Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Cengiz Aytmatov’dan Dişi Kurdun Rüyaları kitabını okudum.Dişi kurt Aybar ve eşi Tașçaynar’ın insanlarla ilk teması kurmasıyla ve onların doğayı katletmesiyle insanın yeryüzündeki en deforme olmuş canlı türü olduğunu anlayan kurtların hayat mücadelesini anlatmasıyla başlıyor kitap.Diğer bölümde ise Abdias adlı papaz okulundan kovulan(kovulma sebebi dinde reform yapmak istemesi) birisinin Kırgız Bozkırlarında uyuşturucu kaçakçılığı yapan gençleri doğru yola döndürmek için yola çıkmasıyla başlayan hikaye ile birlikte, anlatılanlar iç içe geçiyor.Yazarımızın diğer kitaplarında olduğu gibi, olaylar inanılmaz gerçekçi bir şekilde anlatılıyor.Kitabın sonuna gelince yaşanmış bir olayı okumuş gibi hissediyorsunuz.Ayrıca,sovyet bürokrasisi ve komünizm yerden yere vuruluyor yazar tarafından.Aytmatov’un en sevdiğim kitabı olan Gün Olur Asra Bedel kadar etkileyici olduğunu düşünüyorum.

19 Beğeni

http://1000kitap.com/gonderi/83979651

Şimdilik keyifli bir kitap olduğunu düşünüyorum. Büyük ihtimalle bugün biter zaten.

3 Beğeni

Andrzej Sapkowski’nin Kırlangıç Kulesi kitabını okuyorum. Bundan sonra da Gölün Hanımı’na geçicem.

4 Beğeni


Aamir khan’ın piyasa girişinden nasıl bir ekole dönüştüğünü yakın çevresi ve önemli şahsiyetlerin alıntılarıyla yazar anlatmış…
Aamir khan diğer khanlardan ayıran özelliklerden nasıl iyi bir yapımcılığa, halk kahramanlığına kadar giden yaşamı anlatılıyor…
Kitabın eksik yönü 2014 den sonraki Aamir khan’ın yaşamı ve filmlerinin hikayeleri vs olmaması, bir dangal filminin hikayesi ve çekim koşullarını yada peekay filmin hikayesini merak ediyordum…Ama Lagaan filmini baya detaylı işlemisler,onu izlememistim baya heyecanlandırdı.
Ve tabiki de yaşam felsefesini, Hindistan’ın Tom Hanks’i olan Aamir’i çok severim.

9 Beğeni

Yazarı tarafından iptal edildi. Silinmesini istemiyor, böyle kalsın. Kapladığı yer için özür diliyorum.

6 Beğeni

Son Küre- Erdem Ünlü

Uzun zaman sonra tekrar bir türk yazar okuma şansı buldum. İyi de oldu.

Yerli bilim kurgu için güzel ve keyifli bir kitaptı. Yer yer eksikleri olsa da güzel pek çok unsuru da içinde barındırıyordu.

Ben keyifle okudum. İlgilenenlere, yerli bir yazarın ilk kitabı olduğu ön kabuluyle okumalarını öneririm.

6,5/10

10 Beğeni

15-01-09-images

KİTAP YORUMU ­| Seçme Hikayeler-Sait Faik Abasıyanık
+Tür: Öykü, Türk Edebiyatı
-Konu: Birbirinden bağımsız öyküler.
Kitap Hakkındaki Görüşlerim: Son zamanlarda yerli yazarları ihmal ettiğimi fark edip dün gece bu kitaba başladım. Hemen hemen 1 gün bile sürmedi okuma sürecim. Gayet akıcı, düşündürücü ve edebi yanımızı doyuracak bir eser.
-Kimlere tavsiye ederim: Gerçi çoğu kişi okumuştur ama yine de herkese tavsiye ederim.
Kitaba Puanım: 8- 10

