Gerçekten GGK’nin dili fantastik edebiyat standartlarından bir iki tık yukarıda. Sadece dili için bile tavsiye ederim. Tigana’yı da okumadıysanız mutlaka tavsiye ederim, hatta neredeyse tüm kitaplarını tavsiye ederim GGK’nin.
Ateş Yakmak - Jack London
Kitap 58 sayfa olmasına rağmen içerisinde birbirinden bağımsız 3 kısa hikaye var.
Hikayelerin ortak noktası insanın doğada verdiği yaşam mücadelesi.
Bir Kuzey Macerası - Jack London
Evlendiği gün karısı Unga’yı denizden gelen bir adama kaptıran kabile reisi Naass intikam için yollara düşer.
Bu kitabın bazı yerleri bana Frankenstein’i anımsattı.
LEIBOWITZ İÇİN BİR İLAHİ (A Canticle for Leibowitz)
KONUSU
Yeryüzünü silip süpüren Alev Tufanı’ndan yüzyıllar sonra Aziz Leibowitz Tarikatı rahipleri kadim bilgiyi korumuşlardır. Utah Çölü’ndeki manastırlarında kurucularına ait değerli andaçları muhafaza etmişlerdir: Kutsal ozalit, mukaddes alışveriş listesi ve Radyoaktif Serpinti Sığınağı kutsal mabedi…
Ölümsüz bir gezginin korumacılığında insanlığın küllerinden yeniden doğuşuna tanıklık ederler ve ışık ile karanlık, yaşamla ölüm arasındaki savaşın sonsuz dramının canlanışını izlerler.
DÜŞÜNCELERİM
Adından da anlayacağınız şekilde dini ögeler ağırlıklı, düşündürücü ve kasvetli bir kitap. Hristiyan bir yazarın, İkinci Dünya Savaşı’nda bir manastırın bombalanmasında rol almasının sebep açtığı travmadan doğmuş bir hikaye. Konusuna bakıp Mad Max veya Fallout gibi aksiyon ağırlık bir hikaye beklemeyin, diğer bilim kurgu klasikleri gibi kişilere değil fikirlere odaklanıyor. İşlediği temalar ne kadar ciddi olsa da bazı yerlerde beklenmedik şekilde güldürdü.
Dili, dini terim ağırlıklı olduğundan biraz ağırdı. Oldukça sık gördüğümüz Latince satırlar genelde açıklanmamış, azıcık kelime bilgimle anlamaya çalıştım. Türkçe çevirisinde de mi durum böyle bilmiyorum.
Araştırdığım kadarıyla evrensel olarak türün klasiklerinden sayılan bir kitap. Hatta bilim kurgu dergilerinden çıkan en edebi eser diyenler bile olmuş. Bilim kurgu hayranı olmasanız bile okumanızı öneririm.
Ben de bitirmek üzereyim Leibowitz İçin Bir İlahi’yi. Söylediklerinizin hepsine katılıyorum. Bilimkurgu diye her sayfasından aksiyon vs bekleyemeyiz. Ben kitabı daha önce okuduğum Su Adamı ve Zaman Makinesi eserlerine benzetiyorum. İçerik olarak fazla bir şey vermese de fikir olarak çok güzel bir eser. BKK serisindeki baskı ile sizdeki baskı arasında ne gibifarklılıklar var bilmiyorum. Ama genellikle Latin cümlelerin açıklaması dipnot şeklinde belirtilmiş. İnanılmaz derecede hatasız bir kitap. Sadece ve sadece 2 hata ile bitmek üzere kitap.
Dipnotu İthaki eklemiş herhalde, bendeki 2006 İngilizce basımında yok.
Evelio Rosero - Ordular
Latin edebiyatının iyi eserlerini özlediğimi farkettim okuyunca.
Başarılı bir örneğiydi. Çarpıcı, akıcı ve akılda kalan bir kitap. Tavsiye ederim.
Roma İmparatorları 1.Cilt’i okudum. Kitapta daha çok imparatorların kişiliğinden bahsedilmiş ve bolca magazinsel konulara yer verilmiş. Rahat okunan ve fazlasıyla doyurucu bir kitaptı ama kitap objektif bir şekilde kaleme alınmadığı için kitaptaki her şeye inanmamak lazım.
Yüzük Kardeşliği
Sürekli ertelediğim ve sonunda kütüphaneden alıp okuduğum bir kitap kendisi. Fantastik kitapları sevip bunu okumamak olmaz artık yeter diyip aldım lakin diğer kitapları okumayı yaza bırakacağım maalesef. Zira filmine göre filan biraz ağır olduğu için ve kütüphaneye 20 gün içinde geri vermem gerektiği için zorlayarak 19 gün de okuyabildim. Tolkien külliyatına girmek için yanlış zaman seçmişim yani. Tıpkı asoiaf için seçtiğim gibi. Çünkü devam edersem yine tüm zamanımı buna vereceğim ve ders yapmak yalan olacak. Her neyse biraz kitaptan bahsedeyim;
Öncelikle herkesin dediği gibi filmi izlediniz diye bir şey sanmayın çoğu nokta için filmin kitap ile alakası yok yani. Zaten bir çok kere duymuşsunuzdur bunu ki ben de duyuyordum hep. Hani o noktada filme de bir kere daha hayran kaldım. Tamam çıkarılan şeyler tabii rahatsız edici ama yine de ustaca çıkartılıp sığdırılmış diye düşünüyorum. Hani Frodo Shire’dan 130. Sayfada filan çıkıyor öyle diyeyim. Bi’ noktada bu filmde ki olaylar ne zaman olacak diye şaşırdım. Ve kitapta hiç olmayıp eklenen şeyler de fazlaca var. Onlar da ayrıca şaşırttı.
