Ağrı Dağı Yolcusu Kalmasın - H. G. Wells
Çevirisi ve editörlüğünü beğendiğim ama kendisini çok beğenmediğim bir kitap oldu. Okurken ilgi çekici yanları olsa da çoğunca beni bunalttı. Bu sebeple biraz kitabın içine girmekte zorlandım. Zaten incecik bir kitap. Alıştım, alışıyordum derken bitti, gitti.
Konusu; Tanrı insanlığa yollayacağı yeni bir afet için Nuh Lammock’a gider. Bu vesileyle Nuh ve Tanrı arasında garip bir konuşmalar silsilesi yaşanmaya başlar. Nuh, Tanrıyı sorgulayıp daha önce yaptıklarını irdeleyerek mantıklı bir açıklama bulmaya çalışır.
Bu kadar ince bir kitap olmasaydı muhtemelen on-on beş sayfa sonra bırakırdım.
Koralin ve Gizli Dünya - Neil Gaiman
Çeviri ve editörlük konusunda göze çarpıp rahatsız eden bir şeyle karşılaşmadım. Ben eski baskısından okudum ve yeni baskıda bir değişiklik var mı bilmiyorum.
Belki de Neil Gaiman’ın en sevdiğim eserlerinden birisi kendisi. Çok eskiden okumuş ve neredeyse tamamen unutmuştum. Atmosferi çok hoşuma gittiği ve karanlık bir yanı olduğu için tekrar hafızamı tazelemek istedim. Kitaptaki çizimler ise çok güzeldi.
Konusu; Adı Koralin olan bir kızın ailesiyle olan ilişkisini anlatıyor. Bir çocuğun gözünden çalışan ebeveynlerin hayatına bir eleştiri de sayılabilir aslında. Çocukların kendilerini nasıl hissettiğine bir gönderme diyebiliriz fakat işin ilginç boyutu ise tüm bu uzaklaşmanın karanlık bir mekana taşınması. Koralin yeni evlerinde bulduğu bir kapıdan geçer ve orada diğer annesiyle karşılaşır. Bu diğer anne oldukça habis bir şeydir. Onunla olan ürkütücü macerası hem kendinizi sorgulamanıza hem de tekinsiz duvarlar arasında yürümenize neden olacak.
Unutmadan bir de animasyon uyarlaması olduğunu belirtmekte fayda var. Ben uyarlamayı da oldukça beğenmiştim.
İthaki’nin unutulmuş fantastik eserlerden on tanesini yayınlayacağı dizginin ilk kitabı. Kitabı aldığım gibi okumaya başladım. Çeviri ve editörlük olarak insanı rahatsız edecek hatalar yoktu. Hatta oldukça kusursuza yakın bir kitap da diyebiliriz.
Kitabın girişinde Narnia Günlükleri’nin yazarı olan C. S. Lewis’in uzunca bir önsözü var. Ben bu önsözü biraz sıkıcı buldum. Bu tip fazla övgü içeren ve insanlara yazarı ispatlamaya çalışan önsözler beni biraz daraltıyor. Tabii herkes aynı şekilde hissedecek diye bir kural yok. Verdiği bazı bilgiler açısından oldukça faydalıydı diyebilirim.
Kitabı okuduğunuzda J. R. R. Tolkien ve C. S. Lewis gibi yazarların nelerden esinlendiğini, bu esinlendiklerini kendi kitaplarında nasıl kullandıklarını görebiliyorsunuz. Günümüze göre epey eski bir eser olduğu için hikaye genelinde bizim artık alışkın olmadığımız veya basit gördüğümüz konulara rastlamanız mümkün. Zaten George MacDonald’dan esinlenen yazarları yalayıp yuttuysanız büyük beklentiler içine girmek mantıklı olmaz. Tolkien’den önce fantastik edebiyat nasıldı merakınızı giderecek bir eser.
