Sayfalar doğru ama Ciltler yanlış.
131’e kadar Kırk Ambar 1. Cilt.
132’den itibaren 2. Cilt.
Hayatımda böyle baskı hatası görmedim. İletişim Yayınları hatanın sanatını yapmış. Formalar karıştı herhalde.
Sayfalar doğru ama Ciltler yanlış.
131’e kadar Kırk Ambar 1. Cilt.
132’den itibaren 2. Cilt.
Hayatımda böyle baskı hatası görmedim. İletişim Yayınları hatanın sanatını yapmış. Formalar karıştı herhalde.
Ölümsüzlerin Tarihi serisini okuyan varsa tavsiye eder mi? Seri hakkında biraz bilgi verebilir mi?
Seri hakkında bilgim yok ama Googreads’de 17 kitaptan oluştuğu gözüküyor. Benim merak ettiğim tüm kitapları yayınlayacaklar mı?
Aynen, 17 kitap ve hikayesi bağlı kitaplar. Tamamlanması uzun bir zaman alacaktır. Yazarı Almanya’da sevilen bir isimmiş.
Aden
3 ihtimal var. Ya yanlış zamanda okudum, ya kitap kötü, ya da çeviri kötü. Bilmiyorum. Ikına sıkıla 140’a gelip yarım bıraktım.
Yazarın daha önce Solaris ve Yenilmez kitaplarını okumuş ve çok beğenmiştim. Ama 3.kitapta da aynı şey; yazarken sıkılır insan. Yeni bir gezegene gidilir, oradaki olağandışı şeyler tasvir edilir, umulmadık şeyler olur sonlara doğru ve kitap biter.
Haliyle kitapta tasvirler büyük yer kaplıyor ve bu noktada çeviri çok önemli. Alfa baskısından okudum ben. Bilseydim İletişim’den alırdım. Kötü olduğunu iddia edemiyorum ama akıcı olmadığı kesin; Alfa’ya temkinli yaklaşacağım artık. Harf hataları gırla. Bu özensizlik de ayrıca can sıkıyor.
Çeviriyi es geçersek, tasvir edilen şeyler de hoşuma gitmedi. Kopuk kopuk, sabır zorlayan, ilgi çekmeyen tasvirler. Bıraktığım noktada işler biraz ilginçleşmeye başladı ama 180 sayfa daha böyle devam etmek istemedim.
Karakterler de yapay geldi. Gerçi bu kısım biraz öznel gelebilir; ama şu Hollywood filmlerinden sıkça aşina olduğumuz tavırlar, üslup ve davranışları okumaktan yaka silktim. Batı insanı böyle midir bilmiyorum, ama kötü edebiyatta böyle sığ karakterler vardır bence. Diyaloglar derinleşmez, karakterler yalnızca kurgusal olarak ihtiyaç duyulduğunda konuşur, kendilerini ilgilendiren kısıma kadar konuşurlar, karşılarındaki çok da önemli değildir. Bir de birbirlerinin cümlelerini tamamlamaları yok mu… O ne yapaylıktır öyle. Bi dinle kardeşim ya, bi dinle. Kaç yaşına gelmişsin, işinin uzmanı olmuşsun, dünya ileri teknolojiye ulaşmış sonunda; gelmişsin ıssız bir gezegene (Neden geldiler, dünya ne durumda, neden iyi bir plan yapmadan geldiler, ne bulmak için geldiler, ne bulmayı umuyorlardı, neden gezegene çakılmayı böyle sakin ve olağan karşıladılar, neden psikolojik yıkıma uğramadılar; kitabın okuduğum kısıma kadar olan yerinde hiç sözü edilmiyor bunların.) karşındaki adam konuşurken onu bi anlamaya çalış ya…
Hani bu duygusuzluk Cesur Yeni Dünya veya Biz’deki gibi bir duygusuzluk olsa anlaşılır. Ama bu düpedüz - bize yansıtılan - Batı insanı duygusuzluğu. Bireyciliği ve bencilliği.
Tabii bu konu fazlasıyla öznel. Bilimkurgu kitaplarda çokça rastladığım bir şey, o yüzden burada biraz patlar gibi oldum ama daha fazla uzatmayayım.
