Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Aldous Huxley / Ada

Bu kitabla ilgili kimse inceleme yazmamış sanırım.
Kitap genel olarak dünyadan kendini soyutlamış bir toplumu anlatıyor.Pala adasında petrol bulunması sebebiyle şirketlerin ilgilisine çeken bir yer.Yazar, gazeteci Will’ in adaya geldikten sonra pala sakinleriyle vakit geçirirken onların budist yaşam tarzını anlatıyor.
Şuan da kitabın yarısını geçdim.Öncelikle yazarın dili gerçekten ağır.Bir-iki kere bırakmayı bile düşündüm.Başta konusu çok ilgimi çeksede budizm üzerinde fazla durulması beni sıktı.Bazen burda ne anlatıyor dediğim anlar oldu.Ama genede farklı fikirler verebildiği için bitirmek istediğim bir kitap.

11 Beğeni

ader Kılıcı - Andrzej Sapkowski
Kitabı soluksuz okudum. 2 veya 3 günde bitirdim gerçekten hoş ve akıcı bir kitap. Evreni olsun karakterleri olsun baya hoşuma gitti. Herkese tavsiye ederim sağlıcakla kalın.

15 Beğeni

12 Beğeni

Charles Jackson - Kayıp Hafta Sonu

Alkol bağımlılığı ile ilgili otobiyografik tarafı çok kuvvetli bir eser.

Yazar çok ilginç biri. Gençliğinde veremle savaşmış, onu yenmeyi başarabilmiş, hayatının daha ileri bir döneminde(20 ve 30’lu yaşlarda) alkol bağımlılığı gelişmiş, hayatının son dönemlerinde ise uyuşturucuya da başlamış, sonunu ise bu uyuşturucuyla hazırlamış biri Charles Jackson. Ölümü overdose(aşırı doz) alımından gelmiş.

Bunları en başta yazmak istedim çünkü birinci elden bunları yaşamış olan Jackson, muazzam iş çıkartmış bize aktarırken. Aslında her şeyin farkında ama bir şekilde kendini ikna etmeyi başarıyor.

Kitabın bir de filmi var. (1944) Yayınlandığı dönemde epey sükse de yapmış.

Kitap Don Birnam isimli birinin bir haftasonu boyunca yaşadıklarını anlatıyor. Oblomov’u okurken hissettiğimiz o “hadi kalk be adam, biraz diren, mücadele et” duyguları aynen burada da var. İnsan gerçekten hayret ediyor şu okuduklarına.

sf. 204’te Don’ın alkolikliğinin boyutları hususunda çok özel bir paragraf da mevcut;

" Yüzleşmesi gereken tek bir şey vardı, tek bir şey, sonra hallolacaktı. Bugün içki içmeyeceksin, o kadar.
Ama aklın başından giderken seyirci kalmayı nasıl kabullenirsin, öyle bir kenarda durup gerçekleşmesine nasıl izin verebilirsin, bununla nasıl yüzleşirsin? İçkinin, bir bardak içkinin, seni yıkımdan kurtaracağını bile bile, nasıl orada oturup yıkılacağın anı beklersin? Katlanılmaz olanı yaşamaktansa kendini yok etmenin bir yolunu, evet, böylesi ümitsiz bir durumda olmana rağmen, bulsan daha iyi değil mi? "

Alkol batağına düşmüş yazarların aslında böyle başarılı otobiyografiler yazma eğilimleri var. Bu tarz çok etkileyici başka kitaplar da mevcut. Bir insan kendine bunları nasıl yapabilir diye şoka girip okumalık, ibretlik gerilim hikâyeleri. Ben uyuşturucu dışında bir maddenin bir insanı bu kadar esir edebilmesine çok şaşırdım. Bu, sigara bağımlılığından kesinlikle daha üst seviyede bir esaret. Tabi çok daha dramatik aynı zamanda.

Goodreads te bir beğeninizi alırım :slight_smile:

17 Beğeni

Az önce bitirdim Nietzsche Ağladığında romanını. Zorlandım ama sonlarına doğru biraz meraktan da olsa okumam hızlandı. Öyle koltuğa yayılıp okuyabileceğiniz bir kitap değil. En azından ben okurken öyle değildim. Bir ara kimin hasta kimin doktor olduğunu bile karıştırdığım oldu. Üstelik çok fazla aforizmalar vardı. Yazarın kitabının sonuna eklediği açıklamalardan öğrendiğime göre kişilerin çoğu tarihi ve gerçek kişilermiş. Eğer bu tür romanları seviyorsanız tavsiye edebilirim.

