Hangi Dizileri İzliyorsunuz?

Başından sonuna izlediğim (2002 sonrası hariç) tek uzun soluklu dizi.

1 Beğeni

Avatar: Son Hava Bükücü (Avatar: The Last Airbender) 2005–2008

Çocuklar ile seyretmeye başladık. Son sezondayız. Saçma sapan çizgi diziler seyredeceklerine bunu seyretsinler bari. Hem ben de anılarımı tazelemiş olurum.

8 Beğeni

İyi yolculuklar dilerim :slight_smile:

2 Beğeni

Bu sezonu beğenmediğini söyleyen çok kişi oldu ama ben bu sezonu da beğendim açıkcası. Beğenmediğini söyleyenlerin ortak noktası ise özlenen karakter, opening müziğinin değişikliği ve hikaye olmaması gibi gerekçeler. Bu gerekçeler bana biraz tuhaf geliyor açıkcası. İlk ikisinin açıklamaları mevcut fakat bu dizi zaten daha çok yaza hazırlık/tatil kafasında bir dizi olduğu için Mike White da bu eleştiriyle ilgili bir podcastte cevap vermiş. Bana göre bu diziyi güzel yapan şey verdiği hissiyat,atmosfer,müzikler, başarılı oyuncular,utanç verici durumlar,diyaloglar, şok eden olaylar,sezon sonunda kimin öleceğine dair teoriler ve karakterlerin tuhaflığı. Eğer hem gülmek hem de utançtan ekrana bakamamak istiyorsanız bu diziyi tavsiye ederim çünkü ilk izlemeye başladığım da o kadar utandım ki karakterler adına, sürekli diziyi durdurmak zorunda kaldım. Ayrıca dizinin müzikleri o kadar başarılı ve ilginç ki sürekli dinliyorum. Ne yazık ki bir anlaşmazlık sonucu 4.sezonda aynı kişi yapmayacakmış müzikleri. Dizinin çekildiği Four Seasons otellerinin bulunduğu ve dizinin lokasyon olarak kullandığı ülkelerde turist sayısında artış yaşandığını da belirteyim. İstanbulda’da varmış. Gönül isterdi ki 4.sezon İstanbul’da geçsin ve güzel bir tanıtım yapmış olalım fakat ülkenin durumunu göz önünde bulundurunca bu tür senaryolara asla izin verileceğini sanmıyorum.
4.sezonda bakalım hangi ülkeye gideceğiz.

6 Beğeni

Devil May Cry

Nihayet bitti. Evet, beşinci ve kötü anime edilmiş flashbackli 6. bölümle birlikte olayları diğer tarafın gözünden de gördük ve Castlevania tadına bürünmeye başladı. Sığınmacılarla District 9, portallar arası geçişle Terminator 2 (ve yakın dönemden Stranger Things) lezzeti verirken, ilk bölümlerdeki köstebeğin elini kolunu sallayarak herkesi ikna etmesi dizinin en büyük falsosuydu. Buna karşın, temposu hiç düşmeden, Castlevania sequeli Nocturne sonrası düşen beklentileri yeniden yeşerten ve tıpkı Castlevania ilk phase gibi ikinci sezona açılan cliffhanger ile biterek damakta yarım tat bırakan bir uyarlama olmuş. Tavşan mevzusu benim için Alice in Borderland’den, Donnie Darko’dan, The Matrix’ten çok önceye, Harvey’lere kadar uzanan bir klişe olduğu için heyecan uyandırmadı ancak 6. bölümdeki geri dönüşlerde bunun da arka planı açıkça veriliyor: 20 dakikayı bulmayan bu ara bölümde hem ana düşmanın hem Lady’nin motivasyonunu Kill Bill animasyonundan feyz almış gibi görünen sekanslarla izliyoruz. “Sulandırılmış metal” diyeceğim müzikler de atmosferin ruhuna uymuş, bana kalsa klasik tarz duymayı tercih ederdim, buna da şükür. Karakterizasyonlar da yerinde, birkaç yerde olmasını umduğum dönüşler olmadı ama şart da değildiler. Şu haliyle 8-9 puanlık bir seyir keyfi sunuyor ilk sezonuyla. Bunu Castlevania için söylememiştim: Orada işler 3.sezonda toparlanmaya başlıyordu. İlk sezonlar itibarıyla DMC daha iyi, Netflix için. Lakin demonlu animeler Demon Slayer ve Fullmetal Alchemist Brotherhood ayarında da olmasın beklenti. Zaten FMAB izledikten sonra dizi/sinema defterini kapasanız da olur. DMC popcorn tadında, aksiyon filmi ayarında bir animasyon nihayetinde.

