Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Nobel Edebiyat Ödülü verilirken verilme sebebi de kısaca açıklanıyor, onlara bakabilirsiniz. Orhan Pamuk kentinin melankolik ruhunun izlerini sürerken kültürlerin birbirleriyle çatışması ve örülmesi için yeni simgeler bulduğu için almış ödülü. Tabi komite saf edebi yetkinliğe bakmıyor, çeşitlilik ve farklılık da gözetiyorlar ve bu da bazı yazarları resmin dışına itiyor.

2 Beğeni

Guardian veya o türden saygın bir medya mecrasında çalışan bir gazetecinin Nobel komitesini eleştirdiği ve sorguladığı bir yazı vardı. Bunun üzerine Nobel komitesi bu gazeteciye ödülleri hangi kriterlere göre seçtiklerine dair başka bir yazılarında çoğu kitabı ana dillerinde okuduklarını, Pamuk’un kazanmasının siyasal sebeplerden değil sizin dediğiniz gibi şehrin melankolik ruhunu yansıtmasından kaynaklandığını bildirmiştiler.

Benim canımı sıkan Pamuk’un Nobel kazanması değil. Hem edebi yönden, hem alt metin yönünden ondan çok daha yüksek yazarlarımız var iken ödülün ona gitmesi. Yaşar Kemal ilk adayımızdı. Kendinden sonra nesillerin muhayyilelerini adeta zapt etti. Yazdığı her roman, her öykü, her makale sırf kullandığı dil için, o engin Anadolu kültürü bilgisi için okunulur oldu.
Yaşar kazanamadı.
Orhan kötü bir yazar değil. Nobel almasaydı edebiyatımızda belki daha münasip bir yeri olacaktı.
Nobeli kazandı ve insanlarımız tartışmaya başladı. Neden kazandı, nasıl kazandı, ne yaptı da oldu? Sırf Ermeni soykırımı iddiasını destekliyor diye aldı demek büyük yanlış. Ama roman sanatına kimsenin yapamadığı katkılar yaptı demek doğru olur mu?

1 Beğeni

Sanırım yalnızca Kara Kitap bile bunu yaptığını söyleyebilmemize yeterli. Kaldı ki Nobel heyetinin ondan bunu beklediğini zannetmiyorum.

Son olarak Nobel almış olması tek başına ayrı bir noktaya koymuyor Orhan Pamuk’u. Yaşar Kemal daha önce almış olsaydı onu da ayrı bir noktaya koymazdı. İki isim de iki farklı roman geleneğinin önde gelen isimleri. Bu yüzden değerliler.

2 Beğeni


Kent - Clifford D. Simak

Way Station’dan sonra okudugum ikinci Simak romani. Way Station fena bir kitap degildi, ama Kent Clifford Simak’in neden bilimkurgunun büyük üstadlari arasinda sayildigini anlamami saglayan müthis bir okuma oldu.

Insanoglu’nun günümüzden itibaren 12 bin yillik yükselis ve düsüs hikayesi Kent’te anlatilan. Anlati birbiriyle dogrudan baglantili 8 epik hikayeden olusuyor; ilk hikayede ikinci dünya savasi sonrasi insanligin atom enerjisini en sonunda bariscil bir sekilde kullanarak muazzam bir teknoloji atagiyla yükselisi, sonraki hikayelerde insanligin Yeryüzünü robotlara ve biyomekanik köpeklere birakma evreleri tartisilan. Insanligin dünyayi terk edip yildizlara acilmasi klisesinden cok uzak, cok özgün bir felsefe sunuluyor. Dünyayi insanlardan devralan robotlarin ve konusma ve düsünme becerisi verilen köpeklerin yeryüzünü sifirdan inşasi büyük bir titizlikle irdelenmis.

Simak’in yalin dili, Kemal Baran Özbek’in kusursuz cevirisiyle birlesince Türkcesi de cok okunakli olan bir kitap cikmis ortaya.