14 Beğeni


Merhabalar. İlk defa okuduğum ve aşina olmadığım bir konuya ait olan Sahip Olmak ya da Olmak (Erich Fromm) kitabından bahsetmek istiyorum. Yazar genel olarak son yüzyıldaki, insanların “sahip olmak” ihtiyacı hissetmesi ve bunun toplum açısından getirdiği tatminsizlik duygusu ve yıkım üzerinde durmakta. Fromm’un dikkat çekmek istediği şey doğanın hızla gittiği yok oluş ve insanlığın sonunun yaklaşmasıdır ve yazara göre bunun çözümü de sahip olmak temelli bir davranıştan, “olmak” temelli bir davranışa geçmektir.Kitap, öncelikle endüstri çağının bize vadettiği herkesin eşit şartlarda olması, sınırsız üretim ve mutlak özgürlük yani bir nevi "evrensel burjuvazi"nin insanlarda yarattığı hayal kırıklığı duygusunu anlatarak başlıyor. İnsanlar fark etti ki, mutluluk tüm arzuların yerine getirilmesi değildir, bunun yanında “kendi yaşamının efendisi” olma vaadi de bürokrasinin çarkları arasında ezilmiştir. Yazar, daha sonra “sahip olmak” ve “olmak” kavramlarını açıklamak için çarpıcı bir örnek vermiştir. Güzel bir çiçeğe yazılan bir Batı şiiri ve Doğu şiiri üzerinden yapılan karşılaştırmada Batı’lı şair Tennyson, beğendiği çiçeği kökünden söküp ona sahip olmak istiyor, Doğu’lu şair Basho ise çiçeği yalnızca izlemenin yeterli olduğunu söylüyor. Fromm, kitap boyunca sevgi, inanç vb. konulara “sahip olmak” ve olmak temelli yaklaşımlarıyla inceleyerek konuyu açıklığa kavuşturmaya çalışmıştır ve en sonunda da çözüm önerileri getirmiştir.
Yukarıda ufak bir bölümünden örnek vererek anlatmaya çalıştığım kitabı herkese tavsiye ediyorum, türüne göre gayet akıcı ve yalın bir dili var. Tamamen özümseyerek ve hakkını vererek okumak herkesin harcı olmasa da bence herkes bu kitaptan kendi çapında ufak dersler çıkarabilir ya da hiç olmazsa günümüz dünyası hakkında farklı bir bakış açısı kazanabilir. Sağlıcakla kalın.

20 Beğeni


Çoğunlukla Zararsız
Otostopçunun Galaksi Rehberi’nin 5. ve son kitabını bitirmiş bulunmaktayım. Uzun bir sürede iki üç ayda bir kitabını okuyarak bitirdim seriyi ve benim için hem hüzünlü bir bitiş oldu, hem de biraz sorular kaldı kafamda. Artık Dirk Gently serisi ile özlem gideririm ilerde.

Çoğunlukla Zararsız serinin diğer kitaplarına oranla daha ciddi ve daha ayağı yere basan bir kitaptı. Genel olarak da bence daha rahat okunan kitabıydı (bunda mizah dozunun düşük olmasının da etkisi olabilir). Serüvenin sonu şaşırtıcı olaylarla akıcı bir şekilde geldi. Sonunda da üzdü malesef. Tanıdık karakterleri iki kitaptır çok az görmemiz biraz burukluk yarattı (son iki kitap özelinde Ford, Arthur ve Trillian hariç neredeyse yoklar).

