Benim anladığım kadarıyla “Will Smith’in oynadığı Hancock filminin dizi versiyonu olacağım ve millet aşırı vahşet, kan ve bir miktar çıplaklık sevdiğinden bunları da ekleyeceğim.” diyor. Bana göre izlemesi keyifli bir dizi olacak ama çok şahane bir şey beklememek lazım. Doom Patrol ile Teen Titans’ı aynı potada eritmişler ve bolca ketçap sıkmışlar gibi. Pilavın üstüne bile ketçap boca edenler beğenecektir ama iyi bir dizi olacak mı onu çıktıktan sonra göreceğiz.
Türkçeye Sınır diye çevrilmiş İsveç, Danimarka ortak yapımı bir film. Bir trolün kırk yaşından sonra kimlik arayışı, aidiyet duygusu, doğayla ilişkisi ve kendi türünden kalanların insan ırkından intikam almaya çalışması anlatılıyor. İzlerken kimi yerlerde tam da insanların yapacağı şeyler diye düşünebiliyorsunuz. Tavsiye edilir.
İstanbul Film Festivali kapsamında izleyip beğenmiştim ben de. Konusuyla, işlenişiyle, sıra dışı karakterleriyle çok farklı bir film. Tavsiye olunur.
In the Fade (Paramparça)
Çoğunuz biliyordur Fatih Akın’ın Golden Globe ödülü kazandığı bu filmi. Daha yeni izleme fırsatı buldum.
Konusu:
Katja, eşi Nuri’yi ve 6 yaşındaki oğlunu bir patlamada kaybetmiştir. Yaşadığı acıdan sonra yıkılan Katja’nın tek isteği, terör saldırısının kimler tarafından neden yapıldığını öğrenmektir.
Gerçekçi, çarpıcı bir film. Fatih Akın, insanımızın kendi ülkesinde ve yurt dışında karşılaştığı kritik meselelere filmlerinde yer veriyor gördüğüm kadarıyla. Bu film ayrıca Alman adalet sistemini de sorgulatıyor. Fazla ayrıntıya girmeyeceğim. Dil, din, ırk ve para yüzünden insanlar yıllardır ölüyor ve dünyanın sürekli kanayan yarası bu faktörler.
Puanım 7/10
Jerry Maguire 6/10
90’lar dedim, Tom Cruise dedim ama istediğim tadı alamadım. Bir sporcu menejerinin kariyerinde dibe vuruşunu sonra yükselmeye çalışmasını bu sırada bulduğu aşkı izliyoruz. Vermek istediği mesajlar biraz karışık ve tam değildi. Rod karakterini oynayan Cuba Gooding Jr. deli gibi takılsada filmdeki en mantıklı ve hareketleri tutarlı karakterdi. Güzel oynamış neticesinde o senenin oscar’ında en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü kazanmış bu performansıyla. Bir de filmdeki çocuk baya tatlıydı.
Ida 6.5/10
Cold War isimli filmiyle tanıdığım Paweł Pawlikowski adlı yönetmenin 2013 senesinde Oscar’da en iyi yabancı film ödülünü alan filmi, manastırda rahibe eğitimi alan bir genç kızın rahibeliğe geçiş onayı için ailesinden tek kalan teyzesiyle iletişime geçmesini ve tanışmasını anlatıyor. Teyze ise, rahibeliğin tam tersi bir hayat sürmekte, ana karakterimiz Ida’yı da etkilemektedir. Çekimler güzel,siyah beyaz ancak filmde bir durağanlık mevcut. Konsantre olmaya çok çabaladım ancak filmin içine bir türlü giremedim. Bunda özellikle bazı sahneler arası geçişin hızlı olması etkiliydi.
Kong: Skull Island 7/10
Filmin sanatsal kısmına odaklanmaktansa bu tür filmlerde kriterim, seyirciyi aptal yerine koymamaktır ki bu yönden vaad ettiğini veren çerezlik kafa yormayan, görsel efektlerini başarılı bulduğum bir film. Devam filmine de bir göz kırpmış son sahnede.
