Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

O kadar kitabı bekledin, ben de sen sorarken, takip ederken çok merak ettim. Umarım ikinci yarısı daha güzeldir ben de okumak istiyorum.

1 Beğeni

Yaşam Suyu - Clarice Lispector

“Gerçeği kim biliyorsa bir adım öne çıksın ve konuşsun. Pişmanlıkla dinleyeceğiz.”

Okumak için değil, varolmak için yazılmış bir kitap bu. Okunacaksa da hızla, bakar gibi okunmalı. Okuma eyleminin sonluluğuna teğet geçen bir sonsuzluk bu. Gözler kapansa bile karanlığa çakılıp kalmış neon yeşili harfler gibi: Água viva. Yaşam Suyu.

Lispector yaşıyor ya da yazıyor. Her ikisi ya da hiçbiri. Bir ressamın renklerle sözcükleri değiştirmesi ile yaratılan doğaçlama bir caz parçası bu. Ahenksizliğin ahengine yazılmış bir aşk şarkısı. Melodiden ve nakaratlardan haz etmeyen bir ressamın yazarlığa kalkışması. Ya da yaşamaya. Sınırları belirsiz bir mücadele bu. Tanrı hakkında, aşk hakkında, sen hakkında, o hakkında.

Yaşam Suyu, bir özgürlük. Yaşam Suyu, bir tutsaklık. “Şüphesiz dünyayla neden ilgilendiğimi soracaksın.” diye “ona” seslenen bir vaiz. (Ya da “sana” mı demeliydim?) Nesneden bağımsız bir cevap takip eder soruyu: “Çünkü bu işle görevlendirilmiş olarak doğdum.” Yaşam Suyu bir Kandinsky tablosu. Havada kesişen ve uyumsuzluk yaratan çizgilerden müteşekkil bir kaos. (Ya da kozmos mu demeliydim?) Sembollerle uğraşan semboller hakkında bir kitap bu. Her şey gerçeğe bir referansken aksini kim iddia edebilir? Yaşam Suyu kendini doğururken anlatan bir hikâye. Plasentasını yiyen bir ressamın itirafı bu: “Sana şimdi bir hikâye anlatmayacağım, çünkü bu fahişelik olur. Bense seni memnun etmek için yazmıyorum. Sadece kendimi.”

Tuhaf bir anlatı bu. Ve her şeyin cevabı da burada gizli. Çünkü bir resim onun tuhaf olduğunu düşündüğümüzde resim oluyor, bir sözcük onun tuhaf olduğunu düşünürken anlam kazanıyor. Hayatın tuhaf olduğunu düşündüğümüz an, işte o an. Hayat başlıyor. Bir hikâyeyi yaşıyoruz. Ve yazıyoruz. Her şey bir yana, okuyoruz. Ama bakar gibi. Teğet geçer gibi. Yıldızlar titrerken içinde yılanların dolaştığı hayata yakışan bir hikâye. Yaşam Suyu. Bulanık ve akışkan.

https://www.instagram.com/p/CE198d8p2tM/?igshid=16qcdxm6fncn8

11 Beğeni

Andreas Gruber/48 Saat

Küçük birtakım klişeler olsa da ve bazı diyaloglarda hafif bir yapaylık hissetsem de kitabın geneli oldukça iyi. Tamamen kurgu odaklı ve okuru olaylardan hiç koparmıyor, merakı hep canlı tutuyor.

Psikoterapi bölümleri gerçekten çok başarılıydı. Çoğu polisiye yazara göre Gruber’in anlatımı hem iyi, hem de olayların inandırıcılığını ve etkileyiciliğini arttırmak için tıp ve psikoloji alanında ciddi bir araştırma yapmış. Bütün bunlar onu bu alanda benim için bir adım öne çıkarmış durumda.

Simon Beckett’tan sonra uzun süredir ilk kez bir polisiye yazarın başka bir kitabını okumak istiyorum. Gruber benim için çok iyi bir keşif oldu.

15 Beğeni

Centilmen Piç Serisi 2.Kitabı da bitirdim. Kitabın ortalarındayken sorsanız “ilk kitaptaki tadını alamadım ama bakalım hayırlısı” derdim. Ancak son düzlükte hakikaten çok iyiydi,çok beğendim. Bence bu serinin filmi gelmeli. Üçüncü kitabı okumaya çekiniyorum çünkü 4.kitabı biraz araştırdım yazar P. Rothfuss ve G.R.R. Martin gibi çıktı, 8 sene sonra 2021 ekim ayında çıkacağı belirtilmiş goodreads’te. Bu gerçekten hayal kırıklığı oldu benim için.
Sıradaki kitabım çok merak ettiğim ;
0000000639921-1

12 Beğeni

Büyünün Rengi’ni okurken kitap kulübündeki konulara yorum yazmayı unutmayın :slight_smile:

Lynch, Rothfuss veya Martin gibi değil. Twitter’da en son şöyle yazmıştı:

Yes, I have completed a draft of THORN which will now go to my editors for consideration and planning. This is not a formal announcement of a release date. There will not be such an announcement for a while yet. Please stay tuned!

