Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Ben de ilk kitaba çok hayran değilim 200 sayfasını okumuştum sonra ara verip döndüğümde nerdeyse hiçbir şey hatırlamıyordum kitapla ilgili her şeyi unutmuştum o kadar aklımda kalmamış ama diğer kitaplardaki sakin anlatımı seviyorum.İlk kitabın diğer kitaplardan yaptığı çok iyi şeyler olsada bana göre biraz klişeydi.

2 Beğeni

İlk kitabı harika da gerisi olmasa da olur.

Polisiye olarak okuduğum ilk kitap (Robot Serisi hariç) olan Sarı Odanın Esrarı’nı ne kadar övsem azdır. Yazarın anlatımı, hikayenin o sürükleyici gidişatı, karakterlerin her birinin ustaca düşünülmesi vs. Her şey harikaydı.

Doyle ve Agatha’ye ilham olmuş bu kitabı her türden okurun okumasını isterim. Adeta bir film izliyormuşsunuz gibi her satırında kendinizi olayların ve gizemin içinde hissedeceksiniz.

Kitap Kulübü için daha uzun olan yorumumu konu açılınca paylaşacağım. :slight_smile:

Puanım 10/10

27 Beğeni

Stephen Crane’nin 21 yaşında yazdığı ilk kitabıymış. Okuması 1 saat okuruna etkisi çok daha uzun süreli olacak bir hikaye.

Yazar hikayesinde anlattığı dönemle Amerikan yoksullarının bir panoramasını sunuyor. 105 sayfalık hikaye kısa kısa bölümlerden oluşuyor Hikayenin ana odağında 3 çocuklu bir aile var.

Yazar anlattıklarıyla bana Orhan Kemal hikayelerini anımsattı.

Hikayenin ilerlemesinde belki ilk romanı olması veya yazarın tercihiydi boşlukları okur doldursun istedi, belki de hikayenin / romanın kısa olmasından kaynaklı bilmiyorum ama 2-3 kez “bir şeyin” olduğunu okuyoruz ama nasıl gerçekleştiğini bilmiyoruz. Yazar doğrudan o şeyin, olayın olduğunu söyleyip, nasıl gerçekleştiğine dair bir açıklama yapmıyor.

Kısa olmasına rağmen okuru etkileyecek bir kitap, Nilgün Miler çevirisi olan ve @DamlaGol 'ün editörlüğünü yaptığı Sokak Kızı Maggie - Bir new York Hikayesi kitabını okusam mı diye düşünenler varsa okumanızı öneririm.

26 Beğeni

İhtiyarlara Yer Yok

Cormac McCarthy’den Yol’u okumuş ve çok etkilenmiştim. Şimdi de İhtiyarlara Yer Yok’u okudum. Yazar sizi anlattığı hikayenin içine çekmeyi çok iyi başarıyor. Gerçekten kitaplarının filmlere uyarlanmasına şaşırmamak lazım, anlatımı zaten film gibi. Konumuzun odağında suç, iyilik ve kötülük tercihi, para ve uyuşturucu konuları var. Yazarımız tıpkı Yol’da olduğu gibi, bu kitapta da kötülüğün sıradanlığı ve insanlar için tercihinin kolaylığını ön planda tutmuş. Karakterler başarılı bir şekilde işlenmiş, 3 ana karakterimiz var ve hepsi de ayrıntılı düşünülmüş. Ayrıca kitaplarda okuduğum en sağlam psikopat karakter Chigurh’la da tanışmış oldum. Kitap tıpkı Yol gibi, yine etkileyici ve çarpıcı bir anlatıma sahip. Kitabın sonu alışılmışın dışında. Kitap iki farklı anlatımla yazılmış; birisi birinci şahıs anlatıcı, diğeri 3. şahıs (Tanrısal anlatıcı) anlatım (yani anlatım tarzlarının kullanımı açısından Gazap Üzümleri’ne benziyor). Filmi de izledim ve filmle kitap birbirini tamamlıyor; kitapta bazı yerler karışık anlatılmış, noluyor diye sorabilirsiniz. Film buraları açıklıyor. Ufak farklar var ama sinema ile edebiyat arasında o ufak farklar hep olur zaten. Cormac McCarthy beğendiğim yazarlar arasına katıldı. Tanrı’nın Bir Kulu kitabı da gelir gelmez okunacaklara eklendi.

Herkese keyifli okumalar dilerim.