16 Beğeni

Türkçe literatürdeki Yunan mitoslarıyla ilgili çevrilmiş en sağlam kaynak en başta Bilge Kültür Sanat Yayyınlarından çıkan Barry B. Powell’ın “Klasik Mitoloji” isimli eseri gelir. En kapsamlı kaynaklardandır. İlla bilginizi daha da artırmak benim gibi tutkunuz varsa o zaman Pseudo-Apollodoros’un "Bibliotheca"sı (Pinhan) gelir. Veeeee üstadımız Karl Kerenyi’nin Yunan Mitolojisi (Say) isimli kitabı.

1 Beğeni

Peregrine1

Ransom Riggs’in “Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları” (ilk kitap) adlı kitabını okuyorum. Çok güzel bir kitap, çok kolay okunuyor, akıcı. Ama tabi bu akıcılıkta çevirmen Aslı Dağlı’nın payı büyük. Ayrıca İthaki’nin baskısını da çok sevdim; gerek baskı, gerek cilt açısından iyi iş çıkarmışlar.

Ancak bu aralar işlerim yoğun ve bu yüzden kitabı bitirmem epey zaman alacak gibi; bu günlerde 20-30 sayfadan fazla (o da yatmadan önce) okuyamıyorum ve bu da yaklaşık bir ay sürecek gibi… :frowning_face:

9 Beğeni

Ted Chiang’ın ilk derlemesini(Geliş) okuyup çok beğenmiştim, aynı formattaki yeni derlemesini de okudum ve bunu da çok beğendim. Geçen kitapta söylediklerimi tekrarlayacağım. Benim gibi pek fazla bilim kurgu okumamış insanlara bile öneririm. Fakat her detayın açıklanmasını veya kesin bir son görmeyi beklemeden okumanızı öneririm, çünkü asıl amaç okuyucuyu düşündürmek. İçindeki her hikaye aynı doyuruculukta olmasa da hepsi ilginçti. Konularını özetlemek gerekirse:

The Merchant and Alchemist’s Gate: Zamanda yirmi yıl ileriye veya geriye götürebilen bir kapı icet eden Bağdatlı bir tüccarın ve onun dört müşterisinin hikayesi. Binbir Gece Masalları tadında kader ve özgür irade üzerine güzel bir hikaye.

Exhalation: Farklı bir evrende varolan yaşam formları hayatın kaynağını arıyor.

The Lifecycle of Software Objects: Kendi kendine öğrenebilen sanal evcil hayvanlar geliştiren bir sanatçı ve bir zooloğun hayat hikayesi. Yapay zeka, dijital dünya ve çocuk yetiştirme üzerine düşündürüyor.

Decay’s Patent Automatic Nanny: Viktorya döneminde robot bir bebek bakıcısı tasarlayan bir adamın, onun oğlunun ve torununun hayatı.

The Truth of Fact, the Truth of Feeling: Bir yanda insanların tüm anıları arasında anında arama yapıp, o anıları tekrar yaşamasını sağlayan bir cihaza karşı çıkan bir gazeteci; diğer yanda okuma yazmayı öğrenmenin kendisini nasıl değiştirdiğini anlatan bir kabile üyesi.

The Great Silence: Bir papağanın gözünden insanların uzayda akıllı yaşam arama girişimlerini anlatıyor. Ana fikri, dünyadaki canlıların kıymetini bilmeyen insanların milyonlarca ışık yılı uzaklardaki gezegenleri araması, olan kısacık bir hikaye.

The Omphalos: Genç Dünya Yaratılışçılığı’nın gerçek olduğu, arkeolog ve bilim adamlarının en dindar insanlar olduğu ve herkesin evrenin insan için yaratıldığına inandığı bir dünyada bu inançları sarsacak keşifler yapılıyor.

Anxiety is the Dizziness of Freedom: Yaptığımız her seçim evreni dallandırarak paralel evrenler yaratıyor teorisinden yola çıkılmış. Eğer bu paralel evrenleri görmemizi sağlayan bir makine olsaydı ne olurdu, seçmediğimiz şıkların sonuçlarını görmek bizi nasıl etkilerdi?

