Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)


Biraz önce Drizzt Efsanesinin ilk kitabı olan Anayurt’u bitirdim.İlk başlarda kim neydi ne oluyor anlayamasam da Drizzt doğumundan sonra her şey daha anlaşılır oldu.Kitabı genel olarak beğendim sadece tek sıkıntım kitap akmadı sanki yani okuyorum okuyorum bir bakmışım yirmi sayfa anca okumuşum.Bendeki basım Laika basımıydı çeviriden mi kaynaklı yoksa genel olarak tarzından mı bilemedim.Bu sebeple uzun bir sürede okuyabildim.

7 Beğeni

İncelemeni zevkle okudum dostum. Türk adlarının Çin kaynaklarından aynen aktarılmasının yanlışlığı konusunda sana katılıyorum. Çinliler, Türk adlarını telafuz edemedikleri için kendi dillerine en uygun şekilde telafuz ederek yazmışlardır. Yani bu telafuz ve yazım şekilleri tamamen Çin alfabesinden kaynaklanmaktadır. Bu adları, Türkçeye uygun şekilde bulup çevirmek gerekir. Bunun en meşhur şekli bilindiği üzere Atsız’ın bulduğu Kür Şad (Chieh She Shuai) adıdır.
Katılmadığım nokta ise, Göktürkler de kimi zaman saçlarını örmüşlerdir. Bunu o dönemden kalma duvar resimleri ve bedizlerden anlayabiliyoruz. Özellikle Nuray Bilgili’nin sayfasında ara ara paylaşımlar yapılıyor.

Kitabı ben de en kısa sürede sipariş vereceğim

4 Beğeni

Dostum doğrudur, Göktürkler arasında da saçlarını ören olmuştur. Ama ben konuyu genel bir gelenek olarak ele aldım. Bence kimi Göktürk beylerinde görülen saç örme Cücenler’den gelen geçici bir moda (belki de öykünme) idi ve halkın genelince uygulanmıyordu. Ama saç örme Cücenler’in çoğu tarafından uygulanıyordu. Hatta Çinliler’in Cücenler’e verdiği adlardan biri “saç ören kavim” idi (yanlış hatrlamıyorsam Çincesi “So-theu” idi).

Belki de zamanla yaygınlaşmıştır. Tabi bunlar benim düşüncelerim ve saç modası da sürekli değişime uğrar hep…

4 Beğeni

Aslında şimdi düşündüm de, duvar resimleri ve bedizlerin çoğundaki erkeklerin saçları örülü olsa bile bu durum, genel olarak halkın çoğunluğunun saçlarının örülü olduğunu göstermeyebilir. Haklı olabilirsin.

3 Beğeni

Çingene - Ahmet Mithat Efendi

image

Bu defa güldürmedi.

İş Bankası Türk Klasikleri serisinde okuduğum bir başka kitap. Yine günümüz Türkçesine yapılan çevirisi ve editörlüğü harika. Hatta eski baskıda yapılan yanlışı aynen koruyup dipnotla bu yanlışa dikkat çekildiği yer bile var. Her zamanki gibi büyük emek.

Şu ana dek bu seride okuduğum kitaplarda sırayla gitmiyor, ilgimi çekeni alıyordum. Her şey gayet güzel giderken ilk kez çok sevdiğim Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Efsuncu Baba eseriyle bir hayal kırıklığı yaşadım. İkinci darbe ise bu eserden, Çingene’den geldi.

Ahmet Mithat’ı bir takdir ediyor, bir eleştiriyorum. İlginç bir döngüdeyim. Kitap altı üstü 94 sayfa ve ben (daha önce kendisinden Dolaptan Temaşa’yı da okumuş olan ben) bir türlü ilerleyemiyorum. Zar zor 50’lere geldim. Peki neden?

