Arthur Conan Doyle’ un İthaki’ den çıkan Tekinsiz Öyküler bitti. *
Öyküler gerçekten tekinsiz ve tedirgin edici fakat korkutucu değil ki ben o hevesle, korkutucu olacağı niyetiyle başlamıştım. Kendi derecelendirmeme göre öyküler ortalama bir konuyla başlayıp ortalamanın altına düştükten sonra yavaş yavaş ortalamanın biraz üstüne çıkarak bittiler(dehşet korku öyküleri okuyacağım ümidiyle başladığım için böyle bir derecelendirmem söz konusu). Hikayelerin anlatımında, üslubunda herhangi bir sorun yok. Akıcılığı güzel. Öyküler genelde olağanüstülüğün sınırında bırakılmış gibi görünse de ‘‘her şeyin mantıklı bir açıklaması vardır.’’ düsturu öykülerde kendini belli ediyor(gibi geldi bana).
Özetle arka kapağındaki H. P. Lovecraft’ ın övgüsünü okuyup içinde dehşet şeyler var ümidiyle başlarsanız umduğunuzu bulamayabilirsiniz. Fakat gerilim dozu yüksek tekinsiz öyküler okuyacaksınız.
Brooke Bolander’ın Zararsız Tek Büyük Şey’inin Türkçesini okumaya çabalıyorum ama sanırım bazı çevirilerde cümle yapılarının korunmaması gerektiğinin muazzam bir örneği bu kitap… İngilizcede, cümle içine virgülle açıklama cümlesi konulabiliyor, ve bazı tamlamalar fiil olabiliyor diye bunu Türkçeye de tek cümle olarak çevirmeye kalkmak garip geliyor…
Kitapsızım bugünlerde.
Okuyup bitireceğim, zevkle tanıtacağım kitabım kalmadı. Bundan sonra yakın zamanda okuduğum yahut çok zaman önce tanışıp hoşlandığım, iz bırakan kitaplarla aranızda olacağım; öyle planladım yani.
David Walton’ın dilimize çevrilen ilk romanı Süperpoze, iki kitaplık bir serinin ilki. İkincisi Süpersimetri de yayınlandı.
Yazar, Kuantum teorisi doğrultusunda; aynı anda başka bir boyutta veya zamanda olunabileceğine ilişkin kurguyu olabildiğince basitleştirerek sürükleyici bir polisiye bilimkurgu yazmış. Ancak bu basitlestirme hem teknik hem de edebi olarak kitabı zayıflatmış. Olağanüstü şeyler biraz sıradan anlatılmış. Karakterlerin tepkileri çok soğukkanlı olmuş.
İkinci kitabı edinmek gibi bir gayem yok ama elime geçerse devamını okuyacağım.
Milyarlarca ve milyarlarca’yi okuyorum say baskısı.Buradan çevirmene bir eleştiri yapmak istiyorum Golden state warriors yazmak yerine Golden State Savaşçıları yazmak biraz mantıksız olmuş.Ya da direkt takımın Türkçe ismi yazılsa daha mantıklı olmaz mıydı sadece bir tane değil diğer yazılan tüm takımlarda da aynısı yapılmış.
Kitabı okumadım, fakat durumdan yola çıkarak yorumda bulunabilirim.
Takım isimlerini aynı bıraktığı takdirde İngilizcesindeki kelime oyunlarını kaybedecekti. Böyle parçalı çevirmenin faydası ise yazarın vermek istediği alt anlamın korunması: “Korsanlar” ıslah olup “Melek” oluyor. San Diego "Peder"den bir oyuncunun rütbesi yükseliyor, “Kardinal” oluyor. Bir “Savaşçı” da taç giyip “Kral” olabiliyor. Yani takım isimlerindeki kelime oyunlarını korumak için bunu tercih etmiş. Makul geldi.
Ben de sizin gibi düşünüyorum. Geçen hafta okuduğum bir kitapta ilk harfleri büyük olacak şekilde Vanilyalı Buz diye bir ifade okudum. Konu rap olunca bunun 90’lı yılların başında ünlü olan rap şarkıcısı Vanilla Ice olduğunu anladım. Yani bazen özel isimlerin çevrilmesi doğru olmuyor. Benim görüşüm tabi.