28 Beğeni

Tüm zamanların en psikopat karakterlerinden biri olan Anton Chigurh abimiz filmde gerim gerim geriyor insanı.Özellikle yazı tura sahnesini ara ara açar izlerim.İnceleme güzel olmuş elinize sağlık bu vesileyle ben de kitabı okuyup karşılaştırma yapayım.

6 Beğeni

Kitapta da aşağıda kalmıyor. :slight_smile: Teşekkür ederim, bence her ikisi de kendi alanında çok başarılı ama ben yine de kitabı tercih edeceğim. Sizin de karşılaştırmanızı merak ettim. :slight_smile:

1 Beğeni

Felâtun Bey ve Râkım Efendi - Ahmet Mithat Efendi

Türk Edebiyatı Klasikleri’ne ufak bir ara vermişti. Kaldığım yerden devam edince kendimi evimde gibi hissettim. Her ne kadar Dünya Edebiyatı’nı çok okuyup bu konuda entelektüel seviyenizi yukarı taşısanız da Türk Edebiyatı’na, topraklarınızın yazarlarına, dilinize döndüğünüzde çok farklı bir aidiyet hissediyorsunuz. Bir kültürde yetişmenin elbette insan beyninde ve algı hususunda büyük etkisi var. Ben 20. yüz yıl sonlarında doğmuş, o yüzyıldan sadece on yılını görmüş biri de olsam, Beyoğlu’nda doğdum, büyüdüm. Evet hikâyenin geçtiği Beyoğlu ile benim kök salıp filizlendiğim Beyoğlu arasında bir asırdan fazla var ancak bu zaman farkı, fark ettiğim benzerlikleri de daha değerli kılıyor işte hal böyle olunca. Tabi ki o zamanın modası, mimarisi ya da yaşantısından eser yok artık bu semtlerde fakat alaturka-alafranga özentisi yaşamlar aynen devam ediyor. Yine Beyoğlu kendi illüzyonu dışından bakıldığında, Anadolu’yla, günümüz Türk alışkanlıklarıyla tezat oluşturabilecek özellikler barındırıyor. Buna rağmen kendi kimliğini, kültürünü, kozmopolit yapısını her şeye rağmen sürdürmeye çalışıyor.

Öncelikle kitabın üslubu çok sıcak. Zaten bu tarz 19. yüzyıl sonu eserlerinde hafiften bir orta oyunu havası sezilir daima. Bu kitap da öyle. Anlatıcı olayların tamamen dışında, arada molalar vere vere, okuyucuyla muhattap da olarak hikâyeyi anlatıyor. Bu durum metne çok içten bir hava katıyor. Sanki Ahmet Mithat Bey yanımızdaymış, hikâyeyi doğrudan size anlatıyormuş gibi. Biz bu anlatıma klasik edebiyattan pek alışık değiliz. Daha modernizm furyası edebiyatı Dünya’da etkilemeye başlamadığından, Türk Edebiyatı’nın şahsına münhasır üslubu diyip kabul etmek bana daha doğru geliyor.

Bu kitapta kötü bir insan yok. Rakım Efendi’ye zaten söylenecek söz bulamayız bu konuda. Felâtun Bey de biraz safça bir mirasyedi olmasına rağmen özünde kötü biri değil. Sadece karakteri gelişmemiş, çocuk kalmış bir zat. Bu kusursuz karakterler görüyorum ki bir miktar eleştiri ve memnuniyetsizliğe sebep olmuş. Bense içim rahat bir şekilde, üzülmeden gerilmeden yaptığım bu okumadan oldukça keyif aldım. Hiçbir dram öğesi kullanmamak da sonuçta kendi içinde bir risk barındırıyor. Arzulanan duygusal atmosferi oluşturamama riski de var yazar için. İşte bunlar hiç sorun teşkil etmedi bende.

Eser daha ziyade Rakım Efendi üzerine inşa edilmiş. Hatta kitabın bazı noktalarında yazar bizlere bu durumu mahcup bir biçimde hatırlatıyor. Mesela şöyle diyor ; " Hep Rakım Efendi tarafından baktık ama kitabımızın isminin diğer yarısı olan bir hikâye daha var hadi ona da bakalım şimdi" tarzında cümleler kuruyor. Rakım Efendi’nin kendisi ne kadar düzgün bir beyefendiyse, çevresindeki her insan da onun talihinden olacak, bir o kadar mümtaz, şahsına münhasır, düzgün insanlar. Dadı, Canan, Josephine hatta bir ara kısacık karşımıza çıkan kayıkçı Osman Ağa bile mükemmel karakterler. Bu kadar kusursuz bir taraf olunca Felatun Bey biraz sırıtıyor tabi ki.

