Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

2026’ydı sanırım Reşat Nuri Güntekin’in telifi hakları düşüyor. Ben de iple çekiyorum bu tarihi çünkü dediklerinize katılıyorum. Umarım İş Bankası basar ve hem kaliteli hem de makul bir fiyata bu baş yapıtları okuyabiliriz.

4 Beğeni

Bende telifinin düşmesini bekliyorum. O zamana kadar bulabildiklerimi kütüphanelerden okumayı planlıyorum.

1 Beğeni

Hocam bir kitap için 6 yıl beklenir mi o zamana kadar alın okuyun… durumunuz yoksa epub veya kütüphaneyi deneyin ki ben öyle yapıyorum.

2 Beğeni

Tabi ki dediğiniz yöntemi kullanıyorum ya da 2. el bulup almaya çalışıyorum. Ama kendi kütüphaneme gıcır gıcır eklemek için evet bekleyeceğim. :laughing:

2 Beğeni

Gölgesiz Matiz - Bülent Ayyıldız

Tini minicik, 13 öyküden oluşan bir öykü kitabı. Her öyküye uygun bir yazım dili kullanabiliyor ve karakterlere göre bakış açısı ve anlatımı rahatlıkla uydurabilen bir yazar. Bazı öyküleri çok uçuk kaçık, bazıları anlaşılmaz -anlamak için birden fazla kez okudum birkaç yeri- ama kitaptan çoğu öyküyü sevmiş olarak ayrılıyorum. Kitaba adını veren Gölgesiz Matiz öyküsü en güzel öykülerden biri idi -benim en sevdiğim ‘Bimilyonkafa’ oldu- ve düşününce genel olarak kitaba çok uygun bir isim gibi geliyor. Öykülerin çoğunda hayal gücü ve fantastik tema hakim, hatta birisi net kabus anlatıyor :smiley:

4 Beğeni

Dün Kalite Ülkesi’ni bitirdim. Reklamlarında olduğu gibi otostopçunun galaksi rehberine benzediği külliyen yalan. Evet espritüel bir yönü var ancak bu ne yazıkki Douglas Adams’ın mizahının yanından bile geçemez. Sevdiğim bölümler haber metinleri ve onlara yazılan yorumların olduğu sayfalardı. Özellikle daha önce karşılaştığımız bir karakterin yaptığı yorumu görmek ince ama tatlı bir nüanstı.

6 Beğeni

Daha bu yaftayı alıp da hak eden bir kitaba rastlamadım zaten :slight_smile: Son dönemde neredeyse her mizahi kitaba bu benzetme yapılıyor ama hiçbiri o seviyeye yaklaşamıyor. Her fantastik kitabın arkasına Tolkien ve Harry Potter isimlerini yazmak gibi bir şey oldu Douglas Adams övgüleri de.

5 Beğeni

Okuduğum bir yazıda Sait Faik ve Orhan Kemal ile birlikte Haldun Taner’in öykücülüğümüzde kilometre taşı olduğu yazıyordu. Sonuna kadar haklılar. Bunu görmek için şu iki öyküyü okumanızı tavsiye ediyorum:
Atatürk Galatasaray’da
Haldun Taner’in bir anısı. Atatürk’ün okuluna ziyaretini zengin kelime dağarcığıyla anlatmakla kalmayıp kafamı hep kurcalayan Atatürk’ün ciddi bakışlarına da çok güzel bir açıklama getirmiş.
Onikiye Bir Var
Bu edebi değeri olan bir bilimkurgu öyküsü efendim!
Çocukluğundan beri saati kusursuz tahmin eden bir adam. Bu yeteneğin hayatına ve kişiliğine etkisini, saatler ve zaman hakkındaki düşünceleri ve en sonda kendi üzerinde yaptığı deney muazzamdı.

Sabahattin Ali’nin romanlarını bitirdim. Hala Kürk Mantolu Madonna’nın( ilk okuduğum ciddi Türk romanı) en iyisi olduğunu ama ruh tahlilleri bakımından İçimizdeki Şeytanın daha güçlü olduğunu düşünüyorum. Hayattan tat alamayan Ömer’in ,Macide ile geçirdiği üç aydaki değişimini çok sevdim.


Necip Fazıl şiirleriyle ve fikir yazılarıyka ünlüdür. Şiirden hiç anlamayan ben, şiirsel bir dile sahip bu öykülere bayıldım. Elliden fazla kısa hikayenin olduğu üç yüz sayfalık kitapta en çok Sırtlan, Sübyan Koğuşu ve Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri’ni beğendim.

