Hangi Dizileri İzliyorsunuz?

Biraz geç oldu ama Last Of Us’ı seyrettim.

Hem bütçesi yüksek olduğu için hem de oyunun orijinal hikayesi ve işlenişi halihazırda çok iyi olduğu için aslında zor olan dizi uyarlamasını batırmaktı ki batırmamışlar. Benim izlediğim en iyi oyun uyarlaması diziydi. Fallout gibi cıvıtmamışlar veya Witcher gibi işi bağlamından koparmamışlar. Özelllikle oyunun en kritik ve öne çıkan tüm sekanslarını olduğu gibi dizide kullanmaları çok hoşuma gitti. Yapmak zorunda oldukları LGBT propogandasını tek bir gays of us bölümünde en cıvık şekilde yapıp bitirdikleri, dizinin geneline yaymadıkları için benim izleme zevkimi baltalamadı. Anna Torv’u en son Fringe’de seyretmiştim. Şimdi görünce tanıyamadım, bayağı yaşlanmış :slightly_smiling_face:

11 Beğeni

2 Beğeni

Güzel ve keyifliydi. İyi seyirler :vulcan_salute:

2 Beğeni

mary-steenburgen_300x300

R.I.P.

Diziyi “öldükten sonra çekmiş” diye izledikten sonra Google’ladım ve dumur…

mary steenburgen ölmemiş miydi? ne olmuştu ona son yıllarda?

###### ChatGPT:

ChatGPT

5 site arandı

Mary Steenburgen hayatta ve kariyerine aktif bir şekilde devam ediyor. 71 yaşındaki oyuncu, eşi Ted Danson ile birlikte hem aile yaşamından hem de kariyerindeki gelişmelerden memnun olduğunu dile getirdi. Son yıllarda “Book Club 2: The Next Chapter” gibi projelerde yer aldı ve müzik yazarlığına olan ilgisini de sürdürüyor. Steenburgen, hâlâ oyunculuğu ilginç ve zorlayıcı bulduğunu, öğrenmeye devam ettiğini söylüyor. Ayrıca, kendisi ve eşi çeşitli sosyal yardım faaliyetlerine de katılıyorlar, özellikle gıda güvenliği konularında farkındalık yaratmayı önemsiyorlar​

BroadwayWorld

Encyclopedia Britannica

Entertainment Tonight

.

4o

##### Şunu dedin:

neden aklımda öyle kalmış, son yıllarda onunla ilgili bir hastalık vb. haberi çıktı mı?

###### ChatGPT:

ChatGPT

2 site arandı

Mary Steenburgen son yıllarda herhangi bir ciddi sağlık sorunu ile gündeme gelmedi, ancak 2007 yılında geçirdiği küçük bir kol ameliyatı sonrasında ilginç bir yan etkiyle karşılaştı. Ameliyat sonrası anesteziden uyandığında, beyninde sürekli olarak müzik çaldığını fark etti. İlk başta bu durum onu korkutsa da, zamanla bu yeni durumu benimseyerek şarkı yazmaya başladı ve Universal Music ile bir sözleşme imzaladı. Bu yan etki, onun müzik kariyerine başlamasına vesile oldu ve 2018’de yazdığı “Glasgow (No Place Like Home)” şarkısıyla büyük beğeni topladı, hatta ödüller kazandı【16】【17】.

Bu ilginç hikâye dışında, hem oyunculuk hem de müzik kariyerine aktif olarak devam ediyor. Özellikle 2020-2021 yıllarında Zoey’s Extraordinary Playlist dizisinde rol aldı ve halen projelerde yer alıyor【17】. Aklınızda bir hastalık haberi kalmışsa, muhtemelen bu ameliyat sonrası yaşadığı farklılıklar nedeniyle olabilir.

4o

##### Şunu dedin:

ya da benim kafam güzel. paralel evrenler, simülasyonlar falan. teşekkürler.

###### ChatGPT:

ChatGPT

Olabilir, paralel evrenler ve simülasyon teorileri günümüzde hayli popüler ve düşündürücü konular. Belki de bir yerlerde, başka bir evrende Mary Steenburgen farklı bir yol izlemiştir. :blush: Ne zaman takılsanız ya da başka bir konu üzerine konuşmak isterseniz buradayım. Keyifli günler!

