Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Epey bi aradan sonra ufak bi kıvılcım için Katilbot Günlükleri’ne başladım. Kitabı sürükleyiciliğinden dolayı doğru tercih yaptığımı düşünüyorum. Günde 60 sayfa yeter derken 100-150 sayfa okudum.

7 Beğeni

YaprakOnur hanımın ellerine sağlık çok temiz bir çeviri olmuş.

1 Beğeni

Kızıl isyanı henüz okumasam da benzediklerini ben de duymuştum. Kızıl kraliçe serisi gibiyse başlamak isterim :smile:

1 Beğeni

Justice Adalet - Alex Ross

D&R’da ilk üç dört sayfasını okuduktan sonra mutlaka okumam gerektiğine inanıp sipariş verdiğim ve yaklaşık 2 günde ara vermeden bitirdiğim bir çizgi roman Adalet.
“DC’nin beyaz perde yansıması ne kadar kötüyse çizgi romanları o kadar iyi” bunu size neredeyse DC çizgi romanı okuyan herkes söyleyebilir. Ben bunu söyleyip geçmeyeceğim ama…
Bu öykü DC’nin o karanlık yüzünü, “Gözcüleri kim gözleyecek” sorusunu soruyor daha ilk başta. Bu soru tarih boyunca “Koruyucuları kim koruyacak”,latince “Quis custodiet ipsos custodes” cümlenin yansıması olarak karşımıza çıkıyor hep.
Çizgi roman da buna benzer bir soruyla başlıyor. “Peki ya kurtarılmamız gerektiğine kim karar veriyor?”. Öykü boyunca kahramanların yenilgilerini hatta bazen hezeyanlarını, nasıl başaçıktıklarını görüyoruz. Kahramanla insanlar arasındaki sınırlar yıkıldığında neler olabileceğini sorguluyoruz.
Alex Ross kesinlikle zeki bir yazar ve bu çizgi roman panellerinde karşınıza çıkıyor. Ben öyküyü her ne kadar klasik bulsam da diyaloglara bayıldım diyebilirim. Tek sıkıntı son zamanlarda hangi kitabı elime alsam karşıma çıkan çeviri sıkıntıları. “Jungle City” = “Cegel Şehri” olmuştu mesela, özellikle bazı baloncuklardaki harf hataları hiç mi okumadınız tekrar dedirtiyor. Ancak hikaye çok güzel ve bunlara odaklanmadan hikayeyi tanıyıp sevmenizi sağlıyor. Çizimler ve çizim stili kesinlikle enfes…
Bunların dışında kesinlikle "yeni çizgi roman okuyucusu"na önerilebilecek bir kitap değil. Bu çizgi romanı okumadan Justice League ve Düşmanlarını hatta ailelerini bile az çok biliyor olmalısınız. Bu hem hikaye için hem de hikaye içindeki derin bazı altmetinler için gerekli.

10 Beğeni

İnternetten baktığım videoda oneshot olarak okuyabilirsiniz diyordu. Baktım bir de çizimleri gayet güzel 2 gün önce sipariş etmiştim. Bunu duymak kötü oldu. Sanırım kötü bir başlangıç yapacağım :sweat_smile:

Hikaye One-Shot bu doğru. Ancak karakterleri bilmeniz lazım. Metal’den, Zatannaya, Magnus’dan John Stewart’a. Çok fazla karakter var açıkcası. Ben --ki kendimi çizgi roman okuyucusu olarak görürüm-- bazı yerlerde “Bu ne çok adam ya” dedim sadece anakarakterlere değil bunların yan karakterlerine de yer veriyor. Okusanız tşne seversiniz ama “bu kimdi?” dersiniz mutlaka. Öncesinde bir miktar Justice League tüketmek daha iyi olur. Ayrıca almanız kötü olmamış, YKY henüz zam yapmadı bu çizgi romanlara, yaptığında epey bir zam gelecek

1 Beğeni

Karakterlere takılmadan okuyabilirsem benim için sıkıntı yok. Saydığınız karakterleri bir kez bile duymadım :rofl: Bir batmanı az buz öğrenmeye başladım onun için de Batman İlk Yıl almıştım. Olayı ve ana fikrin çoğunu anlasam yeter, anlamadığımda da ya boşverir yada süprizbozan bakarım. Şahsen bana bu haliyle bile okunabilecekse yeter.

