Belki @periyodiknesriyat 'ın bu yazısı size yardımcı olur
Spoiler yememek için yazının tamamanı okuyamadım. Okuduğum kısımlara göre Dost Körpe’nin Türkçe bilmediğine kanaat getirdim. Kitaba epub olarak devam etmek daha mantıklı olacak sanırım.
Vonnegut’la tanışma kitabım. Kitapta 6 öykü, bir kurgu dışı metin ve yarım kalmış bir öykü bulunuyor. Yazarın daha önce hiç yayınlanmayan öyküleri deniyor arka kapakta. Kitaptaki öykülerin çoğunu çok beğendim. Vonnegut’un tarzı insanı çarpıyor. Mizahi ve rahat anlatımı çok hoşuma gitti. Geç kaldığım bir yazar olduğunu anladım. Diğer kitaplarını da okuyacağım.
Bu kitap Gürpınar’ın Cadı adlı eserine getirilen eleştirilere karşı ve genel olarak edebiyat anlayışını anlattığı iki uzun makalesinden oluşuyor. Gürpınar kendisini eleştirenleri çoğu yerde haklı olarak ama bazı yerde aşırıya kaçarak yerden yere vurmuş. Meraklılarına tavsiyemdir.
Anladığım kadarıyla ana metni olduğu gibi çevirmekten kaynaklanmış bu sorunlar. Gerçi verilen örnekler de çevirisi sıkıntı yaratack cümlelermiş ki birebir çeviriden ötürü anlam kaymaları olmuş. Ben böyle bir sonuca vardım.
Fahrenheit 451 - Ray Bradbury
Kitaba başlangıcım çevirmen yüzünden kötü oldu, biraz soğuk başladım. Kötü başlangıca rağmen kısa sürede bitirdim ama açıkçası pek hoşuma gitmedi. Akıcı bir kitaptı ama sonu tatmin etmedi. Daha vurucu bir son bekliyordum. Belki de çok büyük beklenti içerisinde olduğum için böyle oldu, bilemiyorum. Takdir ettiğim en büyük konu ise 1953’te yazılmış kitabın hala güncelliğini yitirmemesi. Mesela entelektüelin küfür olarak görülmesi, insanları “entel” diyerek iğnelemek. Özellikle Black Friday dönemindeyken böyle bir tüketim çılgınlığı eleştirisi okumak da güzeldi. Muhtemelen yakın gelecek kitaptan pek farklı olmayacak, ama sonumuzu kendimiz hazırlayacağız. Kitapları kendi ellerimizle yakacağız, kimsenin yakmasına izin vermeyeceğiz.
Kitapta üçüncü öyküdeyim. Birinci öykü güzeldi ama ikinci öyküde neredeyse bir şey anlamadım. Çok hızlı bir kurgusu var gibi. Olay yeri neresi, karakterler kim ve özellikleri, kurgu neyi anlatıyor tam belli değil gibi. Çok fazla bilimsel terim var. Ve diyaloglar rastgele sanki. Yani öyküyü okurken olayın cereyan ettiği yeri ve karakterleri zihnimde canlandıramıyorum. Sanki kısa film izler gibi anlatımı var. Pek sevemedim ikinci öyküyü. Bilimkurgu ya çok fazla felsefe karışmış gibi. Aslında felsefi bilimkurgu yu severim ama bu kadar kısa öykülerde anlamsız kaçıyor. Bilemiyorum okuyan varsa sizde aynı kanıdamısınız acaba? Bence dizisini seyretmek çok daha hoş.
Epeydir Bilimkurgu kitabı okumamıştım. Diğer okuyan arkadaşların da yaptığı incelemelere dayanarak bu kitaba başlamaya karar verdim. İyi ki de karar vermişim. Kitap sanki yeni yazılmış gibi. Bilimkurgu severlerin mutlaka okunması gereken bir eser. Yazım hatası gibi sıkıntılı durumlarda yoktu benim okuduğum 2.baskıydı. 10/10 puanlık eser.