Merak eden okurlara İletişim’e yönelmelerini tavsiye ederim. Alfa’dan seri toplayacaklar da 2.-3. Baskıda hataların düzeltilmesini beklemeli bence.
( Seyretmek yerine eyretmek
Zamk yerine zam
Mi ekinin bitişik yazılması
Ni’nin M yazılması
Gibi ufak tefek ama çokça hata var kitapta.)
Alfa, çeviri ve yazım yanlışlarının çokluğu ile öne çıkmaya başladı. Bu da can sıkıcı. Bir yandan kitapların basılmasına seviniyoruz ama bir yandan da bu hataların çokluğu hevesimizi kursağımızda bırakıyor.
@Voldemort, evet ya son okuma işi yapılmıyor, ya da yapan kişi işinin ehli değil. Çünkü sözü edilen hatalar bir kitaba özgü değil.
Kitapların ilk basımlarını ben de bir ara almıyordum, ikinci veya üçüncü basımlarını bekliyordum. Bir süredir bunu yapmıyorum. Demek ki yapmak gerekiyor.
Bir kez okunsa da öyle basılsa tertemiz çıkar kitaplar ama okumuyorlar demek ki. Gözden kaçacak hatalar değil çünkü.
Şahsen Alfa’dan alacağım kitapların 1. basımlarını almamaya karar verdim. Aden’de olduğu gibi alacağım kitabı daha iyi bir yayınevi bastıysa da onlara yöneleceğim.
Stephen King’in “Kujo” kitabını bitirdim. Yazarın okuduğum ikinci kitabıydı ve bunu da çok beğendim. King’in anlatımına bayılıyorum. Okurken, bahsettiği konu ne olursa olsun insanı gerebiliyor. Ben şahsen bazı anlarda gerginlikten okuyamadım ve ara vermem gerekti. Konusu basit olsa da hikayeyi anlatış tarzı sizi konuya bağlamayı başarıyor.
İthaki’nin BKK serisindeki Walter Tevis’in “Dünyaya Düşen Adam” kitabını bitirdim. David Bowie’nin oynadığı bir de filmi varmış bu kitabın. Filmi izlemedim bir yorum yapamam ama kitabı çok beğendim. Sıkılmadan okuyabileceğiniz ilgi çekici, akıcı bir eser. Dünya’ya yabancı olan birinin giderek insanlaşması, değişmesi ve dünyaya geliş amacının değişen koşullarla beraber değişmesi güzel ele alınmış.
Ve son olarak, Y Son Erkek serisinin 5. cildini bitirdim. Yine çok heyecanlı, yine çok sürükleyici, yine çok etkileyici bir ciltti. Çizimleri zaten öve öve bitiremem zaten. Ayrıca anlatılan hikayenin genişleyerek, ilginçleşerek devam etmesi beni sürekli bir sonraki cilde geçmem için teşvik ediyor. Kararlıyım hemen bitirmeyeceğim bu seriyiç
Ben de tamamen aynı sebeplerden ötürü bıraktım kitabı.
Benim en zor bitirdiğim kitap olabilir. O yüzden Alfanın bastığı 2. Lem kitabına dokunmadım. Çeviri sorunu ayrı, editör hataları ayrı dert. Yazarında bu kadar yoğun anlatımı da sıktı beni.
@Bjork Yarım bırakmanızda sizde hangisi baskındı, basım kaynaklı sorun mu yoksa kitap veya yazarla ilgili miydi?
Yarım bıraktığım her kitapta kendimi kötü hissediyorum, yalnız olmamam mutlu etti
@hunter
Kitabın sonu tatmin ediyor mu bari merak ettim
Binkitapta övgüyle bahsetmişler hep.
Bence kitap haddinden fazla betimleme içeriyordu. Bazı noktalarda bunları tahayyül etmekte zorlandım, doğal olarak okumayı daha da zorlaştırdı bu durum. Belki de çeviriden kaynaklı idi, bilmiyorum. Hikayesi de öyle pek ilgi çekici gelmedi, kendime işkence etmek istemediğimden bıraktım ben de.
