Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Ben aslında lisedeyken başlamıştım okumaya ama o ara üniversite sınavına hazırlandığımdandır belki de yarım kalmıştı. Kütüphaneye geri vermiştim. Yazılış şekli beni yoracak diye düşünüyordum diğer okuduğum bilimkurgu klasiklerini düşünerek ve bayağıdır (dört yıl kadardır) erteliyordum. Ama yanılmışım su gibi akıp gidiyor. Yeni basladığım halde evreni beni direkt içine çekti. Merak ede ede okuyorum.
Gideyim de az daha okuyayım :running_woman:t2:

19 Beğeni

Suikast Bürosu’nu okuyorum. Metroda başladım, yattığım yerde bitireceğim muhtemelen. Kurgu gerçekten beni içine çekmeyi başardı. Baş karakterimiz çok ilginç bir şahıs (London’dan da bunu beklerdim, Martin Eden için kendimi iyice beklentiye sokuyorum böylece, :smiling_imp:). Ana çatışma okuduğum yere kadar “Sistem yaratıcısını elimine edebilir mi?” sorusu üzerine gelişti. Bitirince de duygularımı buraya eklerim artık.

12 Beğeni


Bayıldım bu kitaba. Zor konuları o denli anlaşılır yazıyorki. Tane tane anlatıyor sıkılmadan. Teknik bilgiler vermesine rağmen okuyucuyu boğmuyor.
TANRI YANILGISI adlı kitabını da çok beğenmiştim.

13 Beğeni

Ben de aynı kitabı okuyorum.

1 Beğeni

Mitlerin Kısa Tarihi
Mit tarihine bir giriş niteliğinde. Aslında sanırım Mircae Eliade Mitlerin Özellikleri kitabını düşünüyordum ama bu kitapla giriş yapayım dedim, doğru karar vermişim. Öncelikle mit’in tanımını yapıyor yazar ve ardından paleontolojik çağdan günümüze genel hatlarıyla mitlerden bahsediyor. Çoğu zaman mitos ve logos karşılaştırmalarıyla sürüyor kitap. Günümüze geldikçe logos’un mitos karşısındaki üstünlüğünün, istenilen altın cennet yerine daha da kötü bir ortama neden olduğu fikrine doğru sürüklüyor okurunu (dünya savaşları, atom bombaları, kapitalizm…). Çok detaylı değil ama mitler yolculuğu yapmak keyifliydi. Yazar sade bir anlatımla, adeta tarihi bir serüvene çıkartıyor sizi. Kötü yanı fazla yüzeyden almasıydı ama zaten “kısa tarihi” olarak belirtilmiş, yani limon yeyip ama bu ekşi demeye gerek yok. Böyle akademik olarak bakan değil de, bu konularla ilgilenen sıradan okurlara tavsiye ederim.

Beş Sevim Apartmanı
İlk defa Mine Söğüt okudum. Genel olarak dilini ve anlatımını beğendim ama bir yandan da (akıcı olmasına rağmen) yordu beni. Büyülü gerçeklik mi demeli yoksa mecazi anlatım mı, yoksa masal mı bilemedim. Aslında cin peri masalları gibi ama arka planları olan ve psikiyatrik hastaları içeren, satır aralarında rüya tabirleri sunan (tabii kendince) bir metin. Hem eğlenceli hem karanlık hem de çok üzücü bir kitap. Yazarın belki bir kitabına daha şans veririm ama her eserini okumam. Yine de yerli edebiyatta ayrı bir yeri olduğunu söylemem lazım. Cin vs gibi konularda hassas olanlar bu kitaba çok da yaklaşmasın, bazen ürkütücü olabilir onlar için.

Herkese keyifli okumalar dilerim. :slight_smile:

16 Beğeni

Yıldızın Saati - Clarice Lispector

Bu hikâye kendi evhamı içinde mutlu bir partiden ibaret. Tek davetlinin kendin olduğu bir parti. Bu hikâye, yaratıcısının müzmin bir kudretsiz, daimi bir kararsız olduğu bir içe yolculuk.

