Hocam kitap bayağı ilgimi çekti. Azeri Türkçe’si zor mudur? Yani okusam sizce anlar mıyım?
Edit: Kitabı “rafdan” indirip giriş kısımlarını okudum ve zorlanmayacağımı düşünüyorum. Size de teşekkür ediyorum bu kitabı fark etmemi sağladığınız için. Bu gece okumaya başlıyorum bakalım ne zaman bitecek.
Zor değil.
Evet, anlarsınız. ![]()
Rica ederim. ![]()
Keyifli okumalar dilerim. ![]()
Hocam bu arada yanlış anlamayın Türkçe kaynaklar bu konuda bayağı az. Azeri Türkçesi ile yazılmış Alevilik,Şiilik, Safevi devleti vs konuları hakkında bildiğiniz roman olmayan araştırma, tarihi kitaplar var mı? Bir de mümkünse propaganda anlatımdan ziyade objektif bir tarza sahip olan? Bu konuda bayağı merak içerisindeyim ancak Türkçe kaynaklarda ister istemez taraflı bir anlatım ile karşılaşıyorum. Bir de sizin perspektifinizden olayları okumak, öğrenmek istiyorum.
Maalesef, bilmiyorum. ![]()
Anladım yine de teşekkür ediyorum.
Rica ederim. 
Neil Gaiman/Mezarlık Kitabı

Keşke ben yazsaydım dediğim üçüncü kitap oldu (Merak edenler için diğerleri Biz Hep Şatoda Yaşadık ve Koralin).
Bu adamın muazzam bir hayal gücü ve anlatım yeteneği var. Mizahı karanlık bir konuya o kadar güzel bağlıyor ki eserin türüne ne diyeceğimi şaşırıyorum.
Çeviri ve çizimler çok iyi. Kapak ve kitap ismi zaten beni al diye elinizden tutup çekiştiriyor.
Yine de roman bazılarına çok kısa gelebilir, belli yerlerde daha çok ayrıntı okumak isteyebilirsiniz. Normalde ben de böyle düşünürdüm ama okurken Gaiman kendi tarzını size kabul ettiriyor ve “olması gerektiği gibiymiş” hissi kitabın sonunda üstünüze çöküyor.
Neil Gaiman ne yazsa okurum diye düşünüyorum. Yeter ki o muhteşem tarzından hiç vazgeçmesin.
KİTAP YORUMU | Prens-Niccolò Machiavelli
+Tür: Politika, İnceleme
-Konu: İdeal Prens nasıl olmalı ve Bir Prens/Hükumdar saltanatını nasıl ayakta tutabilir.
Kitap Hakkındaki Görüşlerim: Kitap genel olarak tavsiye şekilnde yani bir Prensin/Hükumdarın devleti nasıl ayakta tutabileceği ve saltanatını nasıl sağlama alabileceği şeklinde tavsiyeler mevcut. “Amaca giden her yol mübahtır” sözünün fikir babası olan Mchiavelli’nin bazı fikirlerini uç bulmama rağmen kitabın yazıldığı dönemi dikkate aldığım için gayet sağlıklı bir şekilde okumama devam ettim. Faydalı, ufkunu açan bir kitap olduğunu ve okuduğunuzda size de aşağı yukarı aynı hissi uyandıracağı kanaatindeyim. Ben Can Yayınları baskısını okudum ve kitabın giriş kısmında dönem hakkında bilgi bulunuyordu diğer baskılarda var mı bilmiyorum ama Can Yayınları’nın baskısı gayet güzeldi.
-Kimlere tavsiye ederim: Dönem kitaplarını seven, politika okumaları yapmak isteyen veya yazarı daha yakından tanımak isteyenlere öneririm.
+Kimlere tavsiye etmem : Felsefi ve politik metinleri sevmeyen ve okuma alışkanlığını yeni yeni kazanmış kişilere tavsiye etmem.
Kitaba Puanım: 7– 10
Gaiman gerçekten kendine has bir yazar. Fantastik eserlere çok ama çok uzağım asla okumam ama Gaiman hariç. İki üç kitabını okudum ve bütün kitaplarını okuma gibi bir hedefim var. İlk alıntıda dediğiniz gibi hayal gücü ve anlatım şekli beni kitaplara çok güzel bir şekilde bağlıyor. Okumaktan büyük keyif alıyorum.
Hasan Ali Yücel klasiklerinden Üç Silahşoru okudum, az önce bitti. Kitap hakkında konu olarak bir değerlendirme yapamayacağım çünkü hepsi spoilera girer ancak orta çağ avrupasını seven herkesin okuması gerektiğine inandığım bir kitap oldu. Macera, aşk, entrika ne ararsanız var kitapta. En önemlisi ise karakterlerle çok güzel bağ kurabiliyorsunuz. Onlarla üzülüp onlarla sevinebiliyorsunuz. Ayrıca gerçek olaylardan ve karakterlersen esinleniliği de ekleyeyim. Sonuç olarak klasikler arasında okuduğum açık ara en güzel romandı kendileri. Okurken çok zevk aldım. Sıradaki hedefim aynı yazardan Monte Cristo Kontu. 5 üzerinden 10 veriyorum 
Kitap kendi içerisinde bitiyor mu? Seri olduğu için tamamlanmadan okumak istemiyorum.
Kitabı gece saatlerinde bitirdim. Ve gerçekten de kitaba bayıldım. Kurgusu okuyanı sıkmayan bir hızla ilerliyor ve kendi içerisinde tutarlılığını korumayı başarıyor. Zaten kurgunun etrafına örüldüğü “etik üzerine fikirler” bir yandan karakterler için hayati bir öneme sahip olduğu bir zemine oturtulmuşken, bir yandan da kendinizi kitaptaki tartışmalara dahil olmuş, düşünürken bulmanıza sebep olabilir.
Kitabın sonunu bir noktadan sonra tahmin etmek zor olmuyor, ancak bunu bir eksi olarak görmüyorum, aksine bitirirken karakteri doğru tanıdığımı hissetmemi sağladı. Ancak Grunya’ya acımamak elde değil.
Tamamen güvene dayalı ve ahlaklı bir suikast bürosunun varlığı kulağa ne kadar saçma gelse de, kitap zaten “tatlı kaçıkların” hikayesini anlatıyor. Hem filozof hem katil olan kişileri tanıyacağınız bu kitabı, tavsiye ederim. Daha önce Rıhtım da konuk etmiş Suikast Bürosu’nu, hemen linkini bırakayım :
Bir de şunu belirteyim, bir sayfanın son paragrafında kelimelerin çoğu birbirine bitişik yazılmıştı, ve az da olsa birkaç diğer imla hatası mevcuttu okuduğum baskıda. İthaki Yayınları’nın bastığı kitap bendeki. Daha sonra o paragrafın fotoğrafını da eklerim mesaja.
İyi okumalar dilerim.
Ekeme:
O kitapta ortaya çıkan tüm olaylar sonlanıyor. Tek kitap gibi de okunabilir yani.
Buz ejderhası - George R.R. Martin
Yarım saatlik bir otobüs yolculuğu yaparken -yanımda telefonumun da olmaması ve müzik dinleyemeyecek olmam yüzünden- seçtiğim kısa çocuk kitabını da günün erken saatlerinde bitirdim.
Her şeyden önce Epsilon yayınevini yaptıkları baskı için tebrik etmek lazım çünkü gerçekten gerek cildi gerek iç kapak gerekse de sayfaları olsun oldukça kaliteli olmuş ve fiyatı da kalitesine göre gayet makul bana kalırsa.
Hikayeye gelecek olursam; Adara adlı kızımızın bir kış çocuğu olarak doğumundan başlayıp buz ejderhası ile olan bağını anlatmasıyla açılışı yapıyoruz. Bir yandan devam eden savaş, bir yandan buz ejderhası bir yandan 6-7 yaşlarında olmasına rağmen hiç ağlamamış pek de nadir gülen bir kızın ailesi ile hikayesini Adara’nın gözünden okuyoruz. Yalnız böyle dediğime bakmayın bunları Adara’nın gözünden okuyoruz okumasına lakin çoğu yerde bir derinlik de bulamıyoruz okurken. Adara hissiz diyebileceğimiz bir kız. Buz ejderhası kadar buzdan belki de. Ama bunun hikayeye böyle aktarılması gerekip gerekmediğinden pek emin değilim. Bir çocuğun gözünden aktarılmasına rağmen o kadar hissiz aktarılmış ki hikaye bir türlü kendimi kitabın içinde bulamadım malesef. Karakterin soğuk olmasını anlayabilirim ancak tamamen duygulardan uzak sadece bir ejderhaya sevgi besleyen bir karakteri anlayamadım açıkçası. Ejderha ile ilişkileri de yeterince betimlenmemişti zaten. Aradaki sevgi bağını hissederken bulamıyorsunuz kendinizi. Hikayenin sizi etkileyebilecek ve içine çekebilecek tek kısmı finali bu açıdan. Sonunda bir şeyler açıklığa kavuşuyor ve siz de hikayeye dair bir şeyler hissedebiliyorsunuz. Peki bu yeterli mi? Benim için değil.