Aramızda Casus Var 2009 yapımı
Kitaplarını okuduktan sonra dün Yüzüklerin Efendisi Yüzük Kardeşliğini izledim. Bu akşamda İki Kuleyi seyredicem.
Filmi izleyeli 18 sene olmuş Zamanında sinemada büyülendiğimi hatırlıyorum fakat, ancak kitaplarını okuduktan sonra filmin aslında ne kadar yavan olduğunu, karekterlerin içinin boşaltıldığını, olayların anlamını yitirdiğini farkedebildim. Herşeye rağmen Ian Mckellen ve Christopher Lee’yi Gandalf ve Saruman olarak aynı karede görmek bile paha biçilemez.
Vay ya:)Yüzüklerin efendisine yavan diyen biri çıktı.Bende kitapları okudum biraz eksiği olmasına rağmen en iyi uyarlama yapımı bu üçleme.
Her sene olmak üzere, üçlemeyi kardeşlerimle beraber tekrar izlerim. Kitabı karakter ve olay bakımından çok zengin orası çok iyi ama serinin filmi de çok iyidir bana göre. Türkçe dublajın bir gram bile sırıtmadığı tek film.
“Elrond’un Türkçe Elfçesi, İngilizce Elfçesinden daha iyi” diye bir yorum görmüştüm. Yüzüklerin Efendisi kitabının çeviri kalitesini tek bir cümlede çok güzel özetliyor.
Üç kızın oda’dan odaya bagırıp,zıplayıp kaçtığı saçma sapan bir film olmuş.İlk 2 filme oranla vasat bir yapım.İzlemeyin.
Shazam izledim. Ortalarından sonra temponun düştüğünü düşünsem de zaman geçirmelik çerez film olmuş. Çok hata aramazsanız keyif veriyor
HELLBOY HD olarak nete düştü izlemeyen varsa bi bakıp değerlendirebilir.Ama hatırlatırım film Hellboy Vahşi Av çizgi romanından uyarlanmıştır.Filmin kötü yanı bol gcı ve modern bir havada olması.Yoksa zevkle izlenecek bir film.
Bir defaya mahsus izlenebilir bir yapım olmuş. Ekstra sahnelerde eski Spider man filminden kalma süpriz bir oyuncu var onu görünce nostaljik geldi.Keske o seri devam etseydi dedim.
Taksim Hold’em her cumartesi poker oynamak için toplanan bir arkadaş grubunun Gezi eylemleri
sırasında yaşadıklarını anlatıyor. Olaylara farklı açıdan bakan eğlenceli bir film olmuş.
Son yıllarda Türk Sineması’ndan çıkan en iyi filmlerden biri olduğunu düşünüyorum Taksim Holdem’i. Filmin yapımcısı, yönetmeni ve oyuncu kadrosuyla da bir etkinlikte buluşup sohbet etme fırsatım olmuştu. Her biri çok başarılı. Yönetmen Michael Onder’in gelecek filmlerini dört gözle bekliyorum.
Tek mekanda geçen filmlerden hoşlanan herkese tavsiye ederim.
Az önce televizyonda Kurtuluş Günü 2’ yi izledim ve Men In Black’ deki o flashtan istiyorum.
Death Proof bitti.Tarantino hayranı olmama rağmen daha önceki izleme girişimimde filmin yarısına bile gelmeden bırakmıştım. Bugün filme tekrar bir şans verince filmi çok beğendim. İzlediğim en güzel kovalamaca filmiydi ayrıca. Filmde Kurt Russell ve özellikle de Zoë Bell döktürmüş. Filmin tek kötü yanı Tarantino’nun ayak fetişinin filmde kendine fazlasıyla yer bulmasıydı.
Shazam’ı izledim. Film beklediğimden de komik çıktı. Filmin kurgusu biraz sıradan olsada filmin atmosferi çok başarılı olduğu için kurgu zayıflığını filmi izlerken hiç hissetmedim. Zachary Levi’yi Chuck’tan sonra benzer bir karakterde görmek güzeldi ve rol ona çok yakışmış. Batman ve Superman göndermeleri güzeldi ve Aquaman!ı gömmeleri hoşuma gitti. DC yavaş yavaş film yapmayı öğreniyor gibi gözüküyor.