Hüznün bir lüks olduğu, iskambil kağıtlarından müteşekkil, yıldızlardan alabildiğine uzak bir hayatı ya da hayatları anlatıyor bize Lispector. Çelişkilerden köklenen yaratıcı anlatıcısı Rodrigo S.M.'le kendi benliği arasında varoluşsal bir bağlantı yaratan Lispector, parıltısını kaybetmiş ve yalnızca sosisli sandviçlerle soğuk kahve ile beslenen “sıradan” bir kızın, Macabéa’nın öyküsünü anlatıyor okuruna. İnsanlar diyarına çeki düzen vermekten vazgeçmiş, eğitimsizliğinin ağırlığı altında ezilirken toplumun onu toza toprağa bulamasına ses edemeyen bir kızın sonsuzluğa doğru atamadığı, içinde kalıp kaya gibi sertleşmiş bir çığlığın hikâyesi. Kendiliğinden gelişen, kararsız bir anlatı; Guava reçeli kadar güzel, Caruso’nun sesiyle doğan Una Furtiva Lagrima aryası kadar acı. Her şeyi anlatmaya çalışırken vazgeçen çünkü her şeyin “sığ bir hiçbir şey” olduğunun farkında bir anlatıcının monologu.

Lispector bize olmayan, olamayan hayatları anlatıyor Yıldızın Saati’nde. Parıltısızlığı içinde yükselen ve çöken bir kıvrımı usta bir bıçak darbesiyle hayat denen anlamsız çay saatinden kesip ayırıyor ve zaman denen acımasız üç başlı cehennem köpeğinin önüne atıyor. Dili önemsemezken önemsiyor, düşüncelerinde kekelerken bile okurunu kemiklerine kadar tanıdığı büyülü bir bağa, tarifi kendinde saklı kör düğümünü atıyor. Boğazımızda bir düğüm, zihnimizde bir teselli ile yarı yolda bırakıyor bizi: Neyse ki çilek mevsimindeyiz.

https://www.instagram.com/p/CEhOiz8pI2s/?igshid=d63z890yz1i

10 Beğeni

Hocam kitap bayağı ilgimi çekti. Azeri Türkçe’si zor mudur? Yani okusam sizce anlar mıyım?
Edit: Kitabı “rafdan” indirip giriş kısımlarını okudum ve zorlanmayacağımı düşünüyorum. Size de teşekkür ediyorum bu kitabı fark etmemi sağladığınız için. Bu gece okumaya başlıyorum bakalım ne zaman bitecek.

1 Beğeni

Zor değil.

Evet, anlarsınız. :slightly_smiling_face:

Rica ederim. :blush:

Keyifli okumalar dilerim. :blush:

1 Beğeni

Hocam bu arada yanlış anlamayın Türkçe kaynaklar bu konuda bayağı az. Azeri Türkçesi ile yazılmış Alevilik,Şiilik, Safevi devleti vs konuları hakkında bildiğiniz roman olmayan araştırma, tarihi kitaplar var mı? Bir de mümkünse propaganda anlatımdan ziyade objektif bir tarza sahip olan? Bu konuda bayağı merak içerisindeyim ancak Türkçe kaynaklarda ister istemez taraflı bir anlatım ile karşılaşıyorum. Bir de sizin perspektifinizden olayları okumak, öğrenmek istiyorum.

1 Beğeni

Maalesef, bilmiyorum. :no_mouth:

1 Beğeni

Anladım yine de teşekkür ediyorum.

1 Beğeni

Rica ederim. :slightly_smiling_face:

1 Beğeni

Neil Gaiman/Mezarlık Kitabı
images (4)

Keşke ben yazsaydım dediğim üçüncü kitap oldu (Merak edenler için diğerleri Biz Hep Şatoda Yaşadık ve Koralin).

Bu adamın muazzam bir hayal gücü ve anlatım yeteneği var. Mizahı karanlık bir konuya o kadar güzel bağlıyor ki eserin türüne ne diyeceğimi şaşırıyorum.

Çeviri ve çizimler çok iyi. Kapak ve kitap ismi zaten beni al diye elinizden tutup çekiştiriyor.

Yine de roman bazılarına çok kısa gelebilir, belli yerlerde daha çok ayrıntı okumak isteyebilirsiniz. Normalde ben de böyle düşünürdüm ama okurken Gaiman kendi tarzını size kabul ettiriyor ve “olması gerektiği gibiymiş” hissi kitabın sonunda üstünüze çöküyor.