Daha 1. kısmı bitirdim. Genel olarak yazarın yazım tarzını beğendim. Okuması eğlenceli, bence Loki’nin o hafif kendini beğenmiş tarzını iyi yansıtmış. İskandinav mitolojisini sevdiğim için aldım. Bence İskandinav mitlerini bilmiyorsanız okurken daha fazla zevk alabilirsiniz. Çünkü yazar, mitleri okuduğumuz fantastik kitaplar gibi belirli bir olay akışında anlatmış ve Loki de bizim ana karakterimiz. Belki mitlerde Loki’yi sevmiyor olabilirsiniz ama merak etmeyin Loki kendisini size sevdirecektir.
İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar kitabını yeni bitirdim. Uzun zamandır Stefan Zwieg okumuyordum. Hasret gidermiş olduk bu kitapla. İçerisinde tarihsel figürler barındıran, tarihe katkıları olan insanların hayatlarından kesitler verilen bu kitap, akıcı ve sade anlatımıyla kısa zamanda bitiyor. Beni tatmin etmeyen tek yönü vardı. O da, tarihsel olarak “benim ilgi alanıma” uymayan insanların yer alması diyebilirim. Bazılarının hayatını merakla okurken bazısı da hiç ilgimi çekmeyi başaramadı.
https://i0.wp.com/www.kurgusanat.org/wp-content/uploads/2017/06/kanun-alaşımı-sissoylu4.jpg?w=990&ssl=1
Sissoylu 4 - Kanun Alaşımı
Sissoylu 5 - Benliğin Gölgeleri
Bayağıdır ertelediğim Sissoylu 2. çağa sonunda başladım ve bayıldım. Yabanlar, Çiftsoylular, Wax ve Wayne. Ana serinin 300 yıl sonrasında geçmesi ile dünyanın ne yönde geliştiğini görmemiz. Geçmişe yapılan referanslar. 2. çağdaki skala en azından şu ana kadar düşük, tabi ki düşük olacak, dünyayı kurtarma, Kıyamet falan filan yok. Onun yerine elimizde son derece tehlikeli suçlular ve onları kovalayan Yaban diyarlar tecrübelisi Seherkurşun namlı Waxillium Ladrian ve yardımcısı Wayne var.
Wayne karakteri özellikle eğlenceli bir karakter. bu kitapla öğrendiğimiz yeni metal olan serobend yakıcı ve altın ferukemisi yapabilen bir Çiftsoylu. Bir de kandraları halt ettirecek derecede taklit yeteneğini de eklediğimiz zaman ortaya eğlenceli bölümler ortaya çıkıyor.
Sanderson’ın Zaman Çarkı’nda Mat stajı yapması iyi olmuş bence. Çünkü Brandon’ın Matrim Cauthon’u şebeklik ve zorlama hissiyat verirken Wayne ise bu konuda daha doğal gelmiş. 2. kitapta da iyice oturmuş karakter.
Bir parantez de Steris’e açmak lazım. Kanun Alaşımının başında biraz itici bir karaktere sahip gözükürken kitabın sonunda kendini ısındırıyor. Benilğin Gölgelerinin başında da iyice kendini sevdirdi bana diyebilirim.
Benliğin Gölgeleri ilk kitabın kurduğu temelleri ilerletmiş, karakterlere biraz daha derinlik katmış. Kitabın sonuna kadar bir şeylerin yolunda gitmediğin hissederken, sonuyla kitap size güzel bir yumruk atıyor ve “Ah Ahenk” deyip 2.80 yere seriliyorsunuz.
Son olarak sürprizbozan
Benliğin Gölgeleri sürprizbozan
Şerefsiz Sazed. Evet çok sinirlendim kendisine maalesef. Me Laan’ın geçiştirmeli açıklamasını kabul etmedim ben arkadaş, bildiğin Wantedlamış Sazed Waxillium’u bütün kitap boyunca. Kaldı ki onun öncesinde de alttan alttan manipüle etmiş geçmişte. Yakışmadı Terrisli.