The Merchant and Alchemist’s Gate, The Omphalos ve Anxiety is the Dizziness of Freedom içlerinde en beğendiğim öyküler oldu. Buna rağmen favori öyküm hala ilk kitabındaki Hell is the Abscence of God. Umarım bir an önce çevirisi çıkar.

16 Beğeni

İkisindeki hikayeler tamamen farklı.

Stories of Your Life and Others

Exhalation:Others

0001701646001-1

Bilimkurgu seven bünyeme ilaç gibi gelmiş olan “Su Adamı” mükemmel bir eser. hem Belyaev’in akıcı yazımı hem de konusunun sürükleyiciliğiyle insanı okurken güney amerikanın kıyılarında kahramanımız İhtiandr’le beraber bir yolculuğa çıkarıyor. ithaki’nin bilimkurgu serisine hayranlığım bu eseri okuyunca bir kat daha arttı. gerçekten okuması keyifli ve sürükleyici bir kitap.

24 Beğeni

İthaki Bilim Kurgu Klasikleri serisinden 5. kitap olan Çocukluğun Sonu kitabını okudum.

Her zaman olduğu gibi konuya geçmeden önce çeviri, editörlük ve kapak konusuna değinmek istiyorum. Son zamanlarda bu seriden böyle çevirisi ve editörlüğü güzel bir kitap okumamıştım. Serinin 40’lardan sonraki kitaplarında olan bariz çeviri/editörlük hataları ve kitap dağılması gibi bir sorun olmadığı için rahat rahat 3 günde okudum. Kitap kapağı ise yine harika olmuş. Çizenin ellerine sağlık.

Kitabın konusuna gelecek olursak; başlangıcımız ABD ve Sovyet Rusya’nın uzay yarışı ile başlıyor. Bu sırada Dünyalıların Hükümdar diye isimlendirecekleri bir grup uzaylı! Dünya’ya iniyor ve olaylar gelişiyor. Dünyadaki vatandaşları etkisi altına alıp iyi anlamda Dünya’yı geliştiriyorlar. Ama henüz kendilerini göstermiyorlar. (50 yıl ortaya çıkmayacaklar) Bu Hükümdarların aslında işgale geldiğine inanan bir grup insan ise mücadele ediyor ama fayda etmiyor. Karakterlere bakış açımız değişiyor ve Jean ve George karakterlerine geçiyoruz. Yeni Atina olarak Hükümdarların eşliğinde kurulan şehre yerleşen vatandaşlar süper ötesi yaşıyorlar. Hikayeye Jan isimli bir karakter katılıyor ve bu hükümdarların izini sürüp onların gezegenine gidiyor ama Dünya’ya döndüğünde 80 yıl geçmiş oluyor. Tabi bu sırada Dünya bitmiş, Dünya kan ağlıyor. Herkes yok olmuş. Tek başına Dünyanın sonunu izliyor. Hükümdar Karellen’in gözünden gezegeni izleyip kitabı bitiriyoruz.

Son olarak yazarın söylediği ve günümüz için cuk diye oturan bir sözle bitirelim:

“İnsanlığın en büyük trajedilerinden biri ahlakın din tarafından ele geçirilmesidir.”

Kitap için puanım 10/10. Bilim kurgu severlerin bir an önce okumasını tavsiye ettiğim bir kitap. Yazarın gelecek için çok güzel tahminleri var ve çoğu gerçekleşmiş durumda.

22 Beğeni

Dün H.G. Wells’ in İthaki Yayınları’ ndan çıkan kitabı Tanrıların Tohumunu bitirdim. Keşfedilen bir kimyasal nedeniyle hayvanların ve insanların devasa boyutlara ulaşması konulu bir kitap. Konu çok ilgimi çekti ve potansiyel hikayeleri zihnimde evirip çevirerek kitabı okumaya başladım fakat üslubu ve genel olarak kitabın anlatımı bana çok sıkıcı geldi. Kitabı ‘‘acaba sonunda ne olacak?’’ merakıyla okudum ve bitirdim. Belki de ben gereksiz yere çok fazla şey bekledim kitaptan ama kitap çok durağandı. İkinci eleştirim de yayınevine. Sevgili İthaki bu kitapta çok fazla basım hatası var haberin olsun.

