En Son İzlediğiniz Film?

Deli gibi anime izliyorum. Bu sezonun animelerinden Yakusoku no Neverland’i izledim çok beğendim 10/9 veriyorum.
Ardından Mob Psycho 100’ya başladım ilk sezonun 11. Bölümde açıldı 2. Sezon süperdi dövüşler olsun ana karakterler olsun hepsini çok sevdim Shigeo’ya kıyamamm, Ekubo çok komikk 10/10
Şuan Toradorayı izliyorum okulda geçen shoujo tarzlar artık çok bayıyordu o yüzden bunu övdüklerinden sona saklıyordum, 8. Bölümdeyim eğlenceli gidiyor.
Animasyonlar da yazılıyor diye bende en son izlediğim animeleri yazayım dedim :blush:

2 Beğeni

split ve unbreakable çok güzel filmlerdi gerçekten ama glass tam bir hayal kırıklığıydı bence. bu arada glass ocak ayında vizyondaydı.

1 Beğeni

Glass biraz düşük kaldı kalite bakımından dediğiniz gibi.İlk iki filmin karması olduğu için hikayesi biraz afallamış ama yinede başarılı olmuş.

1 Beğeni

The Girl in the Spider’s Web

Sonunda Millennium Serisi hak ettiği filme kavuşmuş.Romanına olabildiğince sadık kalınarak,ortaya seyir keyfi yüksek bir film çıkmış.
Önceki filmleri düşünürsek Claire Foy “Lisbeth” karakterinin hakkını vermiş.Türün (gizem) meraklılarına ve serinin hayranlarına rahatlıkla tavsiye ederim.

1 Beğeni

David Fincher’ın yönettiği The Girl With The Dragon Tattoo filmi varken çok sert bir yorum oldu sanki şimdi bu?

The Girl in the Spider’s Web ayrıca bana göre Milenyum Serisinin (ki o serinin dışında kalıyor bana göre yazardan ötürü) en zayıf serisidir ve dinlediğim bütün yorumlarda Mikael Blomkvist’in filmde çok zayıf kaldığı söyleniyor. Ayrıca bayağı tesadüf oluyormuş. Bilemedim şimdi :neutral_face:

1 Beğeni

Nazilerin Çekoslovakya’yı işgali akabinde direnişi kırmak üzre Hitler’in 3. adamı olan, Prag Kasabı olarak da bilinen Reinhard Heydrich’i göndermesi ve az miktarda kalan direnişçilerin suikast girişimini konu alıyor.

Çok etkilendim. Bu cesaret hakkında kendinizi sorguluyorsunuz. Ek olarak filmde Naziler hiçbir şekilde sempatik gösterilmemiş.

2 Beğeni

image

Malesef konusunu tarihten alıyor. Film, İskenderiye Kütüphanesi’nin yakılması ve Filozof Hypatia’nın taşlanarak öldürülmesi gibi birbiriyle alakalı iki acı olayı konu alıyor.

Film çok etkileyiciydi. Küfre tövbe etmiş bir insana bile küfür etme ihtiyacı hissettiren bir filmdi. Yakılan kitaplara ayrı Hypatia’ya ayrı üzüldüm.

Filmin Hristiyanlığın çok güçlü olduğu İspanya gibi bir ülkenin yapımı olması da takdire şayan bir yönü. Umarım bizde Batı Avrupa gibi tarihimizle barışık olmayı başarabiliriz.

3 Beğeni

Dogman - 8/10

İtalyan yönetmen Matteo Garrone’nin Cannes’da ve Bafta’da yarışan filmi.Cannes’da başrol oyuncu en iyi erkek oyuncu ödülünü almış. Yönetmen en son 2008’de Gomorra filmiyle baya gündeme gelmişti. Meğersem bu filmden sonra aldığı tehditler yüzünden koruma programıyla isim değiştirmiş ve sürekli ülke içinde yer değiştiriyormuş. Herhalde tehlikeler ortadan kalktı ki 10 sene sonra yeni bir film çekebildi. Neyse film Güney İtalya’nın ufak bir şehrinde yaşayan zayıf bir köpek bakıcısı ve herkesin illallah ettiği tüm şehirde sevilmeyen ve haraççı iriyarı bir adam arasında yaşananları ele alıyor. Ana karakter okulda, toplumda hep rastladığımız biri aslında onun kötülükle mücadelesini izliyoruz. Kimi zaman barışçıl, kimi zaman alttan alan, kimi zaman korkudan yardım eden ve yaptıklarının hayatına etkisini. Güzel bir filmdi Avrupa sineması severlere öneririm.