Yine de 3. kitap serinin en zayıf kitabı bana göre. 4’ü merakla bekliyorum.

3 Beğeni

Amerikan Tanrıları’nın girişi :’(

8 Beğeni

Kimiside 2.kitabı bir “geçiş kitabı” olarak tanımlayıp “zayıf halka” yorumunu yapmış. Ben 3.kitabı biraz geç okumayı düşünüyorum 4.kitap için, en azından merakıma yeni düşene kadar :slight_smile:

Aklımda :wink:

3’ü de oku bekle. Centilmen Piç serisi en azından 3 kitap için daha çok tekil kitap (stand alone) tarzında hikayeler sunuyor gibi. Tabi 3. kitabın sonunda bir şeyler bir şeyler( :slightly_smiling_face:) oldu ama gene de tekil tarzında. Hem 4. kitabın çıkması da ço uzakta değil.

Flashback sağolsun 2. kitabın önüne geçiyor bence 3. kitap. Hem 2. kitabın sonu cidden aşırı hızlı geçirilmiş hissiyatı vermedi mi size de? Bağlıbüyücüler ile ilgili ve genel olarak verilen bilgiler de fena değildi.

1 Beğeni

Ben flashback’leri seviyorum açıkçası. 3. kitapta seçilen hikaye konuya hiçbir şey katmadığı için bir tık düşük kalmıştı benim gözümde. Tamam yine geçmişi anlat ama hırsızlarla ilgili bir şey anlat, çok alakasızdı konu.

Üçün sonu da çok basit ve klişe gelmişti bana. Çok farklı ilerleyebilirdi. Ama her şeye rağmen 4’ten çok umutluyum.

Centilmen piçler serisi toplam 7 kitap mı olacak? Wikide öyle görmüştüm doğru mudur bilemedim.


My rating: 5 of 5 stars


Çok ama çok beğendim.

Baştan sona düşündüren, sorgulatan, endişelendiren muhteşem bir eser. Bu kadar çok din varken hangisi gerçek? Bir dine göre inandığınızda geri kalan dinlere göre inançsız ve günahkar mı oluyoruz? Cehennem nasıl bir yer olabilir? Cennet ile cehennem arasında gerçekten bir fark var mı?

Sonsuzluk nedir? Sonsuzluk mümkün mü? Sonsuzluğa ihtiyacımız var mı? Milyar kere milyar kere milyarlarca yıl yaşamak iyi bir şey mi?

Bu kitapta bu soruların yanıtını bulacağınızı sanıyorsanız çok yanıyorsunuz. Kitap sizin bu soruları ve daha fazlasını sormanızı sağlayacak. Cevapları bulmak ise size kalıyor. Belki yeteri kadar uzun süre ararsanız cevapları bulabilirsiniz :slight_smile:

Kitabın uzunluğunu da çok beğendim. Bence yazar kritik bir tercih yaparak hikayeyi uzatmamış ve tam tadında bitirmiş. Kitabı uzatsaydı yine güzel olabilirdi ama mevcut halindeki etkiyi ve vuruculuğu yaratamazdı bence. Cesur bir karar vererek kısa tutmayı tercih ettiği için tebrik etmek gerekir.



View all my reviews

23 Beğeni

Sandman

Havalı ve karizmatik olduğu kısımlara daha var galiba ://

8 Beğeni


Din ve İdeoloji Şerif Mardin’den okuduğum ilk kitap.Kitabın ilk yüz sayfası çok fazla alıntı içerdiği ve birazda sosyoloji bana uzak konu olduğu için olsa gerek beni zorladı.Orta bölümlerde dinin ideolojiyi nasil etkilediği daha belirgin hale geliyor.İdeolojinin Osmanlı üstünden incelendiği kısımdayım sosyolojiye ilgi duyanlar daha çok şey anlayacaktır.