7 Beğeni

On sekiz öyküden oluşan Bradbury kitabını oldukça beğendim. Bazıları daha uzun olsaydı dediklerim oldu. Tavsiye ederim…

22 Beğeni

Başladım ama gözüm korkuyor🤔

13 Beğeni

Özellikle Bitmeyen Yağmur’a bayılmıştım.

8 Beğeni

Bilimkurgu Klasikleri’nden ve Ray Bradbury’den bir kitabı daha keyifle okuyarak bitirdim. Yazarın anlatımı kitabı hızlı bitirmemde çok etkili oluyor. Forumdaki bazı arkadaşlar Ray’in anlatımındaki betimlemelerinden yakınsa da ben çok seviyorum yazarın bu yönünü.

Mars Yıllıkları seri içindeki Yakma Zevki gibi yazara ait birçok öyküden oluşuyor. Yine Yakma Zevki’ndeki gibi tek bir tema üzerine yazılan öyküleri içeriyor. Hepsi birbirinin devamı gibi. İki kitapta da ortak 2-3 öykü var. Bu öyküleri tekrar okumak güzeldi. Mars sakinlerini ve Dünya insanlarını çeşitli fikirlerle bir yerde birleştiren yazar şairane diliyle harika bir anlatıcı konumuna geçiyor.

Fahrenheit 451 ve Yakma Zevki kitaplarını beğenenler bu kitabı de sevecektir.

22 Beğeni


Aslında Miguel de Unamuno’dan sis kitabını okuyacaktım, fakat “madem klasik okuyacağım, hala okumamış olarak üstada saygısızlık yaptığım dev eseri okuyayım” düşüncesiyle anna karenina’ya başladım. Oldukça da şaşırdım. Şimdiye kadar okumama nedenim ‘aşk’ kitabı olduğunu düşünmemdi. Evet kitapta aşk var, hatta primer hikaye aşk. Ama arka planda sosyal ilişkiler, dönemin yansıması, rus aristokrasisi, karakterlerin derinliği… O kadar fazla şey var ki, ön yargısız yaklaşmak gerektiğini anladım. Kitapta 300 civarı bir sayfam kaldı, ağır ağır okumaya devam ediyorum ve çok memnunum şu ana kadar.


Büyük eserleri, fazla kalın kitapları okurken, her zaman çaprazda bir başka türden kitap okumayı seviyorum. Boğulduğum/yorulduğum zaman diğerinden devam ediyorum. (herkese de tavsiye ederim bu şekilde okumayı. Özellikle de uzun eserlerde. Hiç olmazsa yarıya gelince araya bir kitap sıkıştırırsanız daha verimli olacaktır.) yenilmez’i de bu vesileyle okumuş, bitirmiş oldum. Tek kelimeyle bayıldım. Ben bilim kurguda tasviri, araştırmayı, keşfi çok seviyorum. Bununla beraber bilimsel terimleri de seviyorum. Bu kitap heyecan dozuyla, kurgusuyla, tasvirleriyle çok beğendiğim kitaplar arasına girdi. Uzayda piknik kitabını da eleştiren, beğenmeyen çoktu, ben o kitaba da bayılmıştım(sakin olun yani, sorun bende olabilir :slight_smile:) gerçekten de genel olarak bkk’ne bayılıyorum.


Son olarak yaklaşık bir yıldır devam eden, ağır ağır(biraz fazla ağır) arada bir açıp bir iki hikaye okuduğum, bir bölüm izleyeyim de kafam dağılsın muamelesi çektiğim hikaye kitabım da var. Bu kitaptaki buz ve ateş hikayesi okuduğum en iyi hikayelerdendir. Ayrı bir kitabı da var sanırım da, piyasada yok. Olur da denk gelirseniz okuyun derim. Kitabı da ayrıca öneririm. Çok değişik, çok enteresan hikayeler var içerisinde. Genel olarak memnunum bu kitaptan da. Herkese keyifli okumalar dilerim.