Böyle bir karşılaştırmayı kendim yapmayı düşünüyordum. Zira fahrenayt dost körpeye tövbe etme sebebim. Tek olmadığımı gördüm. Özellikle cümlelerin birleştirilmesi ve kısa cümleler yerine anlaşılmaz uzun cümleler epey can sıkıcıydı.
İki Doktor Bir Yolculuk
Dr. Warren H. Winkler’ın yazmış olduğu kitap Dr. Warren Winkler ve '‘Tohtur Salih’'in hayatını ve klinik maceralarını aktarmakla kalmıyor dönemin sosyo-ekonomik kültürü hakkında da bizlere bilgi veriyor. 1950 ve 1960’lı yıllardan bolca renklendirilmiş görsel de içerdiğinden okuması keyifli bir hâl alıyor. Sağlık alanında çalışıyor olun ya da olmayın okumanızı öneririm.
Kitabı kolayca erişebileceğim yere kaldırıyorum ki ara ara görsellere bakacağım. Görseller çok güzel olmuş.
Bu kitabın bana verdiği en büyük ders fakirliğin kutsanacak hiçbir yanı olmadığı. Fakirlik karşısında çaresiz Kayseri Halkı ve çektikleri acıları gördükçe içim parçalandı.
Özellikle Dr. Warren Winkler’ın ve eşinin yapmış oldukları faaliyetler için kendilerine minnet duyuyorum. 2019’un Şubat ayında kaybettiğimiz Dr. Warren H. Winkler’ı saygıyla anıyorum.
Dune çevirisi gayet iyiydi.Önyargınızı aşmanızı tavsiye ederim.
Robot Serisinin ikinci kitabı Güneşi Tanrıları’nı okudum. Aralık ayının ilk kitabıydı.
İlk kitapta da yer alan Elijah Baley ve Olivaw ikilisi burada da karşımıza çıkıyor. 20 bin insanın ve 20 milyon robotun bulunduğu Solaria gezegeninde bir cinayet işlenmiştir. Bu cinayetin çözülmesi için de Arzlı Baley ve Robot dedektif Daneel Olivaw çağrılır. Ama bu ikiliyi bekleyen çok gizemli bir cinayet vardır ortada. Zira Solaria gezegeninde her birey tek başına ve birbirlerini gerçek anlamda görmeden yaşamaktadır. Kısacası bir kimse başka biriyle temas kurmamaktadır. Solaria’daki kişiler görüşmelerini üç boyutlu iletişimle sağlamaktadır.
Kimsenin birbiriyle yakınlık kurmadığı ve robotların da kurallara uyduğu bir yerde nasıl bir cinayet işlenir? İşte bu kitapta Isaac Asimov hem bilimkurguyu hem de polisiyeyi ustalıkla işleyerek size keyifli bir öykü sunuyor. Katili bulmak için Elijah Baley’in çıkarımları ile nefes alacaksınız adeta.
Daha önce Bilimkurgu Klasiklerinde çıkan Kadınlar Ülkesiyle tanıdığım yazar ile tanışmamı Sarı Duvar Kağıdı ile yapmak istedim. İyi de yapmışım. Feminist bir yazar olarak tanınan Charlotte Perkins Gilman, bu özelliğini 4 kısa öyküden oluşan bu kitapta da gösteriyor.
Öykülerin arasında en çok Sallanan Sandalye ve Sarı Duvar Kağıdı’nı beğendim. Tabiki diğer öyküler de iyiydi.
İş Bankası Türk Edebiyatı Klasikleri’ne şimdilik Şeytankaya Tılsım’ı ile ara veriyorum
Ahmet Mithat Efendi’den bu seride okuduğum 3. kitap. Kendisinin eserlerinde hep bir sosyal sorumluluk projesi güttüğünü görüyorum. Sanat toplum içindir, tarafında yer alıyor gördüğüm kadarıyla. Bu kitap da yine sorumluluk duygusuyla yazılmış bir eserdi.
Bu kısacık romanda (uzun hikaye demek daha doğru olabilir), Ahmet Mithat Efendi bu kez batıl inançların üzerine gidiyor. Fakat bu defa özgün değil: çünkü kaynağını açıklamadığı bir Fransız öyküsünden etkilenerek ve onu değiştirip uzatarak bu eseri ortaya koymuş. Yani fikir tamamen kendisinin değil.