Ay sonu Netflix’e Asterix (ne yazık ki 3d), yıl içinde takvimi belirsiz bir zamanda da Disney’e Red Kit live-action series geliyor. Benim gibi klasik çizgi romanlarla büyümüş olanları sevindiren bir sezon olacağını umarım.

3 Beğeni

Beklediğim gibi oldu ve sezondan bir cacık olmayacağı finale bir bölüm kala belli oldu. Nedenlerine geleyim.

1 - Yanlış tanıtım. Muse denen karakter için çok büyük beklenti yaratıldı. Çizgi romanda ne kadar önemli olduğundan Kingpin’i dahi hedef alışına, Jokervari biçimde kaos yaratıcı bir figür olarak önümüze sürüleceği inancı pekiştirildi. Ne oldu? Hiçbir gerilim unsuru yaratamadı, bir kere karşı karşıya geldiği karakterle sonraki buluşmasında “beni sen yarattın” tiradı atan bir velede indirgendi. Punisher ve Bullseye, Kingpin ile de karşı karşıya gelmişlerdi, Muse’ta en azından bunu görebilirdik.

2 - Beklenti vol.2: Punisher. Fragmanlarda gösterilen sahne bir, Watchmenvari bir cinayet iki, tam Castle diziye dönüyor derken, kandırılmışçasına, başka bir sahnesi dahi olmadığıyla yetindik.

3 - Bağlantılı devam edelim. Büyülü tılsım kullanan bir süper kahraman, Fisk’in maskelilere savaş açışı, hatta bu bölümde Hawkeye’lı diziden kalma “kılıçlı” bir diğer süper kahraman (Lalo?) bahsi çeşitli şekillerde dallanabilirdi, hiçbir şeye hizmet etmediler.

4 - Fisk’in danışman ekibi. Yalakalıktan başka bir titri olmayan Gandolfini bebesini kovmak bir yana, Penguin’in bile gözlerini yaşartırcasına basamak basamak yükselten Kingpin, bu saatten sonra veledin (Rose) babası çıksa çıkmasa ne yazar, yukarıdaki 3 maddeyi işlemek yerine bu karakteri gözümüze gözümüze sokmaları zaman kaybından başka bir şey değildi.

5 - Devamlılık hataları. Son bölümden bir örnekle, “sizi başka konuklarla tanıştırayım” hançeriyle Murdock’un flörtünü peşine takan Bayan Fisk, sonraki sahnede “seans için teşekkürler, sorunumuzu hallettik, sizi hiç unutmayacağız” tiradıyla kıza yol veriyor. Tam da sonraki sezon işlenecek bir karakteri önümüze sürmek için fırsat, oysa. Neyse. Kıvır kıvır saçlarını “düğün saçı yaptıran kadın” tadında düzleştiren Levieva ayrı bir komediydi.

6 - Bu bölüm finali tam katharsis sağlanacak, inişi çıkışa dönüştürecek bir fırsat yarattı: İki düşmandan biri, diğeri için kurşunun önüne atladı. Ölüm falan yok, merak edilmesin, ancak sonrasında salon boşaltılırken gördük ki kapıya en yakın olan, kurşundan korunanın ta kendisi. Orta yerde ise yiyen yığılmış, başında yavuklusu. O sahnede oysa ki “düşmanımın düşmanı dostumdur” hükmüyle başını yukarı kaldırıp bakışlarıyla tetikçiyi delip geçse, yığılmış hasmını kollarına alsa, hatta salondan kendi çıkarsa, tüm seyirci ayağa kalkar alkış tutar, tezahuratın, heyecanın dibine vururdu. Klişe, ama beklenmedik, tıpkı Cobra Kai’deki “toplu salon dövüşü” gibi.

