Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Dünyayı yanlış insanların doğruları mahveder. Bir ideolojiye demir atmış kimselerin onun varacağı yeri derinlemesine düşünmeden onu ölesiye savunmalarına hayret eden Ayn rand kara dörtlemeyi dörde katlayacak bir korku salıyoruz üzerimize. (abartı abartı abartı xd) Bu alternatif dünya senaryosunda kolektifleri eleştirmek adına yarattığı toplumun; birin bütünlüğü, bütünün birliği adına çıkıntılı tüm dalları kesilerek dümdüz bir kütüğe nasıl dönüştüğünü anlatıyor bizlere.

İnsanların iyiliği için savundukları düşüncelerin bir kıyamete vardığını gören fikir savunucularının ben böyle olmasını istememiştim bile demelerine engel olan kibirlerinin ve gururlarının gölgesinde bir dünya. Kendi hayat tarzlarını tercih etme hakları ellerinden alınmış, herkesin aynı tip olduğu, kendilerini başkalarından ayıran isimlerinin olmasının suç olduğu hatta aynı yaşta hayata veda ettikleri bir düzen. Ve eski dünyayı yıkıp bu düzeni kuran Dünya Meclisine karşı büyük günah olan -tercih etme- suçunu işleyenlerin; en çok da kendileri gibi hayat tarzlarına müdahale edilmiş ama doğumlarından itibaren zihinleri manifestolarla, kanunlarla, ant ve yeminlerle, dualarla ve hatta eğitim ile esarete koşullandırılmış kişilerle mücadele etmek zorunda kaldığını görüyoruz, benliklerini geri kazanmak için.

Kompleks toplum yaşamlarını idame ettirecek komplike bir toplum sözleşmesi üretmekten aciz insan beyninin çözümü; toplumu en kontrol edilebilir bireyin basitligine indirgeyip onu tüm toplumun rol modeli haline getirerek ona benzetmesiyle çözmeye çalıştığı bu alternatif dünyanın kıskaçlarını kendi gerçek dünyanızda da hissedeceksiniz.

2002 yapımı Equilibrium (İsyan) filmi de yakın bir senaryo taşıdığı için izlemeyenlere tavsiyemdir.

20 Beğeni

Ne zaman Drizzt okuyayım desem Ejderha Mızrağı okurken buldum kendimi yıllardır. Ona da bir daldın mı zaten çık çıkabilirsen.Şimdi şu ciltli üçlemeyle kendimi motive edip okumayı düşünüyorum. Karton kapakları da var aslında ama bir türlü denk getirip de okuyamadım ya.

Cİltli üçlemeye de başlayayım derken yine Ejderha Mızrağının üçlemeye girmesem iyi :smiley:

2 Beğeni

Adsız2

İSA’YA GÖRE İNCİL - JOSE SARAMAGO

Saramago’nun ülkesini terk etmek zorunda kaldığı olaylı kitap. Yine bilindik Saramago üslubuyla yazılmış. Kitabı beğendim. Hristiyanlığın hikayesini Saramago kutsal metinlerdeki sıralamaya uyarak kendi bakış açısıyla yorumlamış. Özellikle Tanrı, Şeytan konuşmaları ve Tanrının adaleti ile ilgili konuşmalar kitabın en güzel kısımlarıydı. Kabil kitabına göre bu kitap daha cesurca yazılmış. Kitap İsa doğmadan önce anne ve babası olan Yusuf ile Meryem’den başlıyor ve İsa’nın gençliğinden peygamberliğine ve infazına kadar gidiyor.

22 Beğeni

SIXTEEN WAYS TO DEFEND A WALLED CITY

KONUSU

Bir kuşatma yaklaşıyor ama şehrin hazırlanacak zamanı yok. Halkın ne yemeği var ne de silahı, düşman da hepsini katletmeye kararlı. Günü kurtarmak için bir mucize gerek, ama şehrin elinde sadece Orhan var. Orhan, İstihkam Birliği’nin komutanı, ve savaştan ziyade köprü inşa etmeyi biliyor. Aynı zamanda sahtekar, yalancı ve otoriteyle sorunları olan biri. Başka bir deyişle, bu iş için biçilmiş kaftan.

DÜŞÜNCELERİM

2 yıldır okuma listemde olan bir kitaptı. Sonunda gerekli motivasyonu bulup okudum.

Kitap low fantasy, yani büyü veya elf, orc, ejderha gibi ırklar yok. Olayın geçtiği zaman ve yer ise Roma İmparatorluğu’nu anımsatıyor. Yaşananlar birinci kişi anlatıcıyla Orhan’ın gözünden görüyoruz. Orhan yetenekli, akıllı, huysuz ve biraz da düzenbaz biri; ama koskoca başkenti savunmak ona kalınca da eline geleni yapıyor. Akıllı, ama okurken bu kadar da olmaz demiyorsunuz. Bazen hata yapıyor, bazen yanlış kelimeleri seçiyor, ve bazen de şans yüzüne gülüyor.

