@swarf2 ın foruma katkısı bırak 0’ı, tahmin ettiğinden çok daha fazla. O yüzden kendi tavsiyene uyarak hatanı kabul edebilir ve Swarf’tan özür dileyerek herkese örnek olabilirsin.
Utandırıyorsunuz hocam, destek olduğunuz için çok teşekkür ederim.
Kesinlikle forumun seviyesi eskisi gibi değil. Artık düştü mü çıktı mı bilemiyorum ama normalde bu kadar hararetli tartışma yaşanırken birisi mutlaka patlamış mısır yiyen Michael Jackson paylaşmış olurdu.
Bu tip muhabbetler (x bozdu ya) online ortamların olmazsa olmazıdır. İşin aslı, “bozmak” ya da seviyenin düşmesi biraz da subjektif bir olay. Biraz kendi perspektifimi anlatayım önce.
Benim bu konuda hipotezim şu şekilde; bu tip ortamlar birer Theseus Gemisi misali, sürekli yeni üyeler edinirler ve eski üye kaybederler. İnsanlar değişir, ilgileri değişir, zevkleri değişir, onları ortama çeken insanlar gider vesaire, ve bir şekilde çoğu kişi ayrılır.
Şimdi biraz tekniğe kaçıcak mevzu ama derdimi anlatmak için basit bir model kuralım. Diyelim ki bir forumda insanların geçirdiği süre atıyorum ortalama 3 yıl olsun ve standart sapması 1 yıl olan bir normal dağılımdan geliyor olsun. Şimdi hocalarım, sabit üye sayısı varsayalım ve diyelim ki birisi foruma geldiğinde aktif 100 kişi vardı. Bir buçuk yıl geçtiğinde bunların yarıdan fazlasının ömrü çoktan dolmuş oluyor hocalarım. Yani siz diyelim ki foruma rastladınız ve dönen muhabbet hoşunuza gitti; 1.5 yıl sonra bu muhabbeti çevirenlerin yarısı ortadan kaybolmuş olacak zaten. 3.5 yıl sonra ilk geldiğinizde burda olanların yüzde 95’i artık burda olmayacak. Siz diyelim ki bu süre zarfında hiç değişmediniz; ki bu da imkansız, sizi buraya çeken tayfa artık burda hiç kalmamış olacak, ve “seviye de çok düştü ya” muhabbeti çevirmeye başlayacaksınız.
Bence bu süreç doğal ya. Yeni gelen insanlar da 3-4 sene sonra “önceden çok iyiydi şimdi bozdu yea” der.
Forum özelindeyse bence asıl problem sabit aktif üye sayısı varsayımının kırılması. Eski, değerli bir sürü üyenin bazen yavaş yavaş bazen ani bir şekilde kayboluşuna tanıklık ettim ben de 3-4 senedir. Ama yeni değerli üyelerin katılışına aynı sıklıkta tanıklık edemedim maalesef. Burda belki eski üyelerin yenilere takındığı tavır etkilidir, belki yönetim/denetim etkilidir, belki internet kültürünün gittiği yön etkilidir, belki ekonomik gidişat etkilidir bu karışık konu biraz, ama bence anahatlarıyla durum böyle.
Şu sıralar dönen seviyesiz tartışmanın bu başlıkta dönmesiyse gerçekten ironik.
Başlık içerik uyumu
Drama en sevdiğimden
Foruma katılalı iki yıl olmuş seviyenin düştüğünü yada daha kıdemli üyelerin burnu havada olduğunu düşünmüyorum.ilgini çekmeyen konu başlıklarına tıklamazsanız kitap jpg yada kitap kampanyası görme ihtimaliniz yok gibi.
Tek eleştirim var sinema konusunda beğeni atıp kaçanlara yahu gitmeyin sizde bir iki yorum yapın üstüne konuşalım.Genelde yakaladığımı bırakmıyorum konuda.
Forumu kimler bırakmış diye ufak bir araştırma yaptım, dikkatimi çeken @Howl ve @Abraxas dışında ismini sıklıkla görmüş olduğum birçok üye hala forumu takip ediyor ancak son mesajlarının üzerinden uzun zaman geçmiş.