1 Beğeni

Ben “Şu kitabı anlamak için önce şu kitapları okuyup hatmetmeniz lazım” laflarını sevmiyorum. Ancak hikaye yapısı itibariyle kahramanları ve onların zayıflıklarını bie miktar bilmeyi gerektiriyor. Bu hikayeyi ve anafikri anlamanıza engel değil bence. Ama okuyup çok içiniz atmazsa bir kenwra ayırıp biraz daha bu türü tüketince bakın bence. Güzel çizgi roman. Her halükarda okutur kendini.

1 Beğeni

Çok daha güzel! :star_struck: Bence hemen başlayın, ben henüz ilk kitabını okudum ama bayıldım cidden. :sweat_smile:

Gerçekten çok iyi bir eser. Keşke YKY bunu daha büyük boyutlu bassaydı, DC çizgi romanlarını eskiden orijinal boyutta -yada ona yaklaşık- basıyordu. Rebirth ile birlikte Türkiye’deki genel cilt boyutuna geçiş yaptı ama tek sayı özel işleri eski formatta basmasını isterdim. Ciltli bile olabilirdi.

Kitap hakkında haziran ayında yapmış olduğum bir incelemem mevcut. Meraklısına…

2 Beğeni

David Lindsay - Arcturus’a Yolculuk

Yalan olmasın sağlam sıkıldım. -BurakNews

Bir ara patlayacağım sandım - KuscuPost

Bu kitap yazıldığı ve ilk baskı yaptığı zaman 600 kopya bile satamamış. Yani bir kez daha değeri sonradan anlaşılan bir eserle karşı karşıyayız. Gerçi tarzını ve yazılma dönemini düşündüğümüzde insanların rağbet etmemesi normal karşılanabilir. Kitabı Tolkien’in çok sevmesi ve yazarla bağlantıları insanı kitap hakkında epey heyecanlandırıyor.

Eser yine bir gezegenler arası seyahat konsepti içeriyor. Yine derken yazılma tarihi 1920 yani bu konuda ilklerden. Salt bilimkurgu değil, felsefe, bilim ve teolojiyi bir potada eritmiş bir eser. Bu seriden -yöntemleri çok farklı olsa da- Yıkıma Giden Adam’da da bu havayı sezmiştim. Hermann Hesse’nin Siddharta kitabıyla da büyük benzerlikler bulunuyor aslında. Ben açıkçası bu tarzı sevmiyorum. Havada kalmış, sadece alt metine, alegorilere odaklanmış bir anlatım benim tarzım değil. Bu kadarı çok fazla geliyor. Hikâyenin akışında “saçmalık” seviyesinde olaylar olması insanı bezdiriyor.

Şimdi kitabın içeriğini bir kenara bırakıp başka bir konuya değinmek istiyorum. Kitabın başında “sunuş” ve “önsöz” kısımları var. Sunuş yine bir derece ama önsöz, dördüğüm en büyük facialardan biri. Ben tuzağa düşmedim çünkü bu konuda uyarılmıştım. Ben de sizi uyarıyorum. Kitabın sonunu direkt söyleyen, ne anlattığı anlaşılmayan, kitaptan bile karmaşık gereksiz bir önsöz. Alan Moore ne yapmaya, nereye varmaya çalışmakta bu önsözle anlamadım gitti. Eserde sonsöz de var bu arada. Onu okumanız yeterli olacaktır. Bazı şeyleri tadında bırakmak lazım :slight_smile:

Ben kitabı okurken açıkçası zorlandım. Dili aslında sadece olsa da çok fazla betimleme var ve bu betimlemeler sizin hayal edebileceğiniz şekilden dışarı çıkıyor. Şöyle söyleyeyim. İki tane bilmediğimiz renk var mesela. Ben o rengi gözümde canlandıramıyorum ki sahneyi canlandırayım. Bütün kitap böyle renkli şekilli betimlemelerle bezeli olduğundan kitap akmıyor cidden. Ha akmıyor dediysem de ben iki gün içinde okudum bitti. Sonuçta çok daha zor metinler okuduk yani öyle değil mi? Gözünüzde de büyütmeyin yani.