7 - İlk bölüm. Anlamsızca ölüp giden yan karakter, intikam için kaldırıma çakılan düşman, hayati bir risk taşımadan ayağa kalkış. Seyircide duygusal bağ kurduran bir karakter ölürken, bir diğeri de bu vesileyle ayak altından çekildi. E yerlerine ne geldi: Muse ile Daredevil’i bir gören, “büyümemiş çocuklar” psikiyatristi. Bari kimlik ifşa edilirken kadına güven de aşılansaydı seyirci gözünde. Kadından bir bölümde soğuttular. Ki güzel bir kastingdi.

8 - Bayan Fisk. Vaktiyle yazmıştım, Ayelet Zurer böylesi bir seri için çok iyi yazılmış, güçlü bir karakterdi ilk dizide. Çok da güzel oynamıştı (Gal Gadot, sözüm sana). Burada “kaybolmuş” diye özetliyorum, başkaca da bir şey demiyorum. Büyük kayıp. Bundan Fisk’in kendisi de nasiplenmiş.

9 - İlk diziyi izlemeyenler için “özet geçiyorum” yinelemeleri. Son sezondaki parti ve onun basılması bile tıpatıp. Şaka mı yapıyorsunuz arkadaş, 8/9 finalinde gerçekten daha önce yaşadığımız bir anı mı yazıp çizdiniz? Gram gerilim yaratmadan. Çok kötü, çok.

10 - Çoklarının dudak büktüğü “filler”, bağımsız bölüm sezonun en iyisiydi. Şu banka soygununun gerçekleştiği. Oradaki eleman bile sezon kötülerinden evlâydı, Die Hard filmleri tadı verdi, patronun kim olduğunun “iplenmemesi” ile bir yere de bağlanmadı.

11 - Motivasyon sorguları. Fisk için sokak çetelerinin, Murdock için dostlarının "artık neye hizmet ediyorsun, niçin yaşıyorsun"a varan sorularının cevaplanamayışı, cevap yoksa niye sorulduğu, çapraz kurguların hiçbir yere varamayışı, kimliklerin örtüşmeyişi (bunu bahsettiğim “kucaklamada” yapabilirlerdi), saçma sapan sokak röportajları kadar amaçsızdı.

12 - Sonraki sezonun duyurulması. Hem de ilk denemede pestil olmuş The Defenders ekibiyle. Neymiş, Fisk’in bu sezon kurduğu ve mahkeme sürecinde yarattıkları tehdit unsurunun gramını yasal time dönüştüğünde verememiş ekibin karşısında yer alacaklarmış. Bunun altını kuracak denli bir senaryo yürütüldü mü? Hayır. O halde bu duyuru heyecan yaratmanın aksine bunu söndürüyor.

13 - Hepsinden mühimi, şımarıkça bir özgüvenle, sürüsüne bereket ikinci sınıf karakterle, kötü çekilmiş diziler ve filmler neticesinde, seyircide yaratılmış güven, sermaye, eritildi, kalite beklentisi yok edildi. Eskiden göz ardı edilen en ufak hata gözde büyütülür, “zamanım boşa mı gidecek” endişesi yaratır oldu. İşbu sebeple, önceki dizilerden iyi olmasına karşın, elindeki çok büyük kozları yavan şekille kullanması yüzünden, Daredevil’in Disney debutu maalesef Netflix uyarlamasının çok altında kalmıştır ve kalacak gibi de görünmektedir. Bunda en büyük suç yazar, kurgu ve yönetmen ekiplerinindir; en büyük talihsizlikleri ise, kıyaslanacak bir öncülü olmayan bir dizi çekmiyor olup, bizzat aynı karakter ve aynı ekiple daha birkaç sene önce ekranlardan omuzlar üzerinde uğurlanan bir yapımla kıyaslanmaları ve Marvel’i neredeyse tek başına kurtaracak bir nefer olarak görülmesi, MCU ve Avengers dönüşü öncesinde. Görün bakın, Doomsday de sinematik evrenin kıyameti olacak, umarım öngörüm boşa çıkar.

