Yedi Hasta.
Bana kalırsa mükemmel bir filmdi. Sonunda ters köşe yapan filmlere bayılıyorum.
Ruhların Kaçışı anime filmini izledim çok keyifliydi ve derin geldi bana biraz
Ben ne anlattığını kesin anlamam, daha sonra izleyeyim diye diye 19 yaşıma kadar iteledim Blade Runner’ı ve ilk kez izlemiş oldum. Film o kadar güzeldi ki itelediğim onca yıla pişmanım.
Küçük bir dedektiflik öyküsü ile inceden inceden verdiği felsefi altyapısı; fütüristik, boğucu ve çarpıtılmış Los Angeles kelimenin tam anlamıyla inanılmaz. Çıktığı günden beri devam eden tartışmalar da her insanda farklı bir şeyler ifade ettiğini gösteriyor. Olumsuz olarak söylemek istediğim tek şeyse Harrison Ford’un kendini aşırı savurması niye bilmiyorum ama bir dövüş sahnesinde bayağı dikkatim dağıldı bu yüzden.
Ayrıca kesinlikle yapımcı şirket yüzünden ekleme ve çıkartmalarla dolu ilk versiyon izlenmemeli. Öyle ki filmin vermek istediği her şeyi değiştirmiş. Bu filme bir “Anlatıcı” eklemek bildiğin saygısızlık.
Beğendiyseniz Miyazaki’nin diğer filmlerine bakmanızı tavsiye ederim. Ben şahsen Prenses Mononoke’yi daha çok beğenmiştim.
Yüreğin sesi. El kadar boyumla içime işlemişti resmen verdiği duygular.
Dördüncü sınıftayken TRT’de izlemiştim. Miyazaki’yle tanışma basamağım olmuştu. Country Road dinleme isteğim ara ara kabarır hâlâ.
Tavsiye olarak kabul edip, film arayışından kurtarıyorum kendimi. Başladım.
Sıkılanlara sert bir psikolojik gerilim. Şiddetin Tarihçesi ve Dövüş Kulübü tadında…
Karanlık sular
Mükemmel bir filmdi. Gerçek hayattan alınmış bir film.
Mary poppins’in Nasıl Disney evrenine katıldığının hikayesi anlatılıyor …Fena değil ama biraz sıkıcı gelebilir…Ben Tom Hanks,Colin Farrell için izledim.Bu arada filmin oyuncu kadrosu çok iyi…
Walt Disney üstadı Tom Hanks canladırıyor
Bu hafta 3 film izledim İlki
Knives Out
https://media.cinemaximum.com.tr/200//Files/POSTER/Bicaklar_cekildi_Afis_calisma.jpg
Başı biraz sıkıcı olsa da filmde oldukça eğlendim. Yönetmek keşke hiç SW’a bulaşmayıp böyle filmler çekseymiş dedim.
Jojo Rabbit
Ben bu filmi izlerken çok eğlendim. Biraz Wess Anderson’u hatırlattı ama kendine has güzel bir mizahı var. Filmde aptal olmayan sadece 3 karakter var sanırım (Yahudi kız, Jojo ve annesi). geri kalan herkes aptal. Aşırı eleştir almamak için sanırım bu yola gidilmiş ama biraz daha insan olabilirlerdi diğer karakterler sanki diye düşündüm filmde. Ancak bu aptallıklardan güzel komedi çıkarmışlar bazı travmatik olabilecek olayları bu sayede iyi kotarmışlar aslında. Sadece film bir noktada üzülmemizi istiyor ama orada ben üzülemedim. yine karakterler yüzünden ama geneline baktığımda keyifle izlediğim bir film oldu.
Hatta Jojo’nun gazına gelip aa Taiki Waititi What We Do In The Shadows çekmiş onu da izleyeyim dedim ama sıkıldım.
Ben zaten Alaska sakinleri, cimriler, şişmanlar gibi gündelik hayat anlatan belgeselleri de sevmiyorum. Aslında güldüğüm sahneler vardı ama filmin bütününe baktığımda o kadar da beğenmedim. Yönetmenin sanırım yeni işleri daha keyifli olacak. O sebeple eski işlerine bakmayacağım sanırım ama yeni filmlerini heyecanla bekliyorum diyebilirim.
Uncut Gems gürültülü, rahatsız edici, yorucu bir film. Çoğumuzun yaşadığı şehir keşmekeşini gayet iyi şekilde veriyor. İzlerken yoruldum; ama çok beğendim. Özellikle Adam Sandler karaktere o kadar iyi bürünmüş o kadar doğal oynamış ki, film boyunca adama tokat atma isteği duydum.
Geçenlerde forumda ismini duyup merak etmiştim. Kitabı da var sanırım. Neyse 1 hafta önce telefonuma indirmiştim. İzlemek bugüneymiş.
Özellikle sınıf farklılıklarına ufak dokunuşlar yapan film Jess adlı karakterin etrafında sıkıcı bir şekilde giderken Leslei adlı karakterin devreye girmesiyle seyirlik bir film haline dönüşüyor. Çocuklara ve onların hayallerine değer vermemiz gerektiğini vurgulayan Terabitya Köprüsü ailecek izlenilecek bir yapım. Tavsiye ederim.
Bunca zamandır niye izlememişim, ne kadar tatlı, güzel bir filmmiş bu böyle. Gerçek bir hikâyeden esinlenilmiş, üzen, güldüren, ah dedirten, ne çabuk bitti dedirten bir film.
Ne kadar tatlı, sıcak bir film. İçimi ısıttı. Romantik film izleyicisi değilimdir; ama bu kısacık film için keşke daha uzun olsaydı, dedim. Aynı olayların iki karakterin farklı bakış açısından anlatılması da hoş olmuş.
Film beni kanser hastalarının dünyasını öğrenmek için izletti bu tarz çok izlediğim film vardı bir yenisi oldu.filmde ara ara duygusallık var ama karakterlerin ergen olması espri kalitelerinin biraz düşük kalması beni tatminker yapmasada, yinede izletiyor
film bu arada kitap uyarlamasidir,okumadım inşallah kısmet olursa okurum kesin filminden üç gömlek üstündedir…
Dün sinemaya giderek Oscarlı filmi izledim ve hayran kalmamak elde değil filmin ismiyle konu müthiş olmuş oyunculuklar güzeldi Kore sineması yapıyor bu işi dedirtti.
Konudan bahsetmiyeceğim ben filme giderken ön olarak çıkarım yapmaya çalışıyordum (isimden felan)ama karşılaştığım film baya şaşırttı o yüzden merak edin gidin…
Anne ve babasının boşanmasının şokunu hala atlatamayan April, bir takım arkadaşı ile çocukken yaz tatillerini geçirdiği kulübeye gider. Yakınlardaki ormanlık alana büyük bir gürültü ile düşen ateş topu, grubun ilgisini çeker. Kaza alanına gittiklerinde başka bir gezegenden geldiğini tahmin ettikleri bir uzay gemisinin kalıntıları ve geminin içindekilerden en az birinin yaşadığının göstergesi olan ayak izleri ile karşılaşırlar. Çok geçmeden kendilerini hayal bile edemeyecekleri kadar büyük ve korkutucu olaylar zincirinin ortasında bulurlar.
Bu kimin savaşı, birbirimizi öldürme hakkını kimden ya da nereden alıyoruz? Aynı masada oturabilirken neden birbirimize kin güdüyoruz? İvo bir sahnede Margus’u eve çağırıyor ve “Çocuklar erken uyuyor, içeriz.” diyor. Çocuklar dediği düşman iki halkın askeri. Çok güzel bir film.