Ben de Winter Soldier’ı daha görmek isterdim, galiba captain america 4 filmine giriş olmuş bir nevi.
Kaptan Amerika 4’ün çekileceğini bilmiyordum, güzel bir karar olmuş. Kaptan Amerika’nın solo filmleri diğer karakterlerin solo filmlerine göre daha başarılı oluyordu, umarım yeni filmde de bu durum devam eder.
İki adamın boş yapmasını mı izleyeceğim diyerek önyargılı bir şekilde biraz da maruz kalarak başladım ama sonuç olarak çok beğendim. Evet iki adam var ve bazen cidden boş yapıyorlar ama başlarına gelen absürd olayları izlemek çok zevkli Üçüncü sezon için çok bekletmezler umarım.
İçindeki nankör veletler olmasa çok güzel dizi aslında :d İkinci sezonu yine bir ton soru ve gizemle bizi baş başa bırakarak bitti
Tokyo Vice
Japonya-Amerika ortak yapımı HBO max dizisi, başrollerde çok iyi filmlerde oynamış iyi oyuncular var.
90’ların sonunda,2000’lerin başlarında geçen dizide başta küçük haberlerle başlayıp sonra Yakuzayı araştıracak Amerikalı bir gazeteciyi izliyoruz.
En sevdiğim diziler arasına girdi, tavsiye ederim.
İnanılmaz diziler izledim son yazdığımdan beri, düşüncelerimi tek bir yazıda toplamak isterim.
Upload
“Dijital ahiret” teknolojisiyle hayatınızı kaybettikten sonra bile sevdiklerinizle sonsuza kadar bir arada olmak ister miydiniz?
Çok beğendiğim bir dizi oldu ve beni her dakikası düşündürdü diyebilirim. 3’üncü sezon onayı da almış miss. Kritik bir noktada bitirmişlerdi son sezonu, sabırsızlıkla bekliyorum devamını.
The Boys
İzlediğim bir başka harika dizi daha. “Süper kahraman”, “kurtarıcı” adı altında insanların neredeyse taptığı kişilerin karanlık yüzlerini gözler önüne seren bir dizi. Bir sürü dizi izlediğim ve dizi sevdalısı olduğum için az çok senaryoları tahmin ediyorum fakat bu dizi belli sahnelerde bende şok etkisi yarattı.
Euphoria
İlk sezonu izledikten sonra “Yav bu muymuş herkesin abarttığı?” demiştim ama ikinci sezonda bu cümlemi yuttum diyebilirim. İkinci sezonu oyunculuklar olsun, görselliği olsun gerçekten beğendim. Lexi bir önceki sezonda Bob Ross kılığına girerek sevgimi kazanmıştı ve onu bu sezonda ön planda görmek mutlu etti. Fez’in ve kardeşinin hayatı çok güzel işlenmiş, hayran kaldım. Dizinin şarkılarını yapan Labrinth de muhteşem bir müzisyen.
The Office
Bitirdiğim durum komedileri listeme bir tik daha atıyorum. Listeme ekleyip de beğenmediğim olmadı aralarından şimdiye kadar Michael ve Dwight karakterleri müthişti ve çok güldürdüler beni.
Jim ve Pam’i sevmiyorum o da ayrı bir konu olsa gerek. Ofisin tüm inanılmaz karakterleri ve hayatları, beni güldürdüğünüz için teşekkür ederim.
How I Met Your Father
Nereden başlasam bilemedim. HIMYM’ı çok seven biri olarak bunu da bir o kadar başarısız buldum. Zamanla alışıyorsunuz bölümlere ancak yine de çok ısınamadım. İzlemeye devam edeceğim, belki fikrimi yeni sezonla değiştirebilirler.
Unbreakable Kimmy Schmidt
Yemek yerken arkadaşım “Bak şöyle bir durum komedisi var açayım birkaç bölüm.” dedi ve izledik. Çok komik olmasa da güldürdüğü yerler oldu. Bir papazın 4 kadını kıyamet geliyor sığınakta yaşamamız gerekiyor diye kandırıp 14 yıl yer altında yaşatmasını ve bir gün polislerin bu kadınları kurtarmasıyla başlıyor. Bu kadınların hayata adapte olmalarını komik bir şekilde izliyoruz. Fena değil.
Uysallar
Herkesin kendinden bir şeyler görebildiği farklı bir dizi olmuş bence. Son bölüme kadar beğenerek izledim. Daha çok kaos beklerdim sonunda, acaba devamı gelecek mi?
