The Departed
Polisin mafya, mafyanın da polis arasına bir adamını sızdırmasıyla yaşananları anlatıyor film. Ha yakalandı ha yakalanacak diye geçti ikinci yarısı.Sonra beklemediğim bir finalle bitti.
Locke
Başrol de Tom Hardy var, film ilginçtir sadece bir arabanın içinde geçiyor. Tam bir yolculuk havasına sahip. Ancak ben sıkılmadan izledim. Oldukça da beğendim, yer yer monoton olsa da, iyi yazılmış senaryo metninden dolayı bir çırpıda bitirdim.
Bu tarzda izleidğim ilk film olduğu içinde beğenmiş olabilir. Bilemiyorum.
Forumdan bir arkadaşım önerdi, Jake Gyllenhaal seven birisiyseniz izlemenizi öneririm. Ben sırf bu adamın oyunculuğunu sevdiğim için izledim. Ortalama bir filmdi. Ağır psikolojik sorunları olan birisinin, habercilik peşinde koşturmasını ve hırsını izliyoruz.
En azından benim düşüncelerim bu yönde.
Merhaba Rıhtım sakinleri ben en son Zindan adası filmini izledim
en son Horumcek Adam filmini izledim.
Trainspotting filmini izledim, filmde uyuşturucunun ve arkadaş çevresindeki etkilerini çok güzel anlatıyor önerilir.
Soysuzlar Çetesi (Inglorious Bastards)
Tarantino tarihi değiştirmiş desen yeterli olur.
Film 2. Dünya Savaşı sırasında, Fransa Alman esareti altındayken, bir Amerikan destekli Yahudi birliğinin gerilla taktiği ile Almanlara karşı mücadele etmesi, bir Yahudi avcısı vb konular arasında geçip finalde hepsinin yolunu kesiştiriyor.
En son Oscar ödüllü Green Book filmini izledim. Aklıma takılan bir konu var. İzleyen arkadaşlar aydınlatırsa çok memnun olurum.
Başroldeki siyahi piyanistin filmde eşcinsel olduğuna dair yorumlar gördüm. Filmde bununla ilgili ayrıntılar mı vardı, ben çok anlayamadım. Bir de sauna/hamam tarzı bir yerde siyahi piyanist ve yanında bir adam çıplak bir şekilde bir odadalardı. Dayak yemişlerdi sanki, polisler başlarındaydı, kötü muamelede bulunuyordu. O sahnedeki mevzuyu da tam anlayamadım. Ne olmuş orda, yanındaki beyaz adam kimdi?
Hamamda tanımadığı beyaz bir adamla eşcinsel yakınlaşma sırasında polis yakalamış. Bu arada film çok iyiydi. İki aktörde oyunculuğunu konuşturmuş.
Marvellous
Bbc’nin TV filmi. Oyunculuklar çok başarılıydı. Konu gerçek hayattan uyarlamaydı. Hayata hep pozitif bakan harika bir insanı anlatıyordu.
Filmde sürekli ukulele görmek çok güzeldi
Ayrıca herhangi bir sahnede oyuncunun yanında canlandırdığı insanın belirmesi ve o an hakkında sohbet etmeleri çok güzeldi. Gerçek fotoğraflarla, videolarla desteklemeleri de beni sevindirdi.
90 dklık mutluluk ve burukluk yaşatan bir film.
Ben Hobbit’i izledim.
Dün gece izlediğim bir filmdi. Uzun zamandır listemdeydi ve izleyeyim dedim, Olivia Cooke, Bates Motel’den çok sevdiğim bir oyuncuydu. Film Viktorya Dönemi’nde geçen bir polisiye aslında. Edgar Allan Poe hikayeleri gibiydi, biraz sıkıcıydı ilk yarısı ama boş zamanlarda izlenebilir güzel bir havası olan bi filmdi 6/10
Melisa Hanım, başlıkları düz anlamıyla alıp tek cümle ile cevap verdiğinizde okuyanlar için bir faydası olmuyor. Hangi başlık olursa olsun onu bir yorum, bir fikir, bir öneri vs. ile cevaplarsanız okuyan için bir faydası olur.
Örnek:
Ben Hobbit’i (ilk film) izledim. Kitaba pek sadık kalınmasa da Bilbo’yu daha yakından tanımak adına beklenmedik bir yolculuktu. Tavsiye ederim.
Not: Melisa Hanım, bir de rica etsem asgari düzeyde de olsa yazım kurallarına uyar mısınız.
Not 2: Azerbaycanlı olduğunuzu bilmiyordum affedin. O halde başlıklarda yorumunuzu yazabildiğiniz kadarıyla yazarsanız faydalı olur.
Ben azerbaycanlıyım ve türkçe yazamıyorum
Sorun değil
Çocuğunda dediği gibi konu biraz pembe diziye sapsa da çok güzel bir filmdi. Karakterler çok tatlıydı, işleniş çok sadeydi.
8/10
Şunu da bırakayım buraya
VVitch ile hayran kaldığım yönetmen Robert Eggers’in 2019 yılı filmi “Lighthouse”. Small Deniz feneri olayından esinlenen agorofobik bir gerilim filmi. Defoe ve Pattison’ın oyunculukları çok başarılı
Persona
Persona’yı izledim. The Lighthouse izleyip çok beğenmiştim, Persona’da Lighthouse ile benzerlikler kurdum. Filmi genel olarak çok beğendim. Filmin altmetni o kadar dolu ki, filmi izledikten sonra biraz araştırma yapınca koca bir hazine ile karşılaşıyorsunuz. Oyunculuklar da çok iyiydi. Karışık ruh hallerini titizlikle yansıtan Bibi Andersson’u hayranlıkla izledim. Çekim teknikleri de çok hoşuma gitti. İzlemenizi öneriyorum.
Matrix evrenine giriş yaptım. İlk iki filmi izledim(Animatrix ve Revolution var sırada). Neden klasik olduğu açıkça ortada. Dünya üzerinde izlemeyen sayılı kişilerdendim, artık değilim.
(Gözlük, takım elbise falan bulup çatılarda üzerinde zıplayıp koşasım geldi izlerken )
Özellikle deja vu ve kurt adam vb konulara kendi evreninde getirdiği açıklamalar hoşuma gitti.
Filim adı:90’lar Ortası
İzlemesi zevkli bir film. Konusu genç bir çocuğun arkadaş çevresi odaklı gidiyor.
İzlediğim son iki filmi tavsiye üzerine izlemiştim maalesef benim açımdan sınıfta kaldılar ve bitti de sonunda dediğim yapımlardan oldular.Detachment yine fena değildi Adrien Brody severim onun oyunculuğu yine iyidi ama film işleyişinde felan bende sınıfta kaldı,İçinde yaşadığım deri ise hiç beğenmedim…Ailece izlecek şeyler değil az kalsın evde facia oluyordu😁