Patriots Day - 6/10

Boston’da maratonda yaşanan terör saldırısını anlatan bir film. Mark Wahlberg başrolde. Kimi yerlerde belgesel tadında bir film olmuş. Saldırganların yakalanması filmdeki gibiyse oldukça aksiyonlu olmuş.Fena film değil ama biraz biz Amerikalıyız, onlara karşı en büyük mücadelemiz birlik ve beraberliğimiz, sevgi kazanacak tarzı mesajlar içeren film bana bu duyguları yaşatmadı. Belki Amerikalı olsam tüyler diken olacaktı.

Büyük Adam Küçük Aşk - 7/10

Handan İpekçi’nin 2001 yapımı filmi önce Altın Portakal kazandı sonra Türkiye tarafından Oscar’a aday gösterilmesi için gönderildi sonra da yasaklandı. Artık görmeyi özlediğimiz Atatürkçü emekli bir hakimle, yanında kaldığı ailenin bir terör operasyonuyla öldürülmesiyle kimsesi kalmayan sadece Kürtçe bilen bir küçük kızın hikayesi. Türkiye’ye dair güzel gözlemler filme aktarılsa da yönetmen bazı durumları seyirciye mesaj diye biraz fazla göze sokmuş. Duygusal anlarda kullanılan müzikte fazla kullanıldığından beni rahatsız etti. Ancak 2001 yapımı olmasıyla sinemada oldukça cesur bir film olmuş. Bazı gereksiz sahneler olmasa çok güzel bir film olabilirdi.

4 Beğeni

Kütüphaneye ve Hypatia’nın ölüm şekline çok üzülmüştüm. Biraz araştırmış ve kendisinden pek bir kaynak kalmadığını öğrenmiştim.

Film de beni en çok şaşırtan diyalog Yahudi önde gelenlerinden birinin Hristiyan liderlere “…unutmayın! İsa da bir Yahudi’ydi.” dediği sahneydi.

1 Beğeni

Orda kastedilen Yahudi ırkından olduğu. Din kastedilseydi Musevi denmesi gerekiyordu. Hz. İsa’nın Yahudi olduğu saklanan bir konu değil, zaten orada Hristiyan adam da tepki vermiyor.

Hypatia’nın bildiğim kadarıyla günümüze ulaşmış eseri yok varsa da Türkçe’ye çevrilmemiş, ama Kütüphaneden kurtarabildiği bazı elyazmalarının başka kopyası yok. Batlamyus, Öklid ve Apollonius gibi matematikçilerin eserlerini kurtarmayı başarmış.

1 Beğeni

Ben de tam olarak neyi savunduğunu anlamamıştım orada. Yahudilerin kendini üstün ırk görmeleri gibi bir mesele de var ama burada ne elde etmek istiyor olabilirdi ki ? :roll_eyes:

1 Beğeni

Filmin o sahnesini tekrar izledim ve şöyle diyor haham:
İsa da Yahudi’ydi. Yahudiler olmasaydı Hristiyanlarda olmazdı.

Demek istediği sizin peygamberiniz bizimle aynı kanı taşıyor, eğer Musa Yahudi halkını Firavun’un zulmünden kurtarmasaydı biz katledilirdik ve soyumuz tükenirdi, böylece İsa doğmaz ve dolayısıyla Hristiyanlık da olmazdı. Haham felsefi bir yaklaşım gerçekleştirmiş.

İşin ironik yanı eğer Yahudiler günahkar olmasalardı Hz. İsa da peygamber olarak Yahudilere gönderilmezdi.

2 Beğeni

İroni değil, peygamberler o dönemin en kötü kavimlerine gönderilir.

2 Beğeni

Arkadaşımın evi nerede?
Abbas Kiyarüstemi.
Saygıyla :mage::metal:

1 Beğeni

Kibirli bir yaklaşım olmuş. Musa’nın kudretini Allah’ın kudretinden üstün tutuyor.

1 Beğeni

İngiliz tarihine ve Shaskespeare uyarlamalarına ilgi duyan herkes izlemeli çünkü görülebilecek en muhteşem uyarlama.