25 Beğeni


Bayıldım! Okumaya başladığımda bu kadar beğeneceğimi düşünmemiştim, sonuna kadar temposu düşmeyen çok güzel bir kitaptı. Okurken çok düşünmeye fırsatım olmadı, bitirdikten sonra üzerinde düşünebildim ve 1950lerde böyle bir kitap yazması yazarın bence müthiş bir şey. Konusu zaten güzel, iki ana karakter etkileyici, yazarın anlatımı da çok güzel ve bunlara ek olarak kitabın içindeki psikolojik göndermeler de çok hoşuma gitti. özellikle Powell ve id kapışması etkileyiciydi, Kitabın içerisine çok güzel yedirilmişti id-ego-süperego. Esperle bir nevi terapistler gibiydi zaten, çok çok ileri düzey olsa da… Sonu ise bence kitabın en güzel yerlerinden biriydi. Yıkım, yıkım dendi kitap boyunca ama asla böyle bir şey olabileceğini tahmin etmemiştim. Kaplan! Kaplan’ı okumak için elim kaşınıyor ama hemen tüketmek istemiyorum yazarı, dayanabilirsem artık.

18 Beğeni


Gönül Bir Yel Değirmenidir Sevda Öğütür adlı kitabı okudum. Gürpınar bu eserinde çapkınlık peşinde koşan bir kocanın başından geçen trajikomik olayları anlatmaktadır. Eserde mizahi bir dille toplumu eğitmek amaçlanmış ve bunda da gayet başarılı olunmuş.

18 Beğeni

0000000170877-1
Bir hafta kadar önce Devlet Ana’yı okuyarak Kemal Tahir dünyasına adımımı atmıştım. Araya birkaç kitap sıkıştırıp Kemal Tahir okumaya devam etme kararı aldığım için Esir Şehir üçlemesine giriştim bugün ve Esir Şehrin İnsanları’na başladım. Şimdilik 120’lere geldim ve kitap gayet akıcı bir şekilde ilerliyor. Kemal Hoca doğduğu, büyüdüğü İstanbulunu işgal altında anlatırken ben kendimi Kâmil bey yerine koyup yer yer darlanıyor yer yer ferahlıyorum, aynı Devlet Ana’daki gibi bu kitapta da ilginç karakterler silsilesi okuma zevkimi epeyce arttırıyor. Henüz sadece bir kitabını tamamen okudum ve bir diğerinin de 3’te birini hemen hemen bitirdim ama Kemal Tahir şu anda bile benim için Edebiyatımızın Büyük Ustaları arasında yerini aldı ve hatta bu yeri de hiç beklemediğim kadar yüksek bir noktadan aldı diyebilirim. Neyse kitapla ilgili tüm fikirlerimi kitabı bitirince bir kez daha yazacağım.

15 Beğeni

Stefan Zweig, Korku öyküsünü okudum. Bu öyküsünü çok sessiz bir ortamda (Hayatın Mucizeleri öyküsünün aksine), çayırda börtü böceğin arasında okudum. Öykü bir kadının yaşadığı bir olay karşısında ortaya çıkan farklı durumlara karşı duyduğu korkuyu işliyor. Öykü kısa olduğu için ne yazsam bilemedim. Korku duygusunu çok iyi işlemiş ama bazen kadın çok abarttı bu korkuyu diye düşündüm. Ben bıçak sırtı durumları severim. Burada da kadın bir yanda korktuğu şeyden kaçınmaya uğraşıyor, bir yandan da korktuğu şeyle yüzleşip rahat bir nefes almak istiyor. Nefes almak diyorum çünkü kurtulması başka değişkenlere bağlı. Sonu itibariyle şaşırttı. Zweig okumaya devam, belki okuduğum kitapları daha iyi tasvir eder hale gelirim.

Bir diğer okuduğum kitap Kısa Bir Cehennem Ziyareti. Cehennemi o devrin insanı çölde sıcaktan yakındığı için sonsuz ateşle tasvir ediyorlar diye düşünürüm. Kitapta da böyle bir durumla karşılaşıyor farklı dinlere mensup kişiler. Herkes kendisinin Cennete gideceğini düşünürken hop Welcome to Hell. Kişiye göre tasarlanmış esnek cehennemler. Yalnız ben başta bu cehennem tam bana göre dedim ama aslında hiçte bana göre değilmiş. Verdiği mesajlar açısından iyiydi. Bazı şeyleri sorgulatıyor. Öncelik iyi bir insan olabilmek olmalı bence. Sonsuzluk konusuna ise iyi bir açıdan yaklaşmış. Hiçbir şeyin sonsuzu güzel olmaz.

