Dök İçini Rahatla

Anneannemin bir lafı vardır çok severim:

“Çarşının güzeli bitmez yavrum…”

4 Beğeni

Merhabalar, bu forumun yeni ve acemi üyelerinden biriyim ve çok fazla girişimde bulunabildiğim söylenemez. Dürüst olmak gerekirse birçok sosyal platformda da aynı biçim fazla girişimde bulunamıyorum ve bu foruma esasında bu huyumu yenmek için üye olduydum. Kuzenimin tavsiyesini de unutmamak gerek :). Bu başlığı gördüğüm zamanın içimi boşaltmam gereken bir zamana denk gelmesi cidden hoş bir tesadüf oldu.

Benim içimi dökmem gereken konu arkadaşlık ilişkileri ile ilgili olacak. Çevremde güvenilir birkaç arkadaşım dışında birçok arkadaşımın ise bunun tam tersi olduğunu düşünmeye başladım. Olay ben söyledim, ona söyledi değil. Olay bana karşı oluşan tek bir negatif hissini o an açmak yerine tüm ilişkimizi (hatta başka biriyle olan ilişkimizi bile) yok eden bir arkadaş hakkında. O başka birinin tamamen gaza gelip beni yaralamaya çalışması bir kenara dursun, esas kişinin ise her türlü iletişimini engellediğim halde incitmek uğruna ulaşmaya çalışması beni cidden üzüyor. Bu tarz şeyleri defalarca yaşadık ve ben ilk defa yalvaran taraf olmayıp “istedikleri gibi” iletişimi kesen taraf oldum. Kendim için iyi bir şey yaptığımı biliyorum ama bu yükün ağırlığının verdiği kötü hissi birazda olsa buraya yazarak atmak istedim. Buraya kadar okuyan varsa teşekkür ederim.

4 Beğeni

Hadi bakalım, beklediğim son oldu. Ordu’daki doktorum ilacı kesti. O da asker çocuğuymuş. Ben bilirim bu hayatı falan filan bağımlı olacaksın hiç gereği yok dedi. Başka bir ilaç verdi o da şizofreni tedavisinde kullanılan bir antidepresan fakat dikkat toplamada da kullanılıyormuş. Yarımını içer içmez kafama taş oturmuş gibi oldum resmen. Eski halime yavaş yavaş geri dönmeye başladığımı da hissediyorum. Niye böyle oldu ki?

3 Beğeni

Bence 15 gün kendine zaman tanı. İlaç değişimlerinde bocalaman normal.

3 Beğeni

4 ay önce falan muhabbet kuşumu da kaybetmiştim. Okulda olduğumdan çok etkisini göremedim ama yaz tatiline geldiğimde yokluğu hissediliyodu. Laf arasında bunu dediğim için babam 2 hafta önce elinde bi kutuyla geldi. Pazardan 2 tane civciv almış. Allahım bu hayvanlar ne kadar tatlı ya. Onlar için hiç uyanmayacağım saatlerde uyanıp solucan buluyodum. Mutlu olsunlar diye sürekli gezdiriyodum. Sataşan kedilerle dalaşıyodum falan. Alışmışım. Şimdi çoook büyüyüp neredeyse tavuk olduklarından, kümesi olan birine verdik :(( Sessizlik üzücü geliyor.

Edit:

12 Beğeni

Zevk için avlanan insanlardan NEFRET EDİYORUM.

Ne istiyorsunuz küçücük şerçeden,Tilkiden anlamıyorum doğrsu.

4 Beğeni

Bunun bir adım ilerisi çok can yakar. Tadının ağzında kalmasi iyi olmuş. :slight_smile:

2 Beğeni

Forumda yeni sayılırım.Bir nevi yaralarımı sarmama yardımcı olacağını düşünüyorum bu güzel ortamın.Ben geçmişe saplanıp kalmış birisiyim.Ben çocukken her şey güzeldi.Tüm akrabalar bizim evde toplanır yılbaşının gelişini kutlardık.Çizgi filmler veya çizgi romanlar ile geçerdi günlerim.Sonra büyümeye başlayınca ben hala çocuksu kaldım fakat çevremdekiler değişti.Lisede hiç arkadaş edinemedim çünkü erkekler futbol dışında bir şey düşünmüyor,kızlar ise havalı bir şekilde sevgili yapmaya çalışıyordu.En azından benim sınıfım böyleydi.Tam büyüme çağındayken babam benden uzaklaştı.Benle hiçbir aktivite yapmazdı.Hatta zar zor konuşurduk.Bana ihtiyacım olan her şeyi aldı fakat sevgisini gösteremedi.Mesela çizimlerime hiç bakmazdı fakat misafirler geldiğinde onları ortaya çıkarmamı ister ve çizimlerimle hava atardı.Çok alıngan ve sürekli trip atan birisi.Ben de zamanla ondan soğudum.Şimdilerde de “sen anneni daha çok seviyorsun.Beni hiç sevmiyorsun” diye trip atıyor.Zamanında çok denemiştim oysa ki.Aynı şekilde lise yıllarımda internetten bir avuç arkadaş edinmem dışında hiç arkadaşım olmadı.Üniversite için çok umutluydum.Çok çalıştım ve çok istemesem de şu an okuduğum bölümü tercih ettim.Ama üniversiteye gelince işler daha da zorlaştı.Oda arkadaşım benden yaşca büyük olduğu için bana pas vermedi.Sınıfım lisenin birebir aynısıydı.Herkes gruplaşmıştı ve kimse diğer gruplarla konuşmuyordu.Birkaç kız benimle arkadaş oldular fakat tamamen çıkar içinmiş.Erkeklere arkadaş olmaya çalıştığımda kızlarla takıldığım için eşcinsel iması yaptılar ve uzaklaştılar.Üniversite tam bir hayal kırıklığı oldu.Okuduğum bölümden de soğumaya başladım çünkü bana göre olmadığını fark ettim.Geçiş yapmak istediğimde aile baskısı devreye girdi.Sanatla veya tasarlamakla ilgili bölümleri istedim.Bu bölümü bitirirsen söz onuda okursun dediler.Kendimi 2 yıldır böyle avutuyorum ama beni yüz üstü bırakacaklarını biliyorum.Çocukken kronik reflüm başladı ve giderek zayıfladım.Yıllardır kilo almak için çabalıyorum.Şu an 175 ve 50 kiloyum fakat yeterli değil.Biraz karışık oldu ama buraya yazmak istedim bunları.Kesinlikle benden daha kötü durumda olanlar var biliyorum.Ama bunlar da benim sorunlarım.Keşke hep çocuk kalsaydım.

14 Beğeni

İşten geldim, aynı saatte geldik hatta. Kucagımda kızım, zaten tüm gün işyerinde de benimle beraber olan 4 aylık kızım. Biraz çocuğu sevdikten sonra kenara çekildi, rutin haber kanalları taraması, ardından İnternet haberleri… Bebeği emzirirken yemeği, yemekten sonraki çamaşır faslını, yarınki yemeği, evi toparlamayı kafamda sıraya koymaya calısıyorum… Tüm bunlar bittiğinde, kızım uyuduğunda, Bi 10 15 sayfa kitap okumak da en büyük arzum. Bebeğin karnı doydu beşiğinde mızmızlanırken yemeği hazırladım. Yedi, ellerine saglık dedi, tabağını tezgaha koydu ve tekrar köşesine kuruldu. Bu arada ise ben, yemekte 4 defa kalkıp bebeği avuttum. Sonra meyvesini yıkadı, yemek üzeri meyve faslını da yaptı. Daha camasır, bebek uyutmak, ev toparlamak faaliyetleri vardı. Bu kadar zor mu aynı evde senin dısında yaşanan mücadeleyi görmek. İnsan hayat arkadasının yorgunluğunu hiç mi farketmez. Büyük bir saçmalığın içinde gidiyor günler. Sürekli talep etmek de hoş olmuyor… Bugün 4 ay 9 günlük annelik serüvenimin en zor günüydü…

19 Beğeni

Toplum içinde çok konuşan biri değilim ve çoğu insan gibi lafımın bölünmesinden nefret ediyorum. Artık öyle bir seviyeye geldi ki bir daha olursa çok farklı bir tepki vermek durumunda kalacağım.