En büyük nedeni: Ahmet Mithat Efendi’nin Mary Sue karakterleri beni öldürüyor. Ustamıza saygım sonsuz, fakat özellikle başkarakteri Şems Hikmet’i bir övüyor, bir övüyor, sonra tekrar övüyor. Yaptığı en küçük şey için hemen ne kadar akıllı olduğu, nasıl da zekice plan kurduğu söyleniyor. Ahmet Mithat Efendi kendi karakterini adeta başka velilere kendi çocuğunu öven ebeveynler şeklinde sunuyor.

Şems Hikmet karakterinin kendi ise bence ziyadesiyle züppe. Adamın işi gücü yok. Bu kitapta yazarın tanıdığımız karakteri Rakım Efendi de var. Arada onun yanına gidiyor, gazetede çalışıyor. Ama Şems Hikmet kırk yılın başı 1 saat gittiği bu ofiste bile öyle başarılı ki, mahlas kullanarak bir köşe yazısı yazıyor, sonra başka mahlasla kendi yazısına karşı çıkan başka bir yazı kaleme alıyor.
Kendisinin yapamadığı hiçbir şey yok bu arada. Müzikte de çok iyi; çok da yakışıklı. Zeki demiş miydim? Demezsem yazar beni öldürebilir :confused:

Bir de Şems Hikmet’in sürekli birilerine ne nasıl olunur nutku çekmesi ayrıca rahatsız edici. Tam bir hadsizlik örneği, ama yazar bunu onaylayan bir tavır içinde.

Şimdi yazarın hakkını teslim edeceğim yere gelelim.

Eserde 16 yaşında güzeller güzeli bir çingene kızının eğitilmesi konu ediliyor. Bu noktada yazar gerçekten de güzel teşhislerde bulunuyor ve çingenelerin de insan olduğuna güzel dikkat çekiyor. Özellikle halkın çirkin bakış açısına farklı karakterler üzerinden değindiği gibi, kızımızın her davranışının (olumlu da olumsuz da) hemen çingeneliğine bağlanmasının kız üzerinde yarattığı etkiye yer veriyor. Güzel, insani bir bakış açısı var. Eser bu açıdan toplumsal bir sorumluluk da yükleniyor.

Sonuç olarak, küçücük kitapta çok ağır ilerliyorum. Bu durum beni üzüyor, ama Şems Hikmet olduğu sürece de bu durum değişmeyecek gibi görünüyor.

18 Beğeni

Tonyukuk

Kitap: Tonyukuk - Türklerin Bilge Atası
Yazar: Erhan Aydın
Yayın: Kronik Kitap
Baskı: 2019 Ekim, 2. basım
Sayfa: 224

Kitap daha önce Kayıp Rıhtım’da tanıtılmıştı (bkz.). Ben de okuduktan sonra bir şeyler yazayım dedim.

Kitabın adına bakarak bir yaşamöyküsü olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak, öyle bir kitap değil. Tam olarak bir tarih kitabı da sayılmaz. Yapıt, Tonyukuk’u ıcığına cıcığına değin inceleyen bir araştırma kitabı. Örneğin Tonyukuk’un sanlarından olan "boyla"yı alıp sayfalarca inceliyor, bir başka bölümde adının “Tonyukuk” olarak mı yoksa “Tunyukuk” olarak mı okunması gerektiğini -çeşitli araştırmacıların görüşlerine de değinerek- derinlemesine tartışıyor. Çok sayıda dip not da var. Sonuçta yapıt, akademik bir nitelik taşıyor. Zaten yazar da bir akedemisyen.