Kitap özelinde seri hakkında da biraz düşüncelerimi söyleyeyim: İngiliz mizahı herkese hitap etmeyebilir, bunun için temkinli yaklaşın çünkü mizah dozunu sevmezseniz seri saçmalık boyutuna varabilir sizin için. Bu nedenle kesinlikle 5 kitap bir arada olanı değil, ilk kitabı alarak başlayın okumaya. Eğer sararsa zaten bitirirsiniz, hatta Douglas Adams’ın diğer eserlerine de göz atarsınız. İlk kitap bence çok iyi bir giriş kitabı, genel olarak karakterleri tanıdığımız ve eğlenceli bir kitap. İkinci kitapsa serinin en iyisi, Evrenin Sonundaki Restoran. Bu kitaptan o kadar fazla hafızamda sahne var ki, arada bir hatırlar gülerim. 3. Ve 4. kiyaplar serinin daha sönük kitapları ama yine de en fazla güldüğüm iki sahne (evrensel dumura uğratıcı ve bisküvi sahneleri) bu kitaplardaydı. Hala hatırlar ve kendi kendime gülerim. Yine de 4. kitabı sevmediğimi söylemeliyim, sanki seriden çok ayrı gibi geliyor bana. Son kitapsa bence ikinci kitaptan sonra en iyi kitaptı, zaten onun hakkındaki görüşlerimi yukarda belirttim. Seri hakkında görüşlerim genel olarak böyle, komik bilim kurgu katagorisinde ve kiminin çok seveceği kimininse “bu muymuş?” diyeceği bir seri.

@alper’in dönüşü şerefine, onun tavsiyesi ile (@Anita’nın da olumlu referansını gördüm) Tanrı’nın Gözündeki Zerre kitabını ya da forumun şu sıralar formda kitabı Anubis Kapıları kitabını okuyarak devam etmeyi düşünüyorum, bakalım. :slight_smile:

Herkese keyifli okumalar dilerim.

30 Beğeni

THE URTH OF THE NEW SUN (YENİ GÜNEŞ KİTABI / THE BOOK OF THE NEW SUN #5)

Bu kitap hakkında olumlu olumsuz çok şey duydum. Yazar editörün baskısıyla yazmış, tonu çok farklı, sırf cevaplarla dolu, cevaplar kafanızı daha çok karıştırıyor vs. Okumam diyerek başlamıştım ama seri aklımdan çıkmadığı için okumaya karar verdim. İyi mi kötü mü kendim bakayım dedim.

İlk dört kitap üzerine çokça kafa yorduysanız bu kitapta olacakları genel hatlarıyla tahmin edebilirdiniz. Bunu yaptıysanız bile, ki çoğu kişinin yapabileceğini sanmıyorum, detayları öğrenmek ve Severianla biraz daha vakit geçirmek için okunmalı. Hatta yavaş başlangıcını saymazsak serinin en sevdiğim kitaplarından biri oldu diyebilirim.

Genel olarak seri için konuşmak gerekirse, ileride okuyacağım herhangi bir fantastik serinin buna yakın bir deneyim sunacağını sanmıyorum. Zorlanmadan daha akıcı, daha heyecanlı veya daha duygusal kitaplar bulurum, ama Yeni Güneş Kitabı kadar üzerine düşündürtecek bulur muyum?

23 Beğeni

Başında beni direkt içine çeken ama kitabın yarısından sonra olayı çok fantastik bir boyutta sonlandıran bir King romanı oldu benim için. Evet çok garip bir şekilde ifade ettiğimi biliyorum :sweat_smile: ama bendeki etkisi bu oldu gerçekten. :man_shrugging:
Kitap Puanım: 3/5

20 Beğeni

Yerdeniz Büyücüsü’nü okudum. Yarattığı kurgu dünya hoşuma gitti fakat biraz da karışık geldi. Galiba bu bir seri. Araştırıp devamını okuyacağım.

9 Beğeni

Tam bir klişeler yumağı…

“Marslı üst düzey bir kitap olduğu için insanların beklentisi çok yüksek oluyor ve bu beklentiyle Artemis’i okuyunca bu hayal kırıklığına uğruyorlar” şeklinde yorumlara sık rastlıyordum. Bilinçli olarak Artemis’i Marslı’dan önce okumayı tercih ettim ve kitaba beklentisiz bir şekilde başladığımı söyleyebilirim.

Kitap neredeyse tüm modern anlatı klişeleri içerisinde bulunduruyor. Ana karakterimizin Hollywood filminden çıkmış gibi adeta. Kitap bende kolay filme uyarlanabilsin kaygılarıyla yazılmış izlenimi uyandırdı.