12 Beğeni

Mo Yan - Yaşam ve Ölüm Yorgunu okuyorum. Muhtemelen ana kitap olarak birkaç ay daha okumaya devam edeceğim. :slight_smile:

Umarım düzenli bir şekilde okuyabilirim de kitap elimde haddinden fazla sürünmez. :relieved:

11 Beğeni

Kitaptan ziyade yazarın 1937’de yaptığı bir konuşmanın metni. Etkili başladı bitince yorumlayacağım.

11 Beğeni

KÖR BAKIŞ (BLINDSIGHT)

KONUSU

Kör Bakış hastaları, görsel kortekslerindeki lezyonlar nedeniyle kör oldukları halde görsel uyarılara bilinçsiz olarak yanıt verir. Bir cismi görmedikleri halde, tereddüt etmeden uzanıp alabilirler.
Uzaydan gelen altmış beş bin cismin atmosfere girip yanmasından bu yana iki ay geçti. Bilinmeyen yaratıklarca yapılan bu gösteriden sonra dünya nefesini tutup bekledi. Sonra Neptün’ün ötesindeki bir uydu, Güneş Sistemi’nin sınırından gelen bir fısıltı duydu. Orada her ne varsa uzaktaki bir yıldızla ya da daha yakındaki başka bir şeyle konuşuyordu. Peki, uzaylılar sizinle karşılaşmak istemiyorsa, onlara kimleri gönderirdiniz? Beynindeki duygu işleme merkezleri ameliyatla birbirinden ayrılmış, çok kişilikli bir dilbilimci; X ışınlarını görebilecek kadar makinelerle kaynaşmış, ama kendine yabancılaşmış bir biyolog; kendisine ihtiyaç duyulmayacağına ilişkin zayıf bir umudu olan barış yanlısı bir savaşçı; onlara kumanda etmesi için genetik bilimini kullanarak mezardan çıkardığınız vampir adı verilen soyu tükenmiş insansı bir yırtıcı; ve son olarak da Dünyayla bağlantıyı sağlasın diye yarım akıllı bir Sentezci. Bu hilkat garibelerini Güneş sisteminin sınırına yollar ve onlara Dünyanın kaderini teslim edersiniz. Belki de size, bulmak için gönderdiklerinizden daha yabancı olduklarını hissederek…

DÜŞÜNCELERİM

Kitabın içinde yok yok: ilk temas, sosyobiyoloji, sanal dünya, psikiyatri, transhumanism, cyberpunk ve hatta lovecraftian korku. Konu olarak Clarke’ın Rama’yla Buluşma kitabını andırıyor, büyük bir uzay cismini keşfe giden profesyonellerden oluşmuş ekibimizin ilk temas denemelerini takip ediyoruz. Rama’nın zayıf bulduğum yönlerini(karakterleri ve sonu) bu kitapta beğendim.

Birinci şahıs anlatımla yazılmış. Ana karakterimiz nörolojik durumu ve mesleği nedeniyle bazen karşısındakinin ağzından konuşuyor, Sherlock’un “zihin okuması” gibi karşıdakinin demek istediklerini duyuyor. Arada bir güncel olayları bırakıp ana karakterimizin hatıralarına dalıyoruz. Bir de türü hard scifi ve metin nörobiyoloji, quantum topolojisi, dilbilimi vs. terimleriyle dolu; hatta kitabın sonundaki notlarda ilham aldığı 140 çalışmayı kaynak göstermiş. Tüm bunlar birleşince kitabın akıcılığı biraz engebeli olmuş, dönüp tekrar okuduğum çok paragraf oldu.

Bu kadar hard scifi dedik ama gel gelelim ki kitapta bir de vampir var. Evet bildiğiniz insan kanı içen ve haçtan korkan vampir. Richard Matheson’un Ben Efsaneyim’de yaptığı gibi vampire bilimsel gözden yaklaşılmış ve yazarın yorumlaması benim çok hoşuma gitti. Ayrıca vampirin hikayedeki rolü de anlamlıydı. “Bilim kurguda vampir mi olur hıa…” diye kesip atmayın derim.

Yazarın cevaplarına katılıp katılmamak size kalmış ama ilginç sorular sorduğu inkar edilemez. Anlatımına katlanacak ve bazı fikirlerinin uçukluğunu dert etmeyecek biriyseniz kitaptan memnun kalacağınızı tahmin ediyorum. Türkçe çevirisi var ama iyi çevirebilmişler midir pek sanmıyorum.

22 Beğeni

Ben şu an Kleopatra’nın Gölgeleri’ni okuyorum. Bu kitabı çok önce alışverişimin içine atıvermiştim ucuz diye. Düşüncelerime gelirsek çok emin değilim sevdim mi sevmedim mi, bitirdiğimde göreceğiz.

7 Beğeni

Evet 7 kitap. İsimleri bile belli.