Neil Gaiman ne yazsa okurum diye düşünüyorum. Yeter ki o muhteşem tarzından hiç vazgeçmesin.

28 Beğeni

KİTAP YORUMU ­| Prens-Niccolò Machiavelli
+Tür: Politika, İnceleme
-Konu: İdeal Prens nasıl olmalı ve Bir Prens/Hükumdar saltanatını nasıl ayakta tutabilir.
Kitap Hakkındaki Görüşlerim: Kitap genel olarak tavsiye şekilnde yani bir Prensin/Hükumdarın devleti nasıl ayakta tutabileceği ve saltanatını nasıl sağlama alabileceği şeklinde tavsiyeler mevcut. “Amaca giden her yol mübahtır” sözünün fikir babası olan Mchiavelli’nin bazı fikirlerini uç bulmama rağmen kitabın yazıldığı dönemi dikkate aldığım için gayet sağlıklı bir şekilde okumama devam ettim. Faydalı, ufkunu açan bir kitap olduğunu ve okuduğunuzda size de aşağı yukarı aynı hissi uyandıracağı kanaatindeyim. Ben Can Yayınları baskısını okudum ve kitabın giriş kısmında dönem hakkında bilgi bulunuyordu diğer baskılarda var mı bilmiyorum ama Can Yayınları’nın baskısı gayet güzeldi.
-Kimlere tavsiye ederim: Dönem kitaplarını seven, politika okumaları yapmak isteyen veya yazarı daha yakından tanımak isteyenlere öneririm.
+Kimlere tavsiye etmem : Felsefi ve politik metinleri sevmeyen ve okuma alışkanlığını yeni yeni kazanmış kişilere tavsiye etmem.
Kitaba Puanım: 7– 10

15 Beğeni

Gaiman gerçekten kendine has bir yazar. Fantastik eserlere çok ama çok uzağım asla okumam ama Gaiman hariç. İki üç kitabını okudum ve bütün kitaplarını okuma gibi bir hedefim var. İlk alıntıda dediğiniz gibi hayal gücü ve anlatım şekli beni kitaplara çok güzel bir şekilde bağlıyor. Okumaktan büyük keyif alıyorum.

4 Beğeni

Hasan Ali Yücel klasiklerinden Üç Silahşoru okudum, az önce bitti. Kitap hakkında konu olarak bir değerlendirme yapamayacağım çünkü hepsi spoilera girer ancak orta çağ avrupasını seven herkesin okuması gerektiğine inandığım bir kitap oldu. Macera, aşk, entrika ne ararsanız var kitapta. En önemlisi ise karakterlerle çok güzel bağ kurabiliyorsunuz. Onlarla üzülüp onlarla sevinebiliyorsunuz. Ayrıca gerçek olaylardan ve karakterlersen esinleniliği de ekleyeyim. Sonuç olarak klasikler arasında okuduğum açık ara en güzel romandı kendileri. Okurken çok zevk aldım. Sıradaki hedefim aynı yazardan Monte Cristo Kontu. 5 üzerinden 10 veriyorum :smiley:

14 Beğeni

Kitap kendi içerisinde bitiyor mu? Seri olduğu için tamamlanmadan okumak istemiyorum.

Kitabı gece saatlerinde bitirdim. Ve gerçekten de kitaba bayıldım. Kurgusu okuyanı sıkmayan bir hızla ilerliyor ve kendi içerisinde tutarlılığını korumayı başarıyor. Zaten kurgunun etrafına örüldüğü “etik üzerine fikirler” bir yandan karakterler için hayati bir öneme sahip olduğu bir zemine oturtulmuşken, bir yandan da kendinizi kitaptaki tartışmalara dahil olmuş, düşünürken bulmanıza sebep olabilir.
Kitabın sonunu bir noktadan sonra tahmin etmek zor olmuyor, ancak bunu bir eksi olarak görmüyorum, aksine bitirirken karakteri doğru tanıdığımı hissetmemi sağladı. Ancak Grunya’ya acımamak elde değil.