Mary Steenburgen Death Hoax diye aratınca bir şeyler çıkıyor? hem de birkaç gün öncesinde? ben çok daha öncesinde gördüğümü hatırlıyorum?

###### ChatGPT:

ChatGPT

4 site arandı

“Mary Steenburgen Death Hoax” ile ilgili son zamanlarda sosyal medyada asılsız söylentiler dolaşmış olabilir, çünkü benzer bir içerik birkaç gün önce gündeme gelmiş. Ancak bu tamamen yanlış bir haber, ve kendisi gayet sağlıklı. Ekim 2024’te yayımlanan röportajlarda kocası Ted Danson ile mutlu bir şekilde evliliklerinden bahsetmiş ve hala aktif bir şekilde projelerde yer alıyor. Mart 2024’te de Oscar ödül törenine katılmıştı.

Bu tür sahte haberler zaman zaman ünlüler hakkında yayılıyor ve özellikle sosyal medyada hızla yayılabiliyor. Önceden buna benzer bir şeyi hatırlamanız, muhtemelen daha eski bir söylentinin etkisinden kaynaklanıyor olabilir. Bunun yanı sıra, Steenburgen’in sağlık durumu hakkında resmi bir sorun bildirimi yapılmamış durumda. Eğer daha fazlasını öğrenmek isterseniz,

People.com

ps:/​

The Independent

s-2024-ted-danson-mary-steenburgen-date-night-red-carpet-photos-8607254) ve Independent gibi güvenilir kaynaklardan güncel bilgiler bulabilirsiniz.

A man on the inside a bende başladım, hafta sonu 2 bölüm izledim. Eğlenceli ve tatlı bir dizi, boşlukta 1 er 1 er izlemelik bir çerezlik olarak kenara koydum.

2 Beğeni

Ben de iki bölüm izledim. Afişini çok itici yapmışlar. Naked Gun afişlerindeki Leslie Nielsen’e zaten beyazlamış saçlarıyla aşina olduğumuz için dikkat çekmiyordu, fakat Cheers’ten beri (galiba Gulliver’i de canlandırmıştı) jön haliyle akıllarda yer etmiş Danson’u son derece baştan savma bir arka plan önünde kontrast gözlük ve saç kombinasyonuyla, sözde “yaşlı adam” profiliyle sunmaları, The Offer’deki poster muhabbetini anımsatır şekilde, çok itici geldi bana. Bari diğer oyuncularla birlikte bir kare koysalardı, Emmanuelle Chriqui’ye benzeyen işverenden yüzü tanıdık gelen huzurevi sakini Valerie’ye kadar.

Huzurevi dedik ama içinde yok yok maşallah, orası gerçekten böyle ise, ben de huzurevlerine yerleşmek üzere iltica etmek istiyorum.

Dizi daha şimdiden "After Life"tan daha iyi görünüyor, mizaha hiçbir katkısı olmayan küfürbaz herifin karakterini unutmadım. Ve İngiliz mizahına arabesk yakışmıyor. Ardı sıra gelen Ted Lasso, Shrinking gibi dizilerle devam eden bu “feel good” akımını TV’de görmekten baygınlık gelmişken, safiyane mizaha dönüş hareketleri görmek iyi geldi. Billy Crystal’in "Before"u da üsttekiler gibi değildir umarım.

Edit: “Valerie dediğim aktris kim” diye baktım, karakter Virgina, oyuncu Sally Struthers’miş. İsmi tanıdık geldi, aratınca ne görsem beğenirsiniz:

3706153110_9ea0275759_o

The Getaway’de McQueen’in peşine takılan hit-man ile takılan, sağda kocasını bağlı gördüğümüz kadın imiş. Five Easy Pieces’te de oynamış.

Hit-man’imiz Godfather’daki Turk. Charles Bronson’un peşine düştüğü bir filmi de vardı, o da fena değildi diye hatırlıyorum. Bakayım. Mr. Majestyk.

https://eksisozluk.com/entry/168392549

al lettieri kimle evliydi? genoa suç ailesi ile bir ilgisi var mıydı?

