Mart 2022 okumalarım.
Vakıf 4. kitaptan sonra Robot serisine geçiş yaptım. Asimov bilimkurgu ile polisiyeyi iyi harmanlamış. İkinci kitap olan Çıplak Güneş’i daha çok beğendim. Bunda artık ana karakterlere alışmış olmanın da payı var diye düşünüyorum.
P.K. Dick’ten okuduğum 3.ve 4. kitaplar. Normalde hikaye okumayı pek tercih etmem ve çok sevmesem de Elektrikli Düşler’deki hikayelerin hemen hepsini beğendim. Arkadaşlar Dick’in hikayeciliği daha iyi diye boşuna söylemiyorlarmış.
Adam Manfried’ın 2. kitabı olan Günün Kahramanı Manfried bu ay okuduğum tek çizgi roman oldu. Çerezlik olarak değerlendirilebilir.
Cemile ise Aytmatov’dan okuduğum 2. kitap. Zaman zaman Aytmatov okumaya devam edeceğim.
Murat Menteş’in “Edebiyat ve Düşünce Ansiklopedisi” diye tanımladığı Derde Deva Randevu serisinin yeni kitabı ile ayı kapatıyorum.
Bu ay hep daha önceden okuduğum ve okumaya devam edeceğim yazarlarla ilerlemişim.
Mart ayında okuduklarım//16 kitap
Yorumladığım kitaplar:
Kiki’nin Cadı Kargosu-1
Japon Klasikleri-5: Hagakure
Tılsımlı Yüzük
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat: Yazardan okuduğum yedinci kitap oldu. Bir gün içinde okunup bitirilebilir bir kitap fakat etkisi uzun ve derin. İçsel çatışmalar halinde bulunan karakterlerin işlendiği kitapları sevenlere özellikle tavsiyemdir. Ben sevdim.
Kapak Kızı: Yazardan okuduğum üçüncü kitap. Aziz Bey Hadisesi ve Suzan Defter kadar etkilemeyi başaramadı, yine de kötü bir kitap olduğunu göstermiyor bu tabii. Üslubunu ve olayların işleniş şeklini beğendim. Devamı da Yeşil Peri Gecesi ve Osman kitaplarından ilerliyormuş. Onlara da bakacağım bir ara.
Huzursuzluğun Kitabı: Pessoa ile tanışma kitabım. Kimisi uzun kimisi de kısa denemelerden oluşan kitabı. Başlığı da kitaba uygun olmuş zira yazar sürekli huzursuzluktan bahsediyor ve bununla yaşamaya alışmış. Her konuda fikri var gibi. Düşüncelerinin ve kurduğu hayallerin içinde vücut bulmuş bir insana benziyor Pessoa. Okumaktan pek hoşlanmayan ve yazmakla kendine gelen biri olduğunu belli ediyor sürekli. Genelde edebiyat hakkında olan yazıları hoşuma gitti. Katılmadığım düşünceleri de oldu fakat kendini okutuyor. Baştan sona okumanızı önermem yanında muhakkak başka kitaplar da okunmalı. Benim gibi deneme okumayı seven herkese tavsiye ederim.
Theo’ya Mektuplar: Mektup okumayı pek sevmesem de bu kitaba bir şans vermek istemiştim. Hiç öyle zoraki de ilerlemedi kitap, gayet akıcı ve dikkat çekici unsurlar barındırıyor. Ressamın yaşamına dair önemli bilgiler de var içinde. Herkese tavsiye ederim.