Sanıyorum forumun canlanması için önce yayınevlerinin, ondan da önce ülke ekonomisinin canlanması gerekiyor. Yoksa herkes keyifsiz keyifsiz birbiriyle çözümsüz tartışmalar içine girecek, canlar sıkılacak, küslükler artacak.
Başka bir deyişle; rıhtım hala aynı rıhtım, sadece deniz çok dalgalı olduğu için denizcilerin canı sıkkın.
Forumdaki durgunluğun sebebinin kitap fiyatları olduğuna katılıyorum. Uzun süre ben de üye olmadım ama takip ediyordum. Birkaç yıl önce amazon’un deli indirimler yaptığı dönemde burası coşmuştu. İndirimli kitap başlığını devamlı yenileyip 10, 20 liraya tonla kitap aldığımı biliyorum. şu ekonomik ortamda insanlar kitap alamayınca forum da sessizliğe büründü doğal olarak.
Forumla alakalı sevdiğim şeylerden biri başlıkların altında garip tartışmalar-kavgalar çıkabiliyor. Tam bir doomer olarak okumasını çok keyifli buluyorum.
Zamanın birinde senin gibi birini arkasına teneke bağlayıp buradan kovmuşlardı. O da kendine gelen kitapları hediye diye satmaya çalışıyordu ve kibirli cümleleriyle kendini rezil etti. Sadece bana değil sağa sola sataşmalarından şunu anlıyorum ki burada kalıcı olamayacaksın.
Olayın iç yüzünü bilmeyenlerden yararlanarak sahtekarlık dozunu artırarak kendini rezil etme gayesindesin. Yazdığım mesajları değiştirmiş, 1 ay beklemiş, kendime yedirememişim. Hangi mesaj değiştirilmiş? Sana ilk yazdığın mesaj sonrası hak ettiğini cevabı vermedim, şimdi cevapları sadece benden değil buradaki başka üyelerden karikatür eşlikleriyle alıyorsun. Sen bundan besleniyorsan seni burada tedavi edecek kişi sayısı çok. Hatta başlamışlar bile.
Hakaretlerin üst seviyede. Hepsine ayrı ayrı cevap vermiyorum ancak bu şekilde yapmaya devam edersen ben gerekeni yaparım, haberin olsun. Yazdığın mesajları silmen işe yaramayacak.
Onun meselesi yaptığı alışverişlerden sonra cıngar çıkartıp parasını geri almak sonra da kitapları iade etmeyip üstüne çökmekti diye hatırlıyorum. Yanlış hatırlamıyorsam elbette. Sonra da o “hediye” kitapları satmaya çalışıyordu. Düpedüz hırsızdı yani hatırladığım kadarıyla.
Tartışmaya baştan savma bir göz gezdirirken birinin “bana şu kadar kalp verdiler, sana vermediler” gibi bir şey yazdığını okurken de çok güldüm. Sahte internet puanlarını, likeları, upvoteları, kalpleri falan kafaya takacak kadar on üç yaşında mısınız? Yetişkin bir insan lafının değerini bu şekilde ölçer mi?
Demek ki bu konuda yalnız değilmişim.
Neler olmuş tam hakim olamadım. İade etmeme derken forumda birbirimize sattığımız kitaplaramı yapılıyor bu ? kitap geri yollanmadan iade nie yapıyorlar ki?
Edit: Bu arada forumda adını kullanan kişiler, fikir ve görüşleri ne olursa olsun benim gözümde +1 daha saygın başlar. Kapışsak bile. Tabiki böyle bir kural yok isteyen istediği nicki kullanır ama bu kişiler en azından klavye delikanlısı değildir. Gizlenmezler bir ismin arkasına.
