Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

images (1)
rüzgargülü
En sevdiğim yazarlar listemde en başlardadır Ursula. Gerek dili, gerek anlatım şekli, gerekse konularıyla her zaman keyif alarak okuduğum eserleri olmuştur. Rüzgargülü 12. ya da 13. kitabım Ursula’dan okuduğum. Her birisini ayrı ayrı sevdim (bir tek her yerden çok uzakta’yı sevmemiştim, fazla genç yetişkin kitabı gelmişti.) Rüzgargülü yazarın kimi kısa, kimi uzun 20 öyküsünü bir araya toplandığı bir öykü kitabı. Arka kapakta çok güzel anlatmışlar kitabı; “öğreticilik taslamadan, mütevazı ama yetkin bir üslupla… Müthiş bir hayal gücü, özenli bir dil, usta işi bir kurgu ve net bir siyasal bilinç bir araya geliyor öykülerin hepsinde.”

Öykülerin çoğu bilim kurgu değil, pek çok türde hikayeler toplanmış. Fantastik diyebileceğimiz öykülerden, hayvan öykülerine, bilim kurgulardan, distopya - ütopyalara kadar farklı yelpazede; okuması zahmetli, bazen anlaması güç olan ama okuduktan sonra kesinlikle etki bırakan öyküler bir arada. Uzun sürede, sindire sindire okudum ve gerçekten birkaç öykü baya yer edindi bende. Ursula sevenlere kesinlikle tavsiye ederim.

images
mezbaha 5
Yine harika bir yazarla daha devam ettim okumalarıma. Kurt Vonnegut tıpkı Saramago ya da İhsan Oktay Anar gibi bir müddet okumayınca özlenen, aranan bir yazar. Mezhaba 5 kitabı çok uzun süredir elimde vardı, aslında yazarın da en meşhur kitabı. Yine de bir türlü okumamıştım. Hazır evde kös kös oturuyorken (ve tatilden gelmenin sudan çıkmış balıklığını atmaya çalışıyorken) okuyayım dedim ve keşke daha önce okusaydım demekten kendimi alamadım. Mükemmel bir kitap, zaten çok farklı bir anlatım ve yerinde bir konu seçimiyle beni benden aldı. Yazarın kendi tecrübeleriyle harmanladığı kurgusu, arada bir kendisine de göndermeler yapması ve çoğu yerde tüyleri diken diken eden cümleleri, gerçekten tekrar hayran oldum Vonnegut’a.

Ben Vonnegut’ın yazdıklarını tam olarak bilim kurguya koyamıyorum, bana göre kendine has bir tür olarak değerlendirmek lazım. Bilim kurgu öğeleri çok çok geri planda oluyor genelde kitaplarında. Bu tabii ki şahsi görüşüm ve bilim kurguya bakışım. Tabi görüşler farklı farklı, hepsine de saygı duyuyorum. Yine de bilim kurgu olarak baksak dahi, çok farklı olduğunu en azından hepimiz kabul etmeliyiz bu süper insanın. Neyse efendim, kısacası Vonnegut okuyalım, okutalım. (yine de benim favorim hala galapagos). Herkese keyifli okumalar dilerim.

24 Beğeni

Uzun bir süre okumamın önüne sürekli engel çıkmış ve en sonunda geçen ay engelleri atlatıp Vaiz serisini almıştım.Ağustos ayına girer girmez okumaya başladım ve gerçekten seriyi şimdilik çok beğendim ta ki bugün 6.kitap olan Güneşte Savaş’ı okuyana kadar…Sırf bu yüzden kalan 3 kitaba karşı bir soğukluk geldi,sanırım okumaya 1 hafta ara vereceğim.Soğukluğun sebebini söylemiyorum okumayan kişiler için “spoiler” oluşturacağı için ama 6. kitabın orta kısmından,son kısma kadar olan olay baya tadımı kaçırdı okuduğum kitaplara kendimi çok fazla kaptırdığım için :hanci:
Umarım fazla ara vermeden devam edip seriyi bitirebilirim çünkü gerek çizim gerek diyalog kalitesi olarak son yıllarda en beğendiğim serilerden birisi oldu,okumayan varsa kesinlikle tavsiye ederim en azından 6.kitaba kadar :sweat_smile:

11 Beğeni

Aden’i okuyorum.Güzel gidiyor.

3 Beğeni

UZLAŞTIRICININ PENÇESİ (YENİ GÜNEŞ KİTABI / THE BOOK OF THE NEW SUN #2)

Aldığımız cevabın iki katı kadar yeni soru edindik. Nasıl bir sonuca bağlanacak merak içindeyim.

