Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

download
Carmilla’yı okuyorum. Gotik aşığı biri olarak daha ilk sayfalarından kendine çekti beni kitap. Bir klasik olarak geçiyor ve dili çok sade. 40 sayfa falan okudum ve şimdiden sevdim. Yazıldığı döneme göre devrimsel bir kitap vampirlik konusunda ve eşcinsellik gibi hala tabu olan konuların neredeyse 200 yıl önce yazılmış şeylerle dile getirilmesi edebiyatta, baya güzel gidiyor.

12 Beğeni

İki aydır kitap okuyamıyordum. Nihayet tekrar okumaya başladım bilinçli olarak kısa kitaplara yöneldim çabucak bitsin ki motive olayım diye düşündüm.
resim
Doppler, 124 sayfalık bir çırpıda okunan bir kitap. Her şeyden uzaklaşıp, bir ormana yerleşen ve orada bir geyikle arkadaşlık kuran Doppler’ın hikayesi. Başlangıçta hoşuma gitse de bitirince çok tatmin olmadım. Biraz yüzeysel buldum. Daha çok sorgulatmasını ne bileyim karakterlerin daha derin olmasını isterdim galiba. Bir de Captain Fantastic filmini hatırlattı, film çok daha sonra çıktı tabi ama ben önce filmi izledim bu da kitabın sıradan gelmesine neden oldu galiba. Yine de zaman kaybı değildi. Okunabilir evet mutlaka okunmalı mı hayır.


İlk Shakespeare kitabım oldu. Bir solukta okudum. Hoşuma gitti. Shakespeare okumaya kesinlikle devam edeceğim. Koleksiyoncu öncesi okumam gerekiyordu ama tam tersini yaptım :smiley:

6 Beğeni

image
Beyaz Geceler’i sesli kitap olarak bitirdim. Dostoyevski’nin belki en iyi eserleri arasında değil ama yine de yazarın tarzına uygun, güzel bir eserdi. Dinlemekten çok keyif aldım. Bu arada Hayalperest karakteri çok güzel bir karakterdi.

6 Beğeni

indir

Sandman’in dördüncü cildine geldim hala anlamadım neden “çizgi roman tarihinin destanı” ünvanını aldığını. Özetle, Rüyalar Efendisinin karşılaştığı her zorluğu derin bilgisiyle yalapşap bir şekilde çözmesi yahut geçmişte yaşadığı kısa maceraları anlatıyor, ŞİMDİYE DEK. Belki devamında hikaye güzelleşecek ve alakasız gördüğüm hikâyeler önemli bir sonuca bağlanacak, eğer öyleyse seriyi bitiren biri yazsa güzel olur. Elimin altında beşincisi kaldı bir tek, onu da okuyup beğenmezsem Sandman ve Gaiman defterini( kaç kitabını okudum da beğenmedim) kapatacağım.

8 Beğeni

Dünyanın En Şanslı Kızı

Normalde polisiye kitaplarla aram pek iyi değildir. Sonlarına doğru olan kısımlar haricinde çok fazla keyif alan biri değilimdir. Bu kitap konusu ve içeriği bakımından birçoklarına göre Trendeki Kız ve Kayıp Kız eserlerini andırıyormuş. Bunu duyduktan ve indirimde olduğunu gördükten sonra bir şans vermek istedim. Şayet, Trendeki Kız beni çok etkilemişti.

Dünyanın En Şanslı Kızı aslında pekte polisiye formatında değerlendirilebilecek bir eser değil. İlk 200 sayfa beni biraz boğdu diyebilirim hatta. Bunun nedeni de, Amerikan kültüründe çokça kullanılan ve yer edinmiş olan cinsel esprilerdi. Bir raddeden sonra ‘Gerçekten mi?’ dedirtenleri de olmadı değil…

Söyleyebileceğim bir şey var ki, o da kitabın 200’lü sayfalardan sonra bambaşka bir tarza büründüğü. Yani sanki yeni bir kitaba geçmişsiniz gibi, beklemediğiniz bir açıklıkla şiddet, zulüm ve toplumsal konular ele alınmış. Bu kısımları hızlıca okuduğumu söylemeliyim. İlk kısımlarda bu şekilde olsaydı, benim için tadından yenmez bir eser olurdu.