George MacDonald çocukları için değil yetişkinler ve büyükler için böyle bir masal kaleme almış. Kendisi de bunu belirtmiş zaten. Anados isimli bir karakterin periler diyarındaki yarı kayıp macerasını okuyorsunuz. Açıkçası ben eseri çok beğendim. Hatta elimden de bırakamadım. O günlerde böyle bir eser ne kadar rağbet görmüştür bilemem ama benim oldukça hoşuma gitti. Ayrıca yazar ile ilgili verilen bazı bilgiler de dikkat çekici ve ilginçti.
Hasbüyü - Terry Pratchett / Diskdünya Serisi Rincewind 3
Sandık ve Rincewind yine iş başında. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak sözünün icadı Diskdünya’ya dayansaydı bu söz kesinlikle Rincewind için söylenmiş olurdu. Alaaddin’in sihirli lambasından tutun da Barbar Cohen’in kızına, oradan da büyücünün Has’ına uzanan bir macera.
Sekizinci oğlun sekizinci oğlu ortaya çıktığında yapılacak en iyi şey hislerinize güvenip oradan sıvışmaktır. Rincewind’de öyle yapmıştı fakat her zaman olduğu gibi kıvrak zekasının hesaplayamadığı birçok şey vardı.
Daha fazla yazmayacağım. Hâlâ okumaya başlamadıysanız bu benim değil, sizin probleminiz.
Sarı Duvar Kağıdı - Charlotte Perkins Gilman
İthaki Karanlık Kitaplık’tan gelen bu eser olmazsa olmazdı. Çeviri ve editörlük olarak birkaç ufak hata dışında sorun yoktu.
Toplamda dört kısa öyküden oluşan bu eser bence karanlık tür sevenler için mutlaka okunmalı. Kendisiyle ilk tanışmam Çınar Yayınları’yla olmuştu ve o günden beri radarıma giren bir yazardı. Böyle bir kitap gelince de çok sevindim.
Sarı Duvar Kağıdı
Bir kadının yaşadığı rahatsızlık sebebiyle inzivaya çekilmesi üzerine kurulmuş psikolojik bir öykü. Karakterin psikolojik hali öyle güzel yansıtılmış ve öyle vurucu bitirilmiş ki anlatmak imkansız.
Ben Cadıyken
Bir kadının dileklerinin yaratacağı karmaşaya tanık oluyoruz. Hayır, bu kadar da değil. O zamanlarda yazılmış oldukça yerinde bir toplum eleştirisi okuyoruz aslında. İnsan bu öyküden sonra dönüp kendi içinde yaşadığı zamana bakıyor ve o zaman sorgulamaya başlıyor…
Büyük Mor Salkım
İlk bakışta bir hayalet hikayesi gibi görünse de aslında bu da psikolojik bir öykü. Ahlaki bakış açısının psikolojik bir yansıması diyebiliriz.
Sallanan Sandalye
İnsan ilişkilerini psikolojik ve ruhani açıdan ele almış bir öykü. Oldukça etkileyici.
Başka Dünyalarda Canlı Mahlûkat Var Mıdır? - Osman Nuri Eralp
Söze başlamadan önce kitabın tükenmekte olduğunu belirtmekte fayda görüyorum. Yine baskı yapar mı, yapmaz mı bilinmez. İlgi duyduğunuz bir kitapsa eğer almanızda fayda var.
Karakarga Yayınları’nın Kayıp Kitaplar Kütüphanesi’nin ikinci kitabı. İlk kitabı olan "Ejderha Kitabı"nı bu başlık içerisinde incelemiştim. Arama çubuğunu kullanarak buna ulaşabilirsiniz.
İlk kez Türkçe yayınlanan bu eser uzaylılar ve Osmanlı döneminde bilimin konumuyla alakalı güzel bilgiler sunuyor. Gerçi yazar şu an yeniden dirilseydi büyük hayal kırıklığına uğrardı fakat bu önemli değil. Önemli olan o dönemlerde başta Mars olmakla birlikte diğer gezegenlerdeki yaşam türlerine ve biçimlerine nasıl bakıldığını görmenizi sağlaması.