11 Beğeni

Haziranın sonlarına doğru başladığım Witcher maceram 2 ay sonucunda bugün bitti. Son kitap beklentilerimin biraz altında kaldı açıkcası. Hüzünlü bir tebessümle ve sıkılgan bir heyecanla okudum.

Yazar 6. kitapta Geralt’tan bahsetmeye ara vermişti. Ayrıca son kitaplara doğru artan, evrenin politik çatışmalarının anlatımı üzerine okur Geralt, Yennefer ve Ciri’yi özler olmuştu. Son kitapta bu özleme bir son verilir, hepsinin hikayesini de doya doya okurum diye düşünmüştüm fakat yazar bu kitapta da bir şekilde konuyu üçünden uzaklaştırmayı başarmış :slight_smile: Yaklaşık 650 sayfa olan kitapta ana üç karakter kitabın yarısında denebilecek bir oranda yer alıyor sadece, dolayısıyla seriyi bitirdiğimde bir doyumsuzluk hissi yaşadım ben açıkcası.

Ayrıca eleştireceğim bir başka nokta ise önemli bir hususun son kitapta ortaya çıkması (okuyanlar için: Kral Arthur efsanesinin alternatif bir evren olarak gelmesinden bahsediyorum.). Yani bana kalırsa bu kadar önemli bir husus yer alacaktıysa, ilk kitaplardan itibaren hikayeye yedirilmesi gerekirdi; bu haliyle bana biraz çiğ kalmış gibi geldi. Sanırım yazar “Seri nasılsa tutmaz, en iyisi ben kendi ilgi alanımdan bir olay iliştireyim şuraya” diyerek kendini gerçekleştirmek istedi son kitapta :slight_smile:

Yine de okumaktan kesinlikle pişman olmadığım, her karakterle bağ kurabildiğim ve gerek evreni gerekse akıcı anlatımı bakımından keyifle okuduğum bir seriydi. Okumak isteyen fakat aklında soru işareti olan herkese öneririm. İlk dört kitap göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor, kalanını da olayların nasıl bağlanacağına dair bir heyecanla okuyorsunuz. Her türlü kendini okutuyor yani :smiley:

Hoşçakalın Ciri, Geralt ve Yennefer derdim ama Witcher 3 Wild Hunt’a başladığım için bir süre daha beraberiz :smiley:

16 Beğeni

azazel

Boris Akunin - Azazel
Rus polisiyesi olduğunu görünce, kendim açısından bir ilk olması için çabucak satın almıştım. Nihayet serinin ilk kitabı Azazel ile başlamış bulunuyorum.

Kitapta az da olsa yazım hatası mevcut. Ayrıca otelden bahsedilen iki yerde otel, hastane olarak yazılmış. Unutmadan belirteyim kitabın içerisinde ara ara sayfada geçen sahneyi anlatan çizimler kullanılmış. Bu yönüyle çok beğendiğimi söylemeliyim.

Gelelim kitap içeriğine. Kahramanımız ana babasını kaybetmiş, (babası ölmeden önce büyük miktarda parayı batırmış)varlıksız, 20 yaşlarında olan Erast Fandorin. Fandorin Moskova asayişte, şube müdürünün katipliğini yapmakta. Her zamanki gibi sıradan geçen bir günde garip bir intihar yaşanır. Bu garipliğin ardından Fandorin dışında kimse gitmek istemez. Fandorin bu olayın peşinden gitmekte de haklıdır çünkü olaylar çok geniş çaplı bir yapılanmayı işaret eder. Ölümle burun buruna geçen bu hikaye ikinci kitapla devam ediyor, bakalım Fandorin orada neler yapacak.

Azazel coğrafi olarak benim için ilk diyebileceğim bir eser olmasının yanında baş karakter Fandorin’in yeni yetme olmasıyla da bir ilk olma özelliği taşıyor. Bu zamana kadar okuduğum polisiyelerde hep alanının uzmanı karakterleri okumuştum. Fandorin ise bir acemi, bir Sherlock veya Poirot değil. Bu yönüyle kitabı ayrıca sevdiğimi belirtmeliyim.