Breaking Bad
Birkaç kere başlayıp “Ne yavaş giden dizi bu yahu.” diye bıraktığım dizi en sevdiğim diziler arasına girdi. Anlatmama gerek bile yok bu başyapıtı, ba-yıl-dım. Bryan Cranston bazı sahnelerinde ağzım açık kaldı müthiş performansından. İsmine harfi harfine uyan tam bir yıkım hikayesi.
Ah be Hank, kahrolduk.
Downton Abbey
Ha-ri-ka!! Titanic’in batması haberiyle başlayan bu tarihi dizi, İngiltere’de soylu bir ailenin malikanesinde geçiyor. Tarihi birçok unsur içeren bu dizi Birinci Dünya Savaşı’nı da gösteriyor. Meraktan birkaç bölüm izleyeyim dedim müptelası olduk. Kadın haklarından, savaş yıkımına, dönem tıbbından değişen dünyanın insan üzerindeki etkilerine kadar birçok konuyu ele alıyor. Bir şans vermenizi tavsiye ederim.
1883
“Yoksulluktan kurtulup, daha iyi bir yaşama ulaşmak için Great Plains üzerinden Amerika’nın batısına doğru bir yolculuğa çıkan Dutton ailesinin yaşamına odaklanıyor.”
Forumda bahsedildiğini gördükten sonra ilk bölümü izledim ve çok beğendim. En yakın zamanda devam edeceğim. Tarihi diziler candır
Moonknight - Henüz ilk bölümü izleyebildim, pek sarmadı ama devam edeceğim. Arkadaşımla izliyoruz ama bir türlü buluşamadığımız için devamını getiremedik.
Pera Palas’ta Gece Yarısı - Yarım bıraktım
Hemlock Grove - ??? şeklinde bırakan bir dizi oldu beni. Hala ne anlatmak istiyor anlamış değilim
Yeşilçam - Yarım bıraktım. Sarmadı.
Black Mirror S3 4.bölümde de aynı tema işleniyor, dizinin en iyi bölümlerinden bir tanesidir.
Sezon sonuna doğru eline yüzüne bulaştırdı biraz bence ama ilk bölümlerdeki Japonya ortamıyla baya keyifliydi.
Japonya ortamını izlemek güzel gerçekten, benzer konu Amerika’da veya Avrupa’da geçse bu kadar beğenmezdim diziyi, bence sonlarda sıkıntı yoktu, bölümlerim imdb puanları da normal görünüyor mesela ilk bölüm 7,9 son bölüm 8,3
Son bölümlerde Samantha ve kendi ekseninde dönen yakuza sahneleriyle 10-15 dakikalık boş sahneler vardı benim için. Yakuzayı geçtim Samantha ve tüm hikayesi bomboş ve esinlenme olan kitapta da olmayan şeylermiş. IMDb’de zaten pek ciddiye alınacak bir yer değildi, son kararlardan sonra daha da ciddiye alınacak bir yer değil. Önlerine ne konulsa beğenip 10 basan Amerikalı bir kitle varken düşük puan alacak yapım olacağını sanmıyorum.
Son kararlarından sonra dediğiniz kısmı açabilir misiniz, olaydan haberim yok da.
Evet puanlamayı pek takmamak gerek, samantha’nın olayları da pek ilgi çekici değil ama sonunda eline yüzüne bulaştırdı demiştiniz, ben dizinin sonunda kalite düşüşü gibi bir şey hissetmedim.
Yanlış bir tabir kullanmışım. Daha doğrusu yanlış hatırladığım için, yanlış kurmuşum. Olay şöyle, top 250’deki ani değişiklikler üzerine US üyelerinin oylarının artık daha önemli olduğu yönde bir teori mevcut. Zamanında başka başlıkta görmüştüm haberi ben de, bulduğum ilk haberde şudur; The IMDb Top 250 Just Changed In A Suspicious Way
“Karar,” kesinlikle değil, daha çok ufak bir komplo teorisi gibi. Gerçekliğine rahatlıkla inanabildiğim için, resmi bir açıklama gibi kafamda kalmış, kusura bakmayın.
Yok yahu ne kusuru. Bu olaydan hiç haberim yoktu benim de, açıklama için teşekkürler.
Netflix animesi olduğu için çok bir beklentim yoktu ama beğenerek izliyorum. Belli Amerikan dizi/film klişeleri dahilinde olsa da gayet güzel ilerliyor. Her zamanki gibi Zeus’un uçkuruna sahip olamaması ile başlayan, bol kanlı fantastik bir Yunan Mitolojisi anlatısı. İçinde eşcinsel zenciler olmayan tek Netflix yapımı olabilir.