1 Beğeni

Ve bitti…

Daha önce bahsettiğim gibi çok uzun zaman önce PDF üzerinden kitabın sadece ilk giriş bölümünü okumuştum ve tamamını okumak için basılmasını beklemiştim (5 yıl kadar :slight_smile: ) Okumuş olduğum bu giriş bölümü ve kitabın adı itibarı ile “Stargate” ayarında, Mısır mitolojisinin ve kadim uygarlıkların da ön planda olduğu daha saf bir bilim kurgu okumayı bekliyordum fakat umduğumun aksine, fantastik ve bilim kurgunun 19. yy başlarının tarihi olayları ve önemli kişileri ile harmanlandığı, Poe hikayelerinin atmosferi içerisinde kedi-fare oyunları ile süregiden paradoksal bir hikaye ile karşılaştım. Hatta ana tema bilim kurgu olsa da, hikayede bilim kurgudan çok fantastik öğelerin ön planda olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Kurgusu, karakterleri ve olayları alışılmışın oldukça dışında olan, okuduğum en nevi şahsına münhasır kitaplardan biriydi. 1983 yılında yazıldığını da göz önüne aldığımızda içinde “klişe” olarak nitelendirilebilecek çok bir şey bulunmuyor. Kitabın başından sonuna kadar “Acaba ne olacak? Nereye bağlanacak?” durumunun sürekliliğini sağlayabilmek için kitapta karşılaştığınız istisnasız her bir karakterin, bir şekilde diğer bir karakteri arama ve kovalama durumunda olması bir süre sonra artık gidişatı rutine bindirebiliyor. Hemen hemen tüm karakterlerin arka planlarından iyi kötü bahsedilmesine rağmen karakter derinliğinin yeterince etkili şekilde verildiğini söyleyemem. Bu kadar farklı karakterler yaratıldı ise bunların arka planlarının daha derine inmesi gerekirdi. Öte yandan dili ve anlatımı çok basit olan bir kitap değil. Bir de bunun üstüne zaman ile ilgili paradokslar, döngüler, düğümler ve sıçramalar eklenince bazı bölümleri anlamlandırması hiç kolay olmayabiliyor. Ayrıca hikayede yer yer boşluklar da mevcut.

Çeviri konusuna gelirsek, orijinal metinin birkaç farklı bölümünün başından aldığım örnekler ile yaptığım üstünkörü bir kıyaslama çerçevesinde konuşacak olursam (Metin orijinal baskıda 310 sayfa, Alfa baskısında 620 sayfa olduğundan, karşılaştırma yapmak için ancak bölüm başlarından ve bir önceki bölümün sonlarından cümle örnekleri alabildim.) çevirinin gayet iyi yapıldığını söyleyebilirim. Orijinal metinde de sıkça bulunan bir paragraflık cümleler Gökçe Çiçek tarafından -baktığım yerler kadarıyla- gayet doğru bir şekilde, aslı korunarak çevrilmiş. Elim değmişken Ardan Tüzünsoy’un çevirisini yaptığı İthaki baskısını da karşılaştırmaya dahil ettim. Ardan Tüzünsoy, bu bir paragraflık cümleleri yer yer ikiye üçe bölerek ve bazı kısımları yumuşatarak kısmen kolaya kaçarken, Gökçe Çiçek orijinal metine çok daha sadık kalmış, bölmemiş, kısaltmamış, daha basite indirgememiş. Bazı yerlerde anlatımın teklediğini hissettim ama yazarın dilinden mi çeviriden mi bilemiyorum. İşaretlemiş olsam dönüp bakardım ama kitap işaretleme alışkanlığım pek yok :slight_smile: Editörlük konusunda da gayet başarılıydı, rahatsız edici redaksiyon hataları ile karşılaşmadım. Bu kitabın editörü olan Sibel hanımın PKD kitaplarının da editörlüğünü yapmasını dilerim :slight_smile:

Özellikle zaman paradokslarına ilgi duyan fantastik ve bilim kurgu severlerin hoşuna gidebileceğini düşündüğüm, temposu yüksek, okuyucuyu merakta bırakan, orijinal bir kurguya ve farklı karakterlere sahip bir kitap, diye tek cümle ile özetleyerek bitirebilirim.

42 Beğeni

Ya okumadığın kitabı mı övdün bu kadar, bir de beğenmezseniz ben ısmarlayacağım dedin, hiç beklemiyordum okumamış olmanı :joy:

Neyse aldık bir kere, beğenmezsem bana bir tane Neil Gaiman kitabı yollarsın :slight_smile: