Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)


Birinci sınıfı okuduğum üniversitedeki saygıdeğer bir hocamın da yazarlarından olduğu ve aslında ders için almış olduğumuz ama yarım kalan kitabı bitirmeye karar vermiştim. Bence konuyu farklı ve tüm fikirleri ortaya koyarak işlemeleri en güzel detay.

4 Beğeni

Jeff Vandermeer’ın Southern Reach Serisinin ilk kitabı olan Yok Oluş’u okudum.

Birbirini yakından tanımayan gönüllü dört bilim insanının “X Bölgesi” adlı, paranormal olayların vuku bulduğu gizemli bir bölgeyi araştırıp raporlamak üzere keşif görevine çıkmasını konu alıyor. Okuyucuyu oyalamadan direkt olarak olayların içine atması hoşuma gitti. Aralarda ana karakterimiz olan Biyoloğumuzun iç dünyasına yolculuğa çıkıyor onun içinde bulunduğu psikolojiye çok daha yakından şahit oluyoruz. Bu yer yer gerilimi ve heyecanı baltalasa da ana yapıyı bozduğu söylenemez. Sadece kitabın sonlarına doğru iyice artan, “Simsiyahtı, hiç birşey göremiyordum ama aslında heryer ışıl ışıldı. Suda boğuluyordum ama etraf kupkuruydu. Yüzlerce göz beni seyrediyordu ama görünürde kimse yoktu. Bayılmıştım ama bilincim açıktı. Mavi bir ışık gördüm ama aslında mavi değildi” gibi tuhaf benzetmeler okuyucuya illallah ettirebiliyor.

Psikolojik bakış açısı ve anlatım açısından biraz Lovecraft, mekan ve atmoster açısından biraz Lost (dizi olan) karışımı bir tat aldım. Beğendiğim bir bilimkurgu oldu. Serinin bir sonraki kitabını da çok bekletmem diye düşünüyorum.

19 Beğeni


Melniboneli Elric…
Bu serinin yeri bende ayrıdır. Okuduğum fantastik seriler arasında bana en yakın gelen veya beni en çok etkileyen karakterlerden birisi Elric’tir. Aynı zamanda en sevdiğim yazarlardan bir tanesi Michael Moorcock. Serinin 3. kitabı olan Uyuyan Büyücü’yü bir çırpıda okudum diyebilirim. Moorcock kronolojik olarak beni zorlasada bir şekilde kendisini okutturuyor. Kitabın içerisinde iki uzun (romanda denilebilir) hikaye ve bir takım notlar bulunuyor. Kitabı beğendim ve daha fazla uzatmadan herkese tavsiye ediyorum. Sağlıcakla kalın…

15 Beğeni

Derhal bu güzel kitabı da okunacaklar listesine ekliyorum…

1 Beğeni

DARK CRUSADE (KANE #2)

Unutulmuş bir tanrı diriliyor ve deli peygamberiyle inancını dünyaya yaymak için karanlık bir sefer başlatıyor. Kane de bu şeytani orduya karşı savaşıp insanlığı kurtarıyor! … Dersem inanmayın, Kane öyle biri değil. Sırf eski bir hesabı kapatmak için bu ordunun başkomutanı oluyor.

İlk kitaba göre çok daha heyecanlı ve tüyler ürperticiydi. Yazarın ödül almış birkaç korku kitabı olmasına şaşırmadım.

15 Beğeni

Merak ettiğim yazarlardan birisi Wagner. Yorumlarınız iştahımı daha da kabarttı. Keşke Türkçeye çevrilse…

3 Beğeni


KİTAP YORUMU ­| Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi- F. Scott Fitzgerald
+Tür: Edebiyat- Roman
-Konu:Benjamin Button, herkes bebek olarak doğarken, o gizemli bir şekilde yaşlı olarak doğar ve gençleşmeye başlar.
*Kitap Hakkında Görüşlerim: Kitabı beğendim, gayet akıcı ve eğlenceli bir kitaptı. 2 veya 3 saate okudum. zaten 80 sayfa bir şey. Gönül rahatlığı ile herkese tavsiye ederim. Kitabın film uyarlaması da varmış birazdan onu izlemeyi düşünüyorum.

14 Beğeni

Her şeyin bir hikayesi vardır. Ama nasıl anlatılmalı? Ya da nasıl anlatıldığının bir önemi var mı? Sonuçta nasıl duyulduğu duyan kulakla da alakalı. O zaman insan mı hikayenin peşinden koşmalı yoksa hikaye mi gelip insanı bulmalı?

Belki böyle düşündü hikâyelerin peşinde dolandı Sabahattin Kudret Aksal belki de başıboş gezerek sokaklarda, bu gecede bir başkalık var deyip bir başka yaşamak gerek diye kendini attığı otel odalarında, uyumak için gittiği sinema salonlarında buldu.

Herkesin bir insanlık davasını hikayesinin, romanının veya herhangi bir eserinin nüfus cüzdanına geçirdiği yerde yazdığı her şeyi bir ağacın durduğu yerden bir rüzgarın estiği yerden olduğu gibi yazıp az önceki gibi gereksiz şiirsel cümlelere girmekten imtina etmiş Sabahattin Kudret Aksal. Bir arkadaşım benim yazdığım hikayelere benzettiği için tavsiye etmişti öyle okumuş oldum gayet memnun kaldım.

15 Beğeni

Kısa sürede bitirilecek, okuyucuyu hiç yormayan bir kitap.

Yazar, yaşadığı sağlık problemlerini, ana karaktere yansıtmış. Kitabı etkileyici kılan da bu.

Çaresizliğin ve umudun kol kola ilerlediği bir romandı.

22 Beğeni

Sisler İçindeki Lut

Ölüler, yaşayanlar ve henüz doğmayanlar mezarlarında, yataklarında ve anne karnında huzur içinde yatsınlar diye Dorimare ülkesi adına sizi bu kitabı okumaya davet ediyorum… Çok güzel bir okuma oldu gerçekten, bu kadar seveceğimi tahmin etmemiştim (Kitabı okumamda pay sahibi olan @_Ged’e teşekkürlerimi iletiyorum, onun yorumu ile alıp okudum). Başlarda kitaba girmekte zorlandım ama kitabın ortalarına doğru olaylar kafamda oturmaya balşladı ve sonlarına doğru deyim yerindeyse elimden bırakamadım.

Dorimare’in başkenti olan bir sahil kasabası Sisler-içindeki-lut. Periler Diyarı ile komşu ülkeler, bu iki ülke Tartışmalı Tepeler ile ayrılıyor ve bu durum Sisler-içindeki-lut’un kültürüne ve diline çokça etkide bulunmuş. Kendine ait terbiye anlayışı gelişmiş, dilde edepsiz kabul edilen sözler oluşmuş ve bunlar çok sevimli (dertli kediler! Batının altın elmaları adına, Güneş, ay ve yıldızlar aşkına gibi…). Türkçeleştirilmesini ve çevirinin akıcılığını, seçilen cümleleri çok başarılı buldum çok da sevdim (bu noktada @DamlaGol’e bir teşekkürü ve tebriği borç bilirim). Hikayemiz hem bir peri masalı hem de bir dedektiflik hikayesi. Arka planda siyasal eleştiriler ve toplumsal mesajlar da dikkat çekici. Kitabın baya bir bölümünde gizem ve merak duygusu kendisini koruyor. Kitabı okurken sık sık aklıma Over The Garden Wall animasyon dizisi geldi (özellikle yaratılan atmosfer ve gizem açısından çok benzer tatlarda olduğunu düşünüyorum, ayrıca bu diziyi de izlememiş olan varsa kesinlikle tavsiye ederim). Genel hatlarıyla çok sevdim kitabı ve fantastik kurgu severlere tavsiye ediyorum ama onun dışında da ketifli bir hikaye okumak, biraz uzaklaşmak isteyen herkese de öneririm.
images (1) (8)
"bir yanda çilek kafesi,
Öte yanda hasekiküpesi…"

Viy

Gogol’den karanlık masallar diyebiliriz bu kitap için. Kazak hikayeleri/masalları aslında. Üç adet hikayeden meydana geliyor. Korku öğeleri barındıran fantastik hikayeler bunlar. Bir de hikayeler biraz fazla ortodoksluk bakış açısına sahip, önceden belirteyim.

Bunlardan ilki Viy. Başarılı buldum ve tarz olarak, Gogol’ün Portre, Burun ya da Palto öykülerini okuyanlar için, o tarzlarda olduğunu söyleyebilirim. Bir Ukrayna halk efsanesi olan Viy’i de içeren bir masal. Beğendiğimi söylemeliyim, özellikle de anlatım olarak, giriş kısımlarında, epeyce İhsan Oktay tadı aldığımı da vurgulamalıyım.

İkinci hikayemiz İvan Kupala Arifesi Akşamı. Bu hikaye en kısa olanı olmasına rağmen en etkileyici olanıydı. Çok beğendim ve etkilendim bu kısa hi
kayeden.

Üçüncü hikayemiz ise Korkunç Bir İntikam. Gogol’ün bir nüktedan, şakacı anlatımı, bir de ciddi ve Rus milliyetçisi anlatımı olduğunu okuyanlar bilirler. İlk iki hikaye korku ve fantastik öğeler barındırsa da, daha ziyade Gogol’ün espirili anlatımıyla yazılmışlardı; bu ise ciddi ve Kazak milliyetçisi anlatımıyla yazılmış durumda. Bu şekilde olan Taras Bulba ve diğer Mirgorod öyküleri kitabındaki öykülere benziyor (sadece içerisinde fantastik/korku öğeleri var.). Yine o kitaptaki kadar da sıkıcı, ben malesef Gogol’ün bu Kazak kahramanlıklarını ve Kazakkarın ne kadar üstün savaşçı olduklarını anlattığı hikayeleri ve bu ciddi dilini sevmiyorum, daha çok espirili ve muzip yaklaşımını beğeniyorum (ki bence Gogol’ü Gogol yapan da bu tarzı). Sadece son iki üç sayfadaki İvan ve Petro öyküsünü beğendim (ki aslında tüm öykü de o öykü üzerine kurulu) ve genel olarak bu öyküsünü beğenmedim. Kitaba gelirsek bu seri içerisinde okuduğum için mutlu olduğum ve beğendiğim az sayıdaki kitaptan birisi oldu (karanlık kitaplık bana çok uygun değil diyorum ama okumaya da devam ediyorum :slight_smile:).

Herkese keyifli okumalar dilerim. :slight_smile:

28 Beğeni

Ben de çok severek okumuştum. Yorumla okuyup üstüne beğenmeniz ve artı olarak daha iyi bir inceleme yapmanız beni çok mutlu etti. (Ben çok iyi inceleme yazamam :roll_eyes: gıpta ile bakıyorum bazen böyle kitap yorumu yazanlara) Alttaki görseli daha ayrı sevdim. Belirtmeden geçemeyeceğim. Ben teşekkür ederim. Diğer ayki okumanizdaki Eşit Haklar da baya güzel. Diskdunya içinde en sevdiğim kitaplardan biridir. Okursanız yorumlarınızı okumak isterim :slightly_smiling_face:

4 Beğeni

Çok teşekkür ederim, teveccühünüz.

Rica ederim ayrıca :slight_smile:. Okuyacağım (diskdünya okuma etkinliği yapıyoruz forumdan birkaç arkadaşla) ve yorumumu buraya da yazacağım. :slight_smile:

1 Beğeni

Fallada’dan okuduğum ikinci kitap. Çok iyi gidiyor. Nazi dönemini anlatan kitapları sevenlere öneririm :slight_smile:

15 Beğeni

Big-1

Rüya gibi bir kitabı bitirdim. Uzun zamandır hiçbir kitabı ara vermeden okumamıştım. İyi bir yorum yazabilirim umarım;
Koridor yayınlarının arka kapak yazısını kesinlikle okumamanızı tavsiye ediyorum. Kitap arka kapaktan daha fazlası ama yine de o kadar çok olayın gerçekleştiğini bilmek istemezsiniz bence. Daha önce çeviri çok güzel demiştim. Çeviri gerçekten güzeldi, kitap aktı benim için. Ama malesef bazı yazım hataları gözüme ufak ufak çarptı. Bir de dipnotların olmaması beni üzdü. İngilizce dışı dillerin çevirisi dipnotlarda yapılmıştı ama açıklanması gereken bazı şeyler açıklanmamıştı. Açıklanması gerekenler İncil’den ve efsanelerden alınan karakterler ve olaylar. Daha önce İki Şehrin Hikayesi’nde kitabın arkasında yer alan ve bu tip şeyleri açıklayan bir dipnot yeri vardı. Jane Eyre’de de bunu isterdim. Bunun gereksiz olduğunu düşünenler olabilir ama ben bu tip dipnotları yararlı buluyorum.
Hikayeye geçmek gerekirse; bayıldım :smiley: . Charlotte’un dilini kardeşi Emily’den daha çok sevdim. Korkuyu, gerilimi, aşkı, kalp çarpıntılarını…Tüm bunları çok canlı hissettim. Kitabı okurken Jane Eyre’ye benzediğimi düşünmem bazen canımı sıktı ama bazen de beni mutlu etti. Kitap kadın haklarını savunan ilk kitap olarak kabul ediliyor ve bunu hak ediyor. Gerçi yazarın bazı yerlerdeki ırkçı söylemlerinin bu durumu azıcık da olsa baltaladığına inanıyorum ama en nihayetinde Jane Eyre karakteri üzerinden kadınların özgürlüğünü işlemesi güzeldi. Kitabın sonlarına doğru hiç istemediğim bir şeylerin olmasından çok korktum ama neyse ki olmadı. Bir de henüz araştırmadım ama Reşat Nuri’nin Çalıkuşu için bu kitaptan esinlenmiş olabileceğini düşünüyorum. Çalıkuşu’nu çok az kadın karaktere değişirim gerçi ama Jane Eyre de sevdiklerimden biri oldu.

17 Beğeni

Çok teşekkür ederim, öyle mutlu oldum ki… Yazarın üslubundaki tadı, cümlelerdeki gücü ve motifleri anlatabilmek için çok uğraşmıştım. Başarabildiğime sevindim. Aslında Kayıp Rıhtım’a bir Çevirmenin Çemberi sözüm var ama henüz vakit bulamadım. :slight_smile: siz çok güzel anlatmışsınız.

5 Beğeni

Dune’a başladım ve ilk bölümü bitirdim. Bilimkurgu türünü çok sevmeyen biri olarak bu kitabı çok sevebilmeyi umuyorum. Biraz zor ama Ekim’e kalmadan bitirirsem kendimi iyi hissedeceğim.

8 Beğeni


Körlük’ü okudum.

Daha önce Saramago’dan iki tane kitap okunuştum ama tarzına tam olarak alışamamıştım. Bu kitapla birlikte yazar tam anlamıyla ısındım ve sevdiğim yazarlar arasında yer almaya başladı. Bu kitabın devam kitabı olan Görmek de kitaplığımda mevcut, kısa süre içinde onu da okumayı planlıyorum.

20 Beğeni

Merhaba arkadaşlar. Aranızda Hitler ve Nazi Almanyası dönemi hakkında kitaplar okumuş olanlar var mı? Eğer varsa birkaç öneri istiyorum. Kurgu değil de biyografi ya da çok ağır olmayan tarih kitabı formatında. Şimdiden teşekkür ederim.

1 Beğeni

Babam Mark Wazower-Hitler İmparatorluğu’nu beğenmişti bir bakabilirsin.

1 Beğeni

02-03-03-images

Eğlenceli bir kitaptı bir solukta okudum. Hem tarih hakkında bir şeyler öğrenebileceğiniz hem de keyif alacağınız bir eser. Ama öyle akademik bir şeyler beklemeyin daha çok gençler için yazılmış hafif ve kıymetli bir eser.

7 Beğeni