Hikaye son derece akıcı ve eğlenceli bir şekilde başlıyor ve ilerliyor. Genel olarak keyifli bir kitap, okurken sıkıldığımı söyleyemem. Dil ve üslup olarak Ernest Cline’ın Başlat ve Brandon Sanderson’un Reckoners serisini anımsattı.

Bilimkurguya aşina olmayanlar ve yeni başlayacaklar için ideal bir eser olacağını düşünüyorum. Tür ile içli-dışlı olanlarınsa favorileri arasına girecek bir kitap olduğunu düşünmüyorum açıkcası.

Kitabın ortalarına geldiğimde muhtemelen 3.5’den 4 puan vereceğimi düşünüyordum ancak sonlara doğru yaşanan bazı gelişmeler puanlamamı revize etmek zorunda bıraktı. 3 puan veriyorum ancak 2 dahi olabilirdi. 2.5 üzerinden 3.

3/5

Spoiler

Kitaptaki beğenmediğim bazı kısımlara değineceğim;

Artemis şehrinin oksijen kaynağı olan tesise operasyon yapılıyor ve tesis devre dışı bırakılacak ancak şehrin acil durum oksijen sistemi olup olmadığına dahi kontrol edilmiyor. Şehrin oksijen kaynağı ortadan kalktığında otomatik olarak yeni bir kaynağın devreye girmesi sağlanmalıydı. Planı yapan karakterlerin çok zeki ve başarılı kişiler olduğu izlenimi uyandırılıyor kitap boyunca ama kimse bunu düşünmüyor. Hiç gerçekçi değil.

Huysuz, ukala, asi, suç işlemeye meyilli ve tüm olanlarda sorumluluğu olan ama özünde iyi kalpli biri olan ana karakterin hikayenin sonunda gezegeni veya şehri kurtarmak için kendini feda etmesi ama ölmemesi arkadaşlarının onu kurtarması. Sanırım bunu sayısız hikaye ve filmde gördük. Bu klişe kitabı gözümde çok düşürdü.

Yazar klasik haline gelmiş ve tutan ne kadar klişe varsa harmanlamış tek farkı bunları Dünya’da değil Ay’da yapıyor olması ve bolca teknik detay vermesi.

20 Beğeni

6 kitaplık bir seri. Şimdiden iyi okumalar.

1 Beğeni

Teşekkür ederim,güzel bir okuma olacak.

1 Beğeni

Bir süredir uzun kitaplara el sürmüyordum, en sonunda “kaçmakla olmaz, kış geliyor” dedim ve Taht Oyunları’na başladım :sweat_smile:
Başlangıç itibariyle çok fazla karakter ve aile bağı var ama zamanla oturacak gibi. Ayrıca kitabın son kısmında tüm ailelerin isim listesi mevcut, benim gibi 10. bölüme gelince değil de baştan bir bakıp aşinalık edinseniz iyi olur :smile:

11 Beğeni

İnsanlığın en büyük korkularından olan salgın temalı bu kitap, daha okumaya başlar başlamaz insanı içine çekiyor. Oldukça kısa sürmesine rağmen konusu ve içindeki korkutucu betimlemeler sebebiyle benim unutulmazlarım arasına girdi bile.

29 Beğeni

İntibah’ı okuyorum. Son 20 sayfası kaldı (toplam 136 sf). Şu ana kadar beğendim. Sona doğru sürükleyiciliği epey arttı diyebilirim. Bu arada ilk edebi romanımız olarak kabul ediliyor. (bu bilgiyi lise edebiyat dersinde veriyorlar ama kitabı okuyan pek olmuyor örnekte görüldüğü gibi) Hikaye ise bilindik bir yeşilçam filmi gibi. Saf ve düzgün bir delikanlı (Ali Bey), kötü ve namussuz bir kadın (Mehpeyker) ve saf ve düzgün bir kızcağız (Dilaşub) arasında geçiyor. Hikayeyi tahmin etmişsinizdir. Benim beğendim noktalar ise zamanın İstanbul tasvirinin başarılı bir şekilde yapılmış olması ve Osmanlı döneminde aile ve toplum yapısına yakında bir göz atma olanağı. Yani aslında bu tip kitaplar kısmen tarih kitabı işlevi görüyor benim gözümde.

