Cinayet Günlüğü
2003 ‧ Gerilim/Suç ‧ 2 saat 12 dakika
Mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum, harika bir film çok az bilinen filmlerinden birisi…
Cinayet Günlüğü
2003 ‧ Gerilim/Suç ‧ 2 saat 12 dakika
Mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum, harika bir film çok az bilinen filmlerinden birisi…
Awakenings(Uyanış)
Başrollerini Robin Williams ve Robert De Niro’nun paylaştığını görünce adını hiç duymadığım filme şöyle bir bakayım dedim. Ben çok beğendim, şahsen bir göz atmanızı tavsiye ederim.
İnsan ilişkileri problemli olan bir doktorun(Malcolm Sayer - Robin Williams), bir nevi komada sayılabilecek ve dünya ile bağının tamamen koptuğu düşünülerin hastaları uyandırmak için verdiği mücadele anlatılıyor. İşe yarayabileceğini düşündüğü tedaviyi bir hasta (Leonard Lowe - Robert De Niro) üzerinde denemesiyle birlikte ikilinin hayatına dokunacak olan ilginç olaylar gelişmeye başlıyor.
Film gerçek bir olaydan esinlenmiş, aynı zamanda bir uyarlama. Oliver Sacks’ın aynı isimli kitabından uyarlanmış. İşin ilginç tarafı Oliver Sacks filmde bahsedilen Malcolm Sayer’in kendisi. Doktor abimizin yazdığı otobiyografik kitabın uyarlaması. Kitabı okumadığım için uyarlama kalitesi hakkında bir şey söylemem ama ben filmi gerçekten çok beğendim, umarım sizde güzel vakit geçirirsiniz.
Anibal - Hannibal 1959
Yapımı başrollerinde sevdiğim oyunculardan Victor Mature ile birlikte beraberinde Bud Spancer ve Terence Hulk ikilisi 8lk defa oynuyorlar çıkış filmleri diyebiliriz. Tarihî bir film olarak geçmekle beraber ünlü komutanın Roma seferinde başından geçenleri anlatıyor. Maalesef oyunculuklar kadar savaş sahnelerinde çok basit ve yavan…
O kadar uzun zaman oldu ki bu filmi izleyeli. Yorumunuzla filmi özlediğimi fark ettim. Robin Williams orada parkinson hastasıydı sanırım. (Hatta parkinson kelimesini bu filmle öğrendim diye hatırlıyorum.) Robert De Niro’nun da kabadayı birini oynamadığı nadir filmlerden. Ne iyi oldu hatırlattığınız.
Ben de yakın zamanda beğenerek izledim bu filmi. İzlemeyi düşünenler ve izleyenler için Trt-2’de yayımlanan Film Önü ve Film Arkası bölümlerini bırakayım. Bu arada film Netflix’te de vardı en son.
Çok sağ olun bakacağım videolara. Evet Netflix’te var, oradan izledim
Şahsen beni biraz da filme çeken Robert De Niro’nun hasta birini canlandırmasıydı. Merakımı cezbetti ve sonunda iyi ki izlemişim dedim. Adamın oyunculuğuna bir kere daha hayran oldum.
Bence de arka planda kalmış, harika bir film. Oyunculuklar muhteşem, duygusallık duygu sömürüsü kıvamında değil. De Niro’nun oyunculuğuna söylenecek laf yok zaten.
Ben bu filmin üzerine, The King of Comedy isimli filmi izlemiştim. De Niro, onda da ünlenememiş ve hafiften kafası kırık bir stand-up sanatçısı rolünde. O da inanılmaz iyi bir filmdir. Şiddetle tavsiye ediyorum.
Aşk Zamanı (Fa yeung nin wa)
9/10
Filmde aldatma ve aldatılma konularının yanında yasak bir aşk işleniyor diyebilirim.Özellikle koridor ve merdiven gibi dar alanlarda yer alan çekim tekniği beni fazlasıyla etkiledi. Bu Sonradan yaptığım okumalarda yönetmenin Hitchcock’un Vertigo filminden ilham aldığını öğrendim. Filmin ana fikir kaynağı ise merdiven boşluğunda sık sık yürüyüp hiç sohbet etmeyen iki kişinin yer aldığı bir Japon kısa hikayesiymiş. Film kıyafetler açısından da muazzamdı. Maggie Chung neredeyse her sahnede farklı bir desende kıyafet giymişti. Yönetmenin izlediğim ilk filmiydi ve görüntü yönetmeniyle birlikte yaptıkları işi gayet başarılı buldum.Diğer filmlerini de izlemeyi düşünüyorum.
