Konusu:1 Oscar ödülü. 7 farklı ödül. Rus ordusundan bir araştırmacı, uzaklardaki bir ormanda araştırma yaparken, doğanın dilinden anlayan, bilge Dersu Uzala ile karşılaşır. Bu karşılaşma, araştırmacıya doğanın ve dostluğun anlamını hatırlatır ve onu yeni bilgilerle donatır.
Vladimir Arsenyev’in anılarından yola çıkılarak çekilen film, ünlü Japon yönetmene En Yabancı Film Oscar ödülü kazandırdı. Yapım yönetmenin en önemli çalışmaları arasında yer almakta, pek çok kaynakta sinema sanatının başyapıtları arasında gösterilmektedir.
Dönemin Sovyet sinemasının olanakları filmin görkemli yapısının şekillenmesinde önemli rol oynadı. Sinema ustasının yaratıcılığı ise doruk noktasındaydı. Sinemayı seven herkesin izlemesi gereken bir ‘temel eser’
@Akahige bu film ilk 3’ye girecek kadar iyi bence.
Konusu:Ortaçağ Japonyasında geçen filmde Derebeyliği lordu Yamana’nın, komşusu Akizuki’yi bozguna uğratmasıyla, Akizuki’nin mirasçısı olan prenses Yukihime hayatta kalarak samuray Rokurota ile birlikte bir kaleye saklanır. Prensesin kabilesine ait 170 pound altın külçeden oluşan savaş servetini alıp Akizukis’in arkadaşı Hayakawa’nın elinde olan komşu vilayetine kaçabileceğini düşünen Yamana altınları sahibiyle beraber yakalama emri verir.
Film tamamen açgözlülük ve bağlılık üzerine kurulu. Açgözlü iki köylü rolünü oynayan aktörler çok başarılı bir iş çıkarmış. Filme puanım 7/10.
Ben benzerlik göremedim, bu filmde her zamanki gibi klan savaşları sonucu kaçan göçen bir prenses var onu da korumaya ant içmiş hizmetkarları var ama film daha çok 2 köylü üzerine kurulu. Aç gözlü olan bu iki köylünün verdiği kararlar doğrultusunda film ilerliyor daha çok. Bende İnternette Star Wars ile ilgili bir benzerlik yorumu gördüm ama alakası yok tek benzer yönü şu olabilir prensesi koru herkesin bir umudu olsun belki o yönden benzerlik olabilir ama sonu yine o iki köylü üzerine bitiyor. Şuan izlediğim Akira kurosawa filmi gölge savaşçı filmi. Konusu gayet güzel şuan yarısındayım ama hiç sıkmadı beni.
Konusu:Yanlız bir samurayın para kazanmak için bir köyde ki kargaşayı kurnazca kullanarak hem köydeki bazı kişilere yaptığı iyiliği hemde köyde ki iki mafya grubunu alt etmesini konu ediniyor. Puanım 8/10.
The Gentlemen (2019) - Guy Ritchie
Yavaş başlayıp, yarım saatin ardından arşa çıkan ve çok nadiren düşen bir tempoya sahip. Okuğum yorumlarda çok diyalog olmasından şikayet edip, 20. dakikada filmi kapatanlar vardı. Evet, bol bol diyalog var cidden fakat sıkmıyor. Eğlenceli ve güzel bir film. Oyunculuklar da şahane. Tavsiye ederim.
Yojimbo filminin devamı sayılacak bir film olmuş, aynı samuray aynı yapı bu filmde de işlenmiş.Filmin ana konusu bir klanın halk tarafından sevilen bir liderinin politik bir şekilde rehin alınmasını ve onu kurtarma girişimi işleniyor. Puanım 7/10.
Harry Potter ve Azkaban tutsağı
Nasıl bir filmdi o öyle, keşke daha önce izleseymişim.
Şaka şaka.
Dün gece canım sıkıldığı için izledim. Serinin kitabından daha çok sevdiğim tek filmi. Diğer filmler iyi ama kitapla kıyaslanamaz. Ama Azkaban tutsağı filmini hepsinden çok seviyorum, hatta kitaptan bile. Evet, kitabı tamamen filmde görmek harika olurdu, ama Alfanso Cuaron’un yönetmenliği ile muhteşem bir film olmuş.
Dün Gattaca’yı izledim. Gayet güzel bir filmdi. Bir mesajı ve anlamı olan, bilimkurgusu ve gerilimi yerinde izlenilmesi gereken bir yapımdı. Ethan Hawke’ın oyunculuğunu çok beğendim.
Konusu; 21. yüzyılda genetik mühendisliği çok gelişmiş ve bilimsel olarak kusursuz insanlar yaratılmaktadır. Özel pozisyonlar için yetiştirilen bu yeni süper insan ırkı yüzünden, normal yollardan dünyaya gelmiş insanlar işsiz kalmakta ve ikinci plana itilmektedir.
Onlardan biri olan astronot adayı Vincent, Gattaca şirketinde ancak temizlikçi olarak iş bulabilecekken, komadaki bir atletin kan örneklerini ve kimliğini alarak iyi bir pozisyonda işe girer.
Fakat şirkette işlenen bir cinayet, olayı araştıran dedektifin dikkatini Vincent’ın üzerinde yoğunlaştırmasına sebep olacaktır.
Ben de birkaç gün önce izledim. Çok sevdiğim filmlerden oldu. Ama keşke Uma thurman daha çok bir şeylerin içinde olsaydı diye düşündüm. Lensini çıkardığı karşıdan karşıya geçtiği sahne çok gericiydi… Sonu da beni çok tatmin etti. Tatlı doktor sayesinde. Bunu da bırakayım… :)) Müzikleri çok iyidi gerçekten.
Evet Uma Thurman daha aktif olabilirdi. Sonu biraz buruk olsa da tatmin ediciydi dediğiniz gibi. Ethan Hawke’ı daha önce Predestination da izlemiştim ama bu filminde daha iyi oynamış.
Bence de oyunculuğu izletti yoksa yavaş bir filmdi. Tabi bir de açığa çıkacak mı gerginliği. O filmi de çok eskiden izlemiştim Ethan Hawke var diye. Konusu çok ilginçti kim kimin babası falan diye şoke eden bir filmdi. Ama çok hatırlayamıyorum.
Suspiria(2018)
Son zamanlarda izlediğim ve çok beğendiğim bir film oldu. Amerika’dan Berlin’e dans okuluna gelen bir kadın ve bu kadınla beraber bizim de o tuhaf ortamın içinde kendimizi bulduğumuz bir film.
Korku türüne modern bir yaklaşım getirmiş. Çok sanatsal ve artistik sahneler barındırıyor gerçekten. Cadılık ve cadı kültürüne de merak duyan biri olarak soluksuz izledim.Çıkarılabilecek farklı alt metinler de barındırıyor içinde.Uçan kaçan şeytanların olduğu bir korku filmi değil yani. Hatta aynı adla çıkan eski filminin de yeniden yapımı ama onu izlemedim.Klasikler arasında olan bir yapım imiş o da.
Ve son olarak Tilda Swinton ne iyi oyuncudur öyle.
Böyle yazmaya başlamışken son zamanlarda izlediğim korku gerilim filmlerini de ekliyorum.
The Wicker Man (1973) : Folk-horror denilen türün atalarından. Midsommar’ın da ilhamlarından biridir muhtemelen. Çok iyi bir klasik film.
The Vvitch (2015) : Adından da anlaşılacağı üzere cadı filmi. Dinin eski dönemlerde nasıl insanları yobazlaştırdığına ve birilerini şeytan olmakla, cadı olmakla suçlayabileceğini gösteren ve eski zamanlarda gerçekten de böyle şeylerin yaşandığını öğrenince etkileyiciliği daha da artan güzel bir film.
Rosemary’s Baby (1968) : Şu sıralar adı kötü anılan ama böyle bir başyapıt çıkarmış Roman Polanski eseri. Yine korku filmlerini şekillendirmiş bir klasik. Korkudan ziyade insan-toplum ilişkisini ele alan psikoljik bir gerilim de denebilir. İzlenmeli.
Suspiria’nın yeniden çekildiğini bilmiyordum. Ben 1977 yapımı olan ve ünlü yönetmen Dario Argento’nun çektiği orijinal filmi izlemiştim. Çok güzel bir filmdir. 2018 yapımı filmi de en kısa zamanda izleyeceğim.
Yeni Suspiria orijinaline çok bağlı değil. Yenisi daha çok dans üzerine bir film, ilk versiyonu daha çok cadılık üzerineydi ve zamanının başarıyla korkutan bir filmiydi. Açıkçası ilk filmdeki Goblin’in soundtrack’ini çok aradım.
Sevgili Aragorn abimizi bu halde görmek… Filmdeki çaresizliği ve ölümün bu durumda seçilebilecek en insaflı yol olduğunu ben dibine kadar hissettim. Çocuğun oyunculuğu bazı bazı doğduğu dünyaya göre fazla naif geldi. Ama genel olarak beğendim. Gönül rahatlığıyla önerebileceğim filmler arasına girdi. Ayrıca o nasıl bir yamyamlık sahnesiydi yav. İzlerken kanım dondu cidden.