Bugün Klasik Korku Öykülerini bitirdim. Kolay okunan, sıkmayan bir kitap. İlk başta eh işte diyordum ama hikayeler giderek güzelleşmeye başladı ve beğendim. Özellikle Thurnley Manastırı ile Kuledeki Oda en beğendiğim öyküler oldu.
Rica ederim. Marquez’in tarzını seven birisi eminim ki Rushdie’yi de sevecektir. Aslında farklılar tarz/tat olarak ama yine de büyülü gerçeklik denilince ‘bence’ en önde gelen isimler bunlar. İsabel Allende’den Ruhlar Evi’ni de kesinlikle tavsiye ederim, işte o Marqez tarzına daha yakın ve oldulça keyifli.
Güzel, akıcı ve çarpıcı bir hikayesi var. Betimlediği distopya irkilmelere sebep olabiliyor. Bugünden bakarak değil de daha çok yazıldığı zamanın ruhuyla baktığınızda daha anlamlı oluyor. Bugünlerimizi de anlatıyor aslında. Kesinlikle okunmalı.
Merlin dizisinde en sevdiğim şövalye Gwain olduğu için bu kitabı okumayı çok istiyordum ama kitabı okuyunca büyük hayal kırıklığına uğradım. Meğerse Gwain dizidekinden çok farklı bir karakterde birisiymiş. Bu yüzden kitabı hiç beğenmedim. Kitabı beğenmememin bir diğer nedeni de Don Quixote’yi okuduktan sonra bu kitabı okuduğum için ne Gawain’İ ne de diğer şövalyeleri ciddiye alabildim.
Bir aksilik olmazsa bugün Vakıf serisine başlıyorum. @Okuryorum ve katılırsa @Rena ile birlikte okuyacağız (diğer arkadaşları da bekleriz). Buraya yazayım da üstümde baskı olsun okumak için
Babasını Kültür Devrimi’nde kaybeden Ye Wenjie, kimsenin çalışmak istemediği gizli bir askeri projeye katılmaya zorlanır.
40 yıl sonra ise uluslararası bir akademik topluluğa bağlı bilim insanları tek tek intihar etmeye başlar. Polis, fizikçi Wang Miao’dan bu topluluğa katılmasını ister.
DÜŞÜNCELERİM
Öncelikle kitabı çok beğendim. Bunun başlıca sebebi de bilimi ve kurguyu bence çok güzel dengelemiş olması.
Bilim açısından kesinlikle hard-sf türüne ait ve kaos teorisi, sicim kuramı, zar kuramı gibi fiziğin ileri konularını kullanıyor. Fakat bunları sıradan okuyucunun anlayabileceği uygulamalar halinde sunuyor. Örneğin, üç cisim probleminin matematiksel kısmını anlamanıza gerek yok, yaşamı ve hikayeyi nasıl etkilediğini görüyorsunuz. Bu uç teknolojileri günümüze yakın bir dünyada işlemesi de ayrı bir başarı.
Kurgusu ise Kültür Devrimi vahşetlerinden başlıyor ve günümüzdeki bir gizem/polisiye hikayesine dönüyor. Ana karakterleri yeterli bulsam da yan karakterleri figüran gibiydi, hatta bir tanesinin tek amacı okuyucuya bilimsel açıklamalar yapmaktı. Uzunluğunu ve türünü göz önünde bulundurursak büyük bir eksi değil.
İthaki tarafından üçlemenin tamamı basılmış. Okumanızı öneririm. Bu arada hiçbir yerde kitabın konusunu okumayın, devasa bir spoiler yersiniz.
Ben de bir süredir Asimov’a başlamak istiyordum ama Vakıf serisi yerine ‘evreni’ şeklinde gitmeyi planlıyorum. Denk gelebilseydim güzel olacaktı, yine de teşekkür ettim
James Joyce hepimizin duyduğu bir yazardır sanırım. Dublinliler yazarımızın ilk yazdığı kitabı ama ilk yayımlanan kitabı değil, Oda Müziği daha önce yayımlanıyor. Bu durumun sebebi ise o yıllarda İrlanda’nın İngiliz sömürgesi altında olması ve yazım dilinin o dönem sıradışı ve müstehcen bulunmasıymış. Evet, hafif müstehcenlik var ama o kadar hafif ki, tam da kitapta eleştirilen durumu ortaya çıkarıyor yayımlanamamsı.
James Joyce’un bu kitabında 14 kısa 1 uzun öykü bulunmakta. Öyküler olay değil, durum öyküleri. Dublin’de yaşayan, dönemin farklı yaşlardaki sıradan insanlarının hayatlarından küçük kesitler sunuyor. Bu sırada dinin, siyasetin ve alkolün dönemin insanları için ne derece ön planda olduğunu anlatıyor. Dublinlilerin hikayelerini okurken aslında James Joyce’un ne olmadığını okuyoruz. Çok güzel eleştirileri ve gözlemleri var kendi insanlarına dair kitapta. Yani pek çok kişi sıkıcı bulabilir bu öyküleri ama yazarın hayatını da bilirseniz aslında anlatmak istediğini daha iyi anlarsınız.
Joyce denilince hemen bilinç akışı tekniği akla gelir ancak bu kitapta bilinç akışı tekniği yok. Yine de olağanüstü bir anlatımı var kitabın. Hikayelerin bilindik anlamda sonu yok. Sadece belirli bir zaman dilimini anlatıyor ve bitiyor. Hüzünlü ve karamsar hikayeler bunlar. Özellikle Suretler çok etkileyiciydi, uzun hikayemiz Ölü de keza oldukça başarılıydı. Ve de tabii ki Joyce’un en bilinen hikayesi Üzücü Bir Olay yine başarılı ve etkileyiciydi. Dediğim gibi herkese hitap etmeyecektir ama edebi haz verdiği de bir gerçek.
