Elantris

Sürprizbozan yememek için üstteki yazıları okumuyorum, bu yüzden tekrara düşüyorsam affedin.

Romanın ders kitabı ölçülerindeki anlaşılmaz boyutu bir yana, aşırı derecede küçük olan yazı tipi ne kadar sorun teşkil ediyor? Bir süre sonra alışıyor musunuz yoksa gözleriniz mi kanıyor?

Yazılar çok fazla küçük değil, rahatsız etmiyor.

2 Beğeni

Elantris 10. yıl edisyonunun en sonuna Hoid ile ilgili çok kısa bir bölüm eklenmişti, okumak isteyen için İngilizce hali.

HOID the beggar sat on the side of a mountain, carefully unwrapping the bandages from his face. A small crystalline pool filled a cleft in the rock beside him. Perhaps waist deep at its lowest point, it barely counted as a pool. Hoid had taken baths in tubs larger than that.

Beneath him, the city of Elantris glowed with a splendid light. Soft, reassuring, the light seemed to ascend high into the sky, to the Unknown God’s domain itself.

Hoid finally got the bandages off his face, then whipped his gloves off his hands with a dramatic gesture and thrust both arms out before himself, fingers splayed.
His arms and hands looked exactly as they had when he’d first put on the bandages a day earlier.

“Damn,” he said.
“You didn’t honestly expect to find yourself transformed.”
“I kind of did,” Hoid admitted, looking over his hands, hoping to spot something glowing beneath the skin. He failed to locate even the faintest glimmer of illumination.
“You would have felt the effects earlier, Hoed.”
“Hoid,” he said. “That’s a rather important distinction here.”
“That’s what I said. Hoed.”
“Never mind,” Hoid said, standing up and absently brushing off his trousers, which sent up a cloud of dust. Beggar costume. Right.

He turned to regard his companion: a hovering dark sphere, about the size of a melon. It somehow sucked in the light, and didn’t have distinct edges Hoid could make out—it just kind of blended out into the air, warping everything around it like a stone dropped onto a sheet of silk stretched tight. It was ringed with a pattern of misty symbols—they ran like a hoop from its top, around the side, to the bottom, then back up to the top.

“Well?” the sphere said. “Now what?”
“I once ate a live frog, you know,” Hoid replied, tucking the bandages away into a hidden pocket. “Well, it was mostly like a frog. Had an extra leg or two and was violet in color, but basically the same thing. Slimy. Amphibious. Et cetera.”
“I’m certain it tasted awful.”
“Perfectly nauseating in every regard. It wiggled as it went down.” He shivered. “When I reflect upon my illustrious life, that moment inevitably surfaces as the nadir of my experiences so far.”
“I thought I’d found mine,” the sphere said. “And then I met you.”
“Good execution,” Hoid noted, stepping up to the rocky edge of the pool. “Unexpected and snappy. I thought your kind wasn’t allowed a sense of humor.”
“Nonsense,” the sphere said. “You think there isn’t poignant and undeniable humor in the fact that we are so reliant upon humankind? The entire universe laughs, Hoed. We’d have to be deaf not to hear it.”
Hoid smiled.

“So…” the sphere said. “Frog?”
“I think of that moment,” Hoid replied, holding up one finger, “and I realize something important.”
“That your most awful experiences are never the ones you’re anticipating?”
“No, but I’m sure I can use that idea someday. So thank you.” Hoid took a deep breath, looking out over the shining city, brilliant even in the face of the dawning daylight. “No, I realize that as terrible, revolting, and miserable as that day was for me … at least I wasn’t the frog.”

He fell silent. A moment later, the sphere chuckled. Yes, they did have a wider range of emotions than Hoid had assumed. He needed to be careful not to let interactions with one member of a race—even a synthetic race—color his view of them all.