Saf bir askeri fantazi ama uzun uzun düello sahneleri yok, çünkü Orhan ön cephede savaşmıyor. Tonu ise hafif muzip, ama yaşananların ciddiyetini unutturacak kadar değil. Favorilerim arasına giremese de akıcı ve eğlenceli bir kitaptı. Yakın zamanda çevrilmesini beklemeyin.

21 Beğeni

Yazarı tarafından iptal edildi. Silinmesini istemiyor, böyle kalsın. Kapladığı yer için özür diliyorum.

8 Beğeni

Hocam bu kitap benim de listemde. Sonu hakkında olumsuz şeyler okumuştum, kitabın genelinin iyi olduğunu ama sonunun berbat olduğunu söyleyenler az değil. Senin sonu hakkındaki görüşün nedir?

Bence kitabın tarzına uygun bir sondu. Beklentim farklı olsaydı hayal kırıklığına uğrayabilirdim ama az çok tahmin ettiğim gibi bitti.

1 Beğeni

Kitabı az önce tamamlamış bulunuyorum zaten kısa bir kitap. Genel olarak öyküyü beğenmekle birlikte kitabı kim anlatıyor şu an kimi anlatıyor ne ara ona geçtik gibi sorular sormama sebep oldu :slight_smile:

Okurken hoş vakit geçirdim tavsiye ederim

10 Beğeni

image

Kör Bakış - Peter Watts

Okuduğum en ilginç ve orijinal konulardan birine sahip olan Blindsight, beni ciddi oranda zorlayan bir kitap oldu. Bunda kitabın extra-hard sci-fi olması, İngilizce’min yetersiz kalması, ve yazarın bilimsel terimleri yüzüme yüzüme fırlatması da etkiliydi elbette. Bahsi geçen her terime hakim değildim ve bunları araştıramayacak kadar da tembel olduğum için birçok kısmı anlamadan geçtiğimi itiraf edeyim.

Konusundan bahsedecek olursam, atmosferde birden belirip yanan 65 bin küsür cisimden bu zamana 2 ay geçmiştir. Bu cisimler Dünyanın fotoğrafını çekmiş ve bu verileri Güneş Sistemi’nin sonundaki bir yere göndermiştir. Gönderildiği yerde ne olduğunu araştırmak için 5 kişilik bir ekip oluşturulmuştur. Ekibin tamamı dışlanmış kişilerden oluşmaktadır: Beynindeki duygu işleme merkezleri ameliyatla birbirinden ayrılmış, çok kişilikli bir dil bilimci; X ışınlarını görebilecek kadar makinelerle kaynaşmış ama kendine yabancılaşmış bir biyolog; kendisine ihtiyaç duyulmayacağına ilişkin zayıf bir umudu olan barış yanlısı bir savaşçı; onlara kumanda etmesi için genetik bilimini kullanarak mezardan çıkardığınız vampir adı verilen soyu tükenmiş insansı bir yırtıcı ve son olarak da Dünyayla bağlantıyı sağlasın diye beyninin yarısını aldırıp bu bölgeye teknolojik cihazlar koydurmuş olan yarım akıllı bir Sentezci.

Kitap “ilk temas” amacıyla yazılmamış, aksine tamamen “bilinç” üzerine odaklanmış. Kendi bilincimizi evrimin son noktası olarak gördüğümüzü ancak Watts’ın bu nosyona sıkı bir darbe indirmeyi başarmış olduğunu söylemek mümkün.

Okuduktan sonra başkalarının yorumlarını araştırdım ve gördüm ki kitabı sevenler hayli fazlayken, “ne okudum ben ya” diyenler de az değil. Yani “divisive” bir kitap. Tabi bunda yazarın bence “info dump” olayını abartması hatta suyunu çıkartmasının etkisi büyük, zaten kitabın zayıf halkası olarak da bu görülüyor ve ben de buna katılıyorum. İnsanların zırt pırt kitaba ara verip araştırma yapması olaydan kopmasına yol açıyor, sırf bu yüzden birçok şeyi anlamadan geçmek zorunda kaldım. Bu yüzden de kitabın tam olarak hakkını veremediğimi düşünüyorum ve her ne kadar çevirisinin çok kötü olduğunu varsaysam da Türkçe baskısını alıp tekrar okumayı planlıyorum.

Kitaba notum 7.5 ama kimseye tavsiye edemiyorum. Dibine kadar hard sci-fi okumak isteyen ve bunu yaparken varoluş ile bilinç arasındaki ilişkiyi sorgulamak isteyen varsa okuyabilir, diğer türlü pas geçin derim.