Çok ayrıntılı, konuyu derinlemesine inceleyen bir kitap. Dolayısıyla sıradan bir okuyucuyu sıkacaktır. Ama konuya ilgi duyanları da fazlasıyla memnun edecektir. Ayrıca, kitabın yayınlandığı ay içinde ikinci baskısının yapıldığını da belirteyim…

Tonyukuk, Türk tarihinin en önemli kişiliklerinden biridir. Öyle ki batılı yazarlarca “Türkler’in Bismarck’ı” olarak tanımlanmıştır. Kocamışlığında dahi hizmet vermeye devam etmiş olan Tonyukuk, Çinliler’ce “Yaşlı Kurt” olarak anılmıştır. Göktürk Devleti’ne vezir, komutan, istihbarat örgütü başı olarak hizmet veren Tonyukuk’un yaşamını bir de “roman tadı veren yaşamöyküsü kitabı” biçiminde raflarda görsek hiç fena olmaz…

15 Beğeni

ates-255x420

Jack London’ın “Ateş Yakmak” isimli kısa öykü kitabını bitirdim. İçinde çeşitli küçük hikayeler barındıran kısa bir kitap olmasına rağmen kitap kapağından da anlaşılacağı gibi soğuk havaları sanki siz yaşıyormuşcasına aktarılan bir kitap diyebilirim. Ateş yakmaya çalışan bir insanın yaşadığı zorluklar, soğuğun insanı nasıl etkilediği veya yalnız başına doğaya karşı bir adamın mücadelesi gibi temaları güzel ele almış. Donmuş parmaklar arasında kurtuluşu sağlayabilecek olan kibritin karlara düşüşünü sanki kendim deneyimlemişim gibi hissettim. Çok beğendiğim ve okuması keyifli bir kitaptı.

17 Beğeni

VAHŞETİN ÇAĞRISI
İçimde sürekli bir Jack London okuma isteği vardı hiç okumadım ama sanki okusam çok seveceğim öyle hissediyordum. Gerçekten de öyle oldu. Harikaydı Hayvanlara şiddet uygulandığı her sayfada gözlerim doldu. Buck ve Thornton ile olan iliskileri, Buck’ın ona karşı hisleri çok iyi anlatılmıştı Bir insan bir köpeğin yaşamını, hislerini nasıl böyle yansıtabilir hikaye de bizi nasıl kendimiz yaşamışcasına içine alabilir? Bayağı beğendim. Elimdekilerden sırayla Beyaz Diş, Martin Eden, Yıldız Gezgini şeklinde devam ettireceğim Jack London serüvenimi sonrası da gelir inşallah. Haa bir de Ateş Yakmak vardı doğru
Bir de ekşide kitabın ismiyle ilgili birkaç şey okudum da hak verdim cidden adına neden Vahşetin Çağrısı demişler? Vahşet sanki tam olmamış gibi

15 Beğeni

Jack London harikadır gerçekten. Çok geniş de bir külliyatı var halen toparlamakla uğraştığım. Vahşetin Çağrısı geçmişte seçilmiş ve o şekilde tanınıp kalıplaşmış bir isim aslında. O kitap artık öyle bilindiği için çok ellenmiyor sanki. Yoksa Yabanın Çağrısı diye baskıları da var. Anlam olarak daha iyi karşılasa da Vahşetin Çağrısı gibi gelmiyor yine de kulağa.

5 Beğeni

Ben de çok istiyorum hepsini toplamayı keşke iş Bankası hepsini bassa da tek yayınevinden toplasam. Adam 40 yaşında ölmüş, çok üzüldüm daha yaşasa neler neler yazardı kim bilir. Evet bir de öyle garip bir yönü var Yabanın çağrısı ismi de kulağa hoş gelmiyor.

1 Beğeni

Hocam kitap sizi sarmamış muhtemelen.Çünkü anlatımı çok hafif ve sürükleyici diye.Zatsn FRP tarzında yazıldığı için çabuk okunur.Ama herkesin zevki farklıdır tabi . İyi okumalar.

1 Beğeni

Londra Nehirleri - Ben AARONOVİTCH

Londra Nehirleri kitabının tanıtım yazılarında hep başka kitaplar veya seriler ile olan okuma zevki benzetilerek anlatılmış, buna katılıyorum ve artırıyorum. Yazarın mizahi bir dili var ve kitabın türü için modern günümüz dünyasında geçen fantastik polisiye diyebilirim.