Filmden kafada kalan zamanla ilgili bir çok soru işareti de tabii ki yanıtlanmış oldu kitap ile kafamda. Filmi kaç kere izlesem bile anlamlamdiramadigim olaylar ve zamanlar vardı çünkü. Frodo’nun Shire terk etme süresi ve hobbitlerin yaşları gibi şeyler.
Yazım şekli ve karakterlerin işlenişine zaten bir şey demeye gerek yok. Okurken tekrar tekrar şaştım kaldım. Yani o kadar yıl önce adam resmen yazmış ya helal olsun. Kelimeler yetersiz. Ertelediğime pişman tekrar erteleyecek olmama ise bin pişmanım. Yazın ikinci kitaba kavuşmak dileği ile.
Şimdi ben ne yazayım. Ben ne diyeyim bu kitap için. Hadi yazım yanlışı filan yok, gözle görülür fiziksel bir hatası yok. Ama konu bence biraz havada kalmış. Tempo arada bir yükselir gibi oluyor, sonra düşüyor. Cinayetler oluyor kim kimi öldürüyor bazen karışıyor. Zaten İtalyan isimleri beni mahvetti okurken, ayrıca tarikat isimleri de çok fazla kafa karışıklığı yarattı. Tam olarak kim kimle nerede ne zaman ne yaptı karıştırdım. Son izlenim olarak şunu söyleyeyim yani bolca boş vaktiniz varsa kitapsız filan kaldıysanız son seçenek olarak düşünülebilir.
Jose Saramago - Bilinmeyen Adanın Öyküsü
Ezop masalı gibi kitap kısacık, okuması kolay. Beğendim. Küçük Prens tarzına yakın geldi bana açıkçası.
Stephen King’in “Göz (Carrie)” kitabıyla King Külliyatına giriş yapmış bulunmaktayım. yazım tarzı, anlattığı hikayedeki gerilim, her şey çok sürükleyiciydi. Stephen King’e neden bu kitapla başlanması gerektiğini çok iyi anladım. Bir kere hikaye çok iyi aktarılmış, ikinci olarak çok sade ve anlaşılır bir dilde yazılmış ve içinci olarak kısa ve kesinlikle sıkmayan cümlelerle okuyucunun gerilim ve merak unsurları hep üst seviyede tutulmuş. Eğer King okumak istiyorsanız gerçekten de bu kitapla başlamalısınız.
Josh Malerman, her zaman tarzına bayıldığım bir yazar olmuştur. Kafes, doruk noktası olsa da ben Gölün Dibindeki Ev ve Kırmızı Piyano’yu da çok beğenmiştim. Okumadığım iki Malerman kitabı vardı; biri Carol Gömülmeden, diğeri ise Teftiş. Ben de artık zamanı geldi diye düşünüp dün gece okumaya başladım, şimdilik 60 sayfa falan okudum. Şimdiden bayağı sevdim, farklı bir distopya.
Charles Dickens - İki Şehrin Hikayesi
Frank Herbert - Dune
Osmanlı ve Modern Türkiye - Halil İnalcık
Üçü de bitmedi henüz.
Kötü Adamın On Günü - Mehmet Eroğlu
İyi Adamın On Günü romanının baş karakteri Sadık’ın yolculuğu bu kez Kötü Adamın On Günü ile devam ediyor. İlk romandan tanıdığımız karakterlerin bazıları Kötü Adamın On Günü romanında da var.
Sadık veya Adil veya ……. ilk kitabın karakterlerinden olan abinin zorlamasıyla yeni bir arama bulma işine dahil olur ilk kitaptan sonra geçen 2 yıl sonrasında Sadık’ın hayatını bir kez daha değiştirecek birtakım olaylar olmuştur ve biz de romanı buralardan okumaya başlıyoruz.
Öyle gözüküyor ki Mehmet Eroğlu Sadık’ın yolculuğunu, arayışlarını, onu küçümseyenlerle, kendisiyle ve hayaletleriyle olan hesaplaşmalarını yeni kitaplarında sürdürmeye devam edecek.
İyi Adamın On Günü
Philip K.Dick’in değişik çalışan hayal gücüyle oluşturulmuş birçok öykü var içinde. PKD okuyanlar kesinlikle beğenmiştir zaten. Kendini bitki sanan insanları, canlanıp üreyen ayakkabıları, elfleri, on beş santimetre boyunda adamları, börtü böceğe fısıldayan adamları okumak isteyenlere şiddetle tavsiye ederim.
H. P. Lovecraft’ın “Deliliğin Dağlarında” adlı kitabı bitirdim. Okuduğum ilk Lovecraft kitabıydı. Artık iyi olmayan bir eserine mi denk geldim ya da genel üslubu mu böyle ama çok gereksiz tasvirler, olaydan kopuk bilgiler, ana hikayeyi ilerletmeyen benzetmelerle doluydu kitap. King’in “Göz” kitabından sonra korku kitaplarına gireyim dedim ama gerekli korku öğelerine sahip değildi kitap. Bilemiyorum çok kararsız kaldım, kitabı sevdim mi sevmedim mi kararsızım.
Gılgamış Destanı-Teoman Duralı çevirisi, güzeldi. Ardından Kral Lear ve Uçan Mabet okuyacağım.
Okunması zor bir kitap diye yorum yapıldığını hatırlıyorum sanki bu kitap için. Lovecraft eserleri içinde en sona bırakılmalı gibi bir yorum. Ki zaten Lovecraft normalde de okunması zor bir yazar.
bu yorumdan haberim yoktu. okurken zorlanmadım fakat benzetmeler, uzun cümleler falan derken kitapta geçen olayı yakalamada sıkıntı çektim diyebilirim.