Kitap Boyunca bir alaturka-alafranga ayrımı, kıyası mevcut. Yaşantılar ise alafrangaya epeyce kaymış tanzimat İstanbul’unda. Bu zaten bildiğimiz bir gerçek ya, karakterlerimiz de bu konuda farklı değiller. Bunu söylemek istiyorum. Bu duruma Rakım Bey de dahil. O sadece mümkün mertebe mütevazi kalmaya çalışıyor o kadar.

Daha önce yazdıklarımdan da sezileceği üzere ben Felâtun Bey’i de sevdim. Mirasyedi kişilerde görülen başkasını hakir görme durumu onda mevcut ama ilginçtir, aynı kişilerde bulunan o kendini ispat etme dürtüsünden hiç nasiplenmemiş Felâtun. Ne yapsın çocuk, herkes çalışkan olacak diye bir kaide yok ya :slight_smile: Hatta bana göre daha normal olan Felâtun Bey. Zaaflarıyla günahıyla sevabıyla bir genç işte. Rakım ise olağanın dışında bir ahlaka sahip. Zaten içine karıştığı o alafranga çevrede dikkat çekmesi de bu sebepten. İnsanlara çok bağlanıyor. Fazla ince düşünüyor. Hatta başkasının yerine de düşünüyor. Bu da aslında gerçekten hayatı yakalamasına bir bakıma engel bile oluyor olabilir. Her neyse, o hayatından memnun, mutlu. Biz de onun adına mutluyuz vesselam.

goodreads

22 Beğeni

"… hatta o pervasız sözcüğü kullanma cesareti gösterip, bu toprak bizim, dedik, yalnızca ödünç verilen topraklar sanki insana ait olabilirmiş gibi. Ancak insanoğlu haiz olmanın tutmak olmadığını ve malik olmanın korumak olmadığını unutur her zaman: Nerede ayaklarının altında bir toprak hissetse, oraya evini kurar ve ağaçların kökleri aracılığıyla vatan toprağına tutunmak ister."
(s.27)

Okuması oldukça keyifli bir tarihi roman Gömülü Şamdan. Amin Maalouf okurlarının sevebileceği türden. Yahudilerin kutsal emaneti olan Menora’nın yolculuğunu büyülü bir dille anlatıyor Zweig. Bir yandan “kutsallığa” bağlanmış ve yaşamını adamış insanların çilesine şahitlik ederken bir yandan da zamanın gelip geçiciliği karşısında imparatorlukların, devletlerin, insanların nasıl da güçsüz ve kısa ömürlü olduklarını görüyoruz.

11 Beğeni

Y Son Erkek serisini arka arkaya okuyup bitirdim. Bu ay kendime bu seri ve Amber Yıllıkları serisini okuyup bitirme hedefi koymuştum ve onda da 6. Kitabı okuyorum.

Tüm Y kromozomu taşıyan memelilerin ortadan kalktığı bir kıyamet senaryosu ve dünyada kalan son erkeğin ve onun erkek maymununun maceralarını okuduğumuz, onlarla birlikte ülke ülke gezdiğimiz bir hikayesi var. Neden cinsiyet kırımı yaşanıyor. Çin, İsrail, Amerika bu olayların neresinde…

Y Son Erkek kesinlikle çok iyiydi. Her ne kadar serinin sonu ufak bir burukluk yaratsa ve daha iyi olabileceğini düşünsem de, baştan sona o kadar sürükleyici bir hikayesi vardıki bu da böyle olsun dedim.

Süper kahraman dışında seriler okumak isteyenlere kesinlikle tavsiye ederim.

24 Beğeni

En son Stendhal’ın Parma Manastırı’nı elime alıp üç güne biter mi acaba diye arkadaşlarıma danışmıştım. Bunun üzerinden 2 ay geçti fakat daha yeni yeni son düzlüğe geldim. Aslında güzel kitap ama araya dersler sınavlar girdi mi zaman kalmıyor, insan çok kopabiliyor.

7 Beğeni

Türkçe dersinde kitap özeti istediler… Sayın hocalarım üniversitedeyiz ya hani…

Bende özet çıkarmak için bu kitabı seçmiştim, tam da özeti çıkarılacak kitabı seçmişim. Uğraş dur şimdi.

3 Beğeni

51RaT-lpvvL
Muhteşem bir kitaptı. Çünkü çocukluğu anlatıyordu, çocukları anlatıyordu. Kitaba gülümseyerek başladım, sokakta oynayan çocuklar, kendi Alan’ları, kendi kuralları olan çocuklar…
Hepsi ayrıydı, benzersizdi, Çele, Bika, Çonakoş… Barabaş, Gereyb, Vays… Leski, Rihter, Kolnai… Ve Küçük Nemeçek, “er” Nemeçek…
Bence herkesin kitaba bakış açısı ayrı olacaktır, çocukluğu sokaklarda geçmiş büyükler için farklı, okuldan sonra sokakta oynayan çocuklar için farklı, hep sokakta oynama özlemi çekmiş olanlar için farklı, çocukluğunu doya-doya yaşayamamış olanlar için farklı… Hatta muhtemelen yaşamın bir-birinden uzak, farklı yıllarında, çağlarında okunduğu zaman da farklı olacaktır…
Kitap adeta içine çekti beni, hani otobüste eve (okula) varmış olmasam elimden bırakmazdım bile. Resmen okumaya başladığım an kopuyordum bu dünyadan. Kitaptaki çocuk karakterler, kendilerini sevdiriyorlardı bir şekilde.
Ama gülümsemeyle başladığım kitabı göz yaşlarıyla bitirdim. Özellikle de kitabın kapak fotoğrafının ne anlama geldiğini anladığım an… Kitabı bitirdikten sonra bir süre kendime gelemedim. Çok etkiledi beni, asla unutmayacağım bir kitap oldu, bir gün tekrar okur, yine duygulanırım ben.
Kesinlikle tavsiye ediyorum kitabı, zaten puanım da 10/10, başka türlü olamazdı.
İyi okumalar.

23 Beğeni

En son Suç ve Ceza’yı bitirdim. Şu anda Harry Potter setine başladım.

5 Beğeni

Günümüze göre sıradan gözükse de yazıldığı tarihe göre değerlendirildiğinde muhteşem bir eser.

2 Beğeni

Bir süredir Otomatik Piyano kitabını okuyorum. Kitap hakkında şu ana kadar beğendiğimi söyleyebilirim. Her ne kadar henüz çeyreğine bile gelmemiş olsam da kitap sürükleyiciydi ve kesinlikle insanı içine çekiyordu.
Fakat vizelerim ve yetiştirmem gereken dönem ödevlerim olduğu için ara veriyorum okumaya. 2-3 Haftaya tekrar görüşmek üzere.

4 Beğeni

Uzun zamandır okumaya çalıştığım-ki burada sizlere yani çok okuyanlara imrendiğimi söylemeliyim- Ben Kirke kitabını bitirdim. İlk başlarda zorlansam da sonradan kendimi kaptırdım. Güzel cümlere var. Bu bildik hikayeyi roman belki de tarih havasına sokuyor. Eğer yunan mitolojisine meraklıysanız seveceğinize eminim. Yunan mitolojisi hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız mutlaka okumalısınız derim. Goodreads puanım 5/5
Sadece kitap okumayı sevenlerin hissettiği duygulardan olan “şimdi ne okuyayım” sorusuna cevabı da fazla aranmadan buldum. Sabahattin Burhan’ın Sökeli Cafer Efe cafer efe roman

İlk izlenim bir romandan çok bir belgesel havası verilmeye çalışılmış. Dipnotlar okuma hızını yavaşlatıyor.

6 Beğeni

images (4)
Şafağın Robotları robot serisinin 3.kitabı.
Elijah Baley ile bir nevi robo-dedektiflik serüvenine devam ediyoruz. Bu kitapta Vakıf serisinin temeli olan PsikoTarih biliminin fikirsel olarak ortaya çıkışını görüyoruz. Vakıf serisini sevmeyenler veyahut yeni başlayacaklar için Robot serisi güzel bir başlangıç olabilir o yüzden ben de öyle yapıyorum. Sırada 4. Kitap var sonra Vakıf okuyacağım umarım Robot serisinden aldığım zevki ondan da alabilirim.

15 Beğeni


Çok fazla isim geçmesine rağmen tam bir kaynak kitap.

14 Beğeni


Batı Felsefesi Cilt 2 adlı kitabı okudum. Kitap ortaçağ filozoflarını ve felsefelerini anlatıyor. Bazı filozoflar ilgimi çekmediği veya çok sıktığı için bazen atladım. Zaten ortaçağ batı Felsefesi pek ilgimi çeken bir konu değildir. Orta çağda müslüman veya doğu felsefesi benim ilgimi daha çok çekiyor. Malesef bu kitapta batı Felsefesi anlatıldığı için pek iştahla okuyamadım. Ama yine de ortaçağ batı felsefesi hakkında bayağı bir bilgi keşfettim. Herkese tavsiye ederim.

15 Beğeni