Aslında tam da bu şekilde ölçülen bir devirdeyiz. Youtube, Instagram gibi asosyal medya kanalları bu algoritmalarla yürütülüyor, milyon dolarlar öne çıkarmalarla bu şekilde dönüyor, mimiklerin yerini emojilere bıraktığı bu “soğuk” dünyada insanlara yapay tatminler, hazlar sağlıyor. Tartışmalardan bağımsız olarak, bu "hızlı değişim"in soğuk yüzünü tekrar vurgulamak istedim. Devir hızla değişiyor ve bunlarla doğan yeni nesle normal gelen şeyler, bizler için anormal kalabiliyor. Bunun iki numarası “internetten biriyle buluşulur mu?” sorgusudur ülkemizde, aslında yine hayatı ekran karşısına yığmak dönüşümünün bir dışavurumudur aslında. Konuyu dağıtmış olmayayım (ya da olayım, yatışsın arkadaşlarımız).
Ha, toplumsal dönüşüme ben de bir örnek vereyim: Geçtiğimiz günlerde İngiliz klasikleriyle güzel bir atılım yapan Yedi Yayınları’nı Amazon stoklarına kitaplarının girip girmeyeceğiyle ilgili danışmak için aradım; İletişim’in de kullandığı tabirle “yayınladıkları dünya klasiklerinin Amazon deposuna gönderilip gönderilmediğini” sorduktan ve birkaç departman aktarımından sonra bir hanımefendiden aldığım cevap “bizde öyle bir seri yok, yanlış yeri aramış olmayasınız?” oldu ancak bunu öyle bir üst perdeden söyledi ki, “Bronteler, Hardyler, o tabiri kullandım genel olarak” diye kendimi savunurken buluverdim. Kitap fiyatlarının pahalı oluşuna da inandıramadım kendisini -ki içten içe rekabet için rakiplerine nazaran uygun fiyatlar görmeyi umuyordum. Kırmızı Kedi’de tükendiğinden beri Villette bekliyordum mesela. Brideshead, Casterbridge vb. derken, tıpkı İletişim gibi, başkalarının basmadığı veyahut tükenmiş kitapları basan bir yayınevi olarak taze nefes getirdiklerine inanıyordum ama yaklaşım çok şeyi değiştiriyor işte. Amazon’la anlaşmalarının olmadığını, satıcılı üründe kalacağını söyledi bu arada kitaplarının. Eylül-ekim gibi %50 indirimler olmuş daha önce gördüğüm kadarıyla. Tekrarı halinde toplu alım yapılabilir. Shirley’i onlardan önce, Dedalus mu Ketebe mi, biri basmıştı, diğer kitaplarda da ikame basımlar olursa Yedi’yi tercih etmeyeceğim şu halde sanırım. “Tok satıcı” kavramı ülkemizde tepeden tırnağa sirayetiyle iticiliğini her dem koruyor maalesef.
Doğru ama sermaye açısından doğru. Bir şirket piyasaya ne kadar nüfuz ettiğini, tanınırlığını, reklam kampanyasının başarısını, pazarlama stratejilerinin doğruluğunu bu tür sahte internet puanlarıyla belirleyebilir ve ölçebilir ama ben bir şirket değilim. Bireyim. İster kimse like’lamasın, ister milyon kişi like’lasın benim için ne değişir? Ben ne kendimi, ne başka bir şeyi satıyorum veya pazarlıyorum. Lafımın değerini de başkasının ne kadar hoşuna gittiğine göre belirlemem.
Bahsi geçen şahıs bir zaman önce “Satın Aldığınız Yeni Kitaplar” başlığı altında paylaştığım görseldeki arka planda yer alan bazı kitapların tozlanmasını engellemek için geçirdiğim poşetleri görüyor ve
Hocam raftaki kitapları poşetle birlikte sergileme sebebi nedir acaba?
Böyle bir mesaj yazıyor. Ben de
@Blackheart 'ın aynı başlıkta yazdığı gibi
Bir ara bu eklediğiniz başlıkta, kitaplarını toz probleminden bu şekilde koruyanlarla (ki ben de bu şekilde koruyorum) alay etmeye çalışan birkaç şahıs olmuştu. Belki “sergilemek” lafından dolayı @emintaner böyle düşünmüş olabilir diye düşünüyorum. Eğer o şekilde bir niyet yoksa ortada bir yanlış anlaşılma vardır muhtemelen.
