Film, Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra tekrar yükselişe geçiyor mu hocam…?
Geçiyor efendim. Çok yakın bir film, sanki Herkes Herkesle Dostmuş Gibi.
:D:D
O zaman da şimdiye kadar izlediğim en sıkıcı filmi öneririm,
muhtemelen sizin için en heyecanlı film olur telafi etmiş olur
(90 yıllar sinema filmleri bunlar, Parlement sinema kulübü filan hatırlardaysa hala hiç sıkılmadan izlersin )
1983’ün altına inmemeye çalışıyorum genellikle filmlerde. 1987 filmi olunca da merak ettim. Bu akşam izleyip düşüncemi belirtirim burada. Teşekkür ederim.
bu tarz filmler benim en beğendiğim filmler olduğu gibi bir de sürekli yeniden yeniden çekilip günümüzde pazarlanan filmler. Mesela Arnadold Şıvayzenegerin (Nasıl yazılıyorsa) pek bilinmez ama çok güzel bilimkurgu filmleri vardır. Hulk Hogan’ın yine öyle bir iki filmi var. İzleyince bekliyorum yorumunu.
Kim Ji Young: Born 1982
Son zamanlarda beğenerek izlediğim bir film oldu. Kitaptan uyarlanmış, yazarın hayat öyküsünü anlatıyor film. Kadın olmanın ne demek olduğuna ve getirdiği zorluklara değinilmiş. Kore toplumunu ataerkil yapısı dolayısıyla Türk toplumuna benzer bulurum, bu yüzden izlerken yabancılık çektiğim konu olmadı. Orada da burada da kadın olmak aynı. Bu tür konulara ilginiz varsa tavsiye olunur.
Finn tv de denk geldigim ama afişini daha önce de gördüğüm bir film. imdbde 200 civarı kişi oylamış çok bilinmiyora yoruyorum bunu, hollandada geçiyor o yüzden seyir zevki yüksek bir aile draması. Kayıplarla yaşayabilmek ve olanı kabul edebilmek üzerine. Ayrıca Yogun Keman
aşkı içerir diyerek bitireyim:)
Bu hafta boş kafa boşaltmalık aksiyon filmi izleyeyim diye başladım. İlk önce Bloodshot’ı izledim. Film beklediğim her şeyi verdi. Beyinsiz aksiyon sahneleri tatmin etti. Birde filmde patikül efektini bulmuşlar ve çok iyi yapmışlar. bazı sahnelerde görsel efektler göz kanatsa da partikül efektinin olduğu sahneleri çok iyi yapmışlar. Hikaye tırt ama kafa boşaltmak için izlenir.
Kafa boşaltmak için izlediğim bir diğer film ise Extraction. aslında netflix filmidiye hiç girişmemem lazımdı bu işe ama yaptım bir hata. Siz yapmayın. Aksiyon desen tırt. Hikaye desen yok. görsellik desen yok. Hiçbir şey yok filmde çok kötüydü. Zaten 5/10luk film beklentisiyle izlemeye başladım onu bile karşılamadı. kesinlikle önermiyorum.
Ardından yine bir netflix filmi olan Lovebirds’ü izledim. Kumail Nanjiani komik adam The big sick şahane filmdi. Bu film sadece 1-2 yerde güldürdü o kadar. Aslında fikir komik ama beklediğimi alamadım. Yine de izlenebilecek bir film bence.
Weathering with You’yu ise kesinlikle öneririm. Aslında uzun zamandı izleme listemdeydi. Your Name.'in yönetmeninden olduğu için denk gelince direkt izledim. Your name çok daha iyi bir filmdi bence ama bu da haftanın diğer filmleri arasında baş yapıt kaldı benim için. İzlerken bana 90’lar amerikan filmlerini hatırlattı. Adam bir olay ile karşılaşır ve büyülü bir olay başına gelir filmleri vardır ya aynen onlar. Herkes anlamıştır muhtemelen ne demek istediğimi. Bu filmde o tat var ama daha iyi yapılmış bence.
Son olarak da Scoob! filmini izledim. Sırf çocukken izlediğim dizi ve filmler hatrına. Film kesinlikle Scooby Doo filmi değil. Laff-A-Lympics filmi. Aslında tekil marvel filmleri gelmeden Avengers gelmiş gibi. Bunu Scooby doo evreninde düşünün. Filmde kapta mağara adamı var. Mavi şahin ve Dynmutt var. Değerli ve Dread Baron da filmin kötüleri. Seçilmiş adam hikayesi yerine Scooby Doo hikayesi izlemek isterdim. Yine de bu gülüşü duymak keyifliydi. Bu film nostalji diye kıyak geçiyor da olabilirim. Emin değilim.
Thor : Ragnarok favorilerimden biri
Kitabı çok daha güzeldir öneririm.
En son isabel allende’ın aynı adlı kitabı üstüne -biraz da nostalji olsun diye- 1998 yapımı The Mask of Zorro’yu izledim. Daha sonra da devam filmi olan 2005 yapımı Legend of Zorro’yu. Filmler oldukça eğlenceli ve güzeldi tekrar izlemekten büyük keyif aldım ancak bir nebze hüzünlendim açıkçası… Piyasada onlarca yeniden çevrim filmler varken 15 yıldır Zorro’ya hiç dokunulmadı. Bu gidişle karakter unutulup gidecek…
Sean Connery abimizlen gene bir çocukluk zamanlarına dönüş… Ne güzel zamanlardı be…
Bazı Alfred Hitchcock filmlerini izledim. İzlediklerim Rear Window, Vertigo, North by Northwest ve Psycho. Sırayla hepsini yorumlayacağım.
Bu dört film arasındaki favorim oldu. James Stewart’ın oyunculuğunu çok beğendim. Herkese tavsiye ederim. Karşı binadaki her kişi Jeff ve Lisa’nın ilişkisinin gidebileceği farklı noktalardı. Evlenirlerse yeni evli çift gibi, Ayrılırlarsa Lisa Miss Lonelyhearts gibi Jeff de müzisyen gibi olacak. Gidebileceği en kötü nokta ise karısını öldüren komşusu. Jeff’in cinayeti çözmeye bu kadar takmasının sebebi kendisinin de Lisa’yı öldürme ihtimali olduğunu biliyordu.
Puanım: 9,5/10
James Stewart yine çok başarılıydı. Ama sonunu beğenmedim. Kız neden atladı anlayamadım. Bunun dışında güzel bir kurguydu. Renk kullanımını çok beğendim. Döneminin çok ötesinde bir film. Zaten gişede tutmayıp yıllar sonra değeri anlaşılmış bir film.
8,5/10
Bu dört film arasındaki en az beğendiğim film oldu. Biraz amerikan güzellemesi gibiydi. Özellikle son savaşın Rushmore dağında olması bunu iyice açığa çıkardı. Ayrıca Eve Kendall’ın George Kaplan’ı vurduğu sahnede arka plandaki bir çocuk silah ateşlenmeden önce kulaklarını tıkıyor. Nasıl unutmuşlar bilmiyorum. Cary Grant filmi taşımış. Diğerleri kadar iyi değildi ama buradan kötü bir film olduğu anlamı çıkmaz. Bu gün çıkan çoğu benzer temalı filmden daha iyi.
Puanım: 7,5/10
Diğerlerinden çok farklı bir filmdi. Diğer filmlerde de bazı sahneler seyirci üzerinde gerilim kurmakta çok başarılıydı ama hiçbirinde ana odak gerilim değildi. Bu sefer film tam anlamıyla bir gerilim filmi. Film bugünün standartlarında bile çok başarılı. Ben çekildikten 60 yıl sonra izlememe rağmen inanılmaz gerildim. O yılda nasıl bir etki yarattığını hayal bile edemiyorum. Anthony Perkins çok başarılı bir oyuncu. Ama bazı sahneler filmin geneli kadar iyi yaşlanmamış.Mesela meşhur duş sahnesi çok güzel durmuyordu. Tabi belki o yıl için çok başarılıydı bilemeyeceğim. Aynısı dedektifin ölüm sahnesi için de geçerli. Korku/Gerilim filmlerini seven herkesin izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum.
Puanım: 9/10
Filmleri sıralamam gerekirse
- Rear Window
- Psycho
- Vertigo
- North by Northwest
şeklinde sıralarım.
Bunlardan sonra biraz Hollywood sinemasına ara verip avrupa sineması izlemeyi düşünüyorum.
Don kilot van dam abimizden muhteşem bir bilim kurgu. Ne varsa o yıllarda var …
10 yıl önce karısını öldürdüler, halen kurtarmak için zamanı var… Heyt be!
@erce Ben Innerspace izleyecektim güya. Neyse izlemek bugüneymiş. Filmi beğendim. Yapım yılına göre çok iyiymiş. Teşekkür ederim böyle güzel bir filmi bana farkettirdiğiniz için.
Sami Blood
Sami halkına (Laponlar) İsveç hükümeti ve halkı tarafından uygulanan küçümseyici ve aşağılayıcı tutumlardan kurtulmak için kendi benliğinden kaçmaya çalışan bir Sami kızın yaşadıklarını anlatıyor film. Genel olarak filmi beğendim. Filmde Sami rolünde oynayan oyuncuların hepsi gerçekten Sami halkındanmış. Ayrıca filmi izledikten sonra Sami halkının gelenekleri vb konularda daha fazla bilgi edinmek isteyenler olursa YouTube’da bulabileceğiniz iki video önereceğim :
- Sofia Jannok’un Ted konuşması
- Erika Larsen’in Nat Geo kanalında yayınlanmış ve Sami halkının arasında geçirdiği sürede öğrendiklerini anlattığı video.
Groundhog Day
Daha önce bu konsepti işleyen ve izlemiş olduğum tek film Edge of Tomorrow’du ve daha çok aksiyon kısmı öne çıkıyordu. Bu filmde ise karakterin gelişimi ve değişimi üzerine odaklanılmış olması ve film boyunca yaşadığı değişimi izlemek çok hoşuma gitti.
Ekleme: Üstte önerdiğim videolarda Türkçe altyazı yok ne yazık ki.
Goodfellas. 10/9.
Bir Sopranos hayranı olarak çok hoşuma gitti.
Psycho - Alfred Hitchcock
Ne varsa eskilerde var. Muhteşem bir filmdi. Çağdaş sinemada gördüğümüz bir çok kavram ve görselin kaynağı neredeyse. İzlemeden evvel bambaşka bir film bekliyordum. Bu tür meşhur filmlerin etrafında bir kirlilik, sis oluyor; üzerine çok konuşulup ona çok gönderme yapılıyor; İnternetteki ikonik görseller filmi yanlış tanımlıyor.
Bir bakıma iyi ki böyle olmuş diyorum, çünkü hiç beklemediğim şekilde ilerleyen film beni çok etkiledi.
Ve her zamanki gibi bu eski filmlerin o güzel hızı… Ah ne özlemişim her şeyin hızla aktığı, sahnelerin sündürülmediği, film kişilerinin uzun uzun birbirlerine bakmadığı, amaçsız eylemler sergilemediği filmleri.