Şu an sinemalarda olan The Last Duel filmini izledim. Film sanırım dünya çapında gişe anlamında çok kötü gidiyormuş. (Venomla aynı hafta girmenin azizliği.) Fakat ben izlerken çok keyif aldım. Ridley Scott bence bu yaşına rağmen iyi bir iş çıkarmış. Aynı hikayeye birkaç farklı taraftan görme olayı aşırı eğlenceli ve düşündürücüydü. Braveheart tarzı old school savaş filmlerini seviyorsanız kesinlikle tavsiye ederim.
Ben de izledim çarşamba günü. Hem Dune’nun hypeı hem de Venom’un vizyonda olmasıyla arada kaynayan bi film oluyor. Fakat ben çok beğendim savaş sahneleri olsun kurgusu olsun çok güzel bir filmdi.
Filmdeki malum iğrenç sahnenin, maalesef ki, iki kere üst üste göstermiş olmaları dışında bir sorunu yoktu
Film zaten bunun üzerine asıl tepkilerden çekinip yumuşatmaya çalışması filmi kötü etkilerdi bence.
İğrenç diye nitelendirilen sahneyi bilmiyorum ancak savaş tarzı filmleri çok beğendiğim için ve yorumlarınızda da sıkıntı görmediğim için gideceğim. İğrençlikten kasıt çıplaklık unsuru mu yoksa farklı bir konu mu?
İğrenç sahne hangisi?
tecavüz sahnesi sanırım.
Aptalca mesajımı editliyorum. Dune kafamı yaktın. Sonumuz böyle olmamalıydı. @JaimeLannister özür dilerim hocam.
Film ‘according to’ yöntemini kullanarak yapılmış. Böyle bir yöntem var mıdır bilmiyorum ancak filme giderseniz tam olarak bunun olduğunu fark edersiniz. O yüzden filmde tutuyor insanı ve sıkmıyor. O sahneler de tecavüz sahneleri, ancak giriş bölümünü gösteriyorlar. Rezil noktalarda kamera açısı farklı olduğu için herhangi bir sorun yok. Filmin senaryosuna gelirsek basit gözüken ancak bir kadının hakkını sonuna kadar savunması (hele ki Orta Çağ’da) gibi olması gereken bir noktada. Gidilebilecek bir film olmuş. Yönetmen ne kadar iyi olsa da senaristlerin de en az onun kadar iyi olmasını beklerdim. Puanım 6/10.
Az önce Dune filminden çıktım. Hikaye iyiydi ama özellikle kitabın derinliğinin eksik kaldığını düşünüyorum. Tabi bunun en büyük sebebi koca kurgunun filme sığdırılmasının sağlanması. Görsellik, grafiklere bayıldım. Oyunculuklar da gayet iyiydi. Ama en beğendiğim kısım film konusunda müzikler oldu. HANS ZIMMER gerçekten sen ne büyük adamsın ya, bu kadar müthiş derin özellikle hikayeyi hissettiren müzik ancak onun elinden çıkardı. Soundtrackları duydukça sahnelerde tüylerim diken diken oldu. En kısa zamanda kitabı tekrar bu müziklerle okumam lazım
Biraz kız filmi gibi ama sıkılmadan izledim. Amerikan kırsal sağ kültürünü ve anne kız çatışmasını iyi işlemiş. Filmin yolculuğu olgunlaşmayla geçiyor.
En son DUNE izledim. Çok iyiydi. Tadı sinemada çıkacak filmlerden.
1969 yapımı bir İran filmi. Yapıldığı dönem itibariyle İran Sineması için büyük önem taşıyor. Yoksul bir köyde Hassan köyün tek ineğine sahiptir ve inek Hassan’ın hayatının merkezidir. Bir gün ineğin başına bir şey geliyor ve sonrasında Hassan ile köy halkının yaşadıkları anlatılıyor filmde. Görüntüleriyle, hikayesiyle etkileyiciydi.
Daha önce arayıp bulamamıştım Netflix’te yeni eklendi herhalde. Dün biraz baktık ama bebiş izin vermedi yarım kaldı. Kitaba sadık kalmışlar gibi. Olay örgüsü ve karakterler kitapta olduğu gibi ilerliyor.
Ekleme: Dün filmi bitirdim. Kitabını okuduysanız mutlaka izleyin derim.
Predestination
Normalde çok tv izlemem, sadece puanı yüksek film ve dizileri izlerim. Film veya dizi izlemektense kitap okumayı tercih ediyorum.
Eşim ise tam tersi film veya dizileri sever. Dün akşam beraber film izlemek isteyince Netflix’i karıştırmaya başladık. Ben de internetten filmlerin hikayelerine bakmay başladım.
Predestination filminin Heinlein’in bir kısa öyküsünden uyarlama olduğunu görünce eşime, “Heinlein” bilimkurgunun babalarındandır, kesinlikle şans vermek lazım, hatta geçenlerde Türkçe çıkan üç kitabını da aldım" diyince, eşim de “Şimdi hiç bilimkurgu izleyecek havamda değilim” dedi. Ben de “Bilimkurgu uzayda cuv cuv ışın tabancasıyla geçen şeyler değildir” diyerek trip attım. O tribe binaen eşim filmi açtı, izledik ve eşim çok beğendi. Bilimkurgu diyince hiç böyle beklememiştim dedi. Ben de haklı çıkmanın mutluluğuyla Heinlein Babaya içimden teşekkürlerimi sundum.
Bu arada film çok güzel 8/10
İran sineması deyince benim aklıma Orhan Aksoy’un yönettiği “Alin Yazısı” filmi geldi. İlk olarak askerdeyken gece dersinden kaytarmak için izlediğimi hatırlıyorum. Ama daha sonra televizyonda bir iki kere daha denk geldim ve izledim. Başrollerde Cüneyt Arkın ve Fatma Belgen vardı. Erol Taş, Şükriye Atav, Mümtaz Ener, İstemi Betil unutulmaz performans sergiliyorlar. Tam bir kült film diyebilirim. Bir Türk filminde bulmak isteyeceğiniz tüm başlıklar mevcut. Hele Cüneyt Arkın’ın harekete geçmeden önce üzerine bastığı ayakkabılarının topuklarını düzeltmesi sahnesi var… İran sinemasıyla ne ilgisi var derseniz daha sonra öğrendim ki Gheysar adlı bir İran filminden uyarlamaymış. Uyarlamaymış ama olsun; çok iyi bir uyarlama olmuş.
Çok iyi bir film Cüneyt Arkın hem Yeşilçam sinemasında ve benim gözümde ayrı bir yere sahiptir. Yeşilçam"ın üç kralından birisidir. Diğer ikisi Ayhan Işık ve Çirkin kraldır. Cüneyt Arkın’ın yüzlerce filmi arasında çok sağlam bir yere ve öneme sahiptir. Kadro yıldızlar geçidi zaten. Bu filmi bir kaç kere izlemiştim. Tavsiye ederim…
1968 Fransa’sında geçen, zaman zaman cinsellik sınırlarını zorlayan bir Bertolucci filmi. Türkçeye Düşler, Tutkular & Suçlar olarak çevrilmiş.