Velhasıl, kitaptan aklımda fazla bir şey kalacağını zannetmiyorum. Beni etkileyen bir tarafı maalesef yoktu. Bu seride bulunması gereken bir eser olduğunu kabul etsem de, bilimkurgu klasiklerinde çok fazla bu tarz tatmin etmeyen eser mevcut.

goodreads

20 Beğeni

Bugün Sait Faik öykülerinde kaybolmayı seçtim yine.

11 Beğeni

Kitaba başlarken beklentim oldukça düşük olduğu için mi bilmem kitabı bitirdiğimde kitabin başından tam bir memnuniyetle ayrıldım. Kitapta 14 Şubatı fon alan 14 öykü yer alıyor. Tabiki her öykü çok iyi değildi. Gelgelelim kitaptaki öykülerin çoğunu beğendim. Vampir hikayesinden bilimkurguya korkudan doğaüstü kurguya birbirinden güzel karanlık aşk öykülerinden oluşan bu kitabi özellikle yerli spekülatif kurgu severlere öneriyorum.

pc_576

Necip Tosun iyi bir öykücü olduğu kadar öykü üzerine düşünen,araştıran ve inceleme-kuram kitapları da kaleme alan birikimli bir yazar. Bu kitapta olabildiğince tarafsız ve hakkaniyetli bir şekilde seçtiği öykü tarihimizde yer etmiş belli başlı 100 kitabı incelemiş. Kitabı okuyan her okurun illaki bu kitap var da şu niye yok diye aklından geçecek bazı kitaplar olacaktır. Kaldıki bu kitaptaki öykü kitapları her ne kadar adaletli ve tarafsız bir seçimle belirlenmişse de nihayetinde yazarın öznel görüşlerinden ayrı düşünülemez. Sonuç olarak kitap vesilesiyle bir sürü yeni yazar tanıdım, listeme bir sürü öykü kitabı ekledim. Öykü severlere tavsiye ederim.

13 Beğeni

image

Yıldız Güncesi’nden sonra en çok merak ettiğim kitaptı fakat büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Ne bekliyordum ne buldum oldu yani. Yazar bu kitabından Ion Tichy ile geleceğin dünyasını tahmin etmeye çalışmış. Kitaptaki birçok fikir çok uzak bir geleceği resmediyor açıkçası. Yazarın yeni kelime türetmeleri ve onları birer icat gibi tanıtması beni sıktı. Bu kitap sonucunda da Lem’i sağı solu belli olmayan yazarlar arasına koyuyorum artık.

27 Beğeni

Sanatçının Gençlik Portresi

Ay başında Dublinliler’i yıllar sonra yeniden okumuştum, şimdi de Porte’yi okudum. James Joyce bu kitabında yaşadığı toplumdan farklı olan bir sanatçının - kendisinin - cizvit okullarında başlayan çocukluğundan, erişkinliğine yolculuğunu anlatıyor. Toplum baskısı, dönemin siyasi iklimi, din baskısı, aile yapısı hepsinin çevresinde büyüyen Stephen Dedalus’un görüşlerinin değişimi ve olgunlaşması diyebiliriz konusu için. Kitap 5 bölümden oluşuyor; ilk iki bölüm çocukluk zamanları diyebiliriz ve bu bölümlerdeki anlatım oldukça keyifliydi. 3. Ve 4. bölümler ilk gençlik dönemleri ve bu bölümler okurken biraz yordu diyebileceğim yerler. Özellikle Cehennem konulu 20 30 sayfalık vaaz bölümü. Ancak karakterin psikolojik durumu ve değişimi açısından tabii bu bölümler gerekli diyebiliriz. Son bölüm ise gerçek Joyce kendini gösteriyor; hem olağanüstü anlatımıyla hem de konulara bakışıyla.

