Modern klasiklerden, çok sevdiğim üç yazarın kitaplarını bitirmiş bulunuyorum. Gerçekten keyif alarak okudum her üçünü de;
adem’den önce
Jack London’ın alışmış olduğumuz tarzını, yine gösterdiği eser. Evet hataları var, evet tutarsızlıkları var, ama hikayesi, akıcılığı çok üst düzey. En azından pek çok yapımdan daha başarılı bir tarih öncesi dömemi hissi verdiği ortada. Hataları olduğu kadar, günümüz bilim kabulleri doğrultusunda, tutarlı olduğu da pek çok bölüm var. Keyif alarak okudum açıkçası.
ölümcül yumurtalar
Tarzına, kitaplarına hayran olduğum bir yazar Bulgakov. Yine çok beğendiğim bir kitap oldu bu eseri. Bu defa bilim kurgu kitabı ile karşımızda. Ama anlatılan konudan çok, arka plandaki eleştirileri öne çıkıyor. İnce alaycılığı, harika mizahı ile kendine her defasında hayran bırakırken, alttan alta mükemmel eleştiriyor dönemi. Bulgakov ve bilim kurgu seviyorsanız ve hala okumadıysanız, mutlaka öneririm.
leonardo’nun yahuda’sı
“Kadın, benden sana ne!”
Bu söz, kitapta geçen en vurucu söz oldu benim için. Bence ülkemizde hakkettiği değeri göremeyen bir yazar Leo Perutz. Şeytan tozu’nu okumuş ve çok sevmiştim. Şimdi ise leonardo’nun yahuda’sı ile iyice hayran oldum. 15. Yüzyıl, milano sokakları, üstat leonardo da vinci, pazarlar, barlar… Herkes birbirinin ya da bir şeylerin peşinde. Harika bir kurgu, mükemmel bir edebiyat örneği. Okurken ister istemez, shakespeare eserinin romanlaştırılmış halini okuyor gibi hissediyorsunuz. Son dönemde okuduğum en iyi kitaplar arasına girdi. Hristiyan tarihi hakkında bilginiz varsa, resim sanatını seviyorsanız, kesinlikle okuyun. Onun haricinde de kendinize bir iyilik yapın, ve leo perutz okuyun efendim.
“Ne tabağı vardı ne kupası,
Zavallının hiçbir şeyi yoktu,
Huzur bahşet bu adama!
Ver, ey Tanrım, ebedi nurunu!”
Okumak için çaba harcamadan (zaten öyle bir durum çok mantıksız), çok keyif alarak okuyorum ve mayıs ayı beklediğimin de ötesinde güzel geçti benim için. Herkese keyifli okumalar dilerim.