Kitabın konusu arka kapakta ve tanıtım yazılarında yazdığı için bunu yazmayacağım. Neil Gaimen okumayı sevenler, Doctor Who izlemeyi sevenler hikayenin akışını ve karakterleri seveceklerdir.

Hikaye ilerledikçe cevapsız sorular artıyor ve kitabın sonuna doğru cevaplar ortaya çıkıyor, Polisiye okurları olarak genelde katil kim gibi soruları ve hikayenin akışını tahmin etmeye çalışırız. Ben iyice belirginleşmeye başlayana kadar bu tahminleri doğru yapamadım, özellikle katil kim sorusuna yaptığım tahminlerin doğru cevap ile uzaktan yakından ilgisi yoktu.

Kitabın çevirisi güzeldi, çevirmenin dipnotlarda yaptığı açıklamalar çeviri için itina ile uğraştığının göstergesiydi, aynı şekilde baskı da özenli yapılmış ve benim gözüme çarpan bir yerde bir dizgi hatası ve bir çevirmen dipnotu için konulan işaretin belirsizliği dışında hata yoktu.

Eğlenceli, gizemli, günümüz dünyasında geçen fantastik bir hikaye içerisinde polisiye okumak isteyenlere kitabı öneririm.

28 Beğeni

12-01-06-220px-Andrzej_Sapkowski_-_The_Last_Wish

Son dilek - Andrzej Sapkowski

  1. Kitabı okudum gerçekten iyi diyebilirim.Dune okurken araya böyle hafif şeyler almak hoşuma gidiyor.Böylece Dune sıkmıyor ve daha merakla sarılmama sebep oluyor.Kitabın yarım kalmaması da çok hoş. Sadece bu kitabı inceleyeceksem masalların epik hali diyebilirim.Geralt-Dandellion-Turquo-Filaverandel en sevdiğim karekterler oldu.Tavsiye ederim, hızlı okunuyor.
11 Beğeni

Ben Kirke okuyorum. Kağıt kalitesi yerlerde, baskıda yazım yanlışları(yanlış harf vs) bol ama anlamda-anlatımda sorun yok.

Kitap güzel.

8 Beğeni

Evet ya, ben de birkaç tanedir derken her sayfada küçük şeyler çıkmaya başladı. Ama çeviri çok iyi. Baskıya gitmeden dikkatlice bir son okuma yapılsa tertemiz iş olurmuş. :frowning:
Hikâyeye zaten bayıldım, bitmesin diye usul usul okuyorum.

7 Beğeni

Aynen. Fırsat tepilmiş ama bendeki 1. Baskı… Sonraki baskılarda belki dokunuşlar yapılmıştır diye ümit ediyorum yani :smile:

1 Beğeni

Dün forumda Londra Nehirleri’ni okuyup tavsiye edebilecek arkadaş var mıdır diye soracaktım ama kitap yeni olduğu için okuyan olmamıştır diye vazgeçtim. İnceleme için teşekkürler…
Bu kitap tekil midir yoksa seri mi, bilginiz var mı @alper bey?

3 Beğeni

Kitap seriden oluşuyor ama sadece karakterler ortak. Yaşanan olaylar her kitapta değişiyor. O yüzden rahatça okunabilir. Aslı bana böyle bir bilgi vermişti. Ben de o yüzden gelir gelmez okuyacağım yoksa seri tamamlanmadan okumak gibi bir eğilimde olamıyorum. :smiley:

3 Beğeni

Aslında ben de seri olduğu yönünde yorumlar okuduğumu hatırlıyorum ama emin değildim. Polisiye sevdiğim için kitabı alacağım muhtemelen. Teşekkür ederim :blush:

4 Beğeni

Tam türü için bkz. Dresden Dosyaları :slight_smile: Beni heyecanlandıran tek nedeni aynı zamanda.

4 Beğeni