19 Beğeni

Hocam ne oldu böyle yahu, en son %25’teydiniz. Bir de beni geçmeyin diye sizi bekleyecektim ,benden önce bitirdiniz kitabı. Sizden korkulur doğrusu :smiley:.

Hocam baktım DNF’e doğru gidiyor, dedim böyle olmaz, hızlı okuma tekniğimi uyguladım. :slight_smile: Ama hakkını veremedim, o yüzden Türkçesini alıp reread yapacağım.

İkinci Vakıf

Etkinliğimiz kapsamında üçüncü kitabımızı da okudum. Vakıf üçlemesinde en sevdiğim kitap oldu. Bu defa ters köşeler baya iyiydi bence. Yani Asimov sizin tahminde bulunacağınızı biliyor, tahmin ediyorsunuz ve doğru diyor size, sonra şüphede bırakıyor ve aslında sizin öyle düşünmenizi istediği için tahmin etmnize izin verdiğini anlıyorsunuz, sonra yine terse yatırıyor sizi. Aklınızda hep tahmininizle okuyorsunuz ve merak duygusunu üstlerde tutmayı başarıyor. Yine politik oyunların ön planda olduğu harika bir kitaptı. Ben Vakıf serisini çok sevdim, önümüzdeki ay 4. kitapla devam edeceğim. :slight_smile:

Herkese keyifli okumalar dilerim.

24 Beğeni

Kelly Link - Belaya Bulaş

Daha bitmedi bitince mutlaka buraya da koyarım incelemesini ama elimde süründü durdu kaç gündür. Serinin en sıkıcı kitaplarından biri. 10 tane öykü var ama ı ıh. Büyülü gerçeklik akımına eser vermeye çalışmış Kelly Link. Ben bir okur olarak kendisine boşver diyorum. Herkes büyülü gerçeklik yazmasa da olur ablacığım.

Bir de İthaki gözünü seveyim az ye de kendine bir tane daha son okumacı al gözlerimiz kanadı yahu yazım hatalarından.

16 Beğeni

Kitap ilginç gözüküyor. Şu Orhan’ın ırkı milleti nedir?Kitapta Türk ismine benzeyen isim var mı daha?

O iş biraz karışık. İmparatorluğa köle olarak gelmiş, ve çoğunluk Orhan’a “sütyüzlü” diyor. Orhan babasının adının Felix Praeclarissimus olduğunu söylüyor. Kitaptaki olaylardan yüzyıllar sonra Orhan’ın hatıraları bulunuyor, fakat kitap kurgu mu, gerçek mi ve gerçekse Orhan kim emin olunamıyor. Biri Orhan’ın aslında Orianus Peregrinus diye bir mühendis olduğunu iddia ediyor.

Yani yer Roma’yı andırıyor ama ırklar ve milletler böyle birebir eşleştirilecek gibi değil, karman çorman. Büyük ihtimalle yazar farklı bir isim ararken Orhan’a denk gelmiş.

2 Beğeni

Beğenmene çok sevindim :slight_smile:

1 Beğeni

Kan, Ter ve Pikseller

Kan, Ter ve Pikseller, Eski Kotaku editörü olan Jason Schreier’in kalema aldığı, M. İhsan Tatari’nin çevirisini yaptığı oyun geliştiriciliği dünyasına ışık tutan bir kitap.
Jason Schreier oyun dünyasındaki kölelik derecesine varan fazla mesaileri - çoğu firma ücretini vermiyor - gündeme getirmesiyle bilinen bir oyun editörü. Kitabın içerisinde anlattığı küçük ya da büyük fark etmeksizin her oyunun geliştirilmesinde bu fazla mesailere başvurulduğunu görüyoruz ve yazar her zaman olduğu gibi kitapta da bu konuyu gündeme getirmekten kaçınmıyor.

“İki kişi – Paul ve David Bettner kardeşler- derhal istifa edip kendi stüdyolarını (Newtoy) kurdular ve daha sonra popüler bir Scrabble klonu hâline gelen Words with Friends adlı oyunu yaptılar. Bu hamlelerinin başarılı sonuçlandığı söylenebilir; çünkü Zynga 2010’da Newtoy’u 53,3 milyon dolar karşılığında satın aldı.”

Kitabın içerisinde on adet oyunun inişli çıkışlı geliştirilme hikayesi mevcut. Yazar oyunların geliştirilme hikayesini çalışanların verdiği röportajlardan alıntılar yaparak anlatıyor. Bu oyunlar arasında The Witcher 3 gibi şaheserin yanı sıra Star Wars 1313 gibi çıkış yapamayan oyun da var. Bunların içerisinde açık ara favorim son senelere gündemini vuran The Witcher 3 ve Eric Barone’nin büyük riskler alarak tek başına geliştirdiği Stardew Valley.

