Biz
Tipik bir distopya öyküsüydü benim için. Kurulan güçlü bir düzen,düzene karşı gelen bir grup asi, kendini tüm bunların ortasında bulan baş kahraman. Genel olarak beğendim. Okutturuyor kendini. Dili, çevirisi ilk başlarda bozuk gibi gelmişti ama günlük tarzında yazıldığından sanırım normal bir durum.
Acil Gerçekdışılıkta Maceralar
Ne yazsam nereden başlasam bilemedim. Okudum, okurken devamını merak da ettim acaba ne olacak diye ama ötesi yok. Sevemedim hiç. Tek avuntum kısa bir kitap olup çabuk bitmesiydi.
Yevgeni Zamyatin’in “Biz” adlı kitabının sonlarına yaklaştım fakat iki kelime yazmadan devam edemeyeceğim galiba. öncelikle distopya ve sistem eleştirisi bu eser, türünün ilk ve en beğenilen örneği olduğunu biliyorum. ben de bu tarzı okumayı seven bir okuyucuyum fakat okuduğum çevirmenden mi yoksa yazarın yazım şeklinden dolayı mı bir türlü kendimi hikayeye veremedim. konu güzel ve ilgi çekici olsa da kitap kendini zorla okutuyor bence. “Biz” kitabını sevenler bana kızmasınlar fakat ilk defa bir kitabı okurken ne kadar kaldı bitmesine diye bakıyorum. yerden yere vurmak istemiyorum. elbette ilgi çekici yanları var. fakat bu alanda bir çok roman okumuşken, bir çok şey anlatıp ama aslında çokta şey anlatmaya bir kitap olduğunu düşünüyorum.
İlk okuduğumda aynı bu yazdıklarınızı hissettim. Okuyordum ama anlam olarak hep birşeyler eksikti. Kafamda olaylar, diyaloglar,karakterler tam olarak oturmuyordu. Yazardamı, bendemi sorun derken bir kez daha baştan okumaya karar verdim. İkinci okuyuşumda kağıda karakterleri,mekanları çizerek okudum. İlkine göre bazı şeyler yerine oturdu kafamda ama hala bazı soru işaretleri var.
Hala bitirmeye çalışıyorum ben. yazım tarzından olabilir çünkü konusu ilgi çekici olsa da neyin nasıl olduğu bir türlü kafamda canlanmıyor. belki de üzerinden biraz zaman geçtikten sonra bir kere daha okuduğumda sizin gibi hissedebilirim ben de.
Benim yarım bıraktığım kitaplardan biri “Biz”. Ve evet benim fikrime göre hata ceviride. Çünkü Çeviriyi yapan serdar arikanin çevirdiği tüm kitaplar icin benzer yorumlar var. Klasiklerde cok fikrim yok suc ve ceza çevirmenliği de yapmış zamanında ama bilimkurgu çevirmenliği farklı. Dost körpenin de benzer şeyleri var mesela. Klasiklerden cevirileri fena degil ama fahrenayt 451 cevirisi vasatın da altında.
Kendisinin başarılı yada kendi yorumunu kattığı ceviriler hasan ali edizinkiler kadar şiirsel degil bence mesela. Ama bu tamamen okuyucuya kalıyor. Biz kitabına gelecek olursak son olarak. Benim ayracı içinde bırakarak kitaplığa kaldırdığım kitaplardan. Döneceğimi sanmıyorum.
Bilimkurgu serisinde tekrar basıldı kitap. acaba çevirisinde bir farklılık oldu mu merak ettim şimdi? bir de başka yayıneviyle karşılaştırma imkanınız oldu mu? çünkü ben okurken bu kadar zorlandığım bir kitap okumamıştım daha önce.
Hmmm… Şimdi bu kitap için bir şeyler yazmak cidden çok zor. Martin isimli bir deniz subayının okyanusun ortasındaki küçük bir kayada mahsur kalışı ve hayatta kalma mücadelesi. Fakat bu öyle bizim bildiğimiz ‘‘survival’’ hikayelerine hiç benzemiyor:) Yani saf aksiyon arıyorum, kafam dağılsın biraz diyorsanız, aman ha, bu kitabın kapağını bile açmayın bence. Kitabın ziyadesiyle karanlık bir kurgusu var (yine Golding etkisi) ve alegorileri, detayları yakalayabilmek için sindire sindire, yavaş okumak gerekli. Martin’in kayadan kurtulmak için aldığı aksiyonlar anlatılıyor tabii ki. Fakat bunlar Martin zihnine hücum eden geçmişten gelen fragmanlarla, Martin’in kırgınlıklarıyla, hatalarıyla, onu öfkeye boğan anılarla birlikte verilmiş. Başlı başına zor bir metin bu yani, ona göre. Sonu da çok sürprizli ve anlaması güç bence.