6 Beğeni

Cingöz Recai’nin ilk kitabını yarıladım. Trk tek maceralardan oluşuyor. Aralarında bağlantı yok ama arada geçmişte olmuş olaylara gönderme yapılıyor. Çok sevdim şimdiden. Ötüken çok iyi bir iş yapmış diyebilirim. Özellikle de kitabın başında nasıl okunmalı vs. gibi konularda bilgi veriliyor. Ben dönemin İstanbul’u hakkında çok şey öğreniyorum. Mekanlar, sözler falan çok hoşuma gidiyor.

5 Beğeni

Ben pek beğenememiştim. Yazarın dili fazlasıyla yalın. Okuyucuyu hikayeye fazlasıyla uzak tutuyor, bu durum okuyucunun karakterlerle bağ kurmasını zorlaştırıyor. Hikaye olarak da pek gelişmiş bir seri değil, her kitapta birbiriyle çok da olmayan senaryolar görüyoruz. Serideki karakter azlığı da bence eksi bir nokta.

Güzel bir seri ancak, “Ben saf fantastik insanıyım, felsefi içerikten ziyade okuma kolaylığı ve okurken eğleneceğim bir hikaye istiyorum.” diyorsanız size göre değil.

3 Beğeni

Le Guin benim en sevdiğim yazar Yerdeniz değil de batı sahili yıllıkları serisi ile tanışmıştım. Ve her kitabı benim için keşfedilmemiş bir hazine gibi. Her okuduğum kitabında daha beni ne kadar şaşırtabilir diyorsam o kadar şaşırtıyor. Hainli döngüsüne laf edenler oluyor hazır konusu açılmışken söyleyim kendini tekrar ediyor diyen olmuş ama bence çok yanılıyorlar her hikaye bir olayı vurguluyor. Her kitap farklı bakış açılarını gösteriyor.
Yerdenizdeki dili yalın olabilir ama yazıldığı döneme bakarsak fantastik edebiyatın mihenk taşlarından biri olduğunu bence görürüz. Tolkienle şaha kalkan fantastik Ursulanın omuz vermesiyle bu zamana geldi.

Ben fantastiksever biriyim ama okuduğum her fantastik kurguda bir felsefe ararım. Ki öyle de olmalı diye düşünüyorum. Çünkü fantastik evrenlerde aynı zamanda bizim kendi evrenimize bir diyalektik gönderme vardır. :))) Ve bana realite kitaplardan aldığım verimin daha fazlasını verip hissettiriyorlar.

5 Beğeni

Şu sıralar Witcher serisini okuyorum. Aralara da bazen bunaldıkça veya kafa kalmayınca Stefan Zweig gibi öyküler sıkıştırıyorum. Böylece daha istekli ve kendimi vererek, sıkılmadan götürüyorum her şeyi.

1 Beğeni

Simon Beckett- Adli antropolog David Hunter serisi size göre biçilmiş kaftan.

1 Beğeni

Yerdeniz’den pek hoşlanmama, Marifetler’e bayılma sebebimdir yazım dili. Ursula’nın en iyi kitapları bana göre Mülksüzler ve Yerdeniz değil Sürdün Gezegeni ve Marifetleri.

:slight_smile: Bilmem bende onu çok sevmiştim zevkler renkler olayına döndü biraz :slight_smile: Batı sahili yıllıkları ile ben mukayese edemiyorum :grin:

David Hunter serisini daha önce almıştım zaten. Ama henüz okuma fırsatı bulamadım. Öneri için teşekkürler. Aklınıza başka yazar gelirse yine önerilerinizi beklerim

1 Beğeni

DÜNYANIN GÖZÜ (WHEEL OF TIME / ZAMAN ÇARKI #1)

İlk kitabı bitirdim, geriye kaldı 10 bin sayfa!
Uzunluğu göz korkutsa da hikaye akıcı ilerledi. Ortalardan belki 50-100 sayfa traşlanabilirmiş, başı ve sonu çok daha iyiydi. İlk kitap olmasına rağmen tatmin edici bir sonla bitti, yani denemek için okuyup beğenmezseniz burada bırakabilirsiniz.