17 Beğeni

Uzun zamandır Buz ve Ateşin Şarkısı’nı gerçek bir fantastik seri olarak görmediğim için okumayı erteliyordum. Zamanında serinin dizisinin de ilk sezonunu izleyip pek sevmemem de kitaplara ön yargıyla yaklaşmama sebep olmuştu. Şimdi ise okuyacak fantastik seri eksikliğinden ötürü kitaplarına başladım. (Şu an ilk kitabın %56’sındayım)

Dili akıcı; okyucuyu sıkmıyor, ama acaba şimdi ne olacak diyip heyecanlanmıyorsunuz. Karakterlerin duyguları, mekanlar, olaylar yeterli seviyede anlatılıyor; okuyucu hikayeyi zihninde kolayca canlandırabilirken ipuçlarını yakalayabiliyor.

Hikaye bir çok ana karakter üzerinden işliyor. Bir karakterden diğer karaktere atlama sıklığı yeterli sayılır, ne Fırtınaışığı Arşivi’nin ilk kitapları gibi heyecanı ortada kesiyor, ne de Zaman Çarkı gibi bıkıp usandırıyor. Buna ek olarak çok karakterin hikayenin işleyişini yavaşlattığını düşünüyorum.

Seri bir fantastik seri olarak geçmesine rağmen bu alanda o kadar kıt ki bu konuda Buz ve Ateşin Şarkısı’nı en fazla “fantastik soslu” bir seri olarak görüyorum. Okuyacaklara uyarım: bu seride havada uçuşan büyüler, kıtaları yok eden ırklar arası savaş, tanrılara meydan okuyan kahramanlar, zalimliğiyle toprakları karanlığa bürüyen şeytani efendiler göremeyeceksiniz; bu seride iki tane vyern’den bozma kıytırık ejderhayla kutup zombileri var.

Seri hakkındaki bilgilerimin kaynağı izlediğim ilk sezon dizi, %56’sını okuduğum ilk kitap, ve arada sırada izlediğim dizinin ileriki sezonlarına ait bölümler.

Tavsiyem fantastik okumak için okunmamalı, okuyacağınız şey temel olarak lordlar arası çekişme.

Seri hakkında bilgisi olanlar yanlışlarımı düzletip tavsiye verirlerse memnun olurum.

Ekleme: Önyargılarımı belirttikleri ve hatalarımı düzelttikleri için @Dvne @eXcitinG @yates232 @isos81 ve @HamdemitAbi 'ye teşekkür ederim. Hafif iğneleyici dilimden ötürü rahatsız olan fanlar varsa da kusura bakmasınlar; zaten amacım seriyi gelecek tepkilere göre değerlendirmekti.

11 Beğeni

Aynı anda okuduğum o kadar çok kitap var ki. Sırasıyla yazayım hemen. Çok yorucu bir iş yaptığımın farkındayım. Bu kitaplar bittikten sonra bir daha böyle bir şeye kalkışacağımı hiç sanmıyorum. :smiley:

Malazan Book of the Fallen- Gardens of the Moon: İngilizce düzeyim aslında iyidir. Fakat bu kitap beni çok yordu. Sürekli not alıyorum ve sözlükten kelimelerin anlamlarına bakıyorum. Toplam 113 sayfa okumuşum ama gelip burada anlatabileceğim hiçbir şey yok. Kim bilir nasıl çevirdim de notlar aldım. Allah bilir. Yarım yamalak bir şeyler yazmak istemiyorum. Sanırım İngilizce olan halini bırakacağım, çünkü benim enerjimi tüketti. Diğer kitaplara konsantre olamıyorum ve kısıtlı zamanımı daha efektif kullanmak için Türkçesi çıkana kadar rafa kaldırıyorum. Hem zaman çarkı hemde Malazan aynı anda gitmiyor.

Zaman Çarkı Serisi 3. Cilt – Yeniden Doğan Ejder İkinci kitap müthiş bitti. Ben bu kadar çok seveceğimi düşünmüyordum. Büyük av bittikten sonra hemen 3. kitaba başladım. Not alarak yavaş yavaş özümseyerek okuyorum. Şu anda 127. sayfa 10. bölüm sırlar kısmında bıraktım kitabı. Ben 1. kitabı çok yavaş okumuştum, ancak büyük av ve şu an okuduğum yenidendoğan ejder tabiri caizse su gibi akıyor. Kitabı bitirdiğimde detaylıca yazarım.

Locke Lamora’nın Yalanları ( Centilmen Piç 1. Kitap) Toplam 55 sayfa okudum. Kral katili güncesi serisinde aldığım hazza benzer bir lezzet, tını yakaladım diyebilirim. Yine not alarak okuyorum ki unutmayayım ne okuduğumu. Şimdilik şahane gidiyor, ancak biraz ara vereceğim bu kitaba. Önce zaman çarkını hızlıca bitirip bu kitaba geçmek istiyorum.