Toplumda yaşanılan ve yaşatılmak durumunda bırakılan tabulaşmış konuların birçoğuna değinmiş yazar. Bu açıdan çok güzel ve etkileyiciydi. İnsanların üzerine fazla gittiğiniz zaman nelere yol açabileceğini merak ediyorsanız, bu kitaba kesinlikle göz atmalısınız.

Değişik bir format, toplumsal konular, farklı bir pencereden bakış…

Dipnot:

Kitabı okuduktan sonra, içerikte mevzu bahis edilen Columbine Lisesi Katliamı’na baktım ve biraz araştırma yaptım. Gerçekten kan dondurucu bir plan doğrultusunda gerçekleştirilmiş bu eylem. Bu katliamı gerçekleştirme nedenleri ise, Eric Harris ve Dylan Klebold’un 4 yıldır okulun futbol takımındaki popüler oyuncular tarafından sürekli zorbalığa uğramasıymış.

Gerçekten çok üzücü bir durum. Umarım, insanların birbirlerini etiketlemeden, çeşitlilik kavramına stereotipik bağlamda aidiyet duygusu gütmedikleri yarınlara uyanırız.

Eğer izlemek isteyenler olursa, Michael Moore imzalı “Bowling for Columbine” isimli bir belgesel keşfettim. İçerisinde konu hakkında daha aydınlatıcı nitelikte bilgiler olduğuna eminim.

4 Beğeni

Sesli kitap için hangi programı kullanıyorsunuz?

1 Beğeni

Pek kullanmıyorum ama 3 tane güçlü uygulama var. Aradığınız kitaba göre herhangi birini kullanabilirsiniz:

  1. Audible
  2. Storytel
  3. Audioteka
2 Beğeni

Storytel’i kullanıyorum. İlk ay ücretsiz.

2 Beğeni

Cevaplar için teşekkür ederim.
Ön yargımı kırabilirsem denemek istiyorum.
E-kitap okumak istemeyenleri hayretle karşılıyordum, sesli kitap da bana uzak geliyor niyeyse.
@isos81
@Tobizume

2 Beğeni

Ekitap okumak istemeyenler gözlemlediğim kadarıyla 3e ayrılıyor:

  1. Karşı değil ama koleksiyon sevdiği için basılı kitap tercih ediyor
  2. Tam bir kitap fetişizmi var. Kitap okumayı değil, kitap okuma gösterişini seviyor
  3. Ön yargılı. Kitabın kokusu olmalı gibi bahanelerle değişime karşı çıkıyor.

Herkes böyle demiyorum elbette. Benim gördüklerim böyle.

2 Beğeni

E-kitap okurken ekrana bakarken göz yorulması, baş ağrısı veya dikkat bozukluğu yaşamak benim en çok gördüğüm sebeplerden ki ben de buna dahilim. Çok pahalı ve baskısı az olan kitapları ya da satışı olmayan cizgi romanlari e-kitap olarak indiriyorum ama öylece kalıyor. Ayrıca etik bulmayıp tercih etmeyen büyük bir kesim de var.

5 Beğeni

Eğer kitaptan orijinal olarak çekilmiş pdfleri yoksa asla okumam. Yani basılı olarak elimde olmasa bile dijital ortamda basılı gibi tasarımı olmalı. Yoksa Word üstüne yazılıp epub haline getirilmiş tarzında olan kitapları maalesef okuyamam. Çünkü amaç sadece okumak bilgilenmek keşfetmek değil. Amaç kendini tatmin de etmek, mutlu olmak, gözlerin doyması…

4 Beğeni

Eğer telefondan okuyorsanız gözlerinizin ağrıması normal. E-kitap okuyucuların e-ink teknolojisi kitap okuma deneyimine yönelik olarak geliştirilmiştir. Normalde ağrı yapmaması lazım ama sizde oluyorsa tercih etmemeniz normal. Bu arada E-kitaplar satın alınmalı, korsan olarak indirilmemeli, yani etik olmayan kısım e-kitap değil e-kitap korsanlığı :slight_smile:

Yasal olmayan yollardan indirilmiş e-kitaplarda (ki onlarda tarama ya da dönüştürme yöntemiyle oluşturuluyor) söz konusu olabilir ama onun haricinde orijinal e-kitaplarda böyle bir problem yok.

Tatmin kısmına bir şey diyemem. Sonuçta satır aynı satır, en azından bana göre. Neyse, ben tercih etmiyorum çok uzun zamandır, tercih edeni de eleştirmiyorum. Sadece bir gözlemimi paylaştım o kadar.

2 Beğeni

TMÇ bitti. Pegasus basımının sonunda Jared Diamond’un Türkiye’ye özel önsözüne ek olarak 2017 yılında yazdığı, Tübitak baskılarında olmayan bir sonsöz de varmış. :slight_smile:

Kafa dağıtmak için Stephen King Misery’ye başlayacağım bu gece.

12 Beğeni

Orası öyle tabii ama bu konu konuşulduğunda çok görüyorum, e-kitap diyince insanın aklına direkt internetten indirilenler geliyor sanırım. Ben kendim okumasam da belki bir gün alışırım diye bu şekilde indiriyorum açıkçası, Türkçe korsan yaygın olmasa da İngilizce kitaplara erişim çok kolay oluyor. Belki de satın alırsam para verdim diye ağrıdan gözümden yaşlar inene kadar okurum, denemek lazım :grin: :smile:.

4 Beğeni

Bugün Kalite Ülkesi’ni okuyorum diyecektim kitabı yarılayınca… Bu saate kadar bitirdim(300sayfa kitap)… Biraz sıkıcı başlayıp saçmaca eğlenceli hale gelen bir kitap… Herkese tavsiye ederim :slight_smile:

8 Beğeni

Buralara pek yazmıyorum. Forumda farklı türlerden okuma yapan pek çok kişi var biliyorum fakat son zamanlarda okuduklarım kimsenin ilgisini çekeceğini sandığım metinler değildi. Nihayet okulla ve proje sunumlarıyla ilgili sorumluluklardan sıyrıldığım için kurgu okumaya ve okumanın zevkini duymaya başlayabildim. Çiçeği burnunda bir mezun olmadan ve iş hayatına atılmadan önceki son yaz dönemimi olabildiğince çok okuyarak geçirmek istiyorum.

İlk olarak Şolohov’un Durgun Don eserine başladım. İlk cildi bitirdim. Kazaklara, Don nehri sakinlerine, Rusya’nın kanlı dönemine adanmış bir kitap. İlk cilt Birinci Dünya Savaşı öncesi Don nehri kıyılarında yaşayan Kazakların geleneklerini, köy yaşantısını detaylıca anlatıyor. Şolohov’un akıcı bir anlatımı var fakat betimleme yönünden zayıf olduğunu söylemek mümkün değil. Doğa tasvirleri kurgunun her yerinden damlıyor. Üslupta romantizm etkisi hakim fakat kurguda, olayların ele alınış tarzında ben biraz Zola tarzı hissettim. Bu durum da sık sık kitapta bir şeylerin yanlış gittiğini düşündürtüyordu bana. Yüz sayfadan sonra falan bu durumu yadırgamayı bıraktım açıkçası çünkü bir noktadan sonra gerçekten Don nehri kıyısındaki kasabada yaşayan alelade bir Kazak olduğumu düşünmeye başlamıştım. Olaylar beni ilgilendiriyor, her yönüyle uygun olmadığını hissettiğim yaşantılarını ve geleneklerini neredeyse benimsiyordum. Söylemem gerek, 21. yüzyıl kafasıyla baktığımda gerçekten yaşananlardan rahatsızlık duymuştum, kadınların aile içerisindeki yeri ve romandaki her erkeğin kadınları küçümsemesi canımı çok sıkıyordu. Her şeye inanılmaz duyarlı hale gelmek bir noktada yorucu, hem cidden böyle bir eseri bu gereksiz duyarla okumak da hiç doğru değil. Neyse kısaca, İnce Memed sevenler bunu da sevdi. Emile Zola sevenler, toplumcu eserler okumayı sevenler ve benim gibi Rus topraklarına anlamsız bir özlem duyanlar bunu da sevdi.

Forumdaki çokluk ilgi alanlarını göz önünde bulundurunca pek tavsiye etmek istemiyorum fakat biliyorum ki farklı eserler okuyan çok fazla kişi var. O yüzden tavsiye olunur efendim :slight_smile:

16 Beğeni

Son 10 günde okuduklarım, mayıs ayı beklediğimden de verimli geçiyor :smiling_face_with_three_hearts:

21 Beğeni

Vaiz dışındakiler merak ettiğim kitaplar. Yorumunuz nedir acaba bu kitaplar için? Kısaca değinirseniz sevinirim :slight_smile:

3 Beğeni

Tabii ki ;
Leziz Kadavralar ;
Klasik virüs sonrası distopyası.Diğer distopyalardan farkı protein bazlı besinler tükenirse insanların beslenme maksatlı ne kadar ileri gidebileceğini , okuyucunun midesini kaldırarak gösteriyor. Bu evrende Kast sistemindeki düşük zümredeki insanlar sizin akşam yemeğiniz olabilir :upside_down_face:
Olayları ele alış biçimi farklı, özgün bir eser olduğu için tavsiye edebilirim.
Kaybolan Şimsek gibi ;
Öncelikle yazar evreni güzel kurgulamış. Dinler, uluslar, siyasi çıkar uyuşmazlığı gibi soyut kavramları bilimkurgu türüne iyi yedirilmiş bir eser. Birçok akılda kalıcı güçlü karakterleri var, özellikle ana kahramanı beğendim. Konusu okudukça açılıyor, gerilim ve gizemin yer yer zirve yaptığı türe ilgisi olanlara kesinlikle tavsiye edebileceğim bir eser. Sonu sebebiyle hâlâ kitabın etkisindeyim ve devam kitabını bekliyorum :slightly_smiling_face:
Yeşim Şehri;
Epik fantastik türündeki açlığınızı bastıracak, okuması zevkli bir kitap. Okurken aklıma sık sık Kara elf üçlemesi geldi. Entrika, içinde bulunduğun ailenin çıkarlarını koruma gibi birçok durumdan yazar esinlenmiş başarılı bir şekilde kendi yarattığı dünya ile kotarmış. Yalnız yarattığı dünyayı yeteri kadar ayrıntılı bulamadım maalesef, örneğin karakterlerin kültürleri, aileleri daha detaylı anlatılabilirmiş. Kitaptaki büyü sistemi de daha iyi olabilirmiş, daha iyi açıklanabilirmiş.
Belki ikinci kitapta bu konular netliğe kavuşacaktır, ikinci kitabı bekliyorum :smiling_face_with_three_hearts:
Editörtlük, çeviri de iyi sayılır okumak isteyenlere tavsiye ederim.
Silo;
Tek kelime ile harikaydı, eser bittikten sonra direkt ikinci kitaba geçtim. Sonlara doğru nefessiz okudum. Monokl bastığı zaman nasıl gözümden kaçmış anlamış değilim :upside_down_face:
kesinlikle tavsiye ederim unutmadan çeviri de akıcıydı @mit 'nin ellerine sağlık :hugs:
İşkencecinin Gölgesi
Öncelikle, söylenenin aksine bence okuması çok ağır bir eser değil. Yalnız evreni, hikayesi, anakahramanı gerçekten kompleks bir yapıda. Yer yer anlaşılması güç noktaları olsada çok beğendim. Kafa açan, birçok noktada felsefevi göndermeleri olan şu ana kadar okuduklarıma benzemeyen eşsiz bir eser :heart_eyes:
Umarım İthaki 3. kitap için çok bekletmez

24 Beğeni