Kitap boyunca Dedalus’un (Joyce’un) din konusundaki tutumu, inançları ve değişimi ana gündemimiz. Joyce’un yaşadığı topluma ne kadar yabancı olduğunu okuyor ve hak da veriyoruz. Kitap bilinç akışı tekniği ile yazılmış, anlatım türü olarak da yer yer birinci şahısa geçse de (son bölümün sonlarında) üçüncü şahıs anlatıma sahip. Lakin anlatıcı Joyce olunca, aslında Joyce üçüncü şahıs olarak kendisini anlatmış diyebiliriz. Bu nedenlerle de karakterin her düşüncesini, yaşadığı her durumu, değişimi size hissettiriyor. İletişim baskısına nazaran daha çok sevdim çünkü Fuat Sevimay bence daha keyifli Türkçeleştiriyor Joyce eserlerini. O muzip dili yakalama konusunda bana daha çok hitap ediyor. Kelime hatasına vs çok rastlamadım. Kitapta 400 adet dipnot var, Fuat bey bol bol açıklama yapmayı ya da kaynak belirtmeyi tercih etmiş. Bu da bize Joyce’un o meşhur dokundurmalı dilini anlamamızda yardımcı oluyor. Ben genel olarak keyif alarak okudum. Yazara bu kitapla da giriş yapılabilir ama bence Dublinliler daha iyi olacaktır, özellikle dönemin İrlanda’sını anlamak açısından. Edebiyatı sevenlere, bu türü ya da yakınlarını sevenlere kesinlikle tavsiye ederim, her okurun sevmeyeceğini ve bu tür okumalarla arası olmayanların sıkılacağını da belirteyim, çünkü ana meselemiz olaylar vs değil.

Herkese keyifli okumalar dilerim.

17 Beğeni

image

Kitabı neredeyse bitirdim. Benim için sonlara doğru daha akıcı olmaya başladı.Leto’yu zihnimde canlandıramadım internetten bakıyım dedim.

Bazen yürüdüğümüz yollar ne kadar zorluysa yapmamız gereken fedakarlıklar da o kadar artıyor. Bunu biliyorum ama şuna bakınca birazcık… Neyse bu destanı okuyun okutturun diyorum kısaca :upside_down_face:

8 Beğeni

Aylardır aldığım kitaplara hiç başlayamadım belki 4-5 aydır adam akıllı kitap yüzü açmadım. Bir iki kitaba başladım ama bitiremedim. Bu kitapla buna son vereceğim. Bugün okuduğum ilk 100 sayfasından şunu söyleyebilirim ki; galiba en sevdiğim kitaplar arasına girecek. Beni ilk 100 sayfasından bu kadar içine çeken 3 kitap oldu Buz ve Ateşin Şarkısı, Yüzüklerin Efendisi ve Zaman Çarkı. Kitap çeviri konusunda çok eleştiriliyordu. Özellikle cümlelerin anlaşılması zor diye ama ben gayet rahat okudum.
images

18 Beğeni

Pek Spoiler içeren bir şey yazmadım. O yüzden göz atabilirsiniz :slight_smile:

4 Beğeni

Narnia Günlükleri’ne başladım çoğu kişi okumuştur ama seriyi okumayanlar için tavsiye ederim. :slight_smile:

3 Beğeni

İki Şehrin Hikayesi bitti. Kitap hakkında sonu iyi toparladı diyebilirim. Oliver Twist ten sonra tatmin eden bir romandı. Dickens, toplamaya ve okumaya devam edeceğim bir yazar artık benim için.

İngiliz Edebiyatı 101 de bitti. Tam bir giriş kitabı diyebilirim. Fena değildi, zaten bu tip “başlangıç” için çokta alternatif bulmak zor.

Sıradaki kitaplarım ;

İş yerinde : Philippa Gregory, Beyaz Prenses.

Bu seriyi okuyacaklar için bir not düşmek istiyorum.Bu kitap ile Beyaz Kraliçe arasında yer alan, Kızıl Kraliçe ve Kralyapanın Kızı kitaplarındaki karakterler ve olaylar Beyaz Kraliçede var. Sadece Beyaz Kraliçe den farklı olarak farklı kişilerin gözünden yazılmış ve Kızıl Kraliçenin son 50 sayfası zaman olarak ileride diyebilirim.

Evde : Prof. Dr. Fahir Armaoğlu 19.yy. Siyasi Tarihi.

20 Beğeni