Lazarus
Siberpunk+entrika+bilimkurgu =Lazarus.
Lazarus ,İmage comics tarafından yayınlanan bilimkurgu temelinde inşaa edilen nefes kesici bir çizgi roman serisi.İlk cildini yeni okudum tabiri caizse ağzım açık kaldı (Monstress de aynı durumu yaşamıştım)
Çizgi romandaki yaratılan evren , ana karakterin tavırları , diğer karakterlerin ruh hâli - kestirilememezliği roman olsa bu kadar olurdu herhalde.Üzerinde gerçekten düşünülmüş ve ince ince dokunulmuş.Geç okuduğum için pişmanım , kesinlikle ilk cilde göz atın
Umarım dilimize kazandırılır , Marmara Çizgi duy sesimi
İlk cildin başındaki şu yazıyı (bilimkurgu Kulübü çevirisini )direkt bırakayım ; "Dünya artık siyasi veya coğrafi sınırlar yerine ekonomik sınırlarla bölünmüştür. Zenginlik güçtür ve bu güç yalnızca bazı ailelerin elindedir. İnsanlığın küçük bir bölümü, ailelere hizmet ettiği için onların umurundadır, kalanlar ise fazlalıktır. Her aileden bir kişi çocukluğundan itibaren eğitilir, her türlü teknoloji ile güçlendirilir ve hazırlanır. Bu kişi ailesinin kılıcı ve kalkanıdır, onların koruyucusu, onların Lazarus’udur. Carlyle ailesinin Lazarus’u Forever… Bu onun hikayesi.”
Çizimler
Yazarın bir hayranı olarak şunu belirtmeliyim ki diğer eserlerine göre biraz zayıf bir eseri. Romanov Komplosu, Kar Kurdu,Sakkaranın Kumları gibi eserlerini çok daha fazla seveceğinizden eminim. İyi okumalar.
Evet o kitaplarını okuyan kişiler daha çok sevmişti. Bende “Son tanık” adlı kitabı var ilerleyen günlerde onu da okumak istiyorum. Diğer söyledikleriniz aklımda olacak.
Teşekkür ederim
Ben de Meade’nin Buz Kapanı, İkinci Mesih, Kar Kurdu ve Sakkara’nın Kumları kitaplarını almıştım. Kar Kurdu ve Sakkara’nın Kumları‘nı okudum gayet iyiydi. Yalnız, Romanov Komplosu’na ait yorumlar kitabın biraz yavaş olduğu yönünde. Siz okudunuz mu, okuduysanız nasıl buldunuz? @narpal, benim için önemli olan konunun güzel olması. Güzel diyorsanız hemen sepete atıyorum. Attım bile
@MelihAntepli, aslında yukarıda kitapları sayarken Brandenburg’u yazmayı unutmuşum. Evet birkaç ay önce Brandenburg’u Kidega’dan almıştım.
Yazarın şu salgın günlerinde okunacak en güzel eserlerinden bir digeri de 8.gün eseridir. Kimyasal bir saldırı ile el kaidenin abd yi tehdit etmesi konusu işlenmiş ayrıca yazarın bu romanı 11 eylül saldırılarından kısa bir süre önce kaleme alınması ve gerçekleşen olaya bu kadar yakın olması sebebiyle bir müddet yayınlanmamış.
Çocukluğun Sonu- Arthur C Clarke
-+Yeni bitirdim keyifli ve düşündürücü bir eser, tavsiye ederim.
Kısaca konusundan bahsetmek gerekirse WW II sonrası dünyaya bir grup gemi iniyor ve sonrasında yaptıkları vs vs.
Cemil Meriç’in Kırk Ambar’ını okuyorum, 131.sayfasında bir anda kesilip başka konuya atlıyor. Sayfa numaraları düzgün devam ediyor fakat cümle yarım alttaki dipnot da yarım. Elinde yeni baskısı olan varsa 132’yi atabilir mi?