Üstat yine suratımıza suratımıza çarpıyor ne olduğumuzu. Bir adamın, okyanustaki bir kayanın üstünde nasıl tertemiz delirdiğini bu kadar ustalıklı aktarabilecek yazar sayısı sanırım çok azdır. Golding gözümde daha farklı bir yere oturdu bu kitapla. Çok beğendim. Çeviri Fadime Kahya’ya ait. Emeğine sağlık onun. Başarılı buldum çeviriyi de. ‘‘Örüntü’’ kelimesinin kullanımını bazı yerlerde tam oturmuş bulamadım gibi ama genel olarak başarılıydı bence. Müsait zamanda tekrar okuyacağım bu kitabı.
Yok ceviri yine aynı diye biliyorum ben. Küçük hali var bende. Simdi aradım bulamadım kütüphaneye bağışlamış olabilirim. Versus’unkine bulabilirsem karşılaştırmak da isterim.
günlük tarzı yazıma alışkınım aslında. çeviriden ya da benim kitabı idrak kapasitem de bir sıkıntı var. baya beğenen var çünkü. artık ben de bir sıkıntı var herhalde
Çok güzel analiz etmişsiniz. Ben okuduktan sonra araştırmamıştım bu kadar. Dediğim gibi olay örgüsünü anlamanın zorluğu yetmiyormuş gibi karakterleri ve mekanlarıda kavramak zor olduğu için birde çizerek okumuştum.
Selam. Daha önce Gibson okudunuz mu? Okuduysanız ilginizi çekecektir. Çok tuhaf bir casusluk hikâyesi. Süper güçlü şirketlerin istihbarat birimleri, ayrı istihbarat örgütleri ve polis arasında dönen bir mevzuyu üç farklı karakterin gözünden biraz uzaktan görüyoruz. Yani bu üç karakter bu mevzunun baş rolleri değil ama bir şekilde ilgililer. Uzun bir süre ne olduğunu tam çözemezken yavaş yavaş inşa oluyor her şey, sonunda kavrıyoruz. Yalnız şöyle bir durum var bu kitap Blue Ant üçlemesinin ikinci kitabı. Aynı Gibson’ın Sprawl’unda olduğu gibi ilk kitapla öteki iki kitap birbirinden farklı karakterleri konu ediyor. Tek başına okununca da anlam ifade eden ama ilk kitapla uzaktan bağlantısı olan bir öykü. Üzücü yeri Blue Ant’in ilk kitabının çevrilmemiş olması. İlk kitabı İngilizce okuyabiliyorsanız okuyun, yoksa da çok da mühim değil. Ben sıkıntı çekmedim.
William Gibson’ın çevirmesi zor bir dili var(mış), ama çeviri bana iyi geldi. Bi sorunla karşılaşmadım, yavan değil.
Gültekin Yıldız editörlüğünde Osmanlı Askeri Tarihi - Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri (1792-1918) kitabını bitirdim. Osmanlı Devleti’ nin ilgili tarihler içerisinde Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri’ nin durumuyla ve bu tarihler içerisindeki savaşlarla ilgili detay bilgiler isteyenler için iyi bir kitap. Kitaptaki her bölüm konunun uzmanı bir araştırmacı / tarihçi tarafından kaleme alınmış. Kitabın herhangi bir sıkıcılığı yok eğer detaylar sizi sıkmıyorsa ve tarih seviyorsanız.
Selam. Öncelikle ilgilenip cevap yazdığınız için teşekkür ederim. Doğrusu daha önce Gibson okumadım. Hikayesi güzele benziyor. Ama İngilizce okuyamadığım için ilk kitabı okuma şansım sıfır. Yayınevi açısından, İlk kitabı çevirmeden ikinci kitabı çevirmek de tuhaf bir durum olmuş tabi
Sabırla ilk kitabın çevrilmesini bekleyeceğiz. Çevrilir mi? Soru işareti.
Teşekkür ederim hocam.
BKK’ne ekledikleri baskıyı duyururken çevirisi düzeltildi anlamında açıklama yapmışlardı. Yani o kitaba boşa para verdiniz çevirisi kötüydü bir de BKK’deki baskıyı alın demek istediler herhalde
Bilimkurguda Rusçadan çevirecek kadar yetkin kimse yok. En doğru karar eksiksiz, sadeleştirilmemiş, sansürlenmemiş ve uzun uzun üzerinde çalışılmış olan İngilizce çevirisinden çevirmekti. Oldukça da saygın bir çevirmendir Algan Sezgintüredi.