###### ChatGPT:

ChatGPT

Al Lettieri, İtalyan-Amerikalı bir aktör olup özellikle The Godfather (Baba) filmindeki Sollozzo rolüyle tanınır. Kişisel hayatıyla ilgili bilinen sınırlı bilgilere göre, Lettieri’nin evliliği hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Bununla birlikte, kaynaklar eşinin Genoa suç ailesi ile bağlantısı olduğunu belirtmektedir. Bu durum, Lettieri’nin mafya filmlerindeki otantik performansına katkı sağlamış olabilecek bir bağlam olarak değerlendirilir. Ancak, kendisinin doğrudan bir suç ailesiyle bağlantılı olduğuna dair bir kanıt yoktur; bu tür söylentiler, daha çok oynadığı roller ve çevresi nedeniyle ortaya çıkmıştır.

Daha fazla ayrıntı arıyorsanız, bu konuda kesin bilgi için biyografik bir araştırma yapmayı öneririm. İlgilenirseniz, ek kaynaklar da bulabilirim.

4o

##### Şunu dedin:

ben arattığımda bulamadım. bir arasan fena olmaz.

###### ChatGPT:

ChatGPT

2 site arandı

Al Lettieri’nin özel yaşamıyla ilgili fazla bilgi bulunmamakla birlikte, Genoa suç ailesiyle bir bağlantısı olmadığı belirtilmiştir. Ancak, Genovese suç ailesi lideri Thomas Eboli’nin kardeşi Pasquale Eboli, Lettieri’nin kayınbiraderiydi. Bu ailevi bağlantı, onun film kariyerinde canlandırdığı mafya karakterlerini etkileyen bir unsur olarak değerlendirilebilir. Özellikle The Godfather filminde Virgil Sollozzo gibi bir karakteri başarıyla canlandırmasında bu ilişkilerin etkili olduğu öne sürülmüştür.​

Doms2Cents

Wikipedia

.

Bu bağlantılar, gerçek hayatta herhangi bir suç faaliyetiyle ilgisi olduğuna dair bir kanıt teşkil etmiyor. Oyunculuğundaki derinlik ve inandırıcılık ise muhtemelen bu tür tecrübelerden faydalandığını düşündürüyor.

Vay anasını.

3 Beğeni

The Wire 1. Sezon

Beğenmekle birlikte, bu diziyi dizi sektöründe devrim olarak görenleri anlayamıyorum. Dizinin dokunduğu toplumsal olayları ve emir komuta zincirine yaptığı vurguları farkındayım. Benim için bir True Dedective 1. sezon daha iyi bir dizi olma seviyesine ulaşamadı. Henüz benim izlemediğim Oz gibi diziler varken niye bu dizi devrimsel kabul ediliyor anlamıyorum. Yinede internete dizinin abartıldığını söyleyen çok fazla kişi var. Bence onların dediği kadar da abartı değil.

7 Beğeni

@Vordue @kolombre Ben de A man on the inside dizisine başladım.

Forumda takip edeni azdır ama bilenler direkt anlamıştır, ana karakterin okuduğu kitap John Le Carre - Smileys People :slight_smile:

2 Beğeni

Dune Kehanet dizisinin ilk 2 bölümünü izledim ve çok beğendim Bene Gesseritlerin kuruluş hikayesini güzel anlatmışlar, imparatorun sardukarları olmadan ne kadar çaresiz olduğunu iyi yansıtmışlar.

3 Beğeni

Son bölümün adı “Soğuktan Gelen Casus.” Karısını kaybeden baş karakterle After Life esintisi gibi görünse de esasında bir ajan parodisi. James Coburn’lu Our Man Flint, Alec Guinness’li Our Man in Havana vb. bir yana, ben 2 eserle yoğun benzerlik buldum finalden sonra:

Tenten - Kastafiore’nin Mücevherleri,
Columbo - 5. sezon prömiyeri “Forgotten Lady”. Janet Leigh’in oynadığı, “farklı” bir bölümdü (bu bölümler 90’ar dakikaydı, yani her bir Columbo bölümü bir film süresiydi).
Dolayısıyla, motive dediğimiz güdü tamamen MacGuffin. Bitirenler ne dediğimi anlayacaklar. Tamamen açmadım ki merakına yenik düşüp de burayı okuyanlar bir şey anlamasınlar.