Sandman 1 – Prelüdler Noktürnler 1. cildin bitmesine 30 sayfa kadar kalmış. Okumaya kıyamıyorum. Özel zamanlarımda keyif yaparken okumayı tercih ettim. Tercihim sade ve bol köpüklü Türk kahvesi, eşlik etmek. Adeta tadından okunmuyor. :face_with_hand_over_mouth:

@Agackakanwoody Zaman Çarkı için yüreklendirdiği için kendisine sevgilerimi sunuyorum.

Ölüm tüyden hafif, görev dağdan ağır. Bu seriyi bu kadar çok seveceğimi hiç tahmin etmiyordum. Elimden geldiğince hızlı bir şekilde bitireceğim. Tekrardan çok teşekkür ederim Buse.
:krs:

@dieter Sandman serisini de senin sayende aldım. İyi ki bana bu seriyi önermişsin. Sana da teşekkür ediyorum. İthakiyi zaten çok seviyordum, sevgim katlanarak arttı diyebilirim. :smiley: Sırada sanırım vaizler var ama vaiz konusunda pek övgüler alamadım bilemiyorum. :stuck_out_tongue:

:krs:

13 Beğeni

Fantastik ögelerin dozunun her kitapta arttığı bir seri okuyorsun. Ayrıca serinin hiçbir yerde “epik fantastik” olarak pazarlanmadığını hatırlatayım tam aksine senin de söylediğin gibi tabelada “taht oyunları” yazıyor. Uçan ejderhalar olan bir seriyi gerçek fantastikten saymayıp, “fantastik edebiyat” terimini yeniden yazmaya da gerek yok bence.

8 Beğeni

Öncelikle tamamlanmamış bir seriden bahsediyoruz. Hala yazılmayı bekleyen 2 tane kitap var bu da ortalama 2200-2400 arasında sayfa demek. 1100 sayfalık Kılıçların fırtınası kitabında Martin in neler yaptığını gördükten sonra bu kadar ön yargılı olmamak gerek. Kaldı ki Ejderhaların Dansı kitabından sonra dizi ile alakası kalmıyor kitabın. Yaşanan olaylar ve gelişebilecek olaylar sayesinde kalan 2 tane kitaptan inanılmaz işler çıkma potansiyeli var. Bir çok diziyi izleyip, kitaba başlayanların sorunlarını yaşıyorsunuz sanırım. Buz ve Ateşin şarkısı eğer Martin Kılıçların Fırtınası ve Ejderhaların Dansı kitaplarında ki performansını sürdürürse bu seriler içerisinde gelmiş-geçmiş en iyisi olur. Net.

Ağır ve yersiz eleştiriler yapmışsınız.

Kaldı ki ben bir sürü fantastik kitap ve serisi okumuş birisi olarak, bu kadar karakteri seri içerisinde tutmayı başaran, biryerler de karşına çıksa bile onun hakkında yaşadıkları ve yaptıklarının hala zihninde ve aklında olmasını sağlayan bir seri ve eser okumadım. Buz ve Ateşin şarkısında o kadar çok karakter var ki ve Martin bunların hepsini o kadar güzel bağlıyor ve işin içinde tutuyor ki zaten bu açından bile bir sürü benzeri kitabın çok ötesinde kalır.

8 Beğeni

Sandman okurken adeta Morpheusun bedenine bürünüyorum. (Death olunca ortamda oyum tabi:D) Çevresinde olanları, yerine getirdiği görevleri, iletişim kurduğu insanları onun o ifadesiz gözlerinden izliyormuşum gibi hissediyorum. İlham aldığı tüm eserler, mitler yarattığı karakterler o kadar güzel birleşmiş ki gerçekten ara ara düşünüp vay anasını diyorum. :smiley: İyi okumalar.

Övelim hemen. :smiley:

4 Beğeni

Henüz tüm GoT evreninin çeyreğini bile tamamlamamış biri olarak bu kadar kesin, net ve tavsiye seviyesinde bir yazı yazmanız diğer arkadaşlarında dediği gibi yersiz, gereksiz ve ön yargılı olduğunu, insanları yanlış yöne sevk edebileceğini düşünüyorum.