Robbery 1967
İngiliz Yapımı aksiyonu dozunda bir hırsızlık filmi… Oyuncular çok menşur değil lakin konu benim her zaman ilgimi çeken bir senaryo…İngiliz tarzı kaçış kovalamaca olayları didik didik eden polislerin hımhımlığı ile parçaları birleştirme mücadeleleri…
Filmin müzikleri de harikadır.
Evet hocam sahnelerle de çok uyumluydu.
Bu filmden sonra yönetmenin Chungking Express filmini izleyin bence o da çok güzeldir. İzledikten sonra günlerce California Dreamin’ söylemek gibi yan etkileri var ama
2046 ile devam edicektim fakat Chungking Express öneriniz üzerine 2046 'yı sonra izleyeceğim.
Ben karışık izlediğim için ve Chungking’i çok sevdiğim için öyle demiştim ama Aşk zamanındaki hikayeyi takip etmek istiyorsanız 2046 daha mantıklı tabii yanıltmış olmayayım Yönetmen 2046’yı ne kadar devam olarak nitelendirmemek gerek dese de sonuçta devamı gibi işte
Hikaye için sırasıyla; Days of Being Wild-In the Mood for Love-2046 sonrasında Chungking Express-Fallen Angels(ikisi Mood for Love’dan farklı bir hikayeyi anlatıyor) ikilisi izlenebilir.
Ben hikayenin ortasından başlamışım o zaman. Yönetmenin şuana dek tek izlediğim filmi Aşk Zamanı. Biraz sırayı bozduk ama olsun gözüme çarptığı için bu filmi seçmiştim. Bu tarzda çekim ve kurgu yapan bir yönetmen veya film öneriniz varsa onlara da bakabilirim.
Ben de çok karışık izledim yönetmeni Days of Being Wild’i sonraları görmüştüm mesela Bunda yönetmenin payı da çok tabii o üçleme olarak falan belirtmediği için ya da devam filmi olarak göstermediği için epeyce karışıklık oluyor. Çekim olarak yani şiirsel sinemaysa aklıma ilk gelen Terrence Malick oldu -çok severiz kendilerini :D-. Şiirsel sinemanın ne olduğunu onda keşfetmiştim. Onun magnum opusu Tree of Life’a bakabilirsiniz 21.yüzyılın en iyi filmlerinden biri bence. Hikaye, anlatım olaraksa aklıma ilk gelen Sofia Coppola. İmkansız aşkların, birbirine gecikmenin verdiği hüznü Kar-Wai ile birlikte en iyi anlatanlardan. Lost in Translation filmini izleyebilirsiniz onun da ilk olarak. İzlerseniz zaten ikisinin ne kadar benzediğini göreceksiniz
Lost in Translation izlemiştim. İyi ile çok iyi arasında bir yapımdı bence. Diğer filme de bakacağım. Çok teşekkür ederim.
Ekleme:Tree Of Life’ı da izlemişim sonradan farkettim
Rica ederim
Aklıma başka gelirse yazarım
Walkabout
Film vizyona çıkalı 50 yıl olmuş. Film içerisindeki bazı sekanslar artık çok bilindik gelse de, ilk çıktığında izlemiş olsam muhtemelen bayılırdım filme. Hayatta kalma temalı, kültürler çatışmasını da işleyen, biraz da felsefi, ilginç bir film. Sinema sanatıyla ilgilenenler kaçırmamalı.
Filmin ana konusu çarpıcı bir sahneyle açılıyor. Burası spoiler ama zaten filmin ilk 10-15 dakikası filan:
Babası arabayı Avustralya’da çocuklarıyla piknik yapma bahanesiyle çöle sürüyor. Amacı 7 ve 17 yaşlarındaki çocuklarını öldürüp intihar etmek. Çocuklarını öldüremiyor ama adam yine de intihar ediyor, araba da patlıyor. Çocukları çölde bir başına kalıyor.
Kahramanlarımız şans eseri çölde kendi hayatta kalma ve yetişkin olma testine(walkabout) çıkmış olan 16 yaşındaki bir aborjine denk geliyorlar. Susuzluktan ölecekken hayatları kurtuluyor böylece. Bir nevi aborjinin testine iştirak ediyorlar ve kendi “walkabout” larını da bu vesileyle yaşamış oluyorlar, denilebilir.
@periyodiknesriyat Uyarınız için teşekkürler, yorum ekledim.