He turned back to the sphere. “There is beauty in every disaster, friend, if you are clever enough to find it.”
“Is that so? You have failed utterly, Hoed. You are not one of them; you haven’t the powers you promised us you’d gain. You’ve accomplished nothing. What beauty is there in this situation?”

Hoid stepped out over the pool with one foot. “You do not know me well, friend, so I will forgive such a silly question. The beauty? It lies in the fact that there are secrets that remain unknown.” He smiled broadly. “And I love a good puzzle.”

He leaned forward and dropped into the small pool with a splash.
Then vanished.

4 Beğeni
  1. Sayfadayım ve şu ana kadar beni yakalayamadı. Kitabı bitirmek için okuyorum. Dili ve betimlemelerinde fazla bir numara yok, yine de çok akıcı. Diyalogları çok basit ve esprileri de klişe geldi bana. Fikir güzel olsa da hikayenin aşırı bir çekiciliği de yok benim için. Sanderson’ın ilk kitabı olduğundan haksızlık etmek de istemiyorum tabi. Taht Oyunları’nın hemen üzerine okuduğum için beklentimin bu kadar altında kaldı sanırım.
1 Beğeni

Elantris Sanderson’un en zayif kitaplarindan biri sayilir genelde ama hikaye gittikce oldukca hizlanacagina garanti verebilirim.

1 Beğeni

Elantris en zayıf kitabıdır Sanderson’ın. O yüzden ilk okunması tavsiye edilir bütün Kozmer’i okumak isteyen biri için.

1 Beğeni

Ben ilk Fırtınaışığı arşivi ile başlayıp, sonrasında Sissoylu ilk üçleme ve sonrasında Elantris olarak okumuştum. :joy:
İlk olarak en baba serisinden başlamamın avantajı Brandon’ın eserlerine direkt hayran oldum. (Her ne kadar Zaman Çarkı’nda yaptığı işi beğensem de kendi oluşturduğu bir dünyayı görmek farklı.)
Ama tabi Elantris’in sona kalması da onu fazlasıyla hafif gösterdi. Dünyası çok iyi onda sorun yok ama Sissoylu ve Fırtınaışığı Arşivi yanında biraz sönük kalıyor hikaye ve anlatım açısından. Tüm bunlara rağmen dünyası yine de içine çekiyor. 2. kitabını merakla bekliyorum.

1 Beğeni

Şahsen ben Elantris’i pek sevemedim. Orta bir kitap benim için. Warbreaker’ın devamını daha çok bekliyorum.

1 Beğeni

Ben ritmatist-elantris- şu anda da fırtınaışığı arşivi şeklinde devam ediyorum. Elantris i de beğenmiştim ama çok çok üst düzey diyemem.

1 Beğeni

Elantris’in büyü sistemi nasıl, kompleks mi?

Herkese merhaba, öncelikle kitabı beğendim mi emin değilim. Sanırım birazdan soracağım sorunun cevabına bağlı. Kitabın asıl olayını anlamamış gibi hissediyorum. Roaden yarığı çizdiği sembollere eklediği halde neden dor tüm gücüyle çalışmadı? Ve kitabın sonunda havuzdan çıktıktan sonra naptı sopayla, niye çizgi çekti? Hiçbir şey anlamadım ve salak gibi hissediyorum. Biri açıklasın lütfen.

Benimde okuduğum İlk Brandon Sanderson kitabı ilk kitaptan yazarı çok sevdim. Kitabı tek üzüntüm çok hızlı okumam şuan çoğu şeyi unuttum aradan yıllar geçtikçe tekrar okuyacağım.

Karakterler olay örgüsünü evrenini ne kadar sevdiğimi anlatamam.