Tamamen güvene dayalı ve ahlaklı bir suikast bürosunun varlığı kulağa ne kadar saçma gelse de, kitap zaten “tatlı kaçıkların” hikayesini anlatıyor. Hem filozof hem katil olan kişileri tanıyacağınız bu kitabı, tavsiye ederim. Daha önce Rıhtım da konuk etmiş Suikast Bürosu’nu, hemen linkini bırakayım :

Bir de şunu belirteyim, bir sayfanın son paragrafında kelimelerin çoğu birbirine bitişik yazılmıştı, ve az da olsa birkaç diğer imla hatası mevcuttu okuduğum baskıda. İthaki Yayınları’nın bastığı kitap bendeki. Daha sonra o paragrafın fotoğrafını da eklerim mesaja.
İyi okumalar dilerim.

Ekeme:

12 Beğeni

O kitapta ortaya çıkan tüm olaylar sonlanıyor. Tek kitap gibi de okunabilir yani.

1 Beğeni

Buz ejderhası - George R.R. Martin

Yarım saatlik bir otobüs yolculuğu yaparken -yanımda telefonumun da olmaması ve müzik dinleyemeyecek olmam yüzünden- seçtiğim kısa çocuk kitabını da günün erken saatlerinde bitirdim.

Her şeyden önce Epsilon yayınevini yaptıkları baskı için tebrik etmek lazım çünkü gerçekten gerek cildi gerek iç kapak gerekse de sayfaları olsun oldukça kaliteli olmuş ve fiyatı da kalitesine göre gayet makul bana kalırsa.

Hikayeye gelecek olursam; Adara adlı kızımızın bir kış çocuğu olarak doğumundan başlayıp buz ejderhası ile olan bağını anlatmasıyla açılışı yapıyoruz. Bir yandan devam eden savaş, bir yandan buz ejderhası bir yandan 6-7 yaşlarında olmasına rağmen hiç ağlamamış pek de nadir gülen bir kızın ailesi ile hikayesini Adara’nın gözünden okuyoruz. Yalnız böyle dediğime bakmayın bunları Adara’nın gözünden okuyoruz okumasına lakin çoğu yerde bir derinlik de bulamıyoruz okurken. Adara hissiz diyebileceğimiz bir kız. Buz ejderhası kadar buzdan belki de. Ama bunun hikayeye böyle aktarılması gerekip gerekmediğinden pek emin değilim. Bir çocuğun gözünden aktarılmasına rağmen o kadar hissiz aktarılmış ki hikaye bir türlü kendimi kitabın içinde bulamadım malesef. Karakterin soğuk olmasını anlayabilirim ancak tamamen duygulardan uzak sadece bir ejderhaya sevgi besleyen bir karakteri anlayamadım açıkçası. Ejderha ile ilişkileri de yeterince betimlenmemişti zaten. Aradaki sevgi bağını hissederken bulamıyorsunuz kendinizi. Hikayenin sizi etkileyebilecek ve içine çekebilecek tek kısmı finali bu açıdan. Sonunda bir şeyler açıklığa kavuşuyor ve siz de hikayeye dair bir şeyler hissedebiliyorsunuz. Peki bu yeterli mi? Benim için değil.

Çizimler oldukça hoş bunu da belirtmek isterim ancak Yüzüklerin Efendisi ya da Game of Thrones’tan çıkmış gibi kapkaranlıklar. Öyle ki kitapta buz ejderhası bembeyaz buzdan betimlenirken sayfalarda ve kapakta hep koyumsu bir renkte ve kafamda da bu tarz koyu gri canlandı bu sebepten. Adara’nın bulunduğu birkaç sayfa dışında çizimlerin hepsi böyle. Daha sakin çizimler bekliyordum sanırım o yüzden alışamadım belki de emin değilim. Ama çizimleri beğensem bile kitap ile uyumlu bulmadım.

Genel anlamda kitabı değerlendirecek olursam; keske bu kadar kısa tutmak yerine aynı olayları aynı finalle daha uzun bir hikaye örgüsü şeklinde yapsaydı Martin. Yapsaydı da oldukça beğendiğim konusuyla ve içimizi ısıtan hoş finali ile bu kitabı baş tacı edip tekrar tekrar okuya okuya eskitseydik. Kitaba puanım 10/5

13 Beğeni