Huzurevi yöneticisi Didi, Brooklyn Nine Nine’daki asık suratlı polismiş, son bölümlerde iyice öne çıkıyor. Finalde tahmin edeceğimiz üzere yeni sezona göz kırpılıyor.

Başlayanlara ve devam edenlere iyi seyirler.

2 Beğeni

The Boys, Invincible, Reacher bitti; Zaman Çarkı, The Legend of Wox Machina, The Expanse, Fallout, Dororo, The Mentalist, The Big Bang Theory ve Two and A Half Man devam ediyor. İzlenmeyenler bittikçe yerlerine yenilerini ekleyeceğim sanırım. Sırada Game of Thrones, Battlestar Galactica, Batman vb. var. İzleyip bitirdiklerim arasında sadece Expanse ve Fallout biraz sıkıcı geldi.

3 Beğeni

Battlestar Galactica’nın izleme sırası var ona bakmadan izleme, The Expanse güzel dizidir bende 2. defa izlemeye başlayacağım önümüzdeki hafta.

1 Beğeni

Arcane izledim millet ayılmış bayılmış ama ilk sezonu daha çok sevmiştim.Kısıtlı sürede birçok ark var odaklanamadım özelikle Viktor çok yordu.Karagül,Hex Rün muhabbeti aşırı sıktı.

Yer yer ağza bir parmak bal çalıp gitmeleri üzdü.Jinx ve Vi üzerinden gitseler daha iyi olurdu.

Yer yer bölümler görsel şölendi yer yer ise kalite düşüyordu ilk bölüm ve ara bazı sahnlerde çok sırıtıyordu.

6.5 hak ediyor izlerken yer yer sıkıldım.

1 Beğeni

Bunu anlamak için döneminde başka kaç dizinin böylesine enine boyuna sistemdeki yozlaşmaya değindiğini bilmek lazım. Sadece emir komuta veya bir departman değil, tüm bir şehir. Birde 3.sezona kadar sabredilmeli en azından.
Aşağı yukarı herkesin 1.sıraya koyduğu ama hiç emmy almamış bir dizi sonuçta. Amiyane tabirle “sağa da sola da sallar” çekinmez. Bunun yanında birde şehir anlatır. Oyuncular değişir, sistem aynı kalır anlatımı textbook seviyesindir. Bana göre The Wire fictionların üstündeki nadir işlerdendir, tv şovlar arasında benzeri yoktur.

2 Beğeni

Hiç sevmeyeceğime emin olarak başladım ama 3.bölüm itibariyle hafif kıkırdamaya ve karakterleri sevmeye başladım.

2 Beğeni

Giray Altınok’un yeni dizisi Karşılaşmalar’ı izledim. Bir Prens olmasa da güzel dizi. Her bölümde farklı bir olay anlatılıyor ama bölümler arasında ufak bağlantılar var. Yeni sezon gelirse karakterlerin birbirleriyle karşılaşma ihtimalleri var. İlk bölüm, Var Bunlar’a selam çakılan 4.bölüm ve Cem Gelinoğlu’nun oynadığı son bölüm favori bölümlerim oldu.

1 Beğeni

af276379383a5a93086b873dd9f0474f

Çocuğa izleteceğimiz çizgi filmlerde eşimle bir dönem düştüğümüz fikir ayrılığı, klasik 2d animasyon ile 3d Pixar yapımları idi. Disney’den Hanna Barbera’ya, 50’lerden sonra neredeyse yarım yüzyıllık bi ara var kısa çizgi filmlerde. Mickey’nin belgeselinde de bundan bahsediyor: Karakterin bozulan imajını düzeltmek için Tex Avery animasyonları hızında, Spongebob’dan tüm Disney uzun metrajlarına esin ve göndermelerle dolu 2 yeni seri yapmışlar. Çok da güzel olmuş. Çizimler tıpkı eskisi gibi. Minnie ve Daisy daha ön plana çıkmış ama mizah ve Seinfeld duygusu şahane. Hele bir market bölümü var ki, dizinin otopark bölümünü anımsatır. Kartallı “kuş gözlemcisi” bölümü enfes. Uzun süredir (Spongebob, Rick and Morty, Bojack, Archer vb.) böyle nefis animasyonlar izlememiştim. Kendi markasıyla dalga geçebilen, araya Goosebumps kara mizahı ekleyen (nezleli bölüm favori) seriler olmuş, bayıldım. Yanına bahsettiğim Mickey belgeseli de izlenebilir. Donald nerflenirken Roger Rabbit’te “en komik karakter” olarak adı geçen Goofy grubun Kramer’i olarak yine olmadık yerlerde parlıyor. 32’de Goofy, 34’te Donald, 40’ta Daisy’nin siftah yaptığı ekibin bu maceraları tam bir arkadaş grubu hissi veriyor, arada Mickey ve Minnie’nin I Heart Mickey ve baharlı bölümleri gibi “aşk, sonsuza kadar” romansları da var. Kızımın “baba, seni kocaman öptüm. Bu sevgi demek. Sana sevgi duyuyorum.” demesini sağlayacak denli etkili. Herkese, ama özellikle çocukluğunda bu cartoonları izlemek için hafta sonlarını iple çeken 80’ler çocuklarına tavsiye ederim.