27 Beğeni

G. R. R. Martin senin kitaplarınla mı büyüdü üstat? Valla sonu bir şekilde iyi bir son ile biter diye düşünmüştüm ama hiç öyle olmadı. :slight_smile:


Roger Zelazny’den okuduğum ikinci kitap oldu. İlk okuduğum Bu Ölümsüz eseri ile yazarın tarzını görüp beğenmiştim. Okurken kafa yormanızı isteyen bir yazar kesinlikle ve bu huyu da oldukça hoşuma gitti. Ayrıca mitolojiyle harmanlayarak yazması da beni en başta yazarı okumaya iten nedendi.
Işık Tanrısı ise kesinlikle diğer kitabından kat kat daha iyiydi. Hatta en sevdiğim kitaplar arasına daha kitabın yarısındayken girmiş oldu. Bilim kurgu ve Hint mitolojisi o kadar güzel bir şekilde birbirine karıştırılmış ki ikisinin böyle bir uyum göstereceğine asla ihtimal vermezdim.
Öncelikle kişinin Hint mitolojisi, Budizm gibi konularda biraz bilgi sahibi olması kitabı okumak için yeterli. Bu konular çok yoğun bir şekilde işlense de az çok bildiğiniz şeyler ve okudukça öğrenerek keyifli bir okuma yapabiliyorsunuz. Benim de çok bilgili olduğum konular değildi, hatta bu mitolojiyi öğrenmeye giriş yapmak için de bu kitabı kullandım gibi bir şey oldu. Çok fazla mitolojik isim varmış gibi görünse de en çok geçenleri ve bir kişiye ait olan diğer isimleri kaparsanız gerisi çorap söküğü gibi geliyor.
Kitabın konusu çok etkileyici. Şimdiye kadar bu kitap hakkında yapılan yorumlarda olayların nasıl ilerlediğini anlamanın zor olduğunu söyleyenleri gördüm. Bu yüzden spoiler olmadığını düşündüğüm bir şekilde konusunu yazmak istiyorum. Ama bu şekilde konusunu okumayı sevmeyenler varsa diye yine de saklayacağım.

Dünya yok olalı uzun süre geçmiş ve yeni bir gezegene yerleşilmiş. Buraya giden ilk insanlar o gezegende yaşayan diğer varlıkları yenmişler. Bu kişilerin oldukça ilerlemiş bir teknoloji ile reenkarne olarak sonsuza kadar yaşayabildiklerini de eklemek lazım. Ayrıca kendilerinden sonraki nesillerden teknolojiyi yine kötüye kullanmasınlar bahanesiyle saklamışlar ve belli bir süre sonra kendilerini Hint mitolojisinden tanrılarla özdeşleştirerek bu yeni dünyaya Hinduizm yoluyla hakim olmuşlar. Bu yalancı tanrıların oyununu bozmak için ise Sam isimli karakter onları kendi kurdukları tuzağa düşürmek istiyor.

