Ben Ruhlar Dükkanı’nı geçen sene okumuştum. Düşündüm ve hiçbir şey hatırlamıyorum. Bir yazarı yazım tarihine göre takip etmek en iyisi gibi duruyor. Ufak da olsa göndermeler okumaya keyif katıyor diye düşünüyorum.
Bence kitabı eline bir alsan şöyle bir sayfaları çevirsen tekrar hatırlarsın. Ben de öyle oluyor çünkü… kitabı açıyorum ilk günkü gibi oluyor.
@Lorien_archers bende hep tersi oldu. İlk King kitabım 22.11.63’tü ,onu okumam için O’yu okumam gerekmiş. Gittim O kitabının ilk filmini izledim.
Doktor Uyku okumak istedim. Medyum radarı çıktı. İmrendim.
O kitabıyla bağlantılı hatırladığım kadarıyla tek yer vardı ama çok önemli değildi. O filmini hiç sevmedim bu arada hem eski versiyonunu hem yeni versiyonunu
Karakulede bile varmış. Ben bir noktadan sonra pes ettim. Hiçbir zaman King’e yetişemeyeceğim.
Adam yemek yemek gibi su içmek gibi sıradan bir şey gibi her yıl kitap yazıyor. O hıza yetişilmez
• Douglas Adams - Hayat, Evren ve Her Şey 4/5
• İhsan Oktay Anar - Puslu Kıtalar Atlası 5/5
• Jules Verne - Doktor Ox’un Deneyi 3/5
• Gertrude Barrows Bennett - Üç Başlı Kerberos 3.5/5
• Carl Sagan - Kozmos 5/5
• Jules Verne - Zacharius Usta 4.5/5
• Leo Perutz - Dokuzla Dokuz Arasında 5/5
Bu ay genel olarak gayet güzel kitaplar okudum. En sevdiğim kitaplar Dokuzla Dokuz Arasında, Puslu Kıtalar Atlası ve Kozmos oldu. Dokuzla Dokuz Arasında, Leo Perutztan okuduğum ilk kitap oldu. Yazarın diğer kitaplarını da okuyacağım. Öte yandan Carl Sagan öylesine ufkumu açtı ki kitaba başlarkenki ben ile bitirdikten sonraki ben arasında fark olduğuna eminim. 1980 yılında yazılan bir kitap ve o zaman uzaya fırlatılalı 3 yılı ancak geçmiş voyager 1 uzay aracı 1980 yılında Satürn semalarındayken şu an güneş sistemimizden çıkmış, yıldızlar arası boşlukta seyahat ediyor. Zaman kavramı gerçekten şaşırtıcı. Son olarak Puslu Kıtalar Atlasının da anlatımı masalsıydı. Konusu da bir o kadar güzeldi. Bu üç kitabı da şiddetle öneririm.
Muhteşem okumalar. Otostopçunun Galaksi Rehberi özel ilgi alanım, hala bazı yerleri hatırlar gülerim kendi kendime. Kozmos’a zaten lafım yok, İhsan Oktay Anar’ın da bütün kitaplarını tavsiye ederim. Leo Perutz benim de bu sene başladığım, hayran olduğum ve hangi kitabı elime geçse düşünmeden okurum dediğim yazar oldu. Leonardo’nun Yahuda’sı şiddetle tavsiyemdir. Kıyamet Günü Ustası ve Şeytan Tozu da gayet başarılı kitaplar. Yeni kitapları çevrilse de okusam diye bekliyorum.
Çok teşekkür ederim değerlendirmeniz için. Dediğiniz gibi nicelik olarak olmasa da nitelik olarak çok verimli bir ay geçirdiğimi düşünüyorum ben de. Önerileriniz için de ayrıca teşekkür ederim, Leo Perutz gibi harika bir yazarla tanıştığım için çok mutlu oldum Şu ana kadar çevrilen tüm kitaplarını, ilk olarak Leonardo’nun Yahudası olmak üzere, okuyacağım. Umarım bir an önce yeni basılan kitaplarını da görürüz
Görseli nasıl oluşturdunuz?
Photoshop ile kendim yaptım.
Resim birleştiren birkaç site var.
Teşekkür ederim sağolun.
Bu ay da dolu dolu geçti. Okuduğum kitapların çoğunu beğendim. Birkaçından bahsetmek isterim.
Elric:Kılıçlar ve Güller ile Elric serisine veda ettim. Bu ciltteki hikayeler 5. ciltteki hikayelerden daha iyiydi. İçinde bir kısa roman, bir hikaye ve bir senaryo taslağı ile çeşitli yazılar olan bu ciltle Elric macerasına güzel bir nokta koyulmuş oldu. Elric bir bütün olarak çok sevdiğim bir seri. Hem yazarın sinematografik ve renkli dili hem hayal dünyası ile Elric ile maceradan maceraya koşmak her fantastik severin yaşaması gereken bir deneyim bence. Ayrıca bugün edebiyat ve sinemada sıkça gördüğümüz multiverse kavramının ilklerinden birini de Moorcock oluşturmuş Elric ve diğer Ezeli Şampiyon hikayeleriyle. Belki de ilklerden biri değil ilkidir, tam emin değilim. Belki ileride uzun bir Elric değerlendirmesi yaparım. Şimdilik bu kadarla kalayım.
Elantris Sanderson’dan okuduğum ikinci kitap. Cosmere evreninden okuduğum ilk kitap. Eski uzun boy baskısı yıllardır bendeydi, şimdi okudum. Aklaziyan yayınevinin küçük boy baskılarından okumayacağım/okuyamayacağım için ve dahi yazarın dünyasını çok sevdiğim için en azından Savaşkıran ve Sissoylu ilk üçlemeyi uzun boy bulup alıp okumak istiyorum. Yazarın ilk kitabı ve herkesin dedigi gibi sonu aceleye geldiği için biraz olmamışlık duygusu hissetsem de yazarın dünyasını, kurgusunu çok sevdim ve kitap biter bitmez daha fazla Sanderson okuma isteğime imkansızlıktan ötürü ket vurdum. Yazara dair benim en büyük eleştirim ise betimleme konusundaki yetersizliğiydi bence. Elantris şehri kafamda tam olarak bir türlü canlanmadı. Keza Kae şehri de öyle. Ayrıca öyle uzun uzadıya tasvire de gerek yok, Moorcock ve Robert Howard gibi yazarlar iki üç cümle ile müthiş bir şekilde hikayenin geçtiği yeri, mimari yapıyı vs kafada canlandırabiliyorlar. Sanderson da gördüğüm en büyük eksiklik bu oldu. Diğer kitaplarında umarım bu konuda geliştirmiştir kendini. (Ve umarım çok geç olmadan ülkemizde okunacak şekilde bir çeviri ve baskıyla yayınlanır. Küçük boy Akılyitiren baskıları gözlere işkence olan ince puntosu dışında berbat bir estetiğe sahip fontuyla, sıkış tıkış harfleriyle okuyana estetik bir işkence de vereceği için asla okumayı düşünmüyorum.)
Triffidlerin Günü harika bir post apokaliptik bilimkurgu kitabi. Bu türe zaafım var diye belki kitabı çok beğendim. Yazarın dili akıcı ve kitap bir bilimkurgu macerası kadar aynı zamanda birçok felsefi sorgulamaya da kapı açıyor. Yazarin diğer kitaplarını da en kısa zamanda okumak istiyorum.
Tuhaf Hava, Joe Hill’den okuduğum üçüncü kitap oldu. Romanlarını harika bulamamakla beraber sevmiştim. Novellalarının yer aldığı bu kitabı da romanları kadar sevdim. Hatta romanlarını okurken yer yer ağır akan dili novellalarda su gibi akıp giden bir dile dönüşmüş. Ayrıca yazdığı tarz ne olursa olsun babasını andırıyor bana. Bu tarzda King yazar derim her okuduğum King kitabında ve King benzeri bir korku yazarı daha bilmiyorum. Oğlu dışında. Örnek vermem gerekirse gökten yağmur yerine çivi yağması veya insanların anılarını silen bir Polaroid kamera olsa olsa bir King öyküsünde olur. Pardon Hill öyküsününde diyecektim.
Vatan Yahut Silistre konusuyla ilgiyi hak eden ve yine her Türk gencinin okuması gereken belli başlı eserlerden biri diye düşünüyorum.
Daha önce çeşitli derlemelerde birkaç öyküsünü okuduğum Saki’nin Lady Anne Susuyor kitabını da çok beğendim. Çevirisini Fatih Özgüven’in yaptığı öyküler su gibi akıp gitti. Yazarın ironik dili ve beklenmeyen sonları hikayelerin çekiciliğini artırmış.
Bu yılın son ayı böyle geçti. Çizgi romanlar olmasa bu ay okumamış gibiyim. Gerçi 3 yarım kitabım var, onları 4 gün tatilde okurum.
Bu ay okuduğum kitaplar.
- Narnia Günlükleri, C.S.Lewis.
Aslan, Cadı ve Dolap.
Prens Caspian. - Pal Sokağı çocukları, Ferenc Molnar.
- Üç Ruhlu Adam, Robert Bloch.
Kanını Satan Adam çok güzel bir tercih olmuş. Severek okuduğum bir kitaptı.
Ben de çok severek okudum. Yaşamak kitabını da çok severek okumuştum yazarın, o bundan biraz daha vurucuydu ama yarattığı karakterler açısından bunu daha çok sevdim sanırım.