Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

valla bilemiyorum zevkler ve renkler tartışılmaz. Ben en çok ana karakteri beğenmiştim. Anlatımda bazı kusurlar vardı ama ne bileyim seriyi beğendim ben.

2 Beğeni

Benim en beğendiğim seriler arasına girer. Kesinlikle bir şans daha vermelisiniz.

2 Beğeni

Misafir çocuğu gibi uyuz bir tipti. Okurken “şu hikayede şu çocuğun yanında ben olacağım, ağzına bir tane vururdum” dediğim çok yer oldu :smiley:

1 Beğeni

Çok büyük bir hevesle almıştım ilk kitabı, sonradan keşke almasaydım dedim.

Ne zaman şu seriyi sepete atsam böyle yorum okuyorum, acaba mı diyerek erteliyorum.

2 Beğeni

Benim yorumumdan etkilenmeyin, merak ediyorsanız alın, kendiniz karar verin. Ama beğenemezseniz sorumlusu ben değilim :smiley:

1 Beğeni

İlk kitap çıktığından beri farklı sitelerden okuduğum yorumlarda buradaki gibi ikiye bölünmüş. Ortasını görmedim pek, ya seviyor ya pişman oluyor. Kötü kitap olduğunu sanmıyorum ama benim tarzım mı emin olamadım. Sırada okuyacak çok kitap varken de arada kaldığım bir seriye başlamak istemiyorum :confused:

1 Beğeni

O zaman sadece ilk kitabını alırsanız kârlı çıkarsınız. Beğenmezseniz bir köşede durur. :slight_smile:

1 Beğeni

Bunun temel nedeni ana karaktere sempati duyamıyor oluşumuz. Tarz olarak Abercrombie’yi andırıyor. Ana karakteri Joe’nunkiler gibi gri bölgede olsa da yaptıklarını meşru görmemizi sağlayacak yönleri az. Bu da insanları moral olarak ikleme düşürüyor.

2 Beğeni

Ben de seriyi çok seven biri olarak okurken karakterin yaptığı hareketlerden ziyade kendi içindeki çekişmesine odaklandım. Bir karakterin çocukluğundan itibaren gittiği yere kadar hayatını okuyoruz. Sonuçta ‘kötü’ bir karakter okuduğumuzu biliyoruz. Ama ben o iç hesaplaşma kısımlarına bitiyordum. Hele ki her kitabın sonunda okuduğumuz cümleler…Enfesti bence.

1 Beğeni


ay polisi
45 dakika civarında okunabilen, çok keyifli, hoş, hüzünlü bir kısa hikaye. Çizimleri, anlatımı çok hoşuma gitti. Bu tarzda başka basılırsa, kesinlikle alacağım.

Ölümlü ölümsüz
Eğer illüstrasyon seviyorsanız, tercih edebilirsiniz. Hikaye güzel, illüstrasyonlarını da beğendim ama çok da gerek yok. Bu kitap yerine yazarın ithakiden çıkan karanlık yazılar kitabını tercih edebilirsiniz. Aynı hikaye orada da mevcut. Ama koleksiyon olarak alayım dursun diyorsanız, kötü değil kitap.

Yine hikayesi için tercih ediyorsanız, ithaki karanlık kitaplıkta bulunan sarı duvar kağıdı’nı tercih etmenizi öneririm. Ama koleksiyon olarak tercih edebilirsiniz. Aralarında en çok bu hikayeyi beğendim.

Küçük küçük rüyalardan ya da hikayemsilerden oluşuyor. Çok da beğenmedim açıkçası. Aklında ne kaldı deseniz, verdiğim cevap tatmin etmeyebilir.

Kurgu kitap değil. Didaktik bir eser. Şu anki dünya düzenini anlatıyor, kapitalizmi özetliyor ve devamında alternatif olarak sosyalizmi öneriyor. Güzel bir eser. Herkesin anlayabileceği şekilde anlatmış. Aslında john stuart mill’in ‘düşünce ve tartışma özgürlüğü üzerine’ kitabı ile beraber toplumun her kesiminin okuması gereken, okunaklı, anlaşılır, kısa bir kitap. Belki böylece daha farklı bir toplum ortaya çıkabilir.