2 Beğeni

Ofise ikinci el bir buzdolabı aldım. Üzeri yazılarla doluydu, kullanan kişi kebapçı, tüpçü, internerçi:) şeklinde telefon rehberi olarak kullanmış. Sildim cogu geçti. Mıknatıslı reklam yapıştırmaktan daha keyifli geldi gözüme. Bir yerinde de şey yazıyordu; hep ölümle, zorbalıkla ve kölelikle dolu bir dünyada şiir boşunadır… Canımı yaktı bu söz. Onu da sildim.

6 Beğeni

Son zamanlarda forumdaki İngilizce çeviri bekçileri sayısının artmasından muzdaribim. Kişi bazlı susturma olsaymış ne güzel olurmuş yahu. :grinning:

Film, dizi, kitap bunlar bizim aptalca eğlence gereksinimimizi karşılamak için kapitalizm sayesinde yücelen sektörler. Bunlara bu kadar takılmayıp daha ciddi çözülmesi gereken konular üzerine kafa yorsak daha iyi insanlar olacağız sanki.

5 Beğeni

Siz kitabı -ya da filmi ve diziyi- aptalca eğlence gereksinimi olarak görüyorsanız çeviriye takılmamanız normal olabilir. Ama buradaki çoğu insan için özellikle kitap kültürel gelişimin ve öğrenmenin en önemli aracı. Kitap alarak bir hizmet satın almış oluyoruz, dolayısıyla aldığımız her hizmette olduğu gibi en iyisini ve doğrusunu bekliyoruz. Bunun oturulan evdeki statik hesabın doğru yapılmış olmasını mühendisten, çocuğumuz için iyi eğitim vermesini öğretmenden, ülkenin sorunlarını çözümü için gerekli çabayı oy verilen milletvekilinden, alınan yiyeceğin içinden çıkanların taze olmasını ilgili şirketten ya da kişiden beklemekten hiçbir farkı yok. Herkes kendi işini düzgün yapsa çok daha güzel bir ülke olacağız.

Bir de şu var: Farkındalığı yok saymak mümkün değil. Bir dil biliyorsanız o dildeki kötü çeviri sizi rahatsız eder, aslında bu kadar basit. Türkçe’nin kötü kullanılmasından rahatsız olmakla hemen hemen aynı.

11 Beğeni

Kitabımın istenilmesinden nefret ediyorum. Gerçekten birisi bi kitabımı okumak istedigini söyleyince kıramıyorum ve veriyorum. Ama aklım hep kitabımda. Temiz kullanana denk gelmedim nedense. Basımı olanlar sorun degil gerekirse hediye edebiliyorum ben yenisini alırım ne de olsa diye ama bir daha alamayacağım kitabı verince içimde kitap gelene kadar sıkıntı olarak kalıyor.

3 Beğeni

Burada size katılmıyorum. Uzun zamandır foruma üyeyim, okunan/alınan kitapları görüyorum ben de aynı kitapları alıp okuyorum. Öyle kültürel gelişim ve eğitim aracı olarak kullanılabilecek kitaplar zaten az basılıyor, birkaç seri var(metis, alfa, ginko bilim serileri vs), onları okuyup çevirisi yanlış bunun yanlış bilgi veriyor diyene sonuna kadar katılıyorum fakat örneğin; hobbit okuyup da kültürel gelişim ve öğrenme aracımdaki çevirinin rezaletine bakın demek biraz anlamsız geliyor. Bir şey öğrenmek için okumuyoruz bilimkurgu-fantastik türünü, ya boş vakit değerlendirmek ya da eğlence amaçlı okunuyor, kendimizi kandırmayalım.

1 Beğeni

Eglencesine izlediginiz bir filmi 480p izlemek var 4K izlemek var.

1 Beğeni

Kitaptaki birkaç kelimenin yanlış çevrilmesi ve 480p izlemek var 4K var, elmayla armudu karşılaştırıyorsunuz. Şöyle diyebilirsiniz mesela filmin birkaç sahnede 4k’dan 480p’ye düşmesi ya da birkaç sahnede kötü cgi. Kimsenin bunun yüzünden film yapım şirketlerini eleştirdiğini görmedim. Ama mesela Nasa’nın bilimsel bir canlı yayınında böyle bir durum olunca eleştiriliyor.

