En Son İzlediğiniz Film?

Uzun zamandır hiçbir filmden keyif almayan beni ekran karşısına kilitlemeyi başardı… Nasıl özlemişim Pixar filmi izlemeyi yahu…

7 Beğeni

Filmin kötü olduğunu sanki çıktığını zaman gördüğümü hatırlıyorum ama 3 sene sonra ‘‘En iyi dedektif filmleri’’ yazdım ve google da karşıma bu film çıktı.Gerçekten izlediğim en kötü şeylerden biriydi,en azından insanların bu kadar kötü şeyler yapıp,sınırlarımızı her zaman zorlayabileceğimizi gösterdiği için teşekkür etmeliyim.Filmin kadrosunda Fassbender,Dune’da Jessica’yı oynayacak Rebecca Ferguson,J.K Simmons,Val Kimmer gibi oyuncular var.Yapımcılardan biri Martin Scorsese,ne kadar kötü olabilir diyerek girdim bu sayede ve üstteki sonuca vardım.Filmde akıl edebileceğiniz her şey çok kötü,yeni bir çıta.

Filmin bir kitaptan olup da bu kadar kötü olmasıda üzücü bir nokta.Kitapta fena değilmiş goodreadste gördüğüm kadarıyla.

Puan : 2/10 ( 1 puan Norveç,kar(sanırım ??),1 puan J.K Simmons)

Google’a ‘‘en iyi dedektif filmleri’’ yazıp The Snowman’ı bulmama yol açan film.Öyle bir tat bıraktı bende bu film,fazlasını istedim.Şaheser değil ama kesinlikle kötü de değil.Ana konu biraz sürünüyor,sıkıldığım ‘‘hadi abi,ne anlatıyorsun’’ dediğim yerler oldu.Sondaki plot twistte böyle bir film için yeterli değildi bence.Cıvık bir tonuda vardı filmin,beğendiğimi söyleyemeyeceğim onuda.Onun dışında oyunculuk,oyuncu kadrosu,yönetmenlik,sesler,görüntüler iyiydi.

Puan : 7/10

5 Beğeni

images (12) images (13)

Dört film dördü de birbirinden güzel filmler.

rurouni kenshin 3 filmden oluşuyor ve çok iyi bir Japon savaş filmi.

Soul pixar yapımı içinizi ısım ısım ısıtacak bir animasyon yapımı.

Seven iki cinayet dedektifinin çok zeki bir seri katili yakalamak için uğraştığı iyi işlenmiş bir film.

A Taxi Driver kore yapımı 80’lı yıllarda geçen normal düzey bir film.

7 Beğeni

Tenet: Ekranda olup bitenleri takip edemediğim için filmi anlamadım doğrusu, kapasitem de yetmemiş olabilir. İnsan konuyu üç aşağı beş yukarı kavrıyor da olup bitenler kopuk kopuk resimler gibi geçiyor izleyene bana kalırsa. Filmin içine giremedim, içine girecek hevesi de uyandırmadı.

2 Beğeni

Dövüş Kulübü’nü tekrar izledim ve her seferinde bu konuşma aklımda kalıyor.

11 Beğeni


Uzun süre sonra nihayet dişe dokunur bir şey izledim. Sosyal medyayı kullanarak bir çocuğun kitleleri etkilemesi, gerek toplu hareketlere yol açması gerekse çocuğun kendi şahsi intikamlarını almasını anlatan bir film. Gayet güzel kurgulanmış ve zevkliydi.

6 Beğeni

Harakiri, 1962 (Yönetmen: Masaki Kobayashi)

Kwaidan filminin de yönetmenliğini yapmış olan Masaki Kobayashi’den müthiş bir film.

Samuray onurunun bir yanılgı mı yoksa hakikâten bir abide mi olduğuna dair bir tartışma diyebiliriz sanıyorum. Tabii her şey buna indirgenemez ama bu vurgudan da saptırılamaz.

Konu: (Elbette spoiler olmadan) Fukushima Klanı’nın eski hizmetlilerinden Hanshiro Tsugumo, bağlı olduğu klanın çöküşüyle birlikte efendisiz bir samuray (ronin) olmuş; yıllarca aç ve sefil hâlde yaşamıştır. Dönemin diğer roninleri gibi o da başka bir klanın ikametgâhına giderek ön avluda harakiri yapmak ister. Kırmızı Zırh ve askerî sertlikleriyle böbürlenen Iyi Klanı’nın Danışman’ı bu çaresiz roninin isteğini kabul eder. Yine de bu, basit bir harakiri/seppuku değildir ve altında derin bir hikâye yatmaktadır. Biz de trajik hikâyenin yüzyıllar sonraki şahitleri oluruz.