Dünyası daha şimdiden oldukça büyük, 12 kitap üzerine ne ekler düşünemiyorum. Ucunu bucağını göreceğiz gibi. Daha önce okuduğum serilerden benzer ögeler gördüm. Dark One ve Forsaken, Black Company’deki Dominator ve Taken’ı hatırlattı. Kurtlarla konuşma ve waygateler Farseer’ı hatırlattı. Haritası Codex Alera’nınkine oldukça benziyor. Black Company haricindekiler Zaman Çarkı’ndan sonra çıkan seriler, daha ilk kitaptan türe etkilerini görmek sevindirdi.

Karakterler şimdilik fazla büyülemedi. Perrin’in bölümleri en beğendiğim kısımlar oldu ama son 200 sayfada figürana döndü. Mat, Türk olsaymış adı Emre olurmuş, herhangi bir eylemde bulunduğu an karakterlerin başı belaya giriyor. Çok sevildiğini duydum, herhalde ileride aptal yancı tiplemesinin dışına çıkacak. Egwene’in geleceği için umutluyum, şu anki haline kelime israf etmiyorum :slight_smile: Diğer karakterler iyiydi.

Özetle, uzunluğundan korkmadan en azından ilk kitabını okuyun. Boşuna bu kadar popüler değil.

16 Beğeni

Yerdeniz Büyücüsüne başlamış ve çok beğenmiştim ama seri kitapları sonraya ertelediğim için bıraktım, hoş vakıf’ a başlamış bulunmaktayım ama Yerdeniz sürekli aklımda, her yeni kitap başlangıcında hatırlıyorum ama geciktirmekte ayrı bir zevk veriyor, elinde, hazırda çok iyi bir kitabın olması keyifli.
Her Yerden Çok Uzakta ve Mülksüzler’ i de siparişime ekledim.

3 Beğeni

Belgrad 500 Yıl Sonra - Süha Umar

Bu forumdan birisinin okuması üzerine dikkatimi çeken kitabı aldım ve okudum.( @saitamasensei teşekkürler) Ne diyebilirim ki uzun zamandır bu kadar güzel bir anı kitabı okumamıştım. Dış politika ve tarih ile ilgilenenler için oldukça ufuk açıcı bir kitap diyebilirim.

Yazarı Süha Umar, Türkiye’nin 2008-2010 yılları arası Belgrad’da görevli büyükelçisi. Sırbistan’la vizelerin kaldırılmasından, TİKA projelerine kadar bir çok olaya ön ayak olmuş.
Kitap Sırbistan’ın tarihinden,coğrafyasına, Osmanlı’nın izlerinden, Türkiye ile Sırbistan ilişkilerinden, dışişleri bakanlığı ve hükümet kadrosunun hiç bir teamüle uymayarak dış ilişkileri nasıl laçkalaştırdıklarına, Sırbistan’da ne kadar çok fırsattan yararlandığımıza bir o kadarını da kaçırdığımıza dair birçok anı ve gözlem içermekte. Yazarın dili hiç sıkmamakta sayfalar akıp gitmekte. Çoğu romandan daha sürükleyici olduğunu söyleyebilirim.

Bu kitaptan sonra bir kez daha Sırbistan’a gitme arzum oluştu. Sırbistan’da yaşamış kardeşime de zorla okutturacağım.

9 Beğeni


images (7)

Art arda iki Stanislaw Lem okudum. Yenilmez hem konu hem anlatım bakımından kötüyken Solaris iyi bir konuya ama okuduğum en duygusuz ve yavan anlatıma sahip bk kitabı oldu.
Betimlemeler ikisinde de o kadar basmakalıp ve cansız ki taş toprak okuyormuş gibi hissettim. Yenilmez’in beğendiğim, olmuş diyebileceğim tek yönü hayli bilimsel olması ama onu da çok sıkıcı anlatmış. Solaris’e gelince düşünebilen bir gezegen fikri muazzam, gezegenin aklı olan bir organizma olduğunu kütleçekimden anlaşılması da çok zekiceydi. Peki romanın geri kalanında neden bu kadar monoton bir hikaye var? Neden Rheya incir kabuğunu doldurmayacak kadar boş bir karakter? Neden ana karakterimiz istasyona vardığı anda meslektaşlarıyla adamakıllı konuşmak yerine saçma sapan yerlerde bir sonuca varmayan konuşmalar ve hareketlerle zamanını harcadı? Başıma ağrılar girerek bitirdim Solaris’i.

10 Beğeni