After life, insanı düşündüren, hüzünlendiren ve umut veren bir dizi bana göre. Zaman zaman gülmenizi sağlıyor, bana iyi gelen bir dizi oldu.
3. cildi ile dolu dolu geçen bir sezon oldu. 2. cildi meh dedirtmişti. Ama bu sezon özelinde işler tekrar ilk sezon kalitesine ulaşmış ki hatta bazı bölümler zirveye oynamış. Takipçilerinin bu sezonu daha da seveceğinden şüphem yok. Bad travelling, pulse of machine, night of dead ve son bölüm jibaro bu sezon özelinde sevdiğim bölümler oldu.
Hymn of Death’i izledim. Çok tatlı bir diziydi ve oldukça duygusaldı. Bunlar da diziden alıntılarım:
Tutkuyla kaderime edilen lanetleri dinledim. Şeytanın kuşattığı hayatımda sığınabileceğim tek şey oydu.
Herhalde artık bu kadar uğraştırmayacak, ayrılıkların olmadığı bir yerde dinlenmek istedi. Huzur içinde olmak istedi. Ben, artık dinlenmek istiyorum. Ben, artık çok yoruldum. Ama bunu yapamıyorum, çünkü seni çok özlemekten korkuyorum.
Eskiden, onun hayattan kaçtığını düşünürdüm ama artık öyle düşünmüyorum. O seçimi yaşamak için yaptı. Kendini kaybetmemek için ölümü seçti. Hepsi bu.
Hayat uçsuz bucaksız kırlarda akıp gidiyor. Peki ya senin yönün neresi? Zalim, acılarla dolu bu yalnız dünyada sen ne arıyorsun?
Bende Netflixte tesadüf eseri açıp izlediğim Apollo 10.5 animasyon filmine hayran kaldım. Özellikle çocukluğu 80li ve 90li yillara ait olanlar bayılacaktir. Çünkü Amerikada bile 70li 80li ve hatta 90li yıllar neredeyse bizim çocukluğumuz ile aynı geçmiş. Aynı oyunlar, aynı alışkanlıklar, neredeyse aynı aile yapısı. Sanki Houstonda geçen bir çocukluk değil de benim Kocaelide geçen çocukluğum gibi. Çocukluğuna özlem duyan 30 yaş üstü arkadaşlar mutlaka izlesinler.
İzlediğim en iyi yerli dizi. Tavsiye ederim.
Ben yine kitap okumak yerine bir sürü dizi izledim
İnsan Netflix dışında bir dizi izleyince gerçekten kaliteli bir şeyler izlediğini anlıyor. Severance son zamanlarda izlediğim en iyi iş diyebilirim. Konusu da çok orijinal. İş hayatında normal hayatını, normal hayatında iş hayatını hatırlamayan bir grup beyaz yakalının yaşadıklarını anlatıyor. İçinde gizem unsuru da bolca var, merakla ve severek izledim.
Gibi’den sonra ne izlesem diye bakınırken bir arkadaşımın önerisiyle Ayak İşleri’ni izledim. Mafyatik bir iş adamının tetikçiliğini (aslında bayağı bir ayak işlerini yapan) iki arkadaşın başına gelen absürd olayları anlatıyor. Çok eğlendim izlerken. Gibi’yi sevenlere tavsiye ederim, şu an iki sezonu var üç de yoldaymış.
Bu diziden gerçekten haberim yoktu. Tesadüfen görüp “aaa cinayet diyor”, “aaa Stephen King kitabından uyarlamaymış” diyerek başladım. Yabancı ismiyle yayınlanan kitabının uyarlamasıymış kitabı okumadım ama diziyi beğendim. Biraz ağır ilerlese de o ağırlığına rağmen merakla izlettiriyor.
Çok eğlendim, çok güldüm. Cem Yılmaz filmlerini seven birinin bu diziyi beğenemeyeceğini düşünemiyorum.
Korunaklı bir sitede yaşayan cerrah ana karakterimizin kızı kaybolur ve olaylar gelişir. Yine Harlan Coben uyarlaması ve yine uyuz ergenler. Kitaplarında da cidden böyleyse okuyacağımı sanmıyorum. Diziyi de pek beğenemedim bir sürü mantık hatası ve uyuz ergen vardı
- sezon ilk sezondan sonraki en sevdiğim oldu sanırım. Aşırı gereksiz ve uzatılmış Joyce ve Hop sahneleri hariç baştan sona güzeldi. Olayı harika bağlamışlar, 1 Temmuzu iple çekiyorum valla