İkisine de IMDB’de 10 bastım. Ki nadirdir, üç beş dışında. Yaşattığı nostalji ve doyum paha biçilmez.

Şarkılar bir yana, Sercan Gidişoğlu ve özellikle Aysun Topar ile Mickey ve Minnie’nin seslendirmesi ayrıca saygıyı hak ediyor. Orijinaliyle birebir. Zaten bunu on yıllardır yapıyorlar.

Bölüm tavsiye edeyim diye episode list açtım, daha başlangıçta her biri şahane. Hangi birini önereyim. LOTR savaşlarını çağrıştıran müziğiyle pireli bölümden (Hard to Swallow) geleceğin teknolojisine, Bojack’in deniz altındaki bölümünü hatırlatan Balık Okulu’na, Büyük Kötü Kurt’tan Pamuk Prenses ve Cadı’sına, Pinokyo’dan Mary Poppins’e göndermelere, dehşet şekilde halen daha underrated kalmış bir seri, Wonderful World of… Herkese tavsiye ederim.

Not: “Mickey Uzak Doğu’da” kısalarında Hindistan’dan Japonya’ya, Kapalıçarşı ile Türkiye’ye kadar keyifli maceralar da var, sanıyorum yine shorts serisine dahil, ancak Disney Plus’ta kendi başlığı altında izlenebiliyor.

4 Beğeni

The Penguin’i seyrettim.

Çocukluktan beri bu “süper kahraman” işlerine hiç ısınamadığım için bu diziye de biraz şüpheyle yaklaşıp, daha süper kahraman teması etrafında şekillenen bir yapım olacağını düşünmüştüm ama değilmiş. Kendi içinde oldukça güzel bir dram/mafya dizisiymiş, ben çok beğendim. Marvel DC evrenlerine fazlasıyla uzak olduğum için göndermeler selam çakmalar falan yapıldıysa hiçbirini yakalayamadım :slight_smile:

Colin Farrell Emmy alacak performans sergilemiş. Sofia karakterini canlandıran Cristin Milioti de rolün altından oldukça iyi bir şekilde kalksa da tamamen fiziksel görünüm ve yüz hatları açısından “Mob daughter” rolü için çok sevimli ve çıtkırıldım kalmış. Her ne kadar siyah kırmızı tonlardaki kıyafet seçimleri ve koyu makyajlarla kotarmaya çalışsalar da o rolün arketipine bence fazlasıyla ters düşmüş. Daha maskülen, daha sert yüz hatları olan bir oyuncu tercih edilebilirmiş.

En uyuz olduğum karakter olan kekeçoğlan Vic’den bahsetmeden olmaz :slight_smile: Çizgi romanlarda böyle bir karakter var mı? yoksa “Abi zenci az oldu ya, birkaç yere daha koymamız lazım valla mahvederler bizi” denilerek son anda yaratılmış politik doğruculuk ürünü müdür bilmiyorum ama feci eğrelti duran bir karakter ki doğru düzgün bile yazılmamış. Henüz ikinci sezonun olup olmayacağı belli değil sanırım ama olursa umarım dirilip intikam peşinde falan koşmaz

7 Beğeni

O dönemden sadece Six Feet Under’ı izledim.

Gündüz

Gece

4 Beğeni