Hepsi yarım saat ile bir saat arasında rahatlıkla okunabilen, resimli kitaplardı. Bana da biraz uzaklaşma fırsatı tanıdı. Ama kitap okumak büyük bağımlılık gerçekten. Bunları okuyayım, biraz dinleneyim falan dedim. Zaman geçmedi, kitap istedim yine. Yarın yeni bir kitaba başlayayım en iyisi. Herkese keyifli okumalar dilerim.

15 Beğeni

AKSİYOMATİK (AXIOMATIC) - GREG EGAN

Ted Chiang’ın Geliş ve Nefes kitapları gibi bu da bir bilim kurgu öyküleri derlemesi. Ted Chiang dil bilimi, algı ve özgür irade üzerine yazmayı severken; Greg Egan ise çoğunlukla matematik, nöroloji ve benlik hakkında yazmış. Peki kim daha iyi? Seçmek gerçekten zor. Belki Greg Egan’ın tekil romanlarını okuyunca fikrim değişir.

İçindeki en çok beğendiğim öykülere gelirsek:

Infinite Assassin: Bir şehrin paralel evrenler arasında rastgele hareket etmesine sebep olan bir mutant ve onu öldürmekle görevli bir suikastçinin hikayesi. Suikastçi, görevini başarmak için iletişim kuramadığı sonsuz paralel versiyonuyla mümkün olduğunca senkron hareket etmek zorunda. Küme teorisi ve istatistik içeren ilginç bir hikaye.

The Caress: Bir gün bir polis memuru ihbar sonucu girdiği evde ölü bir profesör bulur. Fakat işin daha ilginç yanı evin bodrumunda baygın halde bulduğu kadındır. Bu kadının başı insan, vücudu ise leopardır. Polis yaptığı araştırma sonucu, bu kadının Fernand Khnopff’un The Caress tablosundaki kimeraya benzediğini far keder, ve dünyanın en zengin sanat sevdalısının peşine düşer.
Tüylerimi diken diken eden bir hikayeydi. 30 sayfacık ama kilit noktaların arası doldurularak mükemmel bir polisiye/gerilim filmi olur.

The Safe-Deposit Box: Çocukluğunda beri her sabah başka bir insanın vücudunda uyanan birisini konu alıyor. Böyle birinde aile, arkadaş ve ev gibi kavramların ne ifade ettiğini; yaptıklarının sonuçlarına sadece bir gün katlanan birindeki ahlak anlayışını ve kendi yaşantısına sahip olup olamayacağını işlemiş. Sonu bir adım öteye gidip daha kesin bir sonuca bağlansaydı mükemmel olurdu, buna rağmen kitaptaki favorilerimden.

A Kidnapping: İnsanların tarandığı ve öldükten sonra kopyalarının dijital bir dünyada yaşamaya devam ettiği bu hikayede, zengin bir adama “karın elimizde, para gönder” dye bir videolu mesaj gelir, fakat karısını aradığında onun kaçırılmadığını öğrenir. Buna rağmen her gün yeni bir video almaya devam eder ve her yeni videoda karısı onu neden kurtarmadığını sorar. “Sevdiklerimizin zihnimizdeki imgesi de bizim için sevdiklerimiz kadar değerli midir?” diye soran güzel bir hikaye.

Learning to Be Me: Doğduklarında insanların beynine bir mücevher takılır ve bu mücevher yıllarca beynin verdiği tepkileri, aldığı kararları öğrenir. İnsanlar 30 yaşına gelmeden gitgide yaşlanacak organik beyinlerinden kurtulup kontrolü bu mücevhere devrederler, ve söylediklerine göre kişiliklerinde hiçbir değişiklik yaşamazlar. Hikaye ise bu operasyonun kendini öldürüp vücudunu bir makineye teslim edeceğinden şüphelenen bir adamı konu alıyor.