Konudan bağımsız kısmı burası şimdiden affola.
İlk kitabı okuduğum yerle diğer kitabın adı arasında garip bir durum mu söz konusu? Ben ilk kitabı okurken rüzgar sert esiyordu. Ben de rüzgardan korunmak için kuytu bir yere oturdum. Oturduğum yerde yıkıntı parçaları vardı. Daha düz bir zemine oturmak için başladım bu yıkıntıları sağa sola yığmaya. En son sağlam kalmış bir tuğlayı kaldıracaktım ve işim tamamdı. Tam tuğlayı kaldırdım altında sıcaktan korunmak isteyen bir kurbağa. Tabi hemen yavaşça geri bıraktım tuğlayı. Şimdi bu kurbağa ve Kısa Bir Cehennem Ziyareti ne anlama geliyor? Uzun süredir rıhtımı takip ederim. Daha önce kurbağa muhabbetini çok okudum, daha yenilerde yine muhabbeti yapıldı. Şimdi karşılaştığım bu kurbağa. Neler oluyor, ne anlama geliyor bu?

7 Beğeni

Zaman Çarkı 11.cilt Düş Hançeri

Önsözünü okudum. Şuan itibari ile bir önceki rezil cilte nazaran aksiyon ve heyecanla başladı. Umarım bu hız devam eder.

8 Beğeni


Seri, varoluş sancısı çeken bir gencin büyücülük okuluna davet edilerek büyünün gerçek olduğunu öğrenmesi ve başından geçenleri anlatıyor.
Büyü okulu diyince akla ilk Harry Potter gelse de onun gibi bir havası yok. Öncelikle dili argo ve ergenlikten yetişkinliğe geçiş travması ağır bir şekilde hissediliyor. Fantastik ama gerçek dünyada kalan şeyler hala varlığını sürdürüyor, bir nevi gerçekçilik payı var diyebiliriz. İkisini bir arada barındırması ve psikolojik etkisi beni okumaya çeken şeydi zaten.
Ek olarak dizi uyarlaması olan The Magicians’ı izlemiş olmam da var tabii. Dizi final verdi, ben de hemen kitap setini aldım. Çoğunluk gibi önce kitabı okuyup sonra izlemeyi seviyorum ama tam tersini yapmak da nedense hoşuma gidiyor.
İlk kitabında evreni ayrıntılı bir şekilde anlatmış gibi hissettim, tanışma kitabi gibi daha çok. Dizisini izlediğimden ötürü başlarında zaten bildiğim şeyleri okumak biraz yordu. Şu an sonlarındayım ve olaylar (Her ne kadar diziye benze de farklılıklar var.) beni yine kendine çekmeyi başardı.

13 Beğeni

Son 1 haftada okuduklarım

28 Beğeni

Seriyi bitirmene az kalmış. Ben de bu sabah 5. kitaba başladım. Ciltleri arka arkaya mı okuyorsunuz. Belki aralarda başka kitaplar, Fantastik dışında okuyarak devam etsen daha az sıkıcı olabilir mi?

2 Beğeni

Genç Bir Doktorun Anıları

Mihail Bulgakov’un, bu kitabından uyarlanmış bir mini dizi izledim. Mizahından çok hoşlandım. Hem kitabın ne kadar iyi uyarlandığını görmek hem de diziden aldığım tadın çok daha fazlasını almayı umduğum için başladığım bir eser.

6 Beğeni

Witcher serisinin beşinci kitabı olan Ateşle İmtihan’ ı okuyorum. Kitap çok karmaşık ve karakterler fazla olmasına rağmen dili bir o kadar akıcı. Bu seriyi okurken ister istemez Taht Oyunları ile kıyaslıyorum. O zaman da sanki Taht Oyunları daha yetişkin işi, Witcher ise daha gençlere hitap ediyormuş gibi geliyor. Yine de ayrı ayrı iki seriden de çok zevk aldım. Witcher kitapları arasında beni şimdiye kadar en etkileyen 4. Kitap oldu.

4 Beğeni