Çizimler oldukça hoş bunu da belirtmek isterim ancak Yüzüklerin Efendisi ya da Game of Thrones’tan çıkmış gibi kapkaranlıklar. Öyle ki kitapta buz ejderhası bembeyaz buzdan betimlenirken sayfalarda ve kapakta hep koyumsu bir renkte ve kafamda da bu tarz koyu gri canlandı bu sebepten. Adara’nın bulunduğu birkaç sayfa dışında çizimlerin hepsi böyle. Daha sakin çizimler bekliyordum sanırım o yüzden alışamadım belki de emin değilim. Ama çizimleri beğensem bile kitap ile uyumlu bulmadım.
Genel anlamda kitabı değerlendirecek olursam; keske bu kadar kısa tutmak yerine aynı olayları aynı finalle daha uzun bir hikaye örgüsü şeklinde yapsaydı Martin. Yapsaydı da oldukça beğendiğim konusuyla ve içimizi ısıtan hoş finali ile bu kitabı baş tacı edip tekrar tekrar okuya okuya eskitseydik. Kitaba puanım 10/5
Genç Bir Doktorun Anıları- Mihayl Afanasyeviç Bulgakov
Uzun zamandan beri bir kitaptan bu kadar zevk aldığımı hatırlamıyorum.Dün aldım ve bugün bitmesine yaklaşık on sayfa kaldı.
Cengiz Aytmatov’dan Dişi Kurdun Rüyaları kitabını okudum.Dişi kurt Aybar ve eşi Tașçaynar’ın insanlarla ilk teması kurmasıyla ve onların doğayı katletmesiyle insanın yeryüzündeki en deforme olmuş canlı türü olduğunu anlayan kurtların hayat mücadelesini anlatmasıyla başlıyor kitap.Diğer bölümde ise Abdias adlı papaz okulundan kovulan(kovulma sebebi dinde reform yapmak istemesi) birisinin Kırgız Bozkırlarında uyuşturucu kaçakçılığı yapan gençleri doğru yola döndürmek için yola çıkmasıyla başlayan hikaye ile birlikte, anlatılanlar iç içe geçiyor.Yazarımızın diğer kitaplarında olduğu gibi, olaylar inanılmaz gerçekçi bir şekilde anlatılıyor.Kitabın sonuna gelince yaşanmış bir olayı okumuş gibi hissediyorsunuz.Ayrıca,sovyet bürokrasisi ve komünizm yerden yere vuruluyor yazar tarafından.Aytmatov’un en sevdiğim kitabı olan Gün Olur Asra Bedel kadar etkileyici olduğunu düşünüyorum.
http://1000kitap.com/gonderi/83979651
Şimdilik keyifli bir kitap olduğunu düşünüyorum. Büyük ihtimalle bugün biter zaten.
Andrzej Sapkowski’nin Kırlangıç Kulesi kitabını okuyorum. Bundan sonra da Gölün Hanımı’na geçicem.
Aamir khan’ın piyasa girişinden nasıl bir ekole dönüştüğünü yakın çevresi ve önemli şahsiyetlerin alıntılarıyla yazar anlatmış…
Aamir khan diğer khanlardan ayıran özelliklerden nasıl iyi bir yapımcılığa, halk kahramanlığına kadar giden yaşamı anlatılıyor…
Kitabın eksik yönü 2014 den sonraki Aamir khan’ın yaşamı ve filmlerinin hikayeleri vs olmaması, bir dangal filminin hikayesi ve çekim koşullarını yada peekay filmin hikayesini merak ediyordum…Ama Lagaan filmini baya detaylı işlemisler,onu izlememistim baya heyecanlandırdı.
Ve tabiki de yaşam felsefesini, Hindistan’ın Tom Hanks’i olan Aamir’i çok severim.
Yazarı tarafından iptal edildi. Silinmesini istemiyor, böyle kalsın. Kapladığı yer için özür diliyorum.