Ben daha önce (baya önce) iletişimden okumuştum, şimdi İthaki baskısını okudum. Fuat Sevimay’ın dilini çok beğendim açıkçası. Daha etkileyici buldum ve söz oyunlarına daha dikkat etmiş gibi geldi (tabii tamamını karşılaştıramadım, hatırladığım kadarıyla ve hikaye başlarından karşılaştırma yapabildim). Özel isimlerde arada hatalar dikkatimi çekti, bir yerde de bay yerine bayan yazılmıştı. Onun haricinde çok hata göremedim.
Yazara başlamayı düşünenler için en iyi tercih bu kitap olacaktır. Herkese keyifli okumalar dilerim.
İsaac Asimov’a hayran olmamak elde değil bana göre. Sosyolojiyi, insan psikolojisini ve tarihini bu sadelikle, saatin fiyakalı görünüşünden ziyade arka planda devinim halinde çarklar misali anlatması tadından yenmiyor. Heleki bilimkurgu unsurları ile birlikte. Bu yazarın 3.kitabını okuyuşum ama şimdiden çok sevdim yazarı.
Baya şey yazdım ama silmeye karar verdim çünkü baya kitabın özetini çıkarıyor gibi hissettim
En azından şu kadarını yazıveriyim.
Bir distopya ve ütopyanın bir arada varoluşunu hem de birbirinden ne kadar ayrılıklarını sadelik ve incelikle anlatmış yazar.
Bir tarafta aşırı nufüs ve kaynak sıkıntısında olan arz(Dünya) diğer tarafta insanoğlunun baya gelişmiş olduğu yüzyıllarca yaşayabilecekleri diğer dünyalar.
İki dünya da birbirinin eksiklerine sahip ikisi beraber olmassa Arz kendi buhranından çökecek. Diceksin ki başka gezegenlere gitsinler madem ama Arzın kent kültürü dolayısıyla kendini çelikten mağaralara hapsetmesi ve Diğer gezegenlerin onları bir nedenden kabul etmemesi ile ne zaten keşfedilmiş ne de keşfedilebilecek gezegenlere gidebiliyorlar.
Diğer dünyalarda ise monotonlaşmış ama uzun bir hayat yaşayan insan hayatı tehlikeye atılamayacak kadar değerli. Dolayısıyla başka gezegenlerin keşfi için riske atılamaz.
Dedektifimiz ise kendini basit bir cinayet vakasından ziyade bu ilişkiyi bize tüm çıplaklığıyla gösteren ve bu ikisinin kendi değer yargılarını gördüğü bir durumla karşı karşıya.
Jack London’dan muhteşem bir kitap daha okudum. Kitap okuduğum en eski tarihli kıyamet sonrası hayatta kalma türü romanı oldu, herhalde London bu türün yaratıcılarından birisi olmalı.
London bir salgın sonucunda bireyde ve toplumda meydana gelen deşiklikleri çok iyi şekilde tespit etmeyi başarmiş. Bu tespitlerinin bir kısmının maalesef doğru olduğuna biz de pandemi sırasında şahit olmak durumunda kaldık.
Jack London’dan bir bilim kurgu kitabı okumak güzeldi. London okumaya bu kitapla başlanılmasını tavsiye ederim.
Kitap Fransız yazar Pierre Corneille tarafından yazılan ve İspanya’nın ulusal kahramanı olan Rodrigo Díaz de Vivar’ın aşkını ve gösterdiği kahramanlıklar sonucu “El Cid” ünvanını nasıl kazandığını anlatan bir oyundur.
Kitap genel olarak güzel olmasına rağmen El Cid’in kahramanlıklarının kitapta anlatıldığından bile daha fazla olduğunu ama aşkının biraz abartıldığına kanaat getirdim. El Cid’in kahramanlıklarına biraz daha yer verilseymiş efsane bir kitap olabilirmiş, yine de okunmasını tavsiye edeceğim bir kitap olmuş.
Asimov benim için büyük muamma, ilk okuduğum bilimkurgu kitabı onun İşte Tanrılar kitabıydı ve ilerleyen zamanda da Türkçeye çevrilmiş her kitabını okumuşumdur, çok rahat akan bir dili ve sade bir anlatımı var, sayfalar dolusu betimleme ve psikolojik analize girmeden yine de ilginç bir derinlik yaratarak derdini çok güzel anlatır.
Neden muamma, olayları ele alışı aristo mantığı da denen hatta newton fiziğinin de dayanağı olan sonucu sadece 1 ve 0 olabilen önermeler şeklindedir, birşeyin rengi ya beyazdır yada değildir gibi, vardır ya iğrenç bir espri gerçekler acıdır baklava tatlıdır öyleyse baklava gerçek değildir😜 modernizmin temeli de bu; düşünce şekli ya-yada ve bilimi newton, postmodernizmi de hem-hem de mantığı ve kuantum fiziği olarak kodluyorum ben, neyse işte sonucu ya 1 yada 0 olan önermelerle evrensel olabilmesi benim için muamma kısmı, evrensel derken her devir ve her mekanda bir karşılık bulabilmesini kastediyorum, newton ve aristonun zamanı etkileme bakımından artık esamesi okunmazken ve sadece tarihin basamaklarında anlamları kalmışken Asimov’u o “artık geçersizliğe” atamıyorum
Gerçi vakıf’a katırı sokarak kuantumada göz kırpmış büyük üstat, Asimov her kitabıyla güzel bir yolculuk, vakıf, özellikle kronolojik olarak ilk, okuma sırası olarak son kitabı vakıf kurulurken ile benim için ayrı bir yerdedir, umarım keyif alırsınız