SEFİLLER - Spoiler’lı inceleme -
Herkesin bildiği gibi Jean Valjaen, ablasının çocuklarını doyurmak için fırından ekmek çalar
ve yakalanır, bunun üzerine 5,6 yıl kürek cezasına gönderilir. Bu ceza kaçma
eylemlerinden dolay uzar.
Kitabın başı böyle başlıyor. Her neyse amaç özet yazmak değil fikirlerimi beyan etmek. (Hala Hugo’nun etkisi altındayım herhalde onun gibi konuştum
)
Kürek mahkumlarının toplum tarafından dışlanması ve çocukları doyurmak için ekmek çaldığı nedeniyle kürek mahkumiyetine gönderilmesi bana çok acımasız geldi. O zamanın Fransız toplumunu Yazar, çok iyi yansıtmış. Jean, bana kalırsa haksız değil. Tamam ekmek çalma durumu etik bir davranış değildir ama komşularının ve Fransız devletinin bu kişileri yoksul bırakması, yardım etmemesi daha yakışıksız bir durum.
Marius denen kişininde barikatta onca insanı öldürürken, hırsızlık nedeniyle bir insandan tiksinmesi, uzaklaşması ayrı bir durum. Hele ki Marius 90 yaşındaki dedesine sırf babasıyla siyasal konuda ayrıştıkları için ve onu sonradan öğrendiği nedeniyle fevri davranması, saygısızlık etmesi Jean’in çaldığı ekmekler kadar etik olmayan bir durum. Marius’un dedeside, Marius’un babasıyla siyasal olarak ayrıştığından dolayı çocuğunu göstermemesi de etik olmayan bir durum.
Kitapta yoksulluk çeken kişilerden en çok Fantine’ye üzüldüm. Sevgilisi tarafından hamile bırakılması ve sonra terkedilmesi, kimsesiz ve parasız olarak sırtında Cosetta ile gezmesi bana çok acınası geldi. Kızını ismini anmak istemediğim bir çifte emanet etmesi…
gibi nedenlerden dolayı çok hüzünlendim.
ABC dostlarına gelirsek, keşke bu grubu daha yakından tanısaydık dedim. Keşke yazar biraz daha üzerinde dursaymış.
Herneyse kitapta beğenmediğim tek şey şu: Romantizm akımına bağlı olarak yazar, kendisini eserde gösterir, bilgi verir. Ama Victor Hugo, şahsımsa bu durumu epey bir abartmış. Mesela bir şeyin tarihini anlatıyor ve bunun en ince ayrıntısına kadar değiniyor.
Bu bilgilendirici bölümlerden sadece Waterloo savaşını merakla ve keyif alarak okudum.
Manastırdaki Rabilerin günlük hayatları, ibadetleri vs okumak, benim için eziyetti.
Paris’in lağım tarihini demiyorum bile.
Bu iki durumdan rahatsız olsamda bu kitabı iyi ki okumuşum. İnsanlara karşı önyargılı olmamı, yapılan kötülüğe iyilikle karşılık vermemi öğütledi Victor Hugo.