Diğer Ahmet Mithat Efendi kitaplarında yaşadığım duygu ve düşüncelerin aynısını yaşadım. Konu güzel, işleniş güzel, fakat yazarımız olay örgüsü içerisinde okurla o kadar çok konuşuyor ki ben zaman zaman olaydan kopuyorum. Kendisinin diğer eserlerinde bunu daha görmezden gelebiliyordum; ancak bu eserin kısacık yapısında pek olmadı. Olay akışı çok bölündü gibi hissettim.
Eserin geneline baktığımızda kurgudan keyif aldım. Özellikle önsözde de söylendiği gibi, o dönemin Türk yazarlarında pek görünmeyen ve erotizme (biraz) varan bazı betimlemeler de şaşırtıcıydı.
Yine yazarın verdiği mesaja hak vermeden edemedim. Sözde büyücü karakterinin yaptığı planlar ve olayların sonlanış şekli her ne kadar bizi mutlu sona götürse de yazarın dikkat çektiği durum bence akıllıca bir hamleydi. Hem mutlu son koy, hem de okuru batıl inanca karşı uyar, güzel hareket
Eh, 5.kitap öyle bir yerde bitti ki araya birden fazla kitap alamazdım
Şeytankaya Tılsım’ı sonrası koşa koşa Wardstone’a döndüm.
Kafamda onlarca soru var. Sanıyorum serinin ikinci kırılma noktası 5. kitaptı ve yazar masaya asıl şimdi kartlarını koymaya başlayacak gibi hissediyorum.
Güzel ve hızlı başladı. Heyecanla okuyorum.
Wardstone’un geneli hakkında ne düşünüyorsunuz? Okumayı düşünüyorum ama bir türlü kendimi itemedim seriye doğru. Kaçırılmaması gereken bir seri mi yoksa eh işte türünden mi?
Ben severek okuyorum. Serideki tüm kitaplara sahibim ve iyi ki öyle diye düşünüyorum.
Türü genç yetişkin olarak geçse de içeriğindeki bazı unsurlar “neler oluyor!” dedirtiyor çoğu okura Yani mesela canlı canlı, ters şekilde toprağa gömülen cadıları bir genç yetişkin serisinde görmeyi beklemezdim. Ya da günlerce taşın arasına elini sıkıştırdığı kurbanının (kendisi çekiyor avını) kanını emen bir yaratık (deşici). Bunlar genç yetişkin deyince aklıma gelen şeyler değil.
Elbette sevmeyeni de vardır, ancak ben bir şans vermenizi öneririm.
Bu arada, bu yaş grubunda tanrı inancını tartışan gördüğüm ilk kitap/seri. Önemli karakterlerden biri koyu bir ateist.
Mario Vargas’ın bu kitabını okuyorum. Vargas’ın bir iş gezisi için gittiği Dominik Cumhuriyeti’nde Rafael Trujillo rejiminin halkı nasıl kör ettiğini anlatan bir kitap. Yakın geçmişte diktatörlüğün kitapta anlatılanları yaşattığına inanamıyor insan.
Sarı Duvar Kağıdı’ndan sonra Karanlık Kitap Serisi’nin bir diğer üyesi Yasalar ve Yalanlar Kitabı’na başladım. Kitabın yarısına geldim. Açıkçası ne okuduğumu hiç mi hiç anlamadım. Kitabı bitireceğim ama son zamanlarda okuduğum en anlamsız kitap oldu benim için.
Yazar kendi dinini oluşturmuş. Bu yazılanları ne kadar kendisi uydurmadığını belirtse de bence durum çok açık. Kendi dini hariç diğer tüm dinleri lanetleyip onlara sadırıyor sürekli. Bana göre yazar bu kitabı yazarak diğer dinlerin kitaplarına da çok büyük bir göndermede bulunuyor.
Tavsiye eder miyim? Kesinlikle hayır.