Felâtun Bey ve Râkım Efendi - Ahmet Mithat Efendi
Türk Edebiyatı Klasikleri’ne ufak bir ara vermişti. Kaldığım yerden devam edince kendimi evimde gibi hissettim. Her ne kadar Dünya Edebiyatı’nı çok okuyup bu konuda entelektüel seviyenizi yukarı taşısanız da Türk Edebiyatı’na, topraklarınızın yazarlarına, dilinize döndüğünüzde çok farklı bir aidiyet hissediyorsunuz. Bir kültürde yetişmenin elbette insan beyninde ve algı hususunda büyük etkisi var. Ben 20. yüz yıl sonlarında doğmuş, o yüzyıldan sadece on yılını görmüş biri de olsam, Beyoğlu’nda doğdum, büyüdüm. Evet hikâyenin geçtiği Beyoğlu ile benim kök salıp filizlendiğim Beyoğlu arasında bir asırdan fazla var ancak bu zaman farkı, fark ettiğim benzerlikleri de daha değerli kılıyor işte hal böyle olunca. Tabi ki o zamanın modası, mimarisi ya da yaşantısından eser yok artık bu semtlerde fakat alaturka-alafranga özentisi yaşamlar aynen devam ediyor. Yine Beyoğlu kendi illüzyonu dışından bakıldığında, Anadolu’yla, günümüz Türk alışkanlıklarıyla tezat oluşturabilecek özellikler barındırıyor. Buna rağmen kendi kimliğini, kültürünü, kozmopolit yapısını her şeye rağmen sürdürmeye çalışıyor.
Öncelikle kitabın üslubu çok sıcak. Zaten bu tarz 19. yüzyıl sonu eserlerinde hafiften bir orta oyunu havası sezilir daima. Bu kitap da öyle. Anlatıcı olayların tamamen dışında, arada molalar vere vere, okuyucuyla muhattap da olarak hikâyeyi anlatıyor. Bu durum metne çok içten bir hava katıyor. Sanki Ahmet Mithat Bey yanımızdaymış, hikâyeyi doğrudan size anlatıyormuş gibi. Biz bu anlatıma klasik edebiyattan pek alışık değiliz. Daha modernizm furyası edebiyatı Dünya’da etkilemeye başlamadığından, Türk Edebiyatı’nın şahsına münhasır üslubu diyip kabul etmek bana daha doğru geliyor.
Bu kitapta kötü bir insan yok. Rakım Efendi’ye zaten söylenecek söz bulamayız bu konuda. Felâtun Bey de biraz safça bir mirasyedi olmasına rağmen özünde kötü biri değil. Sadece karakteri gelişmemiş, çocuk kalmış bir zat. Bu kusursuz karakterler görüyorum ki bir miktar eleştiri ve memnuniyetsizliğe sebep olmuş. Bense içim rahat bir şekilde, üzülmeden gerilmeden yaptığım bu okumadan oldukça keyif aldım. Hiçbir dram öğesi kullanmamak da sonuçta kendi içinde bir risk barındırıyor. Arzulanan duygusal atmosferi oluşturamama riski de var yazar için. İşte bunlar hiç sorun teşkil etmedi bende.
Eser daha ziyade Rakım Efendi üzerine inşa edilmiş. Hatta kitabın bazı noktalarında yazar bizlere bu durumu mahcup bir biçimde hatırlatıyor. Mesela şöyle diyor ; " Hep Rakım Efendi tarafından baktık ama kitabımızın isminin diğer yarısı olan bir hikâye daha var hadi ona da bakalım şimdi" tarzında cümleler kuruyor. Rakım Efendi’nin kendisi ne kadar düzgün bir beyefendiyse, çevresindeki her insan da onun talihinden olacak, bir o kadar mümtaz, şahsına münhasır, düzgün insanlar. Dadı, Canan, Josephine hatta bir ara kısacık karşımıza çıkan kayıkçı Osman Ağa bile mükemmel karakterler. Bu kadar kusursuz bir taraf olunca Felatun Bey biraz sırıtıyor tabi ki.
Kitap Boyunca bir alaturka-alafranga ayrımı, kıyası mevcut. Yaşantılar ise alafrangaya epeyce kaymış tanzimat İstanbul’unda. Bu zaten bildiğimiz bir gerçek ya, karakterlerimiz de bu konuda farklı değiller. Bunu söylemek istiyorum. Bu duruma Rakım Bey de dahil. O sadece mümkün mertebe mütevazi kalmaya çalışıyor o kadar.
Daha önce yazdıklarımdan da sezileceği üzere ben Felâtun Bey’i de sevdim. Mirasyedi kişilerde görülen başkasını hakir görme durumu onda mevcut ama ilginçtir, aynı kişilerde bulunan o kendini ispat etme dürtüsünden hiç nasiplenmemiş Felâtun. Ne yapsın çocuk, herkes çalışkan olacak diye bir kaide yok ya  Hatta bana göre daha normal olan Felâtun Bey. Zaaflarıyla günahıyla sevabıyla bir genç işte. Rakım ise olağanın dışında bir ahlaka sahip. Zaten içine karıştığı o alafranga çevrede dikkat çekmesi de bu sebepten. İnsanlara çok bağlanıyor. Fazla ince düşünüyor. Hatta başkasının yerine de düşünüyor. Bu da aslında gerçekten hayatı yakalamasına bir bakıma engel bile oluyor olabilir. Her neyse, o hayatından memnun, mutlu. Biz de onun adına mutluyuz vesselam.
 Hatta bana göre daha normal olan Felâtun Bey. Zaaflarıyla günahıyla sevabıyla bir genç işte. Rakım ise olağanın dışında bir ahlaka sahip. Zaten içine karıştığı o alafranga çevrede dikkat çekmesi de bu sebepten. İnsanlara çok bağlanıyor. Fazla ince düşünüyor. Hatta başkasının yerine de düşünüyor. Bu da aslında gerçekten hayatı yakalamasına bir bakıma engel bile oluyor olabilir. Her neyse, o hayatından memnun, mutlu. Biz de onun adına mutluyuz vesselam.
goodreads