Filim adı:Bitmeyen sevgi
Yapım:2003-Güney Kore
İmdb:7,3
Güzel bir romantik kore filimi. Konusu ölümcül bir hastalıkla son aylarını yaşayan genç bir kızın annesi tarafından habersizse bir sevgili tutularak son zamanlarını aşkı tadarak geçirerek yaşamasını anlatıyor. Tavsiye ederim.
- Övgü başlangıcı -
Ben bu filmi @Arqonquin’den görüp izledim ve çok beğendim. Film hakkında daha önceden hiçbir bilgim yoktu. Ne fragmanını izledim, ne konusunu okudum fakat böyle bir şey çıkmasını tahmin etmiyordum açıkçası. Tadı damağımda kaldı çünkü Black Mirror’dan beri böyle bir hikaye anlatıcılığına uzun zamandır denk gelmemiştim. - Övgü sonu -
Film, bize hiçte uzak olmayan bir geleceği başarılı bir şekilde anlatmış: İnsan bedeninin, uzuvlarının, organlarının geliştirilmesi. Nanoteknoloji. Biyoteknoloji. “Elon Musk’ın çılgın projesi: İnsan beynine çip takılacak” haberini çoğumuz duymuşuzdur; Neuralink. Toplumda bu projeye kucak açanda oldu, “bilemiyorum altan bilemiyorum” diyende.
İşte bu film çok benzer bir konuya, olumsuz bir bakış açısıyla yaklaşmış.
Beğenmenize sevindim. 2. çıkar mı diye merak ediyorum. Sizce çıkar mı? 5 milyon $'a çekmiş, 12 milyon $ hasılat elde etmişler. Bu filmin daha iyi bir gişe yapması iyi olurdu.
Sonda tam “ulan rüya falan görmüş diye klişe bitirmeyin yine” diye haykıracaktım ki, öyle olmadı. şükür
Bende bugün izledim, filim altı yorumları okudum izlediğim sitede dünyanın en harika bilimkurgusu, çok muhteşem, çok harika, yok böyle filim diye yorumları okuyup izlemeye başladım. Bana göre film normal seviyede o da puan tabanlı olursa 6/10 düzeyinde çünkü filmin başında sonunu çok belirgin şekilde açık ediyor,hiç süpriz bişey görmedim. Sadece sevdiğim yönü filimde gram kopukluk yok nasıl başlıyor ise sonuna bikere de ulaşıyoruz.
Bilimkurgu yapımı olan isyan filiminin konusu dünya 3.dünya savaşını yaşıyor ve milyarlarca insan yok oluyor geriye kalanlar ise bir daha böyle bir şeyin yaşanmaması için geliştirdikleri insan zihnini her türlü duygudan soyutlayan bir ilaç kullanarak hayatlarına devam ediyor. Filim idare eder, oyunculuk güzel, izlemeye değer bir yapım.
Orta düzey bir filim. Konusu intihar eden bir adamın sır ölümünü çözmeye çalışan bir grup dedektifin aile içindeki yozlaşmaya tanık olmasını anlatıyor. İzleme düzeyi 5/10
2006 yapımı fantastik / drama / bilimkurgu / gizem filmi.
Daha önce yönetmenin kendisinden Black Swan, Pi, Requiem For A Dream ve Noah filmlerini izlemiştim. Bu filmde de gerekeni yerine getirmiş kendisi.
Bu film vesilesi ile sürekli sağda solda gördüğüm şu
görselin de artık nereye ait olduğunu öğrenmiş oldum.
Öncelikle sanki Cloud Atlas izlemiş gibiyim, öyle bir etki bıraktı bende. Bir süre geçtikten sonra dönüp tekrar tekrar izlemek gerekiyor. Beyin yakan filmler kategorisinde bence.
Hikayemiz 3 farklı zamanda anlatılıyor. Geçmiş, şimdi ve gelecek fakat hepsinin birleştiği nokta pek çok mitoloji ve dinde bahsi geçen Hayat / Yaşam Ağacı.
Ana karakterlerimiz Tommy ve Izzi çifti iki farklı kutup gibiler ve kendilerini farklı zaman dilimlerindeki karakterler olarakta görüyoruz. Günümüz dünyasında Izzi’nin kanser hastası olması ve yavaş yavaş ölümüne doğru giderken bu kavramla olan içsel barışını / kabullenişini / huzurunu izlerken, bir bilim insanı olan Tommy’nin ise ölüm kavramını reddederek, canla başla çalışarak kanser hücresini yenmesinin yollarını arayışını ve eşiyle olan iletişimini izleriz. Bir yandan Izzi’nin yazdığı The Fountain isimli bir kitabı vardır ve eşi bu kitabı okumaya başladığında geçmiş zamana doğru giderken bir yandan da uzayda patlamaya yakın bir yıldızı ve sabun baloncuğu gibi bir baloncuk içerisinde yolculuk eden gelecekteki karakterimizi izleriz.