Oyunculuklar da bence sinema tarihinin zirvelerinden biri. İyi ki denk gelip izledim diyorum.

2 Beğeni

Kelebekler 8/10
Kara mizah ve dramın iyi bir karışımı. Tolga Karaçelik 6 yıl kadar senaryo yazımıyla uğraşıp 18 günde çekmiş bu filmi. Biraz klişe de olsa “Yıllardır birbirini görmeyen kardeşler babalarının memlekete çağrısıyla bir araya gelir” konusunu iyi bir şekilde işliyor. Oyunculuklar gayet yerinde, görsel açıdan da fena değil, her ne kadar film yavaş ilerlese dahi hiç sıkmıyor izleyiciyi. Sonuç olarak da kaliteli bir ‘arthouse’ film. Zaman ayırıp izlenebilir, keyif alınabilir, öneriyorum.

3 Beğeni

Bugün 2001 A Space Odyssey izledim. Kubrick’i çok severim ama daha önce kitabını okurum diye izlememiştim. Kitabını yine hala okumadım gerçi. Son 7-8 aydır gerçek film izlemediğimi fark ettim. Bu nedir ya. 50 yıllık film nasıl beni ekrana odakladı iki buçuk saat anlamış değilim. Ve film öylece bitti. Ne soruları cevaplama var ne bişey ve anlıyorsunuz filmin derdini. Film boyunca konuşmuyorlar neredeyse ve o kadar iyi derdini anlatıyor ki. Bu film için söylenebilecek tek olumsuz şey çok ağır akması ama bunun suçlusu kesinlikle film değil, her şeyi inanılmaz hızlı tüketmeye alışmış bizleriz.

Filmde gerçekten empati kurmaya yaklaştığım karakter sanırım hal 9000. En çok neyi neden yaptığını bildiğimiz karakter ve varoluş amacını gerçekleştirmek için her şeyi yapıyor. Diğerleri yani insan mürettebat ise aslında görevi o kadar umursamıyor. Onlar için sadece iş. Evet asıl verilmek istenen mesaj insanın evrimde bir sonraki seviyeye atlaması için teknolojiden yani kendi yarattığı prangalarda kurtulması gerektiği ama aradan yapay zeka ve duygu konularını da hemencecik gösteriyor, anlatmıyor. Günümüzde yüksek bütçeli böyle filmler göremeyeceğiz sanırım. Herkese yaranmaya çalışarak sadece ortalama filmler çıkaran stüdyolar keşke akıllansa.

Bir de çalan müzikler. okuduğum her yerde bunun sadece müzikler eklenmeden önce burada da müzik olacak diye bir ön denemeden çıktığı yazıyor sonra film için yapılan tüm müzik çöpe atılıyor ve bu hali kullanılıyor. İlk başta dedim olmaz ki öyle. Oluyormuş. Hem de çok güzel oluyormuş.

Kubrick seviyesine en yakın film yapan adam Nolan sanırım ama o bile çok yakın değil bence. Bu filme de Interstellar ile çok yaklaşmış aslında sadece Interstellar’ın son yarım saati olmasa. Bazı kararlar filmi o kadar etkiliyor ki.

5 Beğeni

Bu sahnedeki müziğin film için bestelenmediğini öğrenince şok olmuştum. Sonradan öğrendim ki bu müziği Ligeti bestelemiş. Ortada film yok fikir yok. Sen nasıl bir kafayla bu müziği besteledin ya. Space Odyssey 2001 - Encounter with monolith (movie scene) - YouTube

2 Beğeni

Kore ordusu tarafından pusuya düşürülen askerler, kaçırılır ve komunistlerce beyni yıkanır. Doğu bloğu, onları sinsi amaçları için kullanacaktır.

Halil İnalçık’ın çevirisini yaptığı abd tarihi kitabının önsözünde, İnalçık, kitabın 50’li yılların ortasında yazıldığını ve bu nedenle de anlatının çoğu zaman abd lehine bir propaganda ve abartıya gidildiğini söyler.

Bu film de tam o kulvarda. Çoğu zaman belli bir kalite eşiğinin altına düşmüyor, beyin yıkama sahneleri güzel fakat hitchcock filmleri gibi
bir gerilim sunamıyor. Daha çok doğu bloğuna karşı kin oluşturmaya odaklı.

2 Beğeni