Kitabın ilk yarısı günümüz Türkçesi olarak basılmış. Diğer yarısı ise eski dilde yazılmış. İstediğiniz taraftan okuyabilirsiniz. Her ikisi de aynı şeyi anlatıyor. Siz hangi şekilde okumak istiyorsanız onu tercih edebilirsiniz. Günümüz Türkçesi olan bölümde taş çatlasa birkaç bilmediğiniz kelimeye rastlarsınız. Zaten onlardan başka da rastlamanız mümkün değil.
Ben beğenerek ve merak ederek okudum. O zamanlardaki bilimsel veriler ışığında özellikle Mars gezegenindeki yaşam formlarına olan bakış açısı gerçekten okuma değerdi. Üstüne tartışılabilecek bir kitap aslında.
Krizalitler - John Wyndham (Çevirmen: Niran Elçi)
Söze başlamadan kesinlikle kitabın arka kapağını okumayın. Arka kapağı okuduğunuzda kitabın bütün büyüsü yok olup gider.
Bilimkurgu sevenler eğer farklı bir tat arıyorlarsa bu yazara bir şans verebilirler. Doğal biçimin kutsal sayıldığı aşırı bağnaz bir toplumda geçen bir hikaye. Tahammül sınırlarınızın ötesinde hoşgörülü olmayan bir topluma ait bireyleri ele alan olayların nereye varacağını merakla okuyacağınız bir eser olarak görüyorum.
Kitap hakkında çok fazla bir şey söyleyip de büyüsünü bozmak istemiyorum. Bilimkurgu sevmeyenlerin bile hoşuna gidebilecek bir eser olduğunu, en azından bir şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
@Ufuk kitabın son kısmını ben aslında beğendim çünkü düşündüğüm zaman üst bir akıl bugün aynı duygularla tepemize binecek olsa bugüne dek yaşadığın her gün bir anda değerini yetirecek ve her şey bizler için bir anda son bulacak. Bu açıdan bakıldığında sonun hızlı gelişini çok mantıklı buluyorum. Yine kitabın başında yer alan vaazlar her ne kadar beni bunaltmış olsa da kitabın içine girebilmek ve o atmosferi soluyabilmek için gerekli ve yerinde bir karardı. Eğer o sıkıcı vaazlar olmasaydı kendimizi çıkış yolu ararken bulamayabilirdik. Arka kapak yazısını iyi ki okumamışım. Fuarda okumuştum ama unuttuğum için kitaptan inanılmaz keyif aldım. Böylece o çorak topraklar da benim için bir gizeme dönüştü ve kesinlikle öyle olması gerekirdi zaten.
Diğer açıdan kitabın arka kapağındaki o bilginin kitap içerisinde verilmemesi ve Krizalitler deyimine de değinilmemiş olması dikkatimi çekti. Yazar bazı noktaları okuyucuya bırakıp üstü kapalı vermiş bilgiyi. Bu açıdan da sevmedim desem yalan olur. Hoşuma gitmeyen tek şey çok fazla soru işareti bırakılmış olması. Yani Michael ulaşabildi mi? Sophie’nin annesi ve babası nerede? gibi soruları yanıtlamasını isterdim. Eğer öldülerse nasıl öldüklerini bilmek isterdim. Ayrıca David’in ilk dostunun ölümüne tepki vermemesini yadırgadım. Kesinlikle bu konu başka bir yazarda olsaydı muhtemelen üç kitap filan olurdu. O da en az. Gerçekten işlenebilecek bir mücevher diyebilirim. Bu güzel öneri için teşekkür ederim. Soluksuz okudum. Bitmeden uyku girmedi gözüme.