Diye düşünüp cevabımı kendi üslubuma göre vererek detaylı açıklıyor en sonda yukarıdaki o alay etmeye çalışan birkaç şahısta okuduğum üzere benzer konuşmanın yeniden hortlatılmaması üzerine yorum yapıp bir daha böyle bir soru sormaması şeklinde kendisini uyarıyorum.
Devamında bir mesaj yazıyor hem de içinde hakaret içeren cümleler uzun uzun. Yok sayıyor, cevap vermiyor, boşver diyerek sessiz kalıyor, polemiğe girmek istemiyorum. Devamında bu yazıyla ilgili ileri gittiğini söylemiş, eğer kalp kırdığım olduysa kusura bakmasın diyerek konuşmayı sonlandırmış.
Taa ki buradaki başlıkta, aynı konu ile ilgili ismimi geçirmeden ama forumu takip edenler bilecektir beni kastederek
Benzeri benle yaşandı. Eski bir üyeymiş, kitapları korurken neden o yönteme başvurduğuyla ilgili net ve basit bir soru sordum. Adam buna alınmış herhalde saçma sapan konuştu; cevabını aldı uğramadı bir daha.
İnsanların kurallara uymasını istiyorsanız; onlara saldırgan ya da ezikleyici davranmayın. Alıntıyla kibar bir dille uyarın.
Hiç değiştirmeden mesajını yazdım. Bu mesajdan sonra yazdığı sözlere karşılığını aldı, sadece benden değil diğer forum üyelerinden de.
Ben de kendisini kullanıcı adını kastederek -kitapsatis- teşbih yaparak böyle bir üye vardı diye devamında cümleler yazıyorum. Bu şahıs şimdilik kitap satma konusunda o kadar kötü bir üne sahip olmadı, hakkını yemek istemem.
Ben de aynı şeyi merak ediyorum, hâlâ mesaj bekliyorum mesaj kutuma bir yanıt.
“Aynı fikirde olanlar like’lasın” gönderilerini her gün görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde adını unuttuğum bir oyuncunun Instagram’a bir kez girip “kendini başkalarının hayatına özenirken bulduğunu ve hemen kaçtığını” okumuştum ancak bunu bilmek gidişatın bu yönde sürecek olmasını değiştirmiyor. Ben sürekli Maymunlar Cehennemi’nin finalinde hissediyorum bu hızlı değişime karşı ancak geçtiğimiz yıllarda tekrar bir bölüm okurken 17 yaşındaki arkadaşlarla 2 yıl geçirmiş olmak belki sizlere nazaran daha bir etkiledi beni, daha yabancı hissettim bu yeni dünyaya karşı. Hocaların, kütüphanecinin, öğrenci işleri müdürünün ortak düşüncesi hepsinin tepkisiz, ruhsuz robotlar olarak yetiştiğiydi.
Ayrıca yurt dışı paylaşımlarda sıklıkla gördüğüm kibir bu sanal ortamın etkilerinin yıkıcılığını pekiştiriyor. De Niro’dan Coppola’ya, “bir başka yaşlı adam, kimin umurunda?” gibi yorumları bizim ülkemizde bile görmüyoruz. Bilginin kolay bululabilirliğine karşın cehalete hızlı ve tembel bir şekilde sarılmak olgusu var ve bunun önüne geçebileceğimizi sanmıyorum. Görünen taklit edildiği için de bu davranışlardan kendimizi sıyırabilmemiz, muhataplarımızdan sıyırabilmemiz, hazneler de boşaldığı için sağlıklı iletişim kurabilmemiz, mesajlarımızı doğru aktarabilmemiz, anlaşılabilmemiz pek mümkün görünmüyor. İletişim sakatlığı zaten şu ortamın en büyük belası. Güç zehirlenmesi de iş ve sosyal yaşantımızın. Kibirden ve cehaletten paçamızı kurtaramayacağımızı zaten asırlar önceden gelen serzenmelerle yine kitaplardan öğreniyoruz.
Bunu yazmasaydın ben farkli dusunmustum…Suphelenmistim arkadastan.