Bonus: Konuyla ilgili, Yukio Mishima’dan bir alıntı yapalım:

“…feodal zamanlarda, samimiyetin, bizim iç organlarımızda yerleşik bulunduğuna inanırdık ve eğer samimiyetimizi gösterme ihtiyacı duyarsak karınlarımızı kesip onu dışarı çıkarırdık.”

7 Beğeni

Ben de ilginç bir bilgi vereyim Tatsuya Nakadai bu filmde oynadığında 30 yaşındaymış.

3 Beğeni

Soylent Green, 1973 (Yönetmen: Richard Fleischer)

Yıl 2022, 40 milyon nüfuslu New York’tayız. Eskinin dünyası yok artık. Has tereyağı, çilek reçeli, bir parça sığır eti hayâlleri süslemeye yetiyor. İşsizlik, evsizlik, açlık ve sefalet hayatın en doğal parçası hâline gelmiş. Halkın ezici çoğunluğu, Soylent Şirketi tarafından arz edilen ve şirketin adını taşıyan renk renk krakerlerle beslenmek durumunda. Hakikî soya fasülyesinden sarı Soylent, yüksek enerjili planktondan yapılmış yeşil Soylent…

Tıka basa dolu bu şehirde, bir polis dedektifi olan Robert Thorn ise bir cinayeti (belki de suikasti?) aydınlatmaya çalışıyor. Dosyanın detaylarına vâkıf oldukça karşısına yeni sorular ve tehditler çıkıyor. Öldürülen William R. Simonson aslında kimdi? Neden öldürüldü? Soylent’in sır gibi saklanan gerçeği nedir?

Distopya ve ütopya kelimelerini kullanmayı sevmediğim için “kara bir gelecek” olarak adlandıracağım bir zaman diliminde geçen bu öykü -en azından senaryo açısından- beni tatmin etmeye yetti. Bir derinlik beklenmese de izlenebilir. Vaktimin boşa geçtiğini düşünmüyorum.

6 Beğeni

güzel film savaşacaklar :slight_smile:

3 Beğeni

images (19)

Adam filmi kurtarmış yoksa tırt bir konusu var.

220px-OutsideTheWire

Outside vasat bir yapım.

2 Beğeni

Ruby Sparks. Aslında fragmanını ilk vizyona girdiği zaman -2012’de- görmüştüm, merak da etmiştim. Fragmanı güzeldi ama tabii aradan bayağı zaman geçti, adını falan unutmuştum. Ama geçen denk geldim bi’ izleyeyim dedim. Kendi yazdığı karaktere aşık olan bir yazarı anlatıyor. Karakterin bir sabah evin ortasında belirmesi ise olayların güzel kısmı. Temelde fikir iyi ama sanki biraz yazık etmişler fikre. Daha iyi olabilirdi. Yine de ben beğendim. Kafa dinlemek için ideal. Hele ki yazan, çizen biriyseniz gerçekten ilham verebilecek bir film.

Ruby_Sparks_poster

2 Beğeni

Bu filmden sonra, Fransız filmlerini çok sevdiğimi anlamış oldum. Kültür olarak -özellikle lisan- bana her zaman soğuk ve kaba geliyorlardı. Ancak izlediğim her Fransız yapımı filmlerde, hem soğuk hem de oldukça samimi gelen tarafları oldu. Hepsi de etkilemişti. Romantizmi bir kenara bırakırsak, insan ilişkilerini çok iyi yansıtıyorlar. (özellikle tartışma sahneleri :sweat_smile:)

Yeni Baştan’da konusu, işlenişi ve oyunculuklarıyla kendine hayran bırakıyor. Güzel bir yemeğin ağızda bıraktığı tat gibi, filmi izledikten sonra etkisinden kurtulamayıp müziklerini dinlemeye devam ettim.

Konu : Nicolas Bedos’un yazıp yönettiği La belle époque, günümüz hayatına ayak uydurmakta zorlanan ve artık altmışlarında olan Victor’un, tarihin herhangi bir döneminin gerçekçi bir deneyimini müşterilerine sunma iddiasındaki girişimci bir firmanın imkânlarıyla 40 yıl önce hayatının aşkıyla tanıştığı dönemi tekrar yaşamasını konu ediniyor.

51um9YGJxoL.AC

Animasyon filmlerinde en çok stop motion tekniğiyle çekilen filmleri seviyorum. Kutu Cüceleri: Yaratıklar Aramızda, karakterlerin görünüşü güzeldi. Aslında konusu da güzeldi ama bana eksik kalmış bir şeylerin olduğu ya da duyguları tam yansıtamadıklarını düşündürdü. Bu türde çekilen diğer filmler kadar etkili gelmedi bana. Daha çok çocuklara hitap eden bir film olduğunu düşünüyorum.

5 Beğeni

the day after tomorrow

Çocukluğumda baya bir televizyonda yayınlanıyordu bu film.İsmi,posterı falanda çok havalı ama film çok kötüydü.Bazı yerleri atladım izlerken malesef.

2/10

Eğlendiğim anlar olsada,film başımı ağrıttı tam anlamıyla ve hayal kırıklığına uğradım.Bazı akıllıca olanlar hariç diğer şakalar hiç geçmedi bana.Onun dışında senaryo baya bir dökülüyor,filmin sonunu filmin geneli için bile fazla absürt ve o noktada abartı buldum.Genel anlamda hiç tatmin etmedi.

5/10

Schiendler List

Söylenecek fazla bir şey yok.

10/10

4 Beğeni

Monty Python hakkında bir şeyler yazacağım. Son sahnedeki kelime oyunu İngiliz kültürüne hakim değilseniz kaçıyor. “Cop Out” söz öbeği yapman gereken bir şeyi yapmaktan kaçmak anlamında kullanılır. Cop kelimesi polis anlamına da geliyor. Adamlar paraları bitince filme final çekememiş bu yüzden gerçek anlamda cop out yapmışlar. Bana neredeyse tüm şakalar geçti. İngilizceniz çok iyi değilse ve dublajlı falan izlediyseniz filmin neredeyse hepsi kaçmıştır. Şakaların önemli bir kısmı dil üzerinden yapılan kelime oyunları çünkü.
Life of Brian izlerseniz daha çok beğenirsiniz. Biraz daha fazla bütçeyle çekilmiş yani devam eden bir senaryo var. Ben esprilerini de daha çok beğeniyorum. Hatta muhtemelen Airplane ile birlikte izlediğim en iyi komedi filmi derim öyle söyleyeyim.

6 Beğeni

Altyazılı izledim,haklı olabilirsiniz ama şu kral ile prens şakalarına başta güldüm,sonra fazla suyu çıktı,bunun gibi çok fazla oldu film içinde.Life of Brian’ın internette ‘‘Biggus Dickus’’ sahnesine baya bir güldüm,belki o daha fazla ilgimi çeker.

1 Beğeni


Serini bitirdikten sonra filmlerini izlemeye başladım. Serinin ilk filmi bitirdim. Filmde en sevdiyim sahne dövüş sahnesiydi. :slightly_smiling_face:

5 Beğeni

images

İzlemek istemekten devamlı kaçındığım bana itici gelen bir seri filmdi ama bir şekilde izledim film kıtlığından dolayı.Keanu Reeves’in essiz oyunculuğu ve diğer kaliteli oyuncuların başarılı performansları ile kat ve kat güzelleşen bir yapımmış.Kesinlikle tavsiye ederim ve benim en çok sevdiğim 2.bölümü oldu yapımın.

7 Beğeni

İrlanda halk masallarından ilham alınarak yapılmış film, bu sene izlediklerim içerisinde en iyilerinden. Film feminist bir bakış açısını benimsemiş olup, kadınların güçleri ve özgür potansiyellerinden korkan erkekleri eleştiriyor. Animasyon tekniği ve seslendirmeler çok başarılı.

4 Beğeni

Hauru no Ugoku Shiro / Howl’s Moving Castle

Miyazaki filmlerinin çok kendine özgü, büyülü bir yanı var. Bunu en net hissettirdiği filmlerinden biri bu. Sevginin insanları böylesine dönüştürebilmesi, yaşlılığa karşı naif yaklaşımı… Neresini anlatayım gerçekten bilmiyorum. Mükemmel bir şey.

Buna rağmen çocukken neden olduğunu hatırlamadığım, çok karanlık bir imgesi vardı benim için. Sonunda neden böyle hissettirdiğini de çözdüm. Yaşlılık konusunda ciddi bir travmam var benim. Niye bilmiyorum ama bugün bile kabuslarımın ana temalarından biri. Sophie de genç ve güzel bir kızken birdenbire yaşlılıkla lanetlenince televizyondan Şener Şen koşuşuyla uzaklaşmışım belli ki. Yoksa daha ilk sahnesinden aşık olduğum Howl’u neden izlemeyi bırakayım? Hiç affetmezdim.

Sophie’ye ve iyi niyetine tam anlamıyla hayran kaldım bu arada. Beni lanetleyen cadı yanımda yürüyecek ve ben onu merdivenlerden yuvarlamayacağım? Söz konusu bile değil. :grinning_face_with_smiling_eyes:

11 Beğeni