Şunu da ekleyeyim, benim 3 sezonluk Daredevil maratonunda en zayıf bulduğum sezon da, çoklarının aksine, son sezondu. Dedim ya, o zamanlar handikaplar göz ardı edilebiliyordu diye, The Hand’in henüz büyünün MCU’ya girmediği dönemde, gerçekçi kılacağız diye üstün körü geçiştirilmesi, Stick’in Defenders zırvalığında harcanması, Castle’ın Hand davasında çatıdan sadece selam çakması, Elektra’nın tek atımlık kullanımı, Sigourney Weaver’in Kurtlar Vadisi Sharon Stone selamı çakıp çekilmesi gibi detayları umursamıyorduk, çünkü dizinin geneli gayet doyurucuydu, akışta bir aksama yoktu. Elektra demişken, “çoklarının yokluğunda” psikiyatrist yerine o kullanılabilirdi, hatta Matt maskeyi giymemek bir yana, Castlevari biçimde içindeki şeytanı dışa vurabilirdi, pek güzel olurdu. Tüm bunlar, "ben bunu düşünebiliyorsam…"lar insana bu ekiplerin çizgi romanla haşır neşirliğini sorgulatıyor. Bu yüzdendir ki, pek çok kereler fanların yazıp çizdikleri bize izletilenlerden çok daha iyi oluyor.

Diziye puan değil, sıralama veriyorum, hem de beklenmedik bir yerden:

Iron Fist sezon 2 > Daredevil: Born Again.

Yaratıldığı hissettirilmeyen beklentinin gerçekleştiği “keşke şöyle olsaydı” finalinin radikal tercihi nerede, alınmayan risklerle geçiştirilen koca kavuşma sezonu nerede. Jessica Henwick’i bu vesileyle anmış olalım, o da Elektra gibi yeniden kullanıma hazır biçimde beklemekte. Umarım bir 20 yıl da onlar için beklemeyiz (!)

2 Beğeni


The Bondsman

Başrolünde Kevin Bacon’un oynadığı iblisle mücadele dizisi. İzleyecek yeni bir şey ararken bulup hızlıca izledim. Çerezlik seviyesinde güzel bir dizi. Fazla beklentiye girmemek lazım.

5 Beğeni

Dizi tamamen birilerinin ful aksiyon ile birilerini öldürme üzerine kurulu. Devamlı birileri birilerini öldürüyor. Aksiyon hiç durmuyor ama kurgu, konu anlatımı çok zayıf. Tam diyorsun işler rayına giriyor, şimdi birşeyler anlatacak herhâlde… hoop bir toplu katliam, dengeler yine değişiyor. Birinci sezon finalinden, ikinci sezonun ilk iki bölümüne kadar yaşananlardan sonra direk bıraktım çünkü artık dizi senaristleri bence saçmalamanın ötesine geçtiler. Olay tam bir komedi şöyleki ;

Sezon finali son sahnesinde, daha ilk bölümde öldürülen Londra çete liderinin oğlu gizli dış güçler tarafından istenmediği, yerine babasının iş ortağının oğlunun geçmesi tercih edildiği için öldürtülür ve böylece Londra nın yeni kralı eski kralın ortağının oğlu olur sezon biter. Yeni sezon başlar ve daha ilk bölümden bu dıj güçler yeni kralıda istemez ve onuda öldürürler :slight_smile: Diznin ilk sezonun dan neredeyse kimse ikinci sezona ulaşamadı diyebilirim :smiley:

:smiley:

5 Beğeni

Yeni çıktı malum, Hardy oynuyor, eh fena değil yoklukta gidiyor. Bazı sahnelerde çok iyi diyalogları varken, bazı sahnelerde çok garip konuşmalar oluyor ve nadirde olsa iyi bir mizahı var. Şu anlık aksiyon meselesine aşırı girmiyor ama girdiğinde de kaliteli olacakmış gibi görünüyor.