Kırmızı ve Siyah: Yazar ile tanışma kitabım. Psikolojik romanın kurucusu olarak ifade ediliyor Stendhal. Psikolojik bir klasik okudum kesinlikle. Julien Sorel karakterinin hem kendisiyle hem de insanlarla olan savaşı unutulmayacak cinsten. Fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Sorel gençliğinin başlarında yükselme hırsına kapılır ve bu öyle basit bir istek değil; çok daha fazlasıdır. Kilise ve askeri eğitim alma arasında bocalarken hem hırs hem de aşk arasında mekik dokuyan biri olup çıkıyor. Okuduğum en iyi dünya klasiklerinden biriydi. İletişim baskısında önsözü kitabı bitirince okumanızı öneririm bu arada. Bu kitabı herkese önermeyi de düşünmüyorum çünkü klasik okumayı sevmeyenlerin elinde sürünür. Ben nasıl sonuna geldim heyecandan anlamadım bile :))
Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi: Dünya kadınlar gününde okuduğum bir klasik. Mary Shelley’in annesiymiş bu kitabın yazarı. Ne kadar garip :)) Kadınların ikinci plana atıldığı dönemlerde güçlü kalemleriyle var olmaları harika bir şey. O dönemde bu kitaba çok tepki yağmış tabii. Kadınların yetiştirilmesinde yazar çileden çıkıyor… E, haklı tabii ki. Kadınlar süs bebeği gibi yetiştirilmemeli kesinlikle. Ben çok sevdim kitabı. Herkes okumalı demek istemiyorum ama lütfen herkes okusun.
Dune Çocukları: Dune evrenini sevdim ama bir Orta Dünya değil benim için. Yüzüklerin Efendisi ile karşılaştırılmasını da doğru bulmuyorum. İlginç olaylar vuku buldu. Bazı yerlerde sinirlerim zıpladı… Neyse devam edeceğim okumaya.
Açlık: Genç bir yazarın bakışından açlığın nasıl bir şey olduğuna tanık oluyoruz. Normal bir açlık değil bu insanı delirten, başka alemlere sürükleyen bir açlık. Duygulandıran, hüzünlendiren bir kurgusu var. Ruh haliniz kötü ise hiç dokunmayın bu kitaba.
Bitmemiş Öyküler: Keşke bitmiş olsaymış Ekler, notlar… Bölüm içinde bölüm oluşturmalar gibi unsurlar okuma zevkime bir engel oluşturmadı. Evren ilgimi çektiğinden olacak her notu okudum. En karmaşık konu da Galadriel ve Celeborn bölümüydü. Teoriler ve tahminlerden yol alıyor gibi bir şey olmuş. Silmarillion’un bazı bölümlerinin daha detaylı versiyonlarını okudum burada. Tolkien evrenini Yüzüklerin Efendisi’nden sonra bırakan hiç kimseye önermem. Silmarillion okuyanlar muhakkak değerlendirmeli.
Göğe Bakma Durağı: Bu kitabın yeri yaşamım boyunca hiç değişmeyecek, çok özel bir şiir kitabı benim için. Şiir okumayı sevdiren kalbime, sonsuz sevgiler
Truva ve Yunan Mitolojisinden Öyküler: İlyada ve Odysseia kitaplarının yüzeysel bir versiyonu. Eğer bu iki devi okumadıysanız bu kitap ile hazırlık yapabilirsiniz. Okuduysanız da benim gibi tekrar o günlere dönmek için de okuyabilirsiniz Mitoloji seven herkese önerilir.
Bütün İnsanlar Ölümlüdür: Ölüm ve yaşlılık temalarının en yoğun anlamda işlendiği inanılmaz bir yapıt. Ölmek mi iyi yoksa ölümsüzlük mü? Ölmek mi kötü yoksa ölümsüzlük mü? gibi zıt soruları sorarak ilerlediğim bir kitaptı. Ölümsüzlüğün artık hediye mi lanet mi olduğuna sizin karar vereceğiniz, ve bu hayatı yaşamaya sonsuza kadar devam eden bir adamın hikayesi bu. Çok güzel ve dokunaklı bir hikaye. Ayrıca tarihte yaşanan önemli olaylar ilginizi çekiyor ise mutlaka okuyun.
Cinayet Ustası: Kitabın kurgusu gerçek bir olaya dayandığından okumak çok keyifliydi. Agatha Christie ilk eşi tarafından aldatıldığını öğrenince 11 gün ortadan kayboluyor. Bu süreçte yaşananları yazar kurgulamış ama tamamen hayal ürünü değil gibi bu yazılanlar. Gerçek gibiydi Agatha Christie ve kitaplarını sevenlere kesinlikle öneririm. Bu kitabı okumayı düşünürseniz de Roger Ackroyd Cinayeti’ni okuyun önce. Benim bundan haberim yoktu neyse ki geçen sene bu polisiyeyi okumuştum
iyi denk geldi.
Bir ay daha geride kaldı.
-
Blacksad’ı gerek hikaye olsun gerek çizimler olsun çok beğendim.Her bir cilt bir diğerinden daha güzel, muhakkak okumanızı tavsiye ederim.
-
Lone Wolf And Cub yani Yalnız Kurt ve Yavrusu serisini sonunda bitirdim…Seriyle alakalı denecek çok şey var.Ama yazının başından belirtmeliyim ki serinin kalitesi çok üst düzey…
Berserk, Vagabond, Bleach vb. gibi başyapıt olan muazzam serileri okurken ne hissettiysem aynısını Yalnız Kurt serisinde hissettim.
Kazuo Koike ve Goseki Kojima kendilerine has çizim ve hikaye ilerleyişi ile manga dünyasının adeta tepesine çıkmışlar.Ogami, oğlu Daigoro ve Retsudo arasındaki olağanüstü çatışma, dönemin sosyal, askeri, ekonomik vb. her alandaki bilgileriyle birlikte harika bir karışım ortaya çıkarmış.Beldelerin özelliklerinden yöneticilerin yetkilerine, yaptıklarına kadar muazzam detaylar mevcut.Seri basit bir intikam hikayesinden çok çok daha fazlası…Her bir karakterin az veyahut çok bir anlamı, katkısı var.Şahsen sonu beni özellikle etkiledi.Efsanevi bir seriniye yakışacak bir son…Daha iyi bir son olabilir miydi? Evet belki olabilirdi ama bu finalin tadını verir miydi? Bilemiyorum.
Son olarak Marmara Çizgi böyle bir seriyi tamamladığı için büyük tebrik ediyorum.Ülkemizde sadece ergenlere yönelik, kalitesiz serilerin basılmasının moda olduğu şu sıralar gerçekten kaliteli ve içi dolu serilerin basıldığı görmek heyecan verici.Lone Wolf’un baskı kalitesini beğendim, gerçekten güzel olmuş.Ek olarak şömiz olsaymış çok daha iyi olurmuş tabi bu fiyatı etkileyeceği için şuan ki baskı gayet başarılı.Manga okuyan birisiyseniz ve hala bu seriyi okumadıysanız çok şey kaçırıyorsunuz. -
Hatıratlarla Karşılaştırmalı Nutuk için açıkçası uzun bir inceleme yazmaya luzüm görmüyorum.Eserin kalitesi ortada…Atatürk’ün bu muazzam eserine muazzam bir baskı yapılmış, Nutuk’u bir kez daha ama daha çok kaliteli, daha kapsamlı ve hatıratlarla destekli şekilde okumak beni bir hayli tatmin etti.Sayfa, cilt ve sırt kalitesi çok iyi.Nutuk okumak için en ideal baskı olduğunu düşünüyorum, her sayfası dolu dolu.Bu baskı kitaplığınızda muhakkak olmalı.
Kitapla ilgili tek eksi önsöz ve sonsöz…Sinan Meydan yerine (kendisi proje danışmanı o yüzden bahsettiğim zor bir olay) İlber Ortaylı, Emecen, Hakkı Uyar gibi şahsen kalitesi çok daha yukarıda olan isimlerden önsöz ve sonsöz okumayı çok isterdim. -
Mehmet İpşirli’nin Osmanlı İlmiyesi kitabını gerçekten çok beğendim.Özellikle ilmiye alanında son yıllarda okuduğum en iyi eser olabilir, hoca gerçekten çok detaylı şekilde baştan sona büyük bir dikkatle ilmiyenin yaşadığı tüm süreci okuyucuya sunuyor.Tarih alanında okuma yapıyorsanız okumanızı tavsiye ederim, kitap sayesinde aklımda cevabı olmayan birçok soruya cevap bulabildim.Baskısını ise pek beğenemedim, cilt ve sırt kalitesi beni tatmin etmedi.
-
Türk Yunan Savaşı ve Gazi Paşa’ya Suikast ile ayı kapatmış oldum.İki kitapta çok değerli kitaplar, Suikast kitabı rahmetli Uğur Mumcu’nun okuduğum ilk kitabı oldu, diğer kitaplarına aynen devam edeceğim.Türk Yunan Savaşı ise bir Sovyet generalinin ağzından savaşı anlatıyor, SSCB etkisini kitap boyunca rahatlıkla hissediyorsunuz, propaganda üst düzeyde.Çok mükemmel bir kitap diyemem ama savaşa dair okunabilecek güzide kitaplardan bir tanesi, okunmasını tavsiye ederim.
Mart ayı okumalarım. Pek istediğim şekilde gitmeyen bir ay olduğu için okumak istediğimden daha az okuyabildim. İstikrarlı bir şekilde her gün okurum fakat bu ay öyle olmadı. Gene de okuduklarımdan memnunum. Bu ayın gözdeleri; Malina ve Bir Solgun Adam
Malina’nın detaylı yorumunu yapmıştım. Oldukça etkilendim ve beğendim. Sık sık not aldığım ve işaretlediğim kısımları okudum. Üzerine düşünüyorum. Uzun bir süre daha aklımda yer edecek kadar bir güzellikte olduğunu söyleyebilirim. Herkese hitap edeceğini düşünmediğim için meraklılarına önerimdir.
Bir Solgun Adam, Selçuk Baran’dan okuduğum beşinci kitap ve her okuyuşum ayrı bir tat, ayrı bir his. Onu okuyanlar beni anlıyordur sanırım. Yalnızlığı ve mutsuzluğu onun kadar naif anlatan bir yazar ile karşılaşmadım. Çoğu satırda aslında kendisinden de bahseder. Yaşama küsmüş bir kadın…
Onu tanımak isteyenlere önerim: Tortu
Örümceklerin Yuvalandığı Patika, Calvino ile tanışma kitabım. Onun da neredeyse ilk yazımı. Savaştan etkilenen, çatışma içinde olan bir toplumu yalnız ve kendine bir yer edinemeyen bir çocuğun gözünden anlıyoruz. Sivri dili ve üçüncü tekil kişi anlatımı ile eseri beğendim. Kitaba ismini veren örümceklerin yuvası ise ayrı bir öneme sahip. Okuyarak keşfediniz
Karısını Şapka Sanan Adam, nöroloji ve beyin bozuklukları ile alakalı bir yaşantı anlatımı. Birçok vaka karşımıza çıkıyor. Anlatım sade ve anlaşılır. Bazı terimler dışında bir zorluğu yok. İlgiyle ve merakla not alarak okudum. İlgi duyan ve bilimi seven çoğu kişiye önerim. Düşüncelerimi detaylı bir şekilde de paylaşacağım.
Diğer üç eserleri de oldukça beğendim. Aşık Kadınlar sert ve farklı bir üsluba sahip daha farklı bir zaman daha ayrıntılı okumaya karar verdim. Basit Bir Hikaye Virgül Yüz Sayfa inanç üzerine farklı etkiler bıraktı bende. Yüz sayfalık, bazen kopuk bazen bütün paragraflardan oluşuyor. Anlatıcımız çocuk, beğendim. On Gece Düşleri, keyifli öykülerden oluşuyor, resimler de hoştu.
Teşekkür ederim herkese, keyifli okumalar. Sağlık ve sıhhat dilerim.
Mart ayında 4 kitap okudum. Geri kalan hakkımı mangalarda kullandım. Onlar da şu şekilde;
12 Cilt Claymore
5 Cilt Hellsing
@Who_Sametto Berserk havasını hissetmem bile yetti. Gerçekten çok güzeldi. Benim tembelliğimden bitmedi tabi.
Mükemmel tercih…
Hellsing sarmadı mı yoksa zaman mı yetmedi?
Hellsing’in 5 cildini geçen yıl okumuştum. O aralar sarmadı ben de Alucard’ı kendi haline bıraktım. Bu ay bitireyim artık dedim. Bu son 5 cildiydi. Fena değildi. Ben beklentiyi çok yükselttiğimden umduğumu bulamadım tabi.
@Tobizume şimdi okusan o kadar beğenmeyeceğine ben de eminim. İlklerden olması, bir de sağda solda olmazsa olmaz listelerin içinde görmek benim beklentimi arşa çıkardı. Sonuç hüsran.
Ben yorumlara bakmadan ve animesini izlemeden okumuştum. O yüzden seriden bir beklentim yoktu. Beklentisiz okuyunca seriyi beğenmiştim. Şimdi okusam ben de çok beğenmem herhalde.
Mehmet Taşçı. Emekli bankacıydı sanırım. Gerçekten kitabı okurken bende solacaktım. Bu ay içinde Bozkır Çiçekleri’ni okumuştum bende. Selçuk Baran harika bir kalem gerçekten.
Evet, kendisi emekli bir bankacı. Bozkır Çiçekleri’ni nedense en sona sakladım ben. Öyle geçti içimden Umarım solmazsınız, solmayız.
Bir iki şey yazmak istiyorum bu ayki kitaplarla ilgili.
Oğullar ve Rencide Ruhlar’ı forumda görmüştüm,uzun zamandır da listemdeydi. Açıkçası küçük bir çocuğun yetişkin olarak konuşturulması pek hoşuma giden anlatıcı biçimi değildir ve sanırım bundan dolayı beklenti içerisinde değildim okumaya başlamadan önce. Ama kesinlikle hiç rahatsız olmadım kitabı okurken. Aksine Alper Kamu okumaya devam. Olay örgüsünden ziyade cümle aralarında verilen mesajlar beni çekti daha çok.
Uzun zamandır bir kitaba 5 yıldız vermiyordum,ta ki Kamçatka’yı okuyana kadar. Arjantin’de 1970lerde insanların ortada hiçbir iz bırakmadan kaybolduğu karanlık bir diktatörlük döneminde ailesiyle kaçmak zorunda kalan bir çocuğun anılarını okuyoruz bu kitapta. Dokunaklı, hem gülümsetip hem de düşündüren bir hikaye. Tarihi Kurgu sevenlere önerimdir.
Cam Kapının Ardında’yı konusuna bakmadan okumaya karar vermiştim. Natsume Souseki’nin ölümünden bir yıl önce yazdığı, hayatından kesitler sunduğu anı türünde bir kitap. Bu kadar seveceğimi tahmin etmiyordum. Daha önce yazarı okumamış olanlar için iyi bir başlangıç olabilir bence.
It Devours! Monokl Yayınları’ndan çıkan Night Vale’e Hoş Geldiniz kitabının devamı. Devamı dediğime bakmayın,seri olarak geçiyor ama ilk kitaptaki karakterlerin arada kendini göstermesi dışında pek bir bağlantı yok. Yine ilki gibi mizahi bir üslupla yazılmış tuhaf-kurgu/kozmik-korku temalı bir kitap. Yerde açılıp her şeyi yutan dipsiz çukurlar, televizyondan sizinle muhabbet eden muhabirler, nereden geldiği belli olmayan yaratıklar… Ne ararsanız var. Sonlara doğru tempo artmasına rağmen biraz koptum gibi oldum ama en sonda toparladı tekrar. Cam kapının ardı gibi 4/5.
Evrak Kürek ve Gece Yarısı Kütüphanesi’ni dinledim, diğerlerini de okudum. Bir tane okuduğum, bir tane de dinlediğim kitap bir dahaki aya kaldı.
Ben bu ay sadece 4 kitap okuyabilmişim. 10 kadar da yarım kitap kaldı arkamda. Kötü bir aydı benim için.