasını dilerim. Hayatı sevenler çok az o yüzden kıymetli bir şey. Zaman çok enteresan bir şey. Ben birkaç kez bıraktım ama zaman beni bırakmadı. O yüzden ben de her şeyi bıraktım. Böyle iyi. Dediğim gibi bir şikayetim yok. İnsan olduğundan ötesine geçemiyor.

5 Beğeni

Sevgili Agape; ben uyusmak icin en etkili yolun muzik ve filmler oldugunu dusunuyorum, hâlen, yillardan sonra. Hele ki sosyalligi azalttiginiz donemlerde. İmkan varsa da dogayla bas basa, terapi. Aileydi, işti, hicbiri saglik sorunu yasayip da hastane yatagina cakili kalmaya, yarim insan gibi hissetmeye benzemiyor. Ben yilbasini o sekilde gecirdim. İnsan arkada kalanlari dusunuyor. Bugunu yasayip kucuk mutluluklarla anlarin huzurunu yakalamak lazim, dipte de yasansa bu mumkun. Kimi yemeye, kimi alisverise, kimi dine, siyasete, futbola, kimi sosyal iliskilere verir kendini, tuketmek bunu saglar evet, ancak ilgi alani tek degil coksa, ne kadar cesitliyse, o kadar kolay olur bu zamanlari atlatmak. Yoksa depresyon dedigimiz sey ayni monotonun icinde kaybolmak. Ya degisiklik yaratmak ya daha kotusunu dusunerek/yasayarak halimize sukretmek gerek: it’s a wonderful life (1946) gibi filmlerin terapi amacli kullanimi bu yuzdendir nihayetinde.

Hayat kisacik, insanlari anlamak, kendimizi anlatmaya, hatta anlamaya calismak cabasiyla heba edilmeyecek kadar onemli her nefes. Bize neyin iyi geldigini bilecek kadar tecrube saglamis oluyor yas almak. Bunun avantajini kullanmak lazim. Yoksa hicbir seyin anlamsizligi, baska hayatlarin bizlere uzayli gibi gelen farkli anlamlari, nedenler, nicinler, yasam suremizde cozulecek seyler degiller. Bugunu, bu âni - hayir, anlamli degil - huzurlu kilmak lazim, beden ve ruh sagligimiz icin. Kendi hayatimizin figurani olacak denli baskalarini tepemize cikarmadan. Basrolun hakkini vererek. Sevgiler, selamlar.

3 Beğeni

Bu dönemi diziler, filmler ve müzikle geçiriyorum ama bence yine aynı amaç. Günde belki 50-60 bölüm izliyorum. Ne bulursam izliyorum. Sosyalliğim eskisine nazaran daha çok aslında. Hatta bu da beni çok bunaltıyor. Manuel araba işini 2024 başında çözdüğümden beri ne zaman canım istese kendimi dışarı atıyorum. Sahile iniyorum, denize giriyorum, kabuk topluyorum, ormanda geziyorum, şarkı söylüyorum, takla atıyorum…

Huzur kısmı doğru. Ben huzursuz bir insanım. Galiba ondan oluyor. Sonum Pessoa gibi olmasa bari. :sweat_smile:

2 Beğeni

Eğer siz kendinizi böyle kabul ediyorsanız, bu şekilde yaşamaktan memnunsanız tamam ama kendinizi iyi hissetmediğiniz sürece tamam değil. Yani ben daha önce bir terapiye hiç gitmedim bu yüzden terapi gibi mi oldu bilemedim. Sadece ufak da olsa yardımcı olmak istiyorum :sweat_smile:

Ben de Polyannacılık oynamaktan nefret ediyorum mesela. Daha çok nihilizme yaktınım ama kendimin bilincendiyim. Bazen düşünüyorum desteklediğim bu “kendini sev” teması belki tamamıyla bir yanılsamadan ibarettir ve kendimi ilerlemeye ikna etmek için bulduğum yollardan biridir diye ancak sürekli böyle düşünürsem muhtemelen kısa süre sonra kendimden kurtulma çabasına girerim.

Bilemiyorum onca şey denemişsiniz, uğraşmışsınız. Doktora da gidiyorsunuz… Size zorla umut, hayal aşılayamam elbette. İlaçların ya da doktorların da tam olarak bunu yapabileceğini sanmıyorum. Onların daha çok size yardımcı bir etken olduğunu ve asıl önemli faktörün kendiniz olduğunu düşünüyorum. Yine de bildiğim tek şey insan bulunduğu koşulda mutsuzsa bunu değiştirmek için elinden geleni yapmalı.

4 Beğeni

Şöyle bir okudum buraları. Bir şeyler yazasım geldi benim de. Bir tur da ben döküneyim bari. Şimdi bu dünyada bilmem kaç milyar kişi var değil mi. Kaç farklı kültür, kaç farklı toplum, kaç farklı hikâye… Bana sorarsan hiç de yok öyle şeyler. Bilgisayar oyunu gibi düşün, baksan açık dünyada bir sürü farklı kişi yaşıyor dersin ama hepsinin kodu aşağı yukarı aynı. Hepsi aşağı yukarı birbirine benziyor. Belki eskiden farklıydı, bilmiyorum.

Modern dünyada sanki herkes birbirinin biraz farklısı, herkes aynı hikâyenin bir ton farklı rengini yaşıyor. Sanki insan değilmişiz de bir yapay zekanın geliştirilme sürecinde attığı hatalı adımlardan biriymişiz gibi. Bunun benle ne alakası var derseniz şöyle açıklığa kavuşturayım, ben aynı oyunu baştan oynamaktan çok sıkıldım. Artık meraksız, keşfetme isteğinden yoksun, hareket etmek için gerekli olan enerjiyi üretmekte zorlanan, aslında epeyce yaşlı bir insan oldum.

Şöyle bir kafamı kaldırıp etrafıma baktığımda beni şaşırtan hiçbir şey görmüyorum. Sanki azıcık çaba sarf etsem geleceği olduğu gibi görebilirmişim. Matrix’deki kâhin ablayı çok iyi anlıyorum mesela. Hayatın bu kadar sıradan, bu kadar sıkıcı bir şey olduğunu tam olarak ne zaman fark ettim bilmiyorum. Tek hatırladığım bir şeylerin farklı olacağına dair umudum varken her şey çok daha güzel geliyordu.

Mesela başka hiçbir şehir görmemişken dışarıda bir yerde çok güzel yerlerin olduğuna ve oraya gidersem her şeyin çok güzel olacağına inanabilirdim. Hiç âşık olmamışken bir gün sevdiğimde her şeyin çok güzel olacağına inanabilirdim. Hiç dayak yemeseydim, köpekler kovalamasaydı gecenin bir vakti, karanlık sokaklardan korkabilirdim. Hiç tanımasaydım bu kadar insanı, farklı birilerinin yaşadığına da inanabilirdim.

Bunların hepsi ve daha fazlası zaman içinde kayboldu gitti. Karakterim tecrübeyle sabitlendi. Geriye ne kaldı derseniz, işte bir garip alaycılık kaldı. Yazık dersin, varlığıyla yokluğu fark etmeyen bir adam. Öyle ya, senin hikayen de aşağı yukarı benimki kadar boktan.

4 Beğeni

Eskiden insanlara bir şey dediğinde, yazdığında, bir şey paylaştığında, attığında en azından nezaketen birkaç cümle ederlerdi. Veya cevapsız bırakmazlardı en kötü. iyi veya kötü.

Son 1-2 senedir fark ettiğim bir şey var: İnsanlar artık kafası esene cevap verip, esmediğine vermiyor. Başta düşündüm, “Ulan acaba bunlar bir tek bana mı böyle yapıyor?” sonra fark ettim ki cevap hayır, herkes herkese aynısını yapıyor.

Anladığım kadarıyla bunu benden başka önemseyen kimse de yok. Ben benle bir şey paylaşan herkesi her ne olursa olsun nezaketen de olsa cevapsız bırakmıyorum.

Artık dedim “…ler,” ben de aynısını yapacağım. Kafama esen şeye cevap veririm, esmeyen şeye vermem.

Benim bir arkadaşım vardı, 14 sene önce bir tane forumdan tanışmıştık. Gece gündüz sohbet ederdik hiç de kopmamıştık geçen seneye kadar. O gittiğinde zaten yalnız kalacağımı biliyordum ama bu kadarını beklemiyordum.

Bu bok çukuru dünyada kimse nezaket hak etmiyor. Herkes it olmuş. Öleceğimiz güne kadar bu rezilliği çekmeye devam ok.

5 Beğeni

Dün aksamdan beri maç yorumları a bakıyorum herkes prof…oldu olacak bir referandum yapalım olsun bitsin her maç öncesi. Bu adamlarla 24 saat geçiren, sıçarken bile yanında olan taktiği tekniği veren UEFA pro lisanslı TD yi bırakalım, futbol hayati maç seyretmek biraz da halı sahaya gitmek olan insanlar kursun kadro. Ülke olarak su kibirden çok bilmişlikten vazgeçemedik bir türlü diyecem ama artık bunun türk halkının genlerinde olduğunu düşünmeye başladım ve dünyanın belki de en saygısız milleti olabiliriz…

Ohh rahatladım :blush:

2 Beğeni

Elbette işin içinde olmayanlar her şeyi bilemez ama bazı şeyler de su götürmez bir şekilde ortadadır. Mesela Montella’nın kadro seçimi, açıklamaları ve uygulaması arasındaki çelişkiler yapılan çoğu eleştirileri haklı çıkarıyor. Bunun yanında benim de en rahatsız olduğum konu sosyal medyada oyuncuların karşılaştırılması. Mesela GS sayfası çıkıyor Barış 10 tane Semih eder diyor. Ama istatistiklere ve Barış’ın gerçek pozisyonuna bakmıyor hiç. Nitekim Ekşi ve Hamit dahil Montella ile beraber milli takım hiç iyi bir yolda değil.

4 Beğeni