Bu konudan şahsen çok şikayetçiyim. Bir kitabı çabuk çabuk basıp kalitesiz bir iş sunmak mı yoksa geç basıp doğru dürüst basmak mı? Her iki türlü de bir okur olarak nasılsa heyecanla bekliyorum fakat kitap gelince hayal kırıklığı… İkinci baskıyı beklemek de çoğu zaman korkunç uzun bir süreç. Madem bu kadar bekleyeceksem o zaman bence iki sene sonra da basılabilir. Nasılsa memnun olmak güç. Yine de bunları düşününce bir kitabı on sene beklemek beni yormuyor ama aceleye gelmiş işleri okumak yoruyor. Alfa’dan ise çok ama çok şikayetçiyim. Daha pişman olmadığım bir kitabına rastlamadım ve hepsini maalesef ki okumadan fırlatıp attım.
Tatmin edici bir etki bıraktı diyebilirim beklediğimden iyiydi. Son 50 sayfa falan sanırım.
Shakespeare beklediğim gibi M. Antonius’u kötülememiş, aksine oldukça yüceltmiş ve bunu tarihi detayları hiç değiştirmeden yapmayı başarmış.
Aynı düşünüyoruz. Bir kitabı çabucak basıp kalitesiz bir iş sunmayı doğru bulmuyorum. Okur olarak bir iki ay beklemeyi ve kitabı en az hatayla okumayı tercih ederim. Bir sayfada birkaç hatayla karşılaşmak can sıkıcı oluyor. Dediğiniz gibi, ikinci baskıyı beklemek de bazen çok daha can sıkıcı olabiliyor. Fiyat artışı da cabası. Ben bu durumu Alfa’ya instagramdan yazacağım. Bence rahatsız olan herkes yazarsa yayınevi belki işi biraz ciddiye alır.
Isaac Asimov’un derlediği ve kendisinin de bir öyküsünün olduğu Güneş Sistemi Öyküleri’ni okudum. Kitap ismi derlemenin hakkını ziyadesiyle veriyor. Çünkü derlemede Güneş Sisteminin içinde yer alan tüm unsurlar (Merkür, Venüs, Dünya ve diğer gezegenlerinin yanı sıra yıldızlar, meteorlar) hakkında öyküler var.
Seçkide Arthur C. Clarke, Larrry Niven, Paul Anderson ve Robert Sheckley gibi tanıdık isimlerin yanında adını ilk defa duyacağınız isimler de mevcut. Her öykünün başlangıcında Asimov’un öyküye konu olan gezegen ya da diğer unsurlar hakkındaki bilgi bölümü sizin öyküye daha adapte olmanızı sağlıyor. Diğer yandan Asimov’ un seçtiği öyküler bilimsel ağırlıklı diyebilirim. Bilimkurguyu daha çok kurgu yönüyle seviyorsanız bazı öykülerde sıkılmanız olası. Ben öykülerin çoğunu sevdim. Öykü ne kadar bilimsel olursa olsun. Ana tema ve öykünün sonu beni tatmin ettikten sonra sorun olmuyor benim için.
@JrThoth sorduğunuz öykünün adı ‘Bekle’, sanırım Lary Niven’ın kaleminden okuduğum ilk öyküydü. Diğer öykülerle kıyasladığımda Larry’nin dilini daha sade ve akıcı buldum. Tabii Asimov’u ayrı tutuyorum. Yazarın öyküsüne konu olan gezegen Plüton. Gezegenin özelliklerine Larry’nin hayalgücü çok iyi eşlik etmiş diyebilirim.
Son olarak Asimov’un derledeği Güneş Sistemi Öyküleri’ni özellikle bilimkurgu severlerin okumasını öneririm. İlk defa bilimkurgu okuyacak olan arkadaşlar lütfen bu kitapla başlamasın.
Karışık, bir türlü konunun içine giremedim. Bazı yerleri sıkıcı. Olay örgüsü daldan dala atlıyor. Konu kısaca mafya, polisler, cinayetler, aile bağları.
Lovecraft - Deliliğin Dağlarında
Halka Dünyayı okumayı düşünüyordum o yüzden sormuştum öyküsü nasıl diye. Teşekkürler yorumun için en yakın zamanda başlarım bende