Çevirmen konusuna gelirsek M. İhsan Tatari bu işi hakkıyla yapmış. Çevirmenliğin dışında sıkı bir video oyunu hayranı olan Tatari bu iş için adeta biçilmez kaftan. Kitap içerisinde “undead” yerine kullandığı “namevt” kelimesi de bunun kanıtı niteliğinde.

Oyun oynamaktan hoşlanıyorsanız veya oyun geliştiriciliğine merak duyuyorsanız bu kitabı kesinlikle okumalısınız. Kitap akıcı, anlaşılması kolay ve çok fazla teknik terim barındırmıyor. Ben şimdiden yazarın bir sonraki kitabını heyecanla bekliyorum.

24 Beğeni

Yazarı tarafından iptal edildi. Silinmesini istemiyor, böyle kalsın. Kapladığı yer için özür diliyorum.

7 Beğeni

Henüz ilk sayfalarda bile beni heyecanlandırmayı başarabilen Gündelik Hayatımızın Tarihi okuyorum.

""İnsanlar ruhani inançlarına ilişkin bulgular, 50 bin yıl önce Neandertallrtin BATI Asya’da ölüleri gömmeye başlamalarıyla ortaya çıkıyor. Bilim adamları büyücü-doktor ve tanrı-kralları, erginlenme ve tarikatlar kategorik olarak sınıflanrırken, tek tanrılı Dinler başta olmak üzere inançlar kendi dışlarında kalanı batıl sayıyor. "

1 Beğeni

Robert Jordan - Zaman Çarkı 4: Gölge Yükseliyor

Yalnızca 4. Kitap özelinde değil de serinin okuduğum kadarlık bölümü üzerine yazacağım. Bir de yereceğim bolca.

Bu seride 4 adet 600-1000 sayfalık kitap okumuş olmamın altında yatan tek neden, Rand’ın hikayesi ve ne olacağına olan merakımdır. Malumunuz bolca karaktere sahip ve çokça bakış açısı değiştirdiğimiz bir seri Zaman Çarkı ve kişisel olarak Rand dışındaki karakterlerinin bölümlerini okumaktan çok az keyif alıyorum genelde. Yer yer diğer karakterlerin de ilgi çekici bölümleri oluyor ama görece çok az. Tabi ki bu bir özellik, Zaman Çarkı sınırsız karaktere sahip epik bir seri. Ama gelin görün ki bu karakterlerin iç dünyasını yeterince umursamıyorsam neden bu kadar farklı karakteri okumak isteyeyim? Ben karakterlerin yeterli derinliğe sahip olduğunu düşünmediğimde sadece olayları öğrenmek için o kişiden bu kişiye zıplamayı tercih etmiyorum.

Karakterlerin Rand harici iyi işlendiğini düşünmüyorum. Yaptıkları şeylerin motivasyonlarının düşüklüğü veya gelişigüzelliği kurguda hissediliyor. Ayrıca Robert Jordan’ın üslubundan kaynaklı karakterlerle özdeşleşme problemi yaşadığımı da düşünüyorum. Jordan çok betimleme yapan bir yazar, olabildiğince o sahneyi görselleştiriyor fakat çoğu betimleme bir duygu içermiyor. Daha doğrusu okuduğumuz bakış açısındaki karakterin duygularını içermiyor. Sinematik bir anlatı söz konusu. Bu anlatının en kırıldığını düşündüğüm karakter Rand. Özellikle Rand’ın hisleri etrafı algılama biçimimizi daha çok etkiliyor. Kişisel olarak ben yoldaki taşın nasıl göründüğünü değil okuduğum karakterin o taşı nasıl gördüğünü ve onunla ne alıp veremediğini okumak isterim. Rand, Mat, Nynaeve bölümlerinde bunu daha çok gözlemliyorum. Diğer ana karakterleri çok yetersiz buluyorum ve bu üslubun da yüzeysel hissettirmesine neden oluyor.

Bu arada 2. kitabı İngilizce okudum ve ara ara okuduğum bölümlere orijinalinden de bakıyorum isimlerin gerçek hallerini görmek için. Jordan’ın seçtiği bazı benzetmeler birçok kez gözüme battı. Karakterin o anki durumuyla ilgisi olmayan yapay benzetmeler gördüm.

Peki bu kadar laf edip 5. kitabı okuyacak mıyım? Evet. Seriyi bitireceğim çünkü Rand’ın hikayesini merak ediyorum. Kitapta o birden gelen Rand bölümlerini okumak zevk veriyor. Yaratılmış dünya, genel kurgu son derece ilgi çekici. Mangasına yetişmiş anime izler gibi de olsa okumayı bırakmak istemiyor insan.

13 Beğeni