Neyse en azından bir klasiği okumuş olduk. Şimdi Martha Wells’ in Tüm Sistemler Çöktü - Katilbot Günlükleri’ ne başladım. Güzel gidiyor, akıcı. :slight_smile:

6 Beğeni



Kimdir Bu Mitat Karaman ? - Doğu Yücel
Kitaba 6 eylülde başlamıştım ama ilk gün 90 sayfa okuyup sonra bir daha elime alamadım. Bugün geriye kalan 240 küsur sayfayı hemen okuyuverdim. Çok akıcı ve anlatımı çok cana yakın geldi bana. Konusu da gayet güzel.
Ben ilk sayfasını okuyup merak etmiştim. Can Yayınları 7₺ kampanyasında almıştım. İyi ki almışım.
İlk sayfa👇

9 Beğeni

Orta okul döneminde okuyup hiçbir şey anlamadığım Hayvan Çiftliğini tekrar okudum. o zamanlar okuduğumda bir bilgi birikimim veya kitaptaki karakterlerin alegorilerinin gerçek hayattaki yansımalarından haberim olmadığı için keyif almadan okuduğumu hatırlıyorum. hafızamda “herkesin övdüğü ama o kadar da güzel olmayan kitap” olarak kalmış. bir şans verip tekrar okuduğumda ne kadar büyük bir hata yaptığımı anlamış oldum. eski yargılarımın geçersiz olabileceğini bu kitabı tekrar okuyunca anladım. çok güzel ve okuması keyifli, hikayesinin ardında tarihsel bir sürü benzerlik barındıran bir eser. mutlaka herkesin okuması gerekiyor.

daha önce nasıl okumam dediğim bir başka kitap daha. harper lee’nin edebiyat dünyasında kült olmuş “bülbülü öldürmek” romanı insanı kendi dünyasına çeken, sizi baş karakterimiz Scout Finch’in yanında, onunla beraber büyüyüp hayatı ve özellikle ırkçılık gibi temaları anlayabildiğiniz harika bir eser. ben kitabın her sayfasında keyif alarak okudum ve mutlaka yakın zamanda bir kere daha okuyacağıma eminim.

15 Beğeni

Martha Wells ’ in Tüm Sistemler Çöktü - Katilbot Günlükleri ’ ni bitirdim. Üst taraftaki yorumumda belirttiğim gibi akıcı gidiyor (du) ancak bu kitap da beni hayal kırıklığına uğrattı birazcık. Konu itibariyle çok ilgimi çekmişti ama beğenmedim de diyemem. ‘‘Kendi idari modülü hekleyip bilinç kazanan bir robotun’’ olduğu bir hikaye böyle olmamalıydı. Kitabın kendini okutturan hali olan olayın bir robotun gözünden anlatılmasıydı. Neyse ikinci cildi de var bunun belki o güzeldir. :smiley:

4 Beğeni

İlyada destanına başladım ama sayfalarca kişi, yer ve tanrı ismine ve bitmeyen betimlemelere boğuldum. İleriki bölümlerde hikâyenin ritmi değişecek mi. Okuyanlar eserde en çok hoşlarına giden şeyleri yazabilir mi.

3 Beğeni

Ritmi giderek artıyor. Özellikle bir noktadan sonra ayrı ayrı insanların, tanrıların çekişmelerini okumak çok keyifli. Parça parça çok güzel yazılmış hikayeler, kendi içinde başlayıp biten tragedya esintileri var.

Eserde en çok neyi beğendiğimi bir çırpıda söyleyemem sanırım. Bir yandan Homeros’un anlatımı güzel, savaşı bütün yönleriyle ele almış; bir yandan da gerçekten insana dair bir şey okuduğunu hissettiriyor. Verilen tepkiler çok doğal, insani.