Öneremediğim, beni karmaşık duygulara sürükleyen bir başka film… Yamyamlık üzerine desem nedenini açıklamış olurum sanırım. Filmden gerilim açısından kesinlikle zevk aldım ve tuhaf bir şekilde beni rahatsız eden filmlere zaafım var. Şahsen Netflix’in dizilerinden de saçma sapan filmlerinden de (daha hiç izlemedim) kusasım geliyor artık. Farklı, rahatsız eden işler bende daha çok iz bırakıyor. Yalnız bu filmi bir türlü sınıflandıramıyorum. Sevdim mi sevmedim mi bilemiyorum… Sanırım bunda hafiften sığ olmasının etkisi var. Kendini kesinlikle izletiyor, bazı sahneler ileri sarmak isteyeceğiniz kadar ürpertici, müzikler, renkler, çekim harika… Tuhaf şeyler arayanlar araştırıp karar versinler ama şahsen bende yer etti.
Çok kötü film. Çok çok çok kötü film. Diyaloglar zorlama, hikaye klişelerle dolu, oyunculuklar berbat.
Üstelik bozuk bir ritmi var filmin. Saçma sapan virajlar, çözülmeler var hikayede. Bu virajların hiçbiri ana hikayeye hizmet etmiyor.
Bezdirecek kadar uzun ve yavaş aslında. Tonlarca olay oluyor ama anlamlı bir ilerleme olmuyor.
Bitsin artık diye bekler oldum. Bitmedi. Lanet okudum.
Film kişilerinin bazılarının varlığı o kadar anlamsız ki… Orada olmalarının zerrece bir amacı yok. Kimi karakterler dekor gibi kullanılmış.
Emre tepesi, lise anıları, Gökçe ve Emre isimlerinin farklı cinsiyetleri imlemesi gibi saçmalıkları hiç saymıyorum.
Kill Bill 2
2. Film, sonunda öldürmese ne olurdu diye düşündürmedi değil hani, ama haketmiş cezasını, çok iyi oldu. Hele bana niye söylemedin diye sorunca kötü oldum
Hateful Eight
Yine Tarantino. Film suç, ceza nasıl olmalı vb bir şekilde gelişip 10 Küçük Zenci kitabına döndü. Sanırım yeterli bir açıklama oldu. İzlerken her karaktere en az bir kere sinir oldum tabii(Minnie ve onun yanındakileri saymazsak).
Catch Me İf You Can
Film babası ve annesi boşanınca evden kaçan genç kahramanın sahte çekler yaparak milyonlarca dolarlık dolandırıcılık yapması, bu sırada kurduğu ilişkiler ve polisle arasında cereyan eden kovalamacayı anlatıyor. Gerçek bir öyküyü beyaz perdeye taşıyan bir film.
Secret Window
Acilen Stephen King kitapları okumam gerektiğini düşünmeye başladım.
Eşinden başka biriyle kendisini aldatması yüzünden boşanmış bir yazarın, yazdığı öykünün kendisinden çalındığını iddia eden biriyle başı derttedir. Başta bu durumu önemsemese de, işler karışır. Her hikaye kendine yakışır bir sona sahip olmalıdır ne de olsa.
İkinci Pelin Esmer filmim. Öyle güzel ki. “Anlatma göster” düsturunu tam olması gerektiği gibi uygulayan, sessiz ama sarsıcı bir film. Doğal diyaloglar, muazzam oyunculuk, gerçek bir senaryo.
Ayla ve Müslüm’ün yapımcısının eline verseniz sizi salya sümül ağlatıp beylik dersleri yüzünüze yüzünüze çarpacak bir film çıkardı ortaya.
Ama Pelin Esmer içinize sızıp orada uzun süre kalacak bir hikaye anlatmış. Hem de bağırmadan.
Olgun Şimşek’ten her zaman iyisini beklerim, iyisi de oldu zaten. O kadar az konuşup çok şey anlatmak, sessizliğe anlam vermek zor. Helal olsın. Nilay Erdönmez ise muhteşemdi. Bazı anlarda gerçek bir olayı izliyormuşum hissiyle izledim oyuncuyu.
Hasılı şahane film.
Tüm Pelin Esmer filmlerini izleyeceğim. Geç bile kaldım.