Neyse uzatmak istemiyorum, diğer başlıklarda mesajlarınızı okudum. %100 mükemmel çeviri istiyorsunuz her kitapta, bence böyle bir şey mümkün değil. Son birkaç haftadır her girdiğim başlıkta şu çeviri, bu çeviri mesajları görmekten sıkıldım sadece. Sadece sizi kastederek bu meramımı da belirtmedim, son birkaç haftadır bir sürü kişi çeviri de çeviri mesajları yazıyor.

1 Beğeni

Çevreni suçlamak çözüm değil. Bahane arıyorsan bulursun ama bir işe yaradıkları yok. Sorunları güzelce tespit edebiliyorsun ama bu konuda atman gereken adımları uygulayamıyorsun. Biz en fazla senin gönderine kalp atarız. Bir şeyleri değiştirebilme şansı olan sensin.

4 Beğeni

Net bir şekilde vermiyorum. Kusura bakma veremiyorum diyorum. İlk başta zor geliyor, acaba beni yanlış anlar mı falan diye. Ama gerçekten o kitabı kitaplığımda göremediğimde içimi bir sıkıntı kaplıyor. Bu psikolojik bir sıkıntı olabilir. Hatta hastalık. Çünkü sıradan bir sıkıntı değil. Bu yüzden vermiyorum artık. Bazen nefret etsem de bahaneler uyduruyorum. Sağlığımdan önemli değil ya…

3 Beğeni

Surekli ceviri eleştirisi konusunda haklı olabilirsiniz. Ancak bu kötü birsey değil bubun farkına varmek gerekiyor. Mesela üç cisim problemi kitabında bir hata bulmustu bir arkadaş paragraf atlamıştı çevirmen. Cevirinin orjinal dilinden olmadığına dair de tartışıldı. Yayinevi yetkilisi de durumu görüp inceleyeyim demişti. Ha bunun iyi olan kısmı ne mi? Ülkede ingilizce bilen öğrenen sayısının artması. Keşke herkes iki üç dil bilse. Benim takıldığım noktalar mesela vurucu bir cümleyi çevirirken tam karşılığını bulamaması. Yada lehce kullanımıydı. Uzamasının sebebi ceviriciler birliğine uye bir arkadaşın bu ceviri harika siz vizyonunuzu geliştirin demesiydi. Uzamasın bence de aynen. Ki ben ilk tartıştığımda bahsi geçen cevirmene özel mesaj atarak takıldığım seyleri söyledim. Cevap vermediği icin konudan devam ettim yazmaya ve sonrasında olayın kendisine değil de iş benim işgüzarlığıma geldiği icin vazgeçtim. Çünkü mesela tırnak isaretleri içerisindeki cümleye virgülle son vermek Ithakinin tüm cevirilerindr var. DK da bu yok, Can’da var. Oturup araştırdım gerçekten ama yazmaya niyet etmedim çünkü bir an ben ne dersem diyeyim bir ön yargıyı değiştirmenin imkansız olduğuna karar verdim.
Bence bu konuda Yayinevi haricinde cevaplanmaması daha doğru. Sallamazlarsa konu öyle kalır zaten. Bir taraf diyorki bunun anlamı bu değil diğer taraf diyorki ya sen kimsin ne biliyorsun da konuşuyorsun. Şahsen artık yayınevi falan hicbirseye dikkat etmiyorum kitap alırken. Sadece çevirmene ve ekşi sözlük gibi yerlerdeki yorumlarına bakıyorum. Uygun ceviri bulamazsam ki mesela Elantris’i bu kadar karalama yüzünden ingilizce okumaya başladım.
Kusura bakmayın yanlış ifade etmişsem herhangi birseyi dediginiz gibi Uzamasının da manası yok zaten. Dertleniyoruz ama bir şeye çözüm olmuyor.
Sağlıcakla efenim.

1 Beğeni