5 Beğeni

Sevgili Arsız Ölüm - Latife Tekin

Merak ettiğim, ama bir türlü de buluşamadığım bir yazardı. Kendisinin okuduğum ilk eseri.

Sevgili Arsız Ölüm, kısa yapısına rağmen hızlı okunmayan bir kitap. Kırsalın dilini öyle güzel benimsemiş ki daha önce hiç duymadığım onlarca kelimeyle baş başa kaldım. Bu başta okuma şevkimi düşürdü, kitapta ilerleyiş hızımı ket vurdu. Sıkıldım. Ancak sonrasında kendimi akışa bıraktım.

Kırsaldan şehre göç eden bir ailenin, o ailenin kuruluşundan (evlilik, çocukların doğumu) göçüne kadar ve göçten sonrasını konu alan bir yapıya sahip. Ancak olaylar bu kadar basit değil. Çünkü 5 kardeşin de farklı kişilikleri, anneyle babanın bambaşka hikayeleri ve bir de tüm bunlara karışmış fantastik öğeler var.
Özellikle Dirmit adlı 4. kardeşin adeta animist bir yaklaşımla taşla, toprakla, tulumbayla, çiçeklerle ve daha nice canlı/cansız şeyle konuşup cevap alması bu fantastik yanı zirveye taşıyor. Dirmit deli mi? Kimin umurunda? Ben bunu hiç de düşünmüyorum, çünkü yaşadığı diyaloglar bazen çok can yakıyor, bazen de tebessüm ettiriyor. Ona verilen cevapların hiçbiri deli saçması değil.

Kitabı yavaş okuyorum. Bu uzunlukta bir kitabı çoktan bitirmiş olurdum ama dili buna müsaade etmiyor. Ayrıca kurgu da anlatım nedeniyle kapalı bir şekilde ilerlediği için metaforları yakalamak, düşünmek ve öyle ilerlemek gerekiyor.

Yurdumun yazarlarından böyle eserler okumak beni inanılmaz mutlu ediyor. Saygı duyuyorum.

10 Beğeni


Doğu Ekspresinde Cinayet - Agatha Christie

Her zamanki gibi ilginç bir cinayetle karşımızda Agatha üstat. Doğu Ekspresi’nde bir yolcu ölü bulunur ancak kapısı içeriden kilitlenmiştir. Dışarıda trenin hareket etmesini engelleyecek kadar kar vardır ve Hercule Poirot adlı zeki dedektifimiz bu olayı çözmek için kompartımandaki yolcularları teker teker sorguya almaya başlar. Sadece bir katil mi var? Kadın mı yoksa erkek mi? İnce sesli bir adam ya da uzun boylu bir kadın?
Kitabı okurken o kadar çok ihtimal var ki her seferinde “İşte bu katil!” diyorsunuz ancak yazarımız hepimizin bir adım önünde oluyor.
Bir diğer hoşuma giden nokta ise ülkemden kesitler görmekti. Tren güzergahlarından olarak İstanbul, İzmir, Konya, Nusaybin isimlerini bir Agatha Christie romanında okumak çok mutluluk verici.
Heyecanla sayfalarını çevirdiğim bir başka Agatha Christie romanında görüşmek üzere diyorum.


Kızıl - Stefan Zweig
Zweig’ın eserlerini çok sevdiğimi söyleyemem, bu eserle birlikte gerçekten de artık okuyacağımı zannetmiyorum. Sadece başlarını beğendim. Yeni yerleştiği Viyana’ya alışamayan, büyük hayallerle okumak istediği tıptan hızla soğuyan bir çocuk okuyordum sonra ne hale getirdi yazar.

7 Beğeni

Bilinmeyen Kadının Mektubunu sürükleyici, Satranç’ı biraz ilginç bulmuştum. Ardından okuduğum çoğu novellası yavan gelmişti.

Şu an Kemal H. Karpat’ ın Osmanlı Devleti’nin Kısa Sosyal Tarihi kitabını okuyorum.

4 Beğeni