The Moral Virologist: AIDS salgınını tanrının eşcinselleri ve zina yapanları cezalandırma yolu olduğunu düşünen bir doktor salgının geçip insanların değişmediğini görünce olaya el atmaya karar verir. AIDS’i bir uyarı ve kendisini de tanrının enstrümanı olarak görüp, daha seçici, daha etkili, ve daha ölümcül bir virüs tasarlamaya başlar. Kitaptaki onca hikayeden sadece bunun fıkra gibi bir sonla bitmesi, yazarın bu kafadaki insanları ne kadar komik bulduğunun kanıtı olmuş.

Unstable Orbits in the Space of Lies: İnsanoğlu psişik bir uyanış yaşamıştır ve ideolojiler kansız bir savaş içindedir. Ortak düşünen insanların bir arada yaşaması ideolojik çekiciler yaratmıştır. Örneğin hristiyan ağırlıklı bir mahallede birkaç gün geçirirseniz hristiyan olursunuz ama bir üst sokağa adım attığınızda budizme inanmaya başlayabilirsiniz. Şehirlerin böyle ayrık kümeleştiği bir dünyada bazı insanlar da tüm bu “ideolojik çekicilerin” denge noktasında özgür yaşamaya çalışır, ve bir gün hiçbir çekiciye yakalanmadan şehirden çıkıp kurtulmanın yolunu ararlar. Din, ideoloji ve inanç üzerine düşündürücü bir metin.

8 Beğeni


Bunu Herkes Bilir’i sesli kitap olarak bitirdim. Bu kitabı dinlemeden önce sesli kitapları sevmiyordum. Odaklanamadığım için 5 dakikadan fazla dinleyemiyordum. Ama bu kitapta işler değişti. Ya kitap çok ilgimi çektiğinden ya da kurgu dışı bir kitap olduğundan dolayı odaklanma problemi yaşamadım, hatta yavaş bulup oynatma hızını 2.0x yapıp dinledim. Hızını değiştirince kitap 4 saatte bitti. Kurgu kitaplarında da bu kadar hızlı olmasa da 1.5x hızında dinleyebilirsem eğer, müthiş bir zaman tasarrufu yapmış olacağım.

Kitaba gelecek olursam, Emrah Safa Gürkan’ı Flutv’nin Olmaz Öyle Saçma Tarih programından takip edenler varsa eğer, kitabı okumakta zorluk çekmeyecektir. Çünkü kitap hemen hemen programın bazı bölümlerinin kitaplaştırılmış halidir.

8 Beğeni

Siz ESG’nin konuşma tarzına alışmışsınız. İnsan o hıza alışınca bırakamıyor.

3 Beğeni

0000000419331-1

Art Spiegelman’ın “Maus” adlı çizgi romanını bitirdim. İkinci Dünya Savaşı hakkında çizilmiş, hatta yazılmış en güzel eserlerden biri olduğunu düşünüyorum. Yahudilerin savaş öncesi, esnası ve sonrasında maruz kaldıkları olaylar güzel ele alınmış. Kendini okutan, merak ettiren güzel bir çizgi roman.

Uzun bir okuma maratonuyla Patrick Rothfuss’un Kralkatili güncesi serisinin ikinci kitabı olan “Bilge Adamın Korkusu” kitabını bitirdim. Ama ne bitirmek!! İlk kitabı bitireli baya olmuştu. Unuttuğum, aklımdan çıkmış olan bir çok şey vardı ama yine de okumaya başladım. Okurken fark ettim ki aslında unutmamışım ve okudukça önceki kitabı da hatırlar oldum. Fakat her maceradan sonra üçüncü kitabı yazmadığı için Rothfuss abiye sitemler ettim. Kvothe’nin hayatını okumak, onunla maceralara dalmak, büyümesini, gelişmesini olgunlaşmasını izlemek büyük keyif verdi. Hakkında sayfalarca yazabilecek kadar keyif aldım okurken ama sizin de okuma zevkinizi baltalamamak adına sadece mükemmel olduğunu belirtmekle yetiniyorum. Her ne kadar üçüncü kitap çıkmadığı için Patrick abiye kırgın olsam da Kvothe’nin hayatı için bile okunmalı ikinci kitabı.