Soruyu doğru anlamış isem eğer cevabı şu. -bende okuyali baya oldu üstün körü anlatabilirim, detaylari unuttum- ismini hatırlamıyorum ama o şehir’in kendisi zaten bi sembolden oluşuyor. O deprem tarzı şey olduğu zaman ise şeklin olması gereken halini bozuyor ve güç kaynakları gidiyor. Kimse nedenini bulamadığı kaynağı çözemediği için de düşmüş olarak kalıyorlar. Raodenin yaptığı şey kaynak dor’unu tekrar doğru şekilde çizilmiş olacak konuma getirip güç kaynağını tekrar açmak oldu yani. Musluk açmak gibi. Sonra ise çaçaaaaaaaan, hastalıklı denen kişilerin hepsi tekrar yükseldi ve olması gereken gücüne kavuştu. Gibi bişeydi yani.

Harita da eksik olan dor çizgisini tekrar ekledi yani o koşma sahnesinde.

Teşekkürler cevap için ama hala tam oturmardı kafamdaharitada zaten öyle bir çizgi yoksa neden eklemesi gerekiyordu. Yarık oluşmuş deprem yüzünden ve bunu haritaya ekledi tamam. Neden o sopayla o çizgiyi çekmesi gerekiyordu yarık zaten var olduğu halde?

1 Beğeni
Özet

Ülke ile büyü gücü bir bütün yukarıda bahsedildiği gibi. Ama şunu hatırlatalım, şehir aslında ülkenin bir minyatürü gibi inşa edilmiş. Yapısı, duvarları vesaire. Raoden’in orada çektiği çizik şehri ülkeye benzetmek için çekiliyor. O çizikle birlikte şehirde ülkenin o koca yarığının bir minyatürü bulunmuş oluyor.

2 Beğeni

Tamam şimdi oldu :slightly_smiling_face:teşekkürler. Kitaba gelince, ortalarına kadar biraz sıkıldım ama ondan sonrası su gibi aktı. Raoden karakterini çok sevdim. Yalnız dor ile ilgili çok cevaplanmamış soru bırakmış yazar bu hoşuma gitmedi. Bir de elantrian hayatına dair daha çok şey görmek isterdim. O kadar efsanevi varlıklar olarak tanıtıldılar, biraz da onları okuyabilirdik. Kısaca eksik yönleri olsa da güzel bir kitap, tavsiye ederim.

2 Beğeni

Sanırım üçleme olacaktı elantris, o yüzden pek bişey vermemeleri normal bence. Ve Hrathen bölümleri akıcılığı bozup sıkıcı oluyor idi, ortalara kadar da bölümleri uzundu. Yazar kendisi de fark etmis olacak ki iki sayfaya indirince bölümleri akıyor gidiyor zaten. :krs: Aynısını kralların yolunda Shallan bölümlerinde yaşamıştım. Bir bölüm bir bölüm gidiyordu kitap, favorim de kaladin bölümleri idi. Shallan bölümü bitti aha kaladin diye sayfayı ceviriyorum yine Shallan geliyordu. Ağlayasım gelirdi. :smiley: Sonradan shallan bölümleri de güzel oldu tabii.

3 Beğeni

Bu sözü neye dayanarak söylüyorsun. Kesin yargı iyi bişey değildir.

Kendimden ve çoğu kişiden gördüğüm yorumlardan. Halen de aynı şeyi düşünüyorum. En zayıfı olduğunu düşünüyorum ve öyle yazdım. İlk yazdığı kitap olduğu için de içinde diğer kitaplara göre bazı olmamış şeyler var, ilk kitabı olduğu için kabul edilebilir. Millet ilk bunu okuyup da Sanderson’ın yazın olarak kitaptan kitaba doğru seviye atladığını görsün diye ilk bunu öneriyorum. Sıkıntı ne burada. Kitaplar arası kıyas yapamıyor muyuz ?

5 Beğeni

Özür dilerim sanki biraz kaba yazmışım gibi oldu ama öyle bi niyetim yok gerçekten. Kıyaslama tabi yapabilirsin ama kendi bakış açından.

Ben şahsen elantrisi çöl beğenmiştim. Keşke devamı çıksa da okusam :slight_smile: tekrardan özür dilerim kaba olduysam

2 Beğeni