4 Beğeni

Ben diğer arkadaşlar gibi yersiz veya ön yargılı olduğunuzu düşünmesem de, yorumlar için biraz erken olabileceğini düşünüyorum açıkçası. En azından ilk kitap bittikten sonra seri hakkında değil de tekil olarak kitap hakkında yorum yapmak gayet makul. Aynısını Sissoylu serisinde @Leingrad da yapmıştı.

Buna Low-Fantasy deniyor. Beklentileri karşılamadı diye fantastik değil diyemeyiz. Sizin tercihler anladığım kadarıyla High-Fantasy kitaplar yönünde. Araştırma yaparken buna bakabilirsiniz.

Bir de şu var, biz fantastik diyoruz ama kelimenin aslı fantezidir. Ancak fantezi, bizde maalesef erotizmi çağrıştırdığı için kelimeyi değiştirmeyi tercih etmişiz. Fantastik deyince de uçan kaçan büyüler filan geliyor akla ama işte onun da alt dalları var.

Fanteziyi sevdiğim bir yazar şöyle tanımlar: “Extension of the imagination” yani fantezi, hayal gücünün uzantısıdır bir nevi. O yüzden Taht Oyunları net bir şekilde fantezi kategorisine girer.

Not: Google’a “genre of a song of ice and fire” yazıp aratınca direkt “High Fantasy” çıkıyor. Büyü zamanla artsa da bence hala LF kategorisinde.

Merak ediyordum, beğenmenize sevindim. Bence kitap bittiği zaman Kralkatili’nden daha fazla sevme olasılığınız çok yüksek :slight_smile:

6 Beğeni

High fantasy örnekleri için direkt olarak Wikipedia’dan alıntı yapacak olursak:

The works of J. R. R. Tolkien—especially The Lord of the Rings —are regarded as archetypal works of high fantasy.[7] Also, Lloyd Alexander’s The Chronicles of Prydain , Stephen R. Donaldson’s The Chronicles of Thomas Covenant [8] and David EddingsThe Belgariad are good examples of a high fantasy series.

O zamanlarda her şeye epik fantastik denmeye başlanıldığından asoiaf ın da high fantasy olarak anılması normal. En azında 90’larda high fantasy idi, ama o yıllardan bugüne kadar genre’ının tanımını baştan yapan birçok seri yazıldı.

Dune da bilimkurgu olarak pazarlanan bir seri. Fakat bilimkurguda über teknolojiler bekleyen bir okurun kitabı eline aldıktan sonra “hani nerde robotlar?” demesi muhtemel. Yani “genre gatekeeping” e girersek çıkamayız o tartışmanın içinden :neutral_face:

2 Beğeni

Ilk dega Kurt Vonnegut okudum ve memnun kaldığımı söyleyebilirim. Okuduğum en gerçekçi distopya kitaplarından biri olduğumu düşünüyorum. Gerçekçi derken, gerçekleşmesi en mümkün olan demek istiyorum. Teknolojinin gelişmesiyle her geçen gün bu kitaptaki dünyaya doğru ilerliyoruz bence.

Her ne kadar konusun gidişatı diğer distopya kitaplarından pek farklı olmasa da ben Otomatik Piyano’yu beğendim. Karakterler, yazın, kurgu ve dünyası açısından okunmaya değer bir eser.

22 Beğeni

@swarf serinin fanlarının hışmına uğramışsınız hocam, geçmiş olsun.

Rıhtımda tartışmalara çok girmeyi sevmem ancak buradakinin gayet saygı çerçevesinde geçtiğini görünce görüşlerimi belirtmek istedim :slight_smile:.

Ben Winds of Winter’ın yayınlanan kısımları dahil serinin tamamını okudum ve arkadaşa katılıyorum.

Mesela bu sava tamamen karşıyım. Bahsettiğiniz gibi güzelce bağlanmış ve başı sonu belli olan bir seri olsaydı son kitabının çıkması 9 yıl sürmezdi, kaldı ki seriye başlanırken 3 kitap olarak tasarlanması sonra 7’ye çıkartılıp ilk üçünden son derece farklı bir son iki kitabın bizi karşılaması ve serinin bitimine iki kitap kaldığı halde plot’un karınca hızında ilerlemesi bence GRRM’nin son kitabı yazıyor olduğuna değil yazamıyor oluşuna birer örnek.
İlk kitap üzerinden yorum yapılmasına neden karşı olunduğunu da anlamadım, ne ilk kitap fanların gözünde serinin zayıf bir parçası ne de seri ilerleyen kitaplarda ciddi bir değişime uğruyor. Hatta GRRM’nin en iyi yaptığı şey seriye adını veren Buz ve Ateşin Şarkısı değil gayet hakim olduğu Ortaçağ’ı ve taht oyunlarını kendince yorumlaması olduğundan daha sonra baş gösteren problemlerden de yoksun ilk kitap.
Şimdi serinin özellikle son iki kitabını benim için işkenceye çeviren sorunlara değineyim:

  • Gayet detaylı işlenmiş ve anlaşılmış Westeros kültürünün yanında göçebe doğu kültürünün ve İslam Coğrafyasının basit bir karikatürü gibi duran Essos.
    -Üsttekinin devamı niteliğinde olan Daenerys’li bölümler. 5 kitap boyunca gerçekten nefret ettiğim bir bölüm varsa o da son kitabın epilogue’u öncesi Daenerys bölümüydü. Hatta GRRM bu bölümleri ‘‘Meereen Düğümü’’ olarak nitelemişti şu röportajında.
    Kitabın yazarı dahi serinin en önemli 3 ana karakterinden birinin başına gelenleri ‘‘düğüm’’ olarak niteliyorsa bence orada ciddi bir sorun vardır.

  • Karakterlerin her birinin ne kadar özel olduğundan veya serinin içinde olduğundan bahsedilmiş. Hakkını yemeyelim kendi sesine sahip, son derece başarılı karakterler var ancak bir o kadar da gereksiz karakter de var:
    -Soruyorum, plot’un ilerlemesine sadece tek bir eylemiyle katkıda bulunmuş olan Quentyn’e iki kitap ayırmaya gerek var mıydı?
    -Hotah’ın yürü- pardon atlı kamera olmanın dıışnda bir özelliği var mıydı?

  • Veya zaten başaramayacağını bildiğimiz halde Brienne’in Sansa’yı arayışına bölümlerce maruz kalışımız?

  • GRRM’nin dengesiz yazarlığı. Burada da hakkını yemeyelim: şöyle inanılmaz monologlar okuduk. Dili de fantezi standartlarının üstünde. Ama böyle güzel anlara devamlı rastlamaktan ziyade upuzun infodump’ların, şatafatlı düğünlerin sayfalarca betimlenmesinin, yazarın sadece bir karakter hakkında değinmek istediği tek bir özellik adına plot’u durdurmak pahasına da olsa başka karakterler ekleyişlerinin arasında şahit olduk.Ayrıca ufak bir ailenin aşçısına kadar isimlerini vermek benim için ‘‘iyi Worldbuilding’’ sayılmıyor maalesef. Paragraflar dolusu yemek tarifleri, zaten akmayan hikayenin bir de detaylarda boğulması…
    Zaten darmaduman olmuş plot’ları ve subplot’ları en ufak bir şekilde çözüme kavuşturamayışına tanıklık ettiğmiz bin sayfanın ardından serinin en ama en son bölümünde yazarın Daenerys’in ishalini ‘‘detaylıca’’ açıklaması bahsettiğim dengesizliğin en güzel örneği bence.

    Değindiğim bazı sorunların serinin ilerleyen kitaplarında çözülceğini düşünebilirsiniz ama Her şey Güzel Olacak’ta Nuri Çamlı’nın sözünü de hatırlatmak isterim: ‘‘Bilemiyorum Altan, bilemiyorum.’’

12 Beğeni

7 Beğeni

5 Beğeni

Görüşünü belirtenlerden biri olarak bir ilave detayı belirtmek isterim, ben bütün kitapları ve diziyi seyretmiş biri olarak GoT evrenini “fan” seviyesinde beğenen biri değilim. Hatta ilk kütüphanemde olan kitapları ikinci kütüphanemi kurunca tekrar satın alma gereği duymadım ki bundan Martin in kitapları “yazamama” performansı da etkili oldu :slight_smile:

3 Beğeni

Aynen öyle. Gereksiz detaylar, rastgele karakterler ve hikayeler ekle, sonrasını getiremediğin için 10 yıldır bir kitap yazama. Çünkü yazarken ilerisini düşünmedin, bir planın yoktu.

Ama o kadar kalabalığı gören okuyucu büyük bir yapboz beklentisine giriyor. Bu yüzden Kralkatili ve Buz/Ateş en çok teorisi yapılan seriler. Hayranlar çaresizlikten çorbanın rengine kadar inceliyor. Delinin biri kuyuya taş atmış…

Yazarın sözlerinden ziyade icraatlarını değerlendirmek lazım.

8 Beğeni