16 Beğeni

ESG’yi bile bazı zamanlar hızlandırıyorum aslında. :joy: Yabancı kelimeler kullanmasa hep hzılı modda izlerim, ama yabancı kelimeleri duyabilmek ve altyazıları okuyabilmek için normal hızda takip etmek gerekiyor.

1 Beğeni

Doğan kitap tarafından yayımlanan Renkli tarih dizisine ait "Kara kediler kem gozler modası gecmis batil inanclar " adli kitabi okuyorum =)

3 Beğeni

Bu başyapıtın iki ciltlik bir versiyonunu ortaokulda okumayı denemiştim. Evet ortaokulda… okuyamamıştım tabii. Üniversitede tekrar deniyoruz bakalım, gerçi ödevlerden çok vakit olmuyor ama… İletişim Yayınlarında Ergin Altay’ın çevirisini oldukça beğendiğimi söylememde fayda var. 111. sayfadayım, olaylar yeni başlıyor.

17 Beğeni

Yeni Güneş Kitabı 1-2

İşkencecinin Gölgesi ve Uzlaştırıcının Pençesi kitapları şuana kadar okuduğum en özgün bilim fantazisi olabilir. Evren, karakterler… yazarında belirttiği gibi bu dünya dilleriyle yazılan bir kitap değil. Kitapta kahramanımız Severian’ın ağzından kendi macerasına tanık oluyoruz. Dünyamızda yüzbinlerce yıl sonrasında geçen romanlarda bugünün dünyasına dair bildiğimiz her şey farklı diyebilirim. Böyle bir evrende başta anlamakta sorun yaşasam da yeni uzunluk,para birimleri ve yeni toplum kastları kullanılıyor. Açıkçası metre cinsinden betimlemeler olsaydı garipsemezdim ama yeni uzunluk birimleri kullanılınca kafamda bir ampul yandı. Çok hoşuma gitti.

Kitapları herkesin seveceğini düşünmüyorum benimde yer yer zorlandığım bölümler oldu. Özellikle şunu belirtmeliyim bu tarz yazılan bir kitap için çevirisini çok beğendim. Orijinal kaynaktan da okuma yaparak okudum, Türkçe ahenk gerçekten iyi bir çizgi yakalamış. Arka kapak yazısında ki bilgiler ışığında çok detaya girmeden şunları söyleyebilirim ;

Kahramanımız İşkenceciler loncasının bir üyesi. Yaptığı hatadan dolayı sürgün ediliyor ve böylece macera başlamış oluyor. Kitabın içinde ki başka dünyalar, felsefi fikirler, bilimsel atıflar cidden dolu dolu bir okuma yapmanızı gerektiriyor. Bu kitapları kesinlikle tekrar ve tekrar okurum. Beklediğiniz aksiyonu bulamayabilirsiniz. Bence en azından ilk kitaba şans verin derim. Gene Wolfe eşsiz bir yazar.

24 Beğeni

image
Efendi Uyanıyor’u sesli kitap olarak bitirdim. Bir yandan kitabı dinlerken diğer bir yandan da kitabı e-kitap versiyonundan göz ucuyla takip ettim. Güzel bir deneyim oldu, sesli kitapları gittikçe sevmeye başladım.

Bu kitap H. G. Wells’in okuduğum 5. kitabı olurken, aynı zamanda yazarın en sevdiğim kitabı oldu. Yazarın diğer kitaplarında bana hitap etmeyen kısımlar oluyordu ama Efendi Uyanıyor’da beğenmediğim bir kısım olmadı.

9 Beğeni