Özellikle başlarda olayları biraz kafa yorarak birleştirmek gerekiyor, yani özellikle çok bilim kurgu okumayanlar için yorucu olabilir belki. Bu karışıklıklardan kaçınmak için okumaya 2. bölümden başlayarak 1. bölümü 6. bölümden sonra okuyabilirsiniz. Yazar hikayenin sonlarına doğru yaşanan bir olayı en başta anlatarak giriş yapıyor ve sonra olayların en başına dönüyor. Direkt bu şekilde okuyarak da olayları anlamanız mümkün tabii ki. Bunun dışında bölümler arasında uzunluğu değişen zaman aralıkları mevcut ama kesinlikle kafanız karışmadan olayları kavrayabilirsiniz.
Kitapta yok yok resmen. Mitoloji ve bilim kurgunun birlikte yer almasından dolayı fantastik bir havası da var kitabın. Çok heyecanlı savaş betimlemeleri de mevcut. Bu entrikalı ve aksiyonlu olayların içinde bazen öyle satırlar karşınıza çıkıyor ki durup uzun uzun o cümleler hakkında düşünüyorsunuz. Felsefik bir yönü de kesinlikle var. Yani her açıdan doyurucu ve tadı damağınızda kalacak mükemmel bir eser. Puan olarak gözüm kapalı 10 verdim, gitti.
Bu arada Sam’in G. R. R. Martin’i de çok etkilediğini kapak arkasında yazsa da burada tekrar etmeden geçmek istemiyorum. O kadar etkilenmiş ki hem Samwell Tarly’nin, hem de Işık Tanrısı R’hllor’un ismini bu kitaptan almış. Zelazny’nin bu mitolojik kitabı aynı zamanda Neil Gaiman’a Amerikan Tanrıları’nı yazması için de esin kaynağı olmuş. Ayrıca bana The 100 dizisinin bazı sezonlarının konuları da bu kitaptan esinlenerek yazılmış gibi geldi ya da en azından oldukça benziyor.

Çok beğendiğim bazı alıntıları da paylaşmak istiyorum:

1.Bölüm - 38
“‘Bununla beraber,’ dedi keşiş, ‘tüm yaşam birdir ve bu manastırdaki herkes ahimsa öğretisine uyar ve ne çeşit olursa olsun yaşamı almaktan kendini sakınır.’
‘Lakin,’ dedi Aram, ‘Patanjali eylemin değil niyetin hükmü olduğunu söylemişti. Dolayısıyla, kinle değil sevgiyle öldürürsem, hiç öldürmemiş sayılabilirim. Ancak, bu defa durumun böyle olmadığını ve kin içerdiğini itiraf etmeliyim… Dolayısıyla, öldürmemiş olsam bile bu niyetin varlığı nedeniyle suçluluğun yükü omuzlarımdadır. Demek ki, ahimsa ilkesine göre şimdi (böceğin) üzerine basar ve daha ağır bir yük altına girmeyebilirim.’”

4.Bölüm - 171
“Sen vicdan adı verilen şeyi öğrendin ve onun gölgesi yediğin ete ve içtiğin içkiye sonsuza dek vuracak.”

5.Bölüm - 215
“Baba olmak, bir dizi vücut değiştiren, yine bir yüzyıl içinde dört ya da beş kez vücut değiştirmiş kadınlardan düzinelerce çocuk peydahlayan tanrıların gözünde nedir ki? Ben onun bir zamanlar taşıdığı bir bedenin çocuğuyum, üstelik kendisi de bir dizi bedenden geçmiş bir kadından doğdum ve artık ben de doğmuş olduğum bedende yaşamıyorum. Dolayısıyla, ortada pek elle tutulur cinsten bir bağ kalmıyor ve olay daha çok spekülasyona açık metafizik bağlamda ilgi çekiyor. Bir insanın gerçek babası kimdir? Üremesine neden olan iki bedeni bir araya getiren koşullar mı? Herhangi bir nedenden dolayı ve zamanın herhangi bir anında bu iki vücudun birbirlerini olası diğer şıklardan daha fazla memnun etmiş olmaları gerçeği mi? Öyleyse, neden? Tenin açlığı mı, merak mı, irade mi? Ya da başka bir şey mi? Merhamet mi? Yalnızlık mı? Hükmetmek arzusu mu? Bilinci ilk kez yakaladığım vücuduma hangi duygu, hangi düşünce babalık etmişti?”

7.Bölüm - 337
Ölüm ve Işık her zaman ve her yerdedir; onlar, belki yeni bir güzellik yaratabilmek için, Samsara’nın içinde sözcükler yakar. Aslında tüm dünya olan Adsız’ın düşlerinde başlar, biter, uğraşır ve didinirler.

32 Beğeni