Fakat Mobland izleyince bu İngiliz dizilerine bir ufak merak sardım ve bende Gangs of London denilen garabeti izleme hatasında bulundum. Yates hocam gibi gömeyim ben de, aksiyonu dahil her şeyi çöp bir dizi, atv dizilerinden hallice. Hatta eşkiya falan daha iyidir bundan.

4 Beğeni

Slow Horseses deneyebilirsiniz ilk sezon ve üçüncü sezon iyi.Oyuncuklukları iyi ,senaryo fena sayılmaz.

3 Beğeni

Ben de takip ediyorum bu diziyi. Şimdilik fena değil. Bir süre önce İngiliz dizilerini keşfettim ben. İngiliz (Veya en azından İngiliz ortaklı) dizileri hikaye bakımından biraz daha iyi. Taboo , Broadchurch , The Day of the Jackal , Slow Horses , Nine Bodies in a Mexican Morgue , seyredip de adını bir çırpıda hatırlayabildiklerim. Bunların arasında favorim Slow Horses. Ayrıca BBC (İngiliz devlet kanalı olan) belgesellerini de seyretmeyi seviyorum : Prehistoric Planet gibi.

2 Beğeni

Jackson Lamb (Gary Oldman), uzun zamandır bir filmde veya dizide izlediğim en iyi Antikahraman.

Bence bu yapımları da seversiniz.

2 Beğeni

Teşekkür ederim. Bakayım. Şu an The Bondsman (Başlamış bulunduk bir kere) ve Lockwood & Co. (Biraz fazla gençlere yönelik) yu bitirmeye çalışıyorum. Bölümler geldikçe de MobLand var. The Prisoner i bulabilme konusunda şüphelerim var ama C.B. Strike ı sıraya koydum.

1 Beğeni

Black Mirror Eulogy’e Paul Giamatti icin bakayim dedim. Millet kahrolmus, aglamis falan. Tek gecelik aldatmalarla orulu iliskilerden romans cikarma girisimi bana samimiyetsiz geliyor. Empati kurdugumda tutku degil ofke hissediyorum. Evlerden uzak. Brief Encounter, Dodsworth, Cinema Paradiso gibi naif ornekler dururken. “Aa, mektup da suradaymis” sahnesinde baskasi adina utandim. 40 dakikam icin de kendi adima. İlk sezonlarla sevdiyseniz birakin orada kalsin.

White lotus ilk 2 sezonu izledim.2.sezon 1 e kıyasla daha oturaklı ve ilgi çekici bir kurguya sahipti.3.sezon aldığı yorumlar ve haliyle puanları sonucu biraz kararsız kaldım.3.sezonun genelde finale kadar çok durağan geçtiğinden bahsedilmiş.
3.sezonu izleyen arkadaşlar tüm bunlara rağmen izlemeye değer mi acaba?

1 Beğeni

Şu diziye üçüncü kere şans vereyim dedim. Dördüncü bölümdeyim. Yok olmuyor bir türlü. Sıfır aksiyon, bol goy goy, uyuyup kalıcam az sonra :frowning:
Nasıl bu kadar oy verilip ünlü olmuş çözemedim :thinking:

1 Beğeni

Ya linçlenmemek için yıllardır sesimi çıkarmadım. Birçok kült diziyi izlemiş biri olarak diyebilirim ki ne yaptıysam ben de devam edemedim bu diziye. 5-6. bölüme geldim ama yok.
Demek istediğim şu ki yalnız değilsiniz :smile:

1 Beğeni

siz gene iyisiniz ya ben diziyi bitirdim yine de sizinle aynı düşünüyorum.

3 Beğeni

@Olatris , @Rockatansky

Çok şükür yanlız değilmişim :sweat_smile: