Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Daha önce yazara ait başka bir kitap okudunuz mu acaba? Okuduysanız düşümcelerinizi merak ediyorum. Yalnızca sizin değil varsa başka arkadaşların söyleyeceklerini de dinlemek isterim.

2 Beğeni

Ben kitabın birkaç yerinde baya kitabı kapatıp kahkaha atmıştım :slight_smile: İthaki BK Klasiklerinden çıkan Joe Haldeman’ın Bitmeyen Savaş romanına çok fazla benziyor. O daha ciddi bir hikaye iken bunun daha eğlenceli bir anlatımı var. Benim okurken en çok keyif aldığım bilimkugulardan biriydi. Devam kitapları beklentilerimin altında kalsa da onlarda kötü sayılmazdı.

2 Beğeni

Hayır ilk kitabı olacak.

@Leingrad valla eğer dediğin kadar iyiyse demeyin keyfime. Daha başlardayım uyumazsam ve akıcı ise bu gece biter gibime geliyor.

2 Beğeni

10498498592818

İtiraf ediyorum Şeker Portakalı’nı ilk defa okudum ve günübirlik bitirdim.Ben bu kitabı bunca yıldır okumadığım halde ‘çöp’ gibi sıfatlarla yaftalıyordum.Böyle dememin sebebi de kesinlikle ‘kitabı okurken ağlamaktan helak oldum,iki gözüm iki çeşme ağladım,abi çok duygusal’ gibi her yerde karşıma çıkan saçma sapan yorumlardı.Okumak bugüne nasipmiş.5 yaşındaki Zeze’nin acılarla dolu hayatını anlatan bu kitapta kahramanımız bir gün bir şeker portakalı fidanını sahiplenir,onunla arkadaşlık kurar.Ona (Minguinho) başından geçen olayları anlatır.Fidan da Zeze’ye nasihat verir ve ona arkadaşlık yapar.Zeze çok yaramaz bir çocuktur ve aklında her zaman bir hinlik vardır.Bir gün Portekizli adlı birinin arabasının arkasına asılıp tutunmak isterken yakalanır ve dayağı yer.Daha sonra yaşanan birkaç olaydan sonra Portekizli ile çok yakın arkadaş olurlar.Onu daha sonraları babası gibi görmeye başlar.Zeze yaptığı yaramazlıklar yüzünden ailesinden,özellikle de babasından genellikle dayak yediği için aklından intihar planları geçer.Kendini trenin önüne atacağını söyler.Okulda olduğu bir gün derse geç kalan çocuğun birisinden bir haber alır.Portekizli kaza geçirmiştir.Tren Portekizli’nin arabasına çarpmış,Portekizli ise ölmüştür.Bu haberi duyan Zeze sinir krizi geçirir,haftalarca hasta yatar.En çok sevdiği kişi ölmüştür..Okurken kendimi bir çocuğun yerine koyduğum için kitabı beğendim

18 Beğeni

Sadece kitap okurken değil, film izlerken ya da geçmişte travma yaratmış ya da henüz gerçekleşmemiş şeyleri düşünüp baya salya sümük ağlayabilme kapasitem var. Fakat benim ibre zaten kaymış ve çok da stabil çalışmadığı için “haaa evet ya, bundanmış” gibi bir sonuca varılmamalı.

Kitaplarda ağlama sebebi ise o karakterle bir şekilde bağlantı kurmuş olmak. Bu kitabı ben ya ilkokul sonu ya da ortaokul ortalarında okuduğumu hatırlıyorum ve ne yalan söyleyeyim ben de ağlamıştım. Yaşanan olaylar bana çok dokunur, kendim yaşıyormuş, sanki benim başımdan geçiyormuş gibi olurum. Yüzüklerin Efendisi kitabında da Gandalf köprüden düştüğünde salya sümük ağlamış hatta ağlamaktan kitabı okuyamamış düzelene kadar bir kenara koyup öyle devam edebilmiştim. Bu durumun adı nedir, neye karşılık gelir ben de bilmiyorum açıkçası fakat bazılarımız kitapları yaşayarak okuyor. Sorunuzun cevabını kendimce vermeye çalıştım.

5 Beğeni

Teşekkürler yanıtınız için. Kimseyi niye ağlıyor diye yargılamıyorum tabiki ama bana çok ilginç geliyor gerçekten. Siz de bu durumu güzel açıklamıșsınız :+1:t2:

3 Beğeni

ZAMAN MAKİNESİ

KONUSU

Victoria dönemi Londra’sında yaşayan bir bilim insanı zamanda yolculuk yapmak üzere icat ettiği makineyle geleceğin İngiltere’sini ziyaret eder. Sekiz Yüz İki Bin Yedi Yüz Bir yılında yaşadığı macerayı bir dost meclisinde anlatır. Geleceğin dünyası ayrıcalıklı insanların; güzel, narin ve tembel Eloi’ların rahat ve kaygısız bir yaşam sürdükleri bir yerdir. Ancak Zaman Gezgini bu macera sırasında çok geçmeden yeraltı dünyasına ait hortlaksı Morlock’ları da keşfetmiştir. Wells, Victoria dönemi İngiltere’sinde varsıllarla yoksullar arasında giderek büyüyen uçuruma yönelik keskin eleştirisinde, tarihin ve gelişmenin anlamını sorgular. Toplumsal adaletsizliğin sürüp gitmesi halinde yol açabileceği felaketlere dair uyarıda bulunur. 1895’te yayımlanan Zaman Makinesi, bilimkurgu edebiyatının köşe taşlarından biri olarak, kuşaklar boyu yazarları etkiledi. 21. yüzyılda yaklaşan çevre felaketlerine ve gezegenimizin yazgısına ilişkin kaygılara dair bir öngörü barındıran eskatolojik boyutuyla güncelliğini bugün de koruyor.

DÜŞÜNCELERİM

Yaşını gösterse de kısa ve akıcı olduğu için bir oturuşta bile bitirebileceğiniz bir kitap. Bilim kurgunun tarihini merak ediyorsanız okuyun.

15 Beğeni

Bu kitapı ben de okumuşam ve en sevdiğim kitaplardan biridi. :blush:

3 Beğeni

Mutlaka ikinci kitabı da okuyun. Bana ilk kitap hep biraz ajitasyon gelmiştir ama ikinci kitap hem hikaye hem karakterler olarak çok daha doğal ve güzel. Nedense bu kitabı okuyanlar diğerlerini pek okumuyor. En azından benim tanıdıklarım öyleydi.

4 Beğeni

@noronikkirbac Öyle iki gözüm çeşme olmasa da, ağlamışlığım var. 5 yaşında bir çocuğun o kadar anlayışlı olmasından çok duygulanmıştım.

Iyi tahmin :shushing_face: Ben de okumadım hatta seri olduğunu yeni öğrendim. :sweat_smile:
@M3rett0 özür dilerim, yanlışlıkla size cevap verdim. :sweat_smile:

6 Beğeni

Ben bu kitabı ilk okuduğumda şoke olmuştum. Bilimkurgu yeni yeni okuyordum ve beni morlocklardansa çocuksu, hep oyun oynayan, tembel Eloi olma fikri çok korkutmuştu. Hala da etkisi sürüyor. :smiley:

6 Beğeni

images (34)
Uzun ve yorucu bir uzaktan eğitim sürecinden sonra kitaplara dönmek güzel oldu.
Sinekleri Tanrısı kitabını okuma şerefine ulaşmışım.(bu düşünce bitince oluştu).Kitabın basit bir adaya düşme ve hayatta kalma tarzı bir olay olacağını ve bu manteritede gelişeceğini,anlam değerinin bu olacağını düşünürken çok ciddi şekilde beni yanılttı.
Kitabın basit anlatımının ve anlam değerinin ve her hareketin bir ütopik bir düzenin yansıması olması yazarın kalitesi ve yaşadığı tecrübelere bağlıyorum.
Ve son olarak Mina urgana deyinmek isterim ki çok iyi bir açıklama yazmiş kitaba , kitabın anlam derinliği ve olayların akışını müthiş özeltlemiş bu kitabı okumamış okurlar düsüncem bence hemen okumaları…
Hayvan Çiftliği,Gulliverin Seyahatleri,Böcek,Küçük Prens gibi eserlerde böyle anlam derinliği yüksek eserlerdir okurlarda çocuk kitabı izlenimleri bırakıp ,derin anlam ve mesajlar içeren eserlerdir,onlarda okumayanlar için tarz olarak referans olabilir.

11 Beğeni

kehanet vaatleri bilim kurgu türünde bilim kurgu güzel de ben fantastik kitap okumazdım şimdi ona döndüm setler vs. derken

1 Beğeni

Robert Bryndza - Buzdaki Kız

Polisiye kitapları seven bir kişi olarak ara ara yeni yazarlar denerim. Bu kitabı da bu vesileyle okudum. Hikaye İngiltere’de buz tutmuş bir nehirde, meşhur bir ailenin kızının cesedinin bulunmasıyla başlıyor. Soruşturma sırasında bu cinayete benzer başka cinayetlerin de geçmişte işlendiği fark ediliyor. Dedektifimiz Erika Foster cinayeti soruştururken bir taraftan da buzda bulunan kızın bilindik ve zengin bir aile mensubu olmasının getirdiği medya ilgisi gibi sıkıntılarla da uğraşıyor.

Kitap her açıdan klasik bir polisiye romanı, ne eksiği ne de fazlası var. Türe herhangi bir yenilik getirmiyor ama türü sevenler için sıkılmadan keyifle okunabilecek bir kitap. Kitabın sonunda katile neden bu kadınları öldürdüğü sorulduğunda “çünkü yapabiliyorum” şeklinde yanıt vermesi biraz sığ bir gerekçe olmuş.

Yazar, Dedektif Erika Foster’in başrolünde olduğu birkaç kitap daha yazmış ve yazmaya devam ediyor. Bu seriye şimdilik devam edeceğimi düşünüyorum, en azından bir kitap daha okuyup ona göre değerlendiririm.

10 Beğeni

Çok prototip bir isim gibi geldi bu bana nedense.

