Estağfurullah hocam, zaten bir süredir tüm işaretler izlemem yönündeydi, siz de son damla oluyorsunuz gibi
Tabi. Akıl oyunları ve ekstrem durumlar hikayeyi kuru aşk meşkten kurtarıyor. Mangasını bir süredir okumuyorum. Çok velveleli bir olaylar silsilesi oldu, yüreğim bu kadar hophopa dayanamadı.İşigami reddi yedi Ama hala güzel ve komik. Beş sezon anime çıkarırlar mı bilmem. Romantik komedi janrasında uzun soluklu animasyon pek görmedim.
Rom-com çok izlemem ama bu animeyi aşırı seviyorum.Golden Time tek sezon ama alt metni,karakterleri falan derken sezonlar sezonu diğer türdaşlarının arasında yer bulmayı başarıyor bence.
Dororo’yu izledim, izlediğim 3. ya da 4. anime dizisi oldu. Çok deneyimli değilim o yüzden yorumlarımı dikkate almak istemeyebilirsiniz , Amerikan-İngiliz kültüründen çok farklı olduğu için biraz alışmam lazım sanırım.
Eğer siz de benim gibi pek deneyimli değilseniz ve bu animeyi izlerseniz birkaç bölüm sabretmeye çalışın çünkü çok farklı gelecek. Eğer izlemeye devam edersiniz 4. bölümden sonra dizi kendini izletiyor zaten. Eski zamanlarda geçmesi ve bol kılıçlı dövüş sahnesi olduğu için beni direkt içine çekti. Bazı sahnelerde “Ee bu mudur yani?” gibi tepkiler verdirse de genel olarak gözüme çok saçmalık çarpmadı. Eğer siz de çocukluğunuzda Samurai Jack’le büyüdüyseniz (veya türevlerini seviyorsanız) ve o dizinin aksiyon sahnelerinin tadı damağınızda kaldıysa bu animenin aksiyon sahnelerini de çok seveceğinize eminim.
Bu arada Amazon Prime Video’da bulunuyor bu anime.
Monster’ı izleyebilirsiniz. İzlediklerim arasında Japon kültürüyle en alakasız anime. Bence bir başyapıt. Çizim stili anime gibi değil. Hiç doğaüstü öge yok. Hikaye 80ler ve 90larda Almanya’da geçiyor. Hatta bu yüzden bol bol Türk var. Ana karakter hariç Japon yok. Ana karakter de öyle bir ana karakter ki 10 bölüm adını bile duymadığımız oluyor.
Gördüğüm en iyi yan karakterlere sahip. Bitireli 2 yıl oldu kafadan 10 tane çoğu animenin ana karakterlerinden daha akılda kalıcı yan karakter sayarım. Tek bölümlük karakterler bile bazı animelerin düzenli görünen karakterlerinden iyi. Genelde yavaş ilerliyor eleştirisi yapılıyor ama ben katılmıyorum. Net şekilde favori anime serim.
Bahsettiğiniz Monster Marmara Çizgi’nin bastığı Monster ise önce okuyup sonra izlemeyi düşünüyorum. Aslında izlemeyi pek düşünmüyordum ancak değindiğiniz noktalar ilgimi çekti. Böyle bir esere büyük ihtimalle doyamacayacağım için animesinin de iyi olduğunu duymak iyi oldu benim açımdan. Çok teşekkürler.
Animesi mangaya sadık bir uyarlama. Hatta gördüğüm en sadık uyarlama. Ben animenin müziklerini beğendiğim için animeyi tercih ediyorum. Ama önce mangayı okuyup sonra izlemek de mantıklı olur. Bir defa okumanın/izlemenin yetmeyeceği bir seri. İkinciye okurken/izlerken ilk seferinde kaçırdığınız çok sayıda gönderme, detay, metafor fark edeceksinizdir. Bir kısmını ilk defa izleyenlerin anlaması imkansız.
Gundam’ı hep izlemek istiyorum ama bir türlü gözüm yemiyor. Bu filmi ile bir giriş yapayım madem. Teşekkürler yorum için.
Netflix Türkiye’den izlenebilecek iki sezonluk Iron-Blooded Orphans aslen paralel evren olmasına karşın külliyata daha önce girmemiş kitle tarafından pek sevilmiş ve sahiplenilmişti. İlk sezonu pek sevemesem de ikinci sezonu oldukça sevmiştim, seri formatında bir yapımla külliyata giriş yapmak isterseniz onu da kullanabilirsiniz. İyi seyirler.
İzledim Hathaway’s Flash’ı. Yani hikayesi çok ortada ve neyin ne olduğu net şekilde açıklanmadan devam ettiği için o açıdan çok çok keyif aldığımı söyleyemem. Oysa ilk yarısı çok güzeldi. Çizimler zaten üst düzey, gerçekten görsel şölendi. İkinci ve üçüncü filmlerde belki daha netleşir ama anime filmlerinde genel olarak bir problem var bence. Evangelion’da da var, Fate Heaven’s Feel’da da vardı. Hikayelerde kopuklukvari bir şeyler var. Kurgu ile mi alakalı, timeskiplerle mi alakalı emin değilim ama bu animede de bunu hissettim. Film serisi olarak planlanan işlerde hep yaşıyorum bunu. Belki de kısmen farklı bir yönteme evrildiği için anlatım bana hitap etmiyor olabilir.
Benim notum 7/10.
Daha fazlasını izlemek konusunda istek yarattı ise ne mutlu. Ben şu sıralar Fukui Harutoshi tarafından retcon’u yazılmakta olan ve son halini almamış CCA sonrası dönemde geçmesine karşın, 1980’lerin sonunda yazılmış bir roman serisinden uyarlandığından ötürü zaten bu yeni hikaye düzeneği ile teğet geçmeyeceğini ve muhtemelen öncekiler ile stand alone kalacak bir hikaye bekliyordum, bunu da şu yada bu şekilde beklentinin altında kalmadan verdi gibi. Haliyle hikayesi yada zaman çizgisinin önceki işlerinin bıraktığı continuity yükünden ziyade hikayenin sıradan insanların hayatlarına etkilerine odaklanılması konusunda filmi başarılı bulmuştum. (Taksicinin “valla ben ekmeğime bakarım” mealinde sözleri buna örneklenebilir) Bunun dışında beni hikayesinden daha çok teknik altyapısı ile çektiğini söyleyebilirim. İlla bir karşılaştırma yapmak gerekirse bu filmden bir önceki olaylar olan Narrative filmi çizgisel olmasına karşın daha net bir işti bir UC continuity’si için, öte yandan Unicorn ve The Origin’den bu yana artık hedef kitleyi belli bir yaş çıtasının üzerinde üstünde tutma gayretleri de bu üçleme için artan şekilde hissedildiği için özetle yadırgamadığım ve devamını beklemeye geçtiğim bir çalışma oldu. Öte yandan zaten 40 yılı aşkın süredir devam eden bir devamlılık söz konusu olduğu için üçlemenin sonraki filmi gelene dek külliyatın diğer parçalarının izlenmesi, o oktaya nasıl gelindiğinin görülmesi açısından yerinde bir karar olacaktır.
Bu aralar anime filmleri odaklı olarak düzenliyorum izleme listelerimi. Daha sonra yine aklımın bir ucunda Gundam serileri ama ne zaman olur bilemiyorum. İzlemeye dair bir istek yarattı, evet. Her zaman merak etmişimdir zaten.
Muhteşem bir filmdi. Çok beğendim. Son zamanlarda ihtiyacım olan duygusal yüklemeyi yaptım kendime bununla. Herkese tavsiye edebileceğim son derece güzel bir anime.
Uzun zaman olmuş gundam izlemeyeli, Char reisten bahsediyor arada, ama kendisi görünmedi (flashbacklerde), bir iki gundam kapışması hariç sönük bir filmdi
Bir sezon izleyebildim, sıkıcı bir seri, Thunderbolt serisi daha iyi
Yasuo Ohtagaki usta keske araya ısmarlama Netflix işleri sokmayaydi da en azından hikayenin sonunu goreydik, ki daha Moonlight Mile’i filan bitirecek. 2023’e Thunderbolt finalini Anime olarak görürsek şanslı sayalım kendimizi.
IBO’nun ilk sezonunu normie’ler hayli sevmişler, ben bir hayli sıkılmıştım ama ironiktir ki neredeyse hiçbir IBO hayranının sevmediği 2. Sezonu oldukça severim.
The Girl Who Leapt Through The Time kadar izleyip izleyip,hiçbiryere varmayan bir şey izlemedim.Makato her şeyin içine bir güzel tuz ruhu döktükten sonra Chiaki arkadaş ben gelecektenim falan diye bir giriyor filmin orta kısımlarının sonuna doğru ve kayış kopuyor tam anlamıyla.Yok efendim bir tablo varmış da kızın teyzesinin restore ettiği,onu görmek için gelmişmiş de ama arkadaşı ve yenge hanım kazada ölmesin diye son zaman sıçramasını falan kullanmış da,burada sıkışmış da,artık bir insan bu gelecekteki zaman sıçraması teknolojisini bildiği için gitmesi gerekiyormuş da…15 dk falan filmin kendi içine kusmasını izliyoruz adeta.Chiaki gidiyor işte artık nereye gidiyorsa kız depresyona giriyor aşkı gitti diye.Sonra doğru düzgün açıklanamayan bir sebeple bonus gelen sıçrama itemiyle geçmişe gidiyor,diğer arkadaş ve kızın arasını bağlamaya çalışıyor gene,sonra Chiaki’nin yanına gidip o zaman zımbırtısını veriyor ona da bir bonus yüklüyor.Çocuk bu sefer aşkını söylemek yerine ki en olmadık anlarda 100 kere falan söylemiştir,kendine dikkat et gibi bir saçmalık diyip,gidiyor,kız ağlıyor,sonra geri dönüp kucaklayıp ne derse beğenirsiniz?GELECEKTE SENİ BEKLİYOR OLACAĞIM.Birincisi hangi çağdansın bir açıkla.İkincisi öyle bir tasvir ettin ki dönemi farklı bir yüzyıl resman,üçüncüsü kız senden büyük olmayacak mı o çağda kız yaşıyorsa bile.Kız da kabul ediyor falan,arkaya gökyüzü ve müzik konularak bitiyor film.Eeee sonuç yine aynı oldu.Çocuk gitti,kız kaldı ortada.Ne anladım ben bu işten?
Code Geass böyle izlerken yoran ama neden efsaneler arasında olduğunu anladım ilk sezonunu izlesem bile sadece.Günde en fazla 5 bölüm falan izlettiriyor çünkü aşırı yoğun.Mecha,Politika,Buhran,Aşk,Fantastik… derken siyasal bilimler okumuyorsam ki okumuyorum,5 bölüm ve tadında bırak diye ertesi güne bırakıyorsun.Tek sevmediğim hafif harem esintileriydi.Adam orada Britanya’yı yerle bir edeceğim diyor,3 tane kız etrafında dönme dolap gibi aşk serüveninde.Ayrıca bu ailede kaç çocuk var anlamadım,birisi açıklarsa sevinirim.Tamam,Leleuch sondan 2. ve Nunally sonuncu.Clovis 3.prens diye geçiyordu.Sonlara doğru çıkan Schenizel 2. prens ama rahmetli Euphy ablamız da 3.prenses olarak geçiyordu.Clovis ve Euphy ikizler miydi yani?
- Odyseus eu Britannia / Guinivere di Britannia
- Schneizel vi Britannia / Cornelia vi Britannia
- Cornelia la Britannia / Euphemia li Britannia
Sıralamada ilk 3 bunlar.
Aralarında ikiz yok, öte yandan çok fazla odalık var. Dolayısıyla çocuk sayısı düzinelere ulaşıyor.
Resmi olarak 14 tane herhalde ama tahtta hak iddia edebilecek?
Code Geass lore’unun önemsenecek bir tarafı olduğunu sanmıyorum açıkçası (Kallen’in, hatta Charles’in babasının adı bile meçhuldür, 50 bölümlük serinin bir bölümü maskeyi kafasına geçirip kaçan bir kediyi aramakla geçer, Zero’ya Kinder Süpriz Yumurta’dan çıkar gibi gelen takviyeleri yada Charles’ın k… partikül çıkartarak uçmasına dek yığınla şeyi zaten geçiyorum, sadece serideki satranç sahneleri bile lisanslı bir satranç oyuncusu olarak ayrıca benim nefretimi kazanmıştır) ama soruna dönecek olursak Anime’de sadece 10 tanesinin adı geçiyor, fakat çok daha fazla olduğu kesin zira Charles’in çocuk sahibi olduğu kaç odalığı olduğu bile tam olarak belli değil ve ayrıca ne zaman bir sidestory manga, lightnovel yada oyun duyurulsa bunlara yenileri ekleniyor.