“Dedektif Foster” :slight_smile:

2 Beğeni

Sissoylu - Benliğin Gölgeleri bitti. Tüm serideki en zayıf kitaptı bence…
Sıradaki kitabım bir klasik.Zaman çarki 3.kotap öncesi kafa resetlemek için.

11 Beğeni

Kitabı geçen yıl ben de okumuş ve sonunu tatmin edici bulmamıştım. Tam hatırlamıyorum ama sanırım sizin de değindiğiniz nedenden dolayıydı.

3 Beğeni

Sehir-ve-Yildizlar_23640_1416060856
Şehir ve Yıldızlar
Okuduğum en fütüristik kitaptı. Öncelikle kitabın aksiyon dozu yüksek, akıcı bir kitap olmadığını; daha çok gelecek tasvirleri ve yavaş gelişen olaylarla geçtiğini belirteyim. Bu yönüyle de zaten tam bir Clarke kitabı. Bir tür gelecek ütopyası/distopyası (ikisi arasında gidip geliyor). Hatta postapokaliptik bile diyebilir miyiz sanki? (Evren ve uzay yolculuğu falan da var kitapta. Sadece gelecek ütopya/distopyası givi algılanmasın) Kitabı üç bölümmüş gibi düşünebiliriz aslında (fiziksel olarak böyle bir ayrım yok). İlk bölüm yavaş ilerleyen ve bize dünyayı tanıtan bölümken, ikinci bölümü yeniliklerle tanıştığımız bölüm ve son bölümse olayların çözüldüğü ve bambaşka yerlere doğru yol aldığı bölüm diyebiliriz. İlk iki bölümde açıkçası biraz “bu mu yani?” moduna düştüm ve hafif sıkıldım. Ama son 100 120 sayfayı bitirince “vay be” dedirtti kitap. Bu spoiler’ı eğer Çocukluğun Sonu’nu okumamışsanız devamını okumayın. Büyük spoiler yok ama belki ipucı falan olur, neme lazım. Arthur C. Clarke’ın saf zihin ve evreni kapsayan akıl konusunda takıntılı, ve bence başarılı, olduğunu görmüş oldum. Aslında bu kitap ve Çocukluğun Sonu biraz iç içe değerlendirilebilir gibi, zamandan bağımsız olarak. Kitap genel fikir olarak çok başarılı. Harika karakter gelişimleri var. Detaylar ve kurgu başarılı. Ben çok keyif aldım. Sevgili İthaki keşke bu mükemmel eseri, BKK içerisinde tekrar bassa da, herkes okuyabilse. Çok mutlu olurum.


Dokuzla Dokuz Arasında
Yine Leo Perutz yine muhteşem bir kitap. Gerçekten harika bir kurgu. Kitaba bayıldım. Perutz’un okuduğum 4.kitabı ve hepsi de bambaşka lezzetteler. Yazar kendini tekrar etmiyor ve hep dediğim gibi hakkettiği değerin çok altında ilgi görüyor ülkemizde. Arka kapağı okumayın, resmen kitabın bütün büyüsünü kaçıracak bilgiler var. Gerçekten hangi akla hizmen arka kapakta bu kadar tüyo veriliyor, anlamak güç. Kitap i nefis bir karakomedi, başlarında absürtlük seviyesi çok başarılı ve gizem ortalarına kadar devam ediyor. Daha sonrasında olaylar biraz çözülüyor ve süper bir sonla sona eriyor. Uzun süredir en beğendiğim sonlardan birisi oldu ve de isminin anlamı bu sayede ortaya çıktı. Leo Perutz çok güzel mizah seviyesi olan bir yazar. İnce ince, alttan alttan eleştiri ve mizahını kalemiyle harika harmanlıyor. Her defasında öneriyorum, yine tekrar edeyim; kendinize bir iyilik yapın ve Leo Perutz okuyun efendim. Herkese keyifli okumalar dilerim.

27 Beğeni

Kalınlığı (1212sf.) gözümü korkuttuğundan beş senedir kitaplığımda duran Stephen King - O’ya başladım. Henüz sadece 171. sayfadayım ama dilin akıcı olduğunu söyleyebilirim.

9 Beğeni

Yeni bitirdim. Öncelikle okuduğum 5 gün boyunca duygularımı karıştırdı. Sevdiğim, nefret ettiğim yapma be Martin diyip acıdığım çok fazla an oldu. Hatta bazı anlar kitabı alıp okumak istemedim. Kızdım Martin’e. Ve tabi ki Ruth’un adını anmak istemiyorum. :smiley:
Dipnotlarla beraber çok faydalı bir kitap oldu. Ayrıca sonunu bilmiyordum ama tahmin ettim. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. (Yine!)

Konusu: Jack London’un yarı otobiyografik romanı. Martin Eden’in aşk ve yazarlık sürecini anlatıyor ve bunu o kadar detaylı yapıyor ki gerçekten de herkesi tanıyıp davranışlarını tahmin edebiliyorsunuz.

Zaman Çarkı